Cumartesi Anneleri: Tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz
Cumartesi Anneleri, 1018’inci haftasında Abdülmecit Baskın’ın akıbetine dikkat çekerek, “Tüm kayıplarımız için, adalet istemekten ve devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz” dedi.
İstanbul- Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanmasını talep etmek amacıyla her hafta Galatasaray Meydanı’nda gerçekleştirdikleri eylemin 1018’incisini düzenledi.
Eylemde kırmızı karanfiller ve kaybedilenlerin fotoğraflarının yer aldığı dövizler taşındı. Bu haftaki eylemde, gözaltında kaybedilen Abdülmecit Baskın’ın akıbetine dikkat çekildi. Basın açıklamasını gözaltına kaybedilen Fehmi Tosun'un kızı Besna Tosun okudu.
‘Soruşturma etkin bir biçimde yürütülmedi’
Abdülmecit Baskın’ın 30 Eylül 1993 tarihinde özel harekat polisleri tarafından gözaltına alındığını, ancak gözaltına alındığının inkâr edilmesinin ardından 3 Ekim 1993 tarihinde cansız bedeninin bulunduğunu ifade eden Besna Tosun, ailenin başvurusu üzerine başlatılan soruşturmanın etkin bir biçimde yürütülmediğini belirtti. Besna Tosun, “Olaydan 18 yıl sonra, 26 Mart 2011 tarihinde özel harekat polisi Ayhan Çarkın, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na verdiği ifade de 1993 yılında Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin’in emriyle Abdülmecit Baskın’ı gözaltına aldıklarını ve Baskın’ın, özel harekat polisleri Ziya Bandırmalıoğlu ile Ayhan Akça tarafından öldürüldüğünü detaylarıyla açıkladı. Çarkın’ın emniyet, savcılık ve mahkeme nezdindeki beyanlarının, olay yerindeki yer ve mekân tarifleriyle birebir örtüştüğü, savcılık ve mahkeme kayıtlarına geçti.”
İtirafta ismi geçen 18 kişiye ilişkin yeni bir soruşturma başlatıldığını ve aralarında Mehmet Ağar, İbrahim Şahin ve Korkut Eken’in de bulunduğu 19 kişi hakkında “cürüm işlemek için oluşturulan silahlı örgütün faaliyeti kapsamında insan öldürmek” suçundan dava açıldığını dile getiren Besna Tosun, “Mahkemede, dönemin üst düzey kamu görevlileri, söz konusu öldürmelerin devletin bilgisi dâhilinde gerçekleştiğini beyan ederek detaylı açıklamalarda bulundular. Ayrıca suçların kimler tarafından, hangi talimatlar doğrultusunda ve nasıl işlendiği mahkeme kayıtlarına geçti. Ancak kamuoyunda Ankara JİTEM davası olarak bilinen dava, 13 Aralık 2019 tarihinde tüm sanıkların beraatıyla sonuçlandı. Yerel mahkeme tarafından verilen karara karşı aileler istinaf başvurusunda bulundu. 5 Nisan 2021 tarihinde, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi beraat kararını bozarak dosyayı Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Yeniden görülen davanın, 26 Mayıs 2023 tarihinde yapılan son duruşmada, istinaf mahkemesinin bozma kararına rağmen sanıklar tekrar beraat ettirildi. Mahkeme, gerekçeli kararı 14 Eylül 2023 tarihinde yazarak adeta dosyada zamanaşımı süresinin dolmasını bekledi. 10 yıllık yargılama sürecinde 41 hâkimin ve 8 savcının değiştiği dava, zaman aşımıyla sonuçlandırıldı” dedi.
‘Zaman aşımı uygulanamaz’
Besna Tosun, son olarak şu sözleri kullandı: “Devletin dâhil olduğu gözaltında kaybetme suçuyla ilgili yargılamalarda zaman aşımı uygulanamaz. Adli makamlar, siyasi etkilerden bağımsız bir biçimde Abdülmecit Baskın dosyasında adaleti sağlama görevini yerine getirmelidir. Kaç yıl geçerse geçsin; Abdülmecit Baskın için, tüm kayıplarımız için, adalet istemekten ve devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.”
Açıklama, abluka altındaki meydana karanfillerin atılmasının ardından sona erdi.