SORGUL ŞÊXO

Hesekê- Kuzey ve Doğu Suriye’de 12 yıldır bir iç savaş ve kriz yaşanıyor. Bu krizden yararlanmak isteyen Türk devleti, Misakı Milli planını uygulamaya çalışıyor. Türk devleti meydana gelen depremlere rağmen Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim alanlarına soykırım saldırılarını sürdürüyor.

Qamişlo Süryani Kadınlar Birliği Başkanı Corcêt Bersûm halkları soykırımdan geçiren Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim Alanlarına saldırılarını değerlendirdi.

 ‘Türk devleti Suriye savaşını kışkırttı ve derinleştirdi’

Corcêt Bersûm, Türk devletinin Suriye krizini daha derinleştirdiğini belirterek bu konuda şunları söyledi: "Suriye'de çatışmaların başlamasından bu yana Türk devleti çatışmanın derinleştirilmesinde büyük ve önemli bir rol oynuyor. Türkiye Suriye'ye müdahalenin yanı sıra birçok grubu da silahlandırdı. Türkiye’nin bu yaklaşımı başlatılan demokratik devrimin yönünün değişmesine neden oldu. Bu devrim böylelikle silahlı devrime dönüştü. Suriye'de yaşayan farklı bileşenler göçe zorlandı. Ardından bölge işgal edildi. Demografik değişim, katletme, insan kaçırma, işkence ve o bölgenin ileri gelenlerinin yok etme politikası başladı. Türkiye'nin Suriye ile ilişkilerinin Osmanlı İmparatorluğu'nun bekasına dayandığını çok iyi biliyoruz. Bu yüzden Türk devleti, Suriye'ye ve bileşenlerine kurtlar gibi saldırıyor. Türk devleti uluslararası hak ve yasaları ihlal etmesine rağmen saldırıları durdurulmadı."

'Ülkesindeki depreme rağmen, bölgemize saldırmaya devam etti’

Mereş merkezli iki büyük depremde Türk illerinde ve Kuzey ve Doğu Suriye’de büyük yıkım yaşandığını söyleyen Corcêt Bersûm, Türk devletinin ülkesindeki yıkımlara rağmen saldırılara devam ettiğini kaydetti ve ekledi: "Şubat ayı Türkiye ve Suriye'de yaşanan insani afetler ve depremlerle başladı. Bu afete rağmen Türk devleti buradaki halka insanlık dışı uygulamalarla yaklaştı. Bu deprem ve afet siyasi meselelere dönüştü. Cenazeler günlerce enkaz altında, sokak ve yağmurda kaldı. Bunlara rağmen Türk devleti saldırılarından vazgeçmedi. Stratejik noktalara, hizmet merkezlerine ve köylere yönelik hava saldırıları arttı. Amaç halkı göç ettirmek ve soykırım politikasını tamamlamaktır."

 ‘25 Şubat olayı dayanışmamızı arttırdı’

Corcêt Bersûm, 25 Şubat'ta Qamişlo'da yaşanan olayı hatırlatarak, şunları söyledi:” Seyfo katliamı şehitleri anıtları kimliği belirsiz bazı kişiler tarafından zarar görmüştür. Şüphesiz ki Demokratik Ulus projemize düşman olanlar kutsallarımıza saldıracaklardır. Bu anıtlar bizim için kutsal yerler. Burada bulunan şehitlerimiz 19 ve 20’inci yüzyıllarda Türk devleti ve Osmanlı imparatorluğu tarafından katliama maruz kaldılar. Bu olayla Kürt, Hristiyan ve Êzidi toplulukları arasına nifak tohumları ekmek istiyorlar. Farkı bileşenler arasındaki dayanışmayı yok etmek istiyorlar. Bu anıtları taciz ederek diğer inançlara karşı saygılarının olmadığını dünyaya duyurmak istediler. Bu olay karşısında gelen yansımalar da dayanışmamızı güçlendirdi, davamıza ve mücadelemize daha çok güveniyoruz ve bu olayın arkasında kimin olduğunu çok iyi biliyoruz."

' Birlikte mücadele edebiliriz '

Seyfo ve Sîmêlê acısının dinmediğini söyleyen Corcêt Bersûm, "Bizler Seyfo ve Sîmêlê katliamından sağ kurtulan dedelerin torunlarıyız. O yara hala kanıyor, iyileşmedi ve unutulmayacaktır. Kürt şahsiyetlerinin din adamlarının, halkların ve Özerk Yönetimin bu katliamlar karşısındaki duruşları, başka halkların din ve inançlarına saygı gösterdiklerini ve onlarla dayanışma içinde olduklarını gösterdi. Bununla aynı zamanda Özyönetim sistemine olan inancımız da güçlendi, böylece tüm mazlumların haklarını almak için birlikte mücadele edebiliriz. Saldırılar ister karada, ister halkların düşünce ve inançlarına yönelik olsun, amaç aynıdır" dedi.

 ‘Erdoğan yargılanmalı’

Erdoğan'ın uluslararası hukuk alanında yargılanması gerektiğini ifade eden Corcêt Bersûm, şöyle devam etti: "Yaralarımızı saracağız ama bu katliamların hesabını da sormak istiyoruz. Erdoğan birçok insanlık suçu işledi, bunların hesabı sorulmalı. Erdoğan uluslararası hukuk alanında yargılanmalı ve  hesap vermelidir.”

'Asıl amacımız medeniyetleri ve tarihi korumaktır’

Asıl amaçlarından birinin Seyfo ve Sîmêlê katliamlarının bir daha yaşanmaması olduğunu bildiren Corcêt Bersûm, şunları kaydetti:” Bugün yüzyıllardır süren katliam ve soykırımın yaralarını örgütlülükle sarıyoruz. Ama geçen yüzyıla geri dönelim, Osmanlı devleti erkekleri öldürüyordu ama kadınları öldürmedi. Kadınlara tecavüz edildi, taciz edildi, satıldı, işkence gördü. Tarih, Ermeni ve Suryani kadınların Türkiye'den başka ülkelere nasıl günlerce talep üzerine ve çıplak bir şekilde nakledildiğini de gösteriyor. Bu kadınların çocukları gözlerinin önünde katledildi. Yüzbinlerce kadın yaşam hakkından yoksun bırakıldı. Dinini değiştirmek için eşinin ve çocuklarının gözü önünde tecavüze maruz kaldı. Bütün bunlar, kadınların yeniden isyan etmelerini engellemek için uygulanan özel politikalardı. Ninelerimizin kanlarıyla bugüne gelen tarihine, diline ve medeniyetine sahip çıkmak temel amacımızdır."

' Kadınların davası birdir '

Corcêt Bersûm, yaşadıkları davanın Kuzey ve Doğu Suriye halklarının davasının bir parçası olduğunu belirterek konuşmasını şöyle sonlandırdı:” Suryani halkının davası da bölgede bulunan mazlum halklarının davası gibidir. Birbirimizden güç alır, ortak mücadele ile birlikte mücadelemizi güzel sonuçlara götürmeye çalışırız. Suryani kadınların haklarına sahip çıktığımızda şüphesiz ki tüm kadınların haklarına sahip çıkmış oluyoruz. Çünkü kadınların davası birdir. İnanıyoruz ki, kadın mücadelesindeki dayanışmamızla tüm ezilen halklar haklarını elde edecektir. Doğru, belki tarih tekerrür ediyor ama bugün dünden daha güçlüyüz, örgütlülüğümüz kadın savunma sisteminin direği haline geliyor. Bu katliamların hesabını Türk devletine soracağız.”