Ceylan Önkol’un katledilmesindeki sessizlik 14 yıldır sürüyor

12 yaşındaki Ceylan Önkol’un havan topunun isabet etmesiyle katledilmesinin üzerinden 14 yıl geçti. Bu süre içinde ne bir şüpheli ifade verdi ne de failler açığa çıkarıldı.

MEDİNE MAMEDOĞLU

Amed- Ceylan Önkol, Amed’in Lice ilçesinde Şenlik köyüne bağlı Xambaz mezrasında 28 Eylül 2009 günü koyunları otlatırken Yayla Karakolu’ndan atılan havan topunun isabet etmesi sonucu katledildi. 12 yaşındaki Ceylan Önkol’un cenazesi saatlerce katledildiği yerde bırakıldı. Saatler sonra kızına ulaşan anne Saliha Önkol kızının cenazesinin parçalarını eteğiyle topladı. Ceylan Önkol parçalanmış bedeni köylülerin de yardımıyla meşe ağacının yapraklarına sarılarak taşındı.

‘Ciğerini aldım göğsüme bastırdım’

Saliha Önkol kızının katledildiği yere gittiğinde yaşadıklarını şöyle anlatmıştı: “İlk önce oğlum yetişti ve ilk başta keçi gördü, keçiden kan geliyordu. Sonradan Ceylan’ı fark etti. Zaten bağırmaya başladı. Ben görmeyeyim diye üstündekini çıkarıp Ceylan’ın üstüne attı. Ben de gittim, sonrasında Ceylan’ı o şekilde görünce kendimden geçtim. Parçalanmış ciğeri yerdeydi, O’na sarıldım. Ciğerini aldım, göğsüme bastırdım.”

‘Cenazesi 6 saat yerde kaldı’

Ceylan Önkol’un cenazesinin 6 saat boyunca yerde kaldığını anlatmıştı Saliha Önkol ve şunları aktarmıştı: “Ambulans, savcı, asker, polis kimse gelmedi. Ceylan sabah 11.30 gibi yaşamını yitirdi, 6 saat yerde kaldı. Savcısına, polisine, jandarmasına hepsine haber verdik. Ama hiçbir şekilde gelmediler. Savcı Abalı Karakolu’na geldi. Oraya gelmeme gerekçesini ise ‘terör bölgesi’ olarak belirtti. Oraya giderse can güvenliğini sağlayamazlarmış. İmam ya da muhtar o görüntüleri çekti. Görüntülerle beraber Ceylan’ı alıp Abalı Karakolu’na götürdük, otopsisini orada yaptık. Ölüm sebebini ya mayına basması olduğunu iddia ettiler. Akşam 20.00’a kadar orada kaldık. Sonra da tekrar eve getirdik.”

Önkol ailesinin en küçük çocuğuydu Ceylan. Savcı ya da avukat olmak istiyordu Ceylan ancak yaşam hakkı elinden alındı. Ceylan’ın katledilmesi üzerinden 14 yıl geçti. Önkol ailesinin acısı hiç dinmedi. Bu süre içerisinde de ne bir şüpheli ifade verdi ne de failler açığa çıkarıldı.

Jandarma raporunda Ceylan Önkol suçlandı!

Savcı, “can güvenliğim yok” diyerek olay yerine 3 gün sonra gitti. Ceylan Önkol’un ölüm olayıyla ilgili raporlar, Jandarma Komutanlığı ve Emniyet tarafından hazırlandı. Bu raporda Ceylan Önkol’un ‘patlayıcıya tahra (eğri budama bıçağı) ile vurduğu’ iddia edildi. Önkol Ailesi ise bıçağın kullanılan uç bölümünün zarar görmediğini, sadece ortasından büküldüğünü, bunun da çocuğun bıçakla bombaya vurmadığını kanıtladığını ifade etti. Aile, savcıya kanıt olarak bıçağı vermek istediklerini ancak savcının bunu kabul etmediğini anlattı.

‘Savunma pozisyonundayken öldü’

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp uzmanı Prof. Dr. Ümit Biçer’in hazırladığı bağımsız raporda ise Ceylan Önkol'un "savunma pozisyonundayken" öldüğü belirtildi. Avukatlar bu saptamanın Ceylan Önkol’un hayatını kaybettiği mezranın hemen yakınında bulunan jandarma taburundan atış yapıldığı iddialarını güçlendirdiğini ifade etti. Bu raporun üzerine, savcılığın talebiyle Makine Kimya Endüstrisi'nin (MKE) hazırladığı raporda, jandarma raporunda ifade edilenler tekrarlandı.

Soruşturma takipsizlikle sonuçlandı

Ceylan Önkol’un katledilmesine ilişkin soruşturmayı yürüten Lice Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma devam ederken 2010 yılında dosyaya “gizlilik” kararı verdi. 4 Nisan 2013'te soruşturma “suçun unsurlarının oluştuğuna dair delil bulunmadığı” gerekçesiyle takipsizlikle sonuçlandı. 30 Nisan 2014’te Lice Cumhuriyet Başsavcılığı, dosyadaki kanıt ve raporların faillerin tespiti için yetersiz olduğuna kanaat getirerek dosya için “Daimi arama kararı” vererek davayı zamanaşımına bıraktı. Ceylan Önkol’un ölüm olayı “Taksirle ölüme neden olma suçu” olarak kabul edilerek, zamanaşımı süresinin dolmasına kadar faillerin aranması ve kimlik tespitinin yapılması için “düzenli olarak yılda bir kez” kolluk kuvvetlerinin savcılığa bilgi vermesi istendi.

Jandarma hakkındaki soruşturma da kapatıldı

Lice Cumhuriyet Savcısı Mustafa Kamil Çolak'ı güvenlik gerekçesiyle olay yerine götürmeyen jandarma görevlileri hakkındaki başlatılan soruşturma da “kovuşturmaya yer olmadığı” kararıyla 2013’te kapatıldı.

AİHM ‘ihlal yok’ dedi!

Önkol ailesinin avukatlarının, soruşturma devam ederken dosyaya verilen gizlilik kararına yaptıkları tüm itirazları reddedildi. 2010 yılında dosyayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıyan avukatlar, Mayıs 2012’de soruşturmanın etkin ve tarafsız yürütülmemesi, soruşturmanın derinleştirilmesine yönelik taleplerin reddedilmesi, aradan geçen süreye rağmen dava açılmaması ve şüphelilerin bulunmaması nedeniyle ikinci defa AİHM'e başvurdu. AİHM, 5 yıl sonra 17 Ocak 2017 tarihinde “etkin soruşturma ve yaşam hakkı açısından ihlal olmadığına” karar verdi. 

İçişleri Bakanlığı suçlu bulundu

Önkol ailesi, patlamada sorumluluğu ve ihmali olduğu gerekçesiyle İçişleri Bakanlığı aleyhine 100 bin TL maddi, 150 bin TL manevi tazminat talebiyle Diyarbakır 2. İdare Mahkemesi’nde dava açtı. Ailenin manevi tazminat talebini reddeden mahkeme, aileye 28 bin 208 TL maddi tazminat verilmesine karar verdi. Aile kararı temyiz etti. Danıştay 10. Dairesi ailenin temyiz itirazını kabul etti. Oy çokluğuyla alınan kararda şöyle denildi:

“İnsanların sürekli kullandıkları ve yerleşim yerine yakın bulunan bir alanda, patlamamış mühimmatın bulunması, davalı idarenin sunduğu güvenlik hizmetinin gereği gibi yürütülmediğini gösterdiğinden, olayda davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğu sonucuna varılmıştır. Bu nedenle uyuşmazlığın 5233 sayılı Kanun uyarınca çözümlenmesine ilişkin mahkeme kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.”

Çocuklar asker, polis kurşunuyla ölmeye devam etti

Cezasızlık politikası ile kapatılan bu dosyanın ardından Kürdistan’da çocuklar asker, polis kurşunu veya zırhlı araç kazaları ile hayatını kaybetmeye devam etti. İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) 2021 yılında hazırladığı rapora göre; 2011-2021 yılları arasında 228 çocuk yaşamını yitirirken bunlardan 64’ü polis ve askerler tarafından katledildi.

‘Cezasızlık politikasına örnek bir dosya’

Ceylan Önkol’un katledildiği dönem İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi’nde yönetici olan alan insan hakları savunucusu Avukat Rehşan Bataray Saman, takip ettiği Ceylan Önkol dosyasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Rehşan Bataray Saman, Ceylan Önkol dosyasının Türkiye’nin cezasızlık politikasına örnek dosyalardan biri olduğuna işaret etti.

‘Annesi cenazesini elleriyle topladı’

Ceylan Önkol’un ölüm olayının yaşandığı köye İHD olarak gittiklerini aktaran Rehşan Bataray Saman, patlamanın yaşandığı yere ne savcılık ne de jandarmanın gitmediğini, o dönem ailenin köylüler ve avukatlarla birlikte delilleri toplayarak savcılığa götürmek zorunda kaldığına dikkat çekti. Rehşan Bataray Saman, şunları aktardı:

“Annesi Ceylan’ın cenazesini kendi elleriyle köylülerle birlikte toplayıp götürüp savcıya teslim etti. Bu hiç birimizin hafızalarından silinmeyen bir görüntüdür. Savcılık güvenliği bahane ederek gidip olay yeri incelemesi bile yapmadı. Bizlerin ısrarları ve baskısı sonrası savcı olay yerinde inceleme yaptı. Otopsi de jandarmanın bir odasında yasal düzenlemeye aykırı bir şekilde yapıldı. İlk andan itibaren bizler takip ettik ve bu dosya ilk andan itibaren hukuksuzluklar ile yürütüldü.”

‘Bu tür dosyalarda cezasızlık istikrarlı uygulanıyor’

Bu tür dosyalarda cezasızlığın çok istikrarlı bir şekilde uygulandığını vurgulayan Rehşan Bataray Saman, “Olayın delilleri şüpheli olarak görülen jandarma tarafından alındı ve tutanak tutuldu. Bizler de bunlara alternatif olarak dosyadaki bütün ayrıntılı raporlarla bunu savcılığa sunduk. Savcının ‘Ceylan’ın metal bir cisim ile oynaması sonrası patlamanın meydana geldiği’ ifadesi alınan bilimsel ve net raporlarla çürütüldü. Ama maalesef uzun yıllar takipsizlik aldı ve dosyada şüpheli sıfatıyla kimsenin ifadesi alınmadı. Dosya bu şekilde kapatıldı” şeklinde konuştu.

‘Failler cezasızlık politikasından cesaret alıyor’

Ceylan Önkol’un faillerinin cezasız bırakılması sonrasında çok daha ağır hak ihlalleri yaşandığına dikkat çeken Rehşan Bataray Saman, bu ihlallerin de cezasızlık politikası ile sonlandığını vurguladı. Faillerin bu politikadan cesaret alarak hareket ettiğine dikkat çeken Rehşan Bataray Saman, “Uzun yıllardır yürütülen bir cezasızlık politikası var. Güvenlik görevlileri kasti veya kasti değil, hareket ederken, operasyon düzenlerken meydana gelecek olaylardan dolayı ceza almayacaklarına çok eminler. Biliyorlar ki yıllardır hiç kimse ceza almadı ve kendilerinin de ceza almayacağından emin bir şekilde hareket ediyorlar” dedi.

‘Olaylar artarak devam ediyor’

Cezasızlık politikalarına örnek olarak katledilen Uğur Kaymaz dosyasını hatırlatan Rehşan Bataray Saman, “Bu dosyada AİHM ihlal kararı vermişti ama burada kimse cezalandırılmadı. Yine Mehmet Uytun dosyası ve bunun gibi onlarca çocuğun katledildiği dosya var. Burada sorumlular gerçekten cezalandırılıp, haklarında etkili bir soruşturma yürütülmüş olsaydı sonraki dosyalara çok daha dikkatli yaklaşılacaktı. Ceza vermenin mantığı da budur zaten bir caydırıcılık yaratmaktır. Ama maalesef bu olayların hiçbirinde cezalandırma olmadığı için olaylar artarak devam ediyor” şeklinde konuştu.

‘Dosyalar etkili şekilde açılırsa tıkanan sürecin önü açılacaktır’

Yaşanan ağır hak ihlallerinin yoğunluk olarak Kürtlerin yaşadığı coğrafyada meydana geldiğinin altını çizen Rehşan Bataray Saman, bu durumun bir rastlantı olmadığını politik bir nedeni olduğunu söyledi. Yargının bu süreçte üzerine düşen görevi yaparak tıkanan sürecin önünü açması gerektiğini belirten Rehşan Bataray Saman, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Dosyaların hemen hepsinde cezasızlık politikası uygulanıyor. Cezasızlık, Türkiye tarihiyle birlikte ve çok istikrarlı bir şekilde yürüyor. Bunun da bir alt yapısı var. Yargının yapması gereken aslında çok net, ama soruşturmalar etkili yürütülmüyor. Ağır hak ihlali bulunan dosyalar savcıların tozlu raflarında duruyor. Yargının eliyle belki bu dosyalar etkili bir şekilde açılırsa, bu tıkanan sürecinde önü açılacaktır. Yargı bunun ön açıcı ve ilk başlangıç yeri olması gerektiğini düşünüyoruz.”