Bir helalliğe geri döner mi ölüler?
Depremzedelerden helallik isteyen AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Arzu ettiğimiz etkinlikte çalışma yürütemedik” demesi unutturur mu acıları? Günlerce yaşanılan kimsesizliği ve çaresizliği unutturur mu?
MEDİNE MAMEDOĞLU
Bugün Semsûr (Adıyaman) ile ilgili yazılan çizilenlere dair düşündüm. Hani yaşanan iki büyük depremde kaderine terk edilen, üç gün boyunca bir kuşun uçmadığı kent… Hani sokaklarında insanların AFAD araçlarının önüne atlayarak yardım istediği, gece saatlerinde enkaz altından yükselen yardım çığlıklarının havada kaldığı ve mezarlıkların bir gecede dolduğu kent unutur mu yaşananları?
Adıyaman hani şu annenin enkaz altında kalan kızı için yardım isterken kısılan sesinde çaresizliğin yankılandığı kent. Halk bunu unutur mu diyorum. Sokaklarda yağmur altında bekletilen onca cenazeler için “acımız var” diyen yurttaşa gülen valiyi unutur mu?
Hadi onu unuttu diyelim; battaniyesiz gömülen, mezar taşında oyuncakları olan çocukları unutur mu? Ben unutmam, röportaj alırken, “unutmam, unutturmayız” diyen Hasret unutmaz. “Sen bir hafta sonra pikniğe mi geliyorsun. Sen oy zamanı 4 saatte Adıyaman’a varıyorsun” diyerek mezar başında ağıt yakan Meryem abla unutmaz. Anıları bir gecede yerle bir olan ve tüm çocuk arkadaşlarını kaybeden Hüseyin unutmaz.
Öfkeyi diri tutmak
Aradan geçen 22 güne rağmen halen tek bir kişinin yası bile tutulmadı kentte. “Hangi birine yas tutalım” sözlerindeki haklılığı ve çaresizliği düşünerek yeniden soruyorum; bir helallik ile her şey geçer mi? Şehirdeki herkesin onlarca, yüzlerce yakınını kaybettiği bu depremde enkaz altındakilerin attığı çığlık halen sokaklarda yankılanırken, bir helalliğe geri döner mi ölüler? Geri döner mi sevdiklerimiz, geri döner mi anılarımız… Ne döndürür ya da ne yaşatır peki onları; çok basit öfkemizi diri tutmak. Öfke dedim de hani öyle kin falan da değil, yaşananları unutmamak. O geceyi de ondan sonraki aç, susuz geçen üç günü de unutmak ve unutturmamak.
Unutulmazda hani unutulsa bile kent merkezinin ortasında duran o Saat Kulesi’nin 04.17’de duran akrep ve yelkovanı yeniden hatırlatır yaşananları bir bir. Ama o saat hep öyle kalmalı, yaşanılanlar unutulmasın, gidenler hatırlansın diye… Bir yandan umut versin bir yandan da o gerçekliğiyle kendisine bakan herkesin yüzüne tokat gibi çarpsın ama aynı kalsın.
Halk helal eder mi hakkını?
Adıyaman, hani enkaz başında ağıt yakarken kaybettiği kimlere ağlayacağını düşünüp dizlerini döve döve ağıt yakan annenin memleketi. “Geç kaldık helal edin” sözlerini halka sormak istemedim buradan. Biliyorum bir gazeteci olarak bunu halka sormam, görüş almam gerekirdi. Ama ben de tanığım, ben de gördüm, ben de yaşadım. Bir tanık olarak diyorum ki; tek tek mezar taşlarına bakarak arkadaşlarını arayan Rohat’ın bu soruya cevabını çok iyi biliyorum.
O yüzden tekrar olmasın diye sormak istemedim, yazmak istedim. Ama yine soracağım onlara, ‘ne diyorsunuz’ diye soracağım. Bizi her gördüklerinde “ölüme terk edildik” diyen insanlara bunu da soracağım. Halen ölülerin bulunmadığı, cenazelerin teşhis edilmediği, toplu ölümlere tanık olan mezar yeri ve boş toprak alanını karıştıran insanlara bunu da soracağım.
Kısa ve öz yazacağım diyerek bastım klavye tuşlarına ama maalesef acıların hikâyeleri kısa tutulmuyor. Ben işime geri dönerken siz de gördüğünüz Adıyamanlılara bir sorun bakalım, “Helal ettiniz mi?” diye.