Besê Hozat: Önder Apo’nun açıklaması görüntülü olmalı
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın beklenen tarihi açıklamasının görüntülü olması gerektiğini vurgulayarak, “Böyle gayrı ciddi yaklaşımları kimse ciddiye almaz, ciddiye almayız” dedi.

Haber Merkezi- KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, Medya Haber TV’de yayınlanan Özel Program’da bulunduğu açıklamalarda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın başlattığı sürece ilişkin, Türk Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un “mevzuat” açıklaması üzerinden iktidarın tutumuna tepki gösterdi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik 27’nci yılına giren Uluslararası Komplo’yu kınayan Besê Hozat, “Gerçekten Kürdistan’da ve ülke dışında çok güçlü bir biçimde komplo protesto edildi. Yüzbinlerce, milyonlarca insan komployu protesto etti, kınadı. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için her yerde çok güçlü biçimde talepler dile getirildi, Önder Apo’nun özgürlüğü haykırıldı. Mücadele kararlılığı ortaya konuldu. 26 yıllık komploya ve komplocu güçlere karşı mücadele, Kürt halkında büyük bir bilinçlenmeyi, aydınlanmayı, örgütlenmeyi, iradeyi ortaya çıkardı. Gelinen aşamada bu mücadele ve direniş karşısında komplocu güçler yenildi, komplo yenildi, boşa çıktı” dedi. 2024 yılının tecride karşı mücadelede zirve yaşandığını vurgulayan Besê Hozat, bu mücadele sonucunda İmralı tecridinde gedik açıldığını belirtti.
Siz ne yapmak istiyorsunuz?
Besê Hozat, Abdullah Öcalan’ın beklenen çağrısı ve Türk Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un bunun üzerinden yaptığı “mevzuat” açıklamasını da değerlendirdi. Besê Hozat, Adalet Bakanı Tunç’un açıklamasının “gayrı ciddi” olduğu tepkisinde bulunarak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz bu açıklamayı, bu yaklaşımları şiddetle reddediyoruz, eleştiriyoruz, hiçbir biçimde kabul etmiyoruz. Önder Apo üzerinde 26 yıldır bir tecrit ve izolasyon durumu söz konusu. Bu bir işkencedir, uluslararası hukuk bunu bir işkence olarak tanımlıyor, bir insanlık suçu olarak tanımlıyor ki öyledir. Bu halen sürüyor, tecrit de halen devam ediyor. Tecrit koşullarında Ekim’den bu yana sürekli iktidar cenahından, işte Devlet Bahçeli bunun başını çekti, Önder Apo’ya çağrıda bulunuyorlar. Önder Apo’nun harekete çağrı yapmasını istiyorlar, kamuoyuna çağrı yapmasını istiyorlar. Hatta Devlet Bahçeli, 22 Ekim grup toplantısında yaptığı konuşmada Önder Apo’nun Meclis’e gelmesini, DEM Parti grup toplantısında konuşmasını ve çağrı yapmasını istedi. Önder Apo’yu Meclis’e davet etti Devlet Bahçeli açıktan. Şimdi aylardır bu yönlü yoğun, açıktan Önder Apo’ya çağrılar yapılırken, şimdi Adalet Bakanı’nın çıkıp ‘bu mevzuata uygun değildir görüntülü açıklama’ demesi, ne kadar gayri ciddi olduklarını ortaya koyuyor. Bu sürece nasıl yaklaştıklarını, Önder Apo’ya, Kürt halkına, Türkiye toplumuna, Türkiye halklarına, dünyaya, dünya halklarına, toplumuna nasıl yaklaştıklarını, ne kadar gayrı ciddi yaklaştıklarını ortaya koyuyor. O zaman siz oyun mu oynuyorsunuz? Siz ne yapmak istiyorsunuz?
Yazılı açıklama mevzuata uygun mu?
Ekim’den bu yana yaptığınız açıklamaları siz nasıl tanımlıyorsunuz, nereye koyuyorsunuz, nereye yerleştiriyorsunuz? Adını ne koyuyorsunuz? Görüntülü açıklama mevzuata uygun değil, peki yazılı açıklama mevzuata uygun olacak mı? Nasıl oluyor bu! Tecrit koşullarında Önder Apo’nun açıklama yapması doğru mudur? Tecrit koşullarında yapılacak açıklamanın etkisi nasıl olur? Ben Adalet Bakanı’na soruyorum, tecrit koşullarında Önder Apo’nun açıklama yapmasının mevzuatta yeri nedir? Hukukta yeri nedir? Buna cevap versin. Zaten baştan itibaren söylüyoruz, madem Önderlikten bir açıklama istiyorsunuz, Önderliğe çağrı yapıyorsunuz, o zaman İmralı tecrit ve işkence sistemini ortadan kaldırın, lağvedin bu sistemi. Bu sistem ortadan kalkmalı. Bu sistem bir suç durumudur. Bununla hukuk ayaklar altına alınıyor. Tecridi ortadan kaldırın, Önder Apo’nun özgür çalışır ve yaşar koşullarını oluşturun. Önder Apo zaten koşullar değişirse rolünü oynayacağını söyledi. Her türlü katkıyı sunacağını söyledi Türkiye’nin demokratikleşmesine. Süreci çatışma zemininden siyasi ve hukuki zemine çekeceğini söyledi Önderlik. Ama Önderlik ‘tecrit devam ediyor’ dedi. ‘Koşullar değişirse yaparım’ dedi. Peki koşullar değişmiş mi ki siz Önder Apo’dan çağrı bekliyorsunuz?”
Koşullar değişti mi Önder Apo çağrı yapsın?
Abdullah Öcalan’ın 15 Şubat’ta yapması beklenen çağrının gecikmesi üzerinden süren tartışmalara dikkat çeken Besê Hozat, “Koşullar değişti mi Önder Apo çağrı yapsın, kimse sormuyor. Kendi hukuklarını, uluslararası hukuku ayaklar altına almışlar. Her şeyden önce bunun uygulanması gerekiyor. O yüzden yasal, hukuki düzenleme yapılması gerekiyor. Önder Apo’nun koşullarının değiştirilmesi, iyileştirilmesi gerekiyor. Tecridin tamamen ortadan kalkması gerekiyor, Önder Apo’nun özgür olması, serbest olması gerekiyor. Özgür yaşar ve çalışır koşullara sahip olması gerekiyor ki Önder Apo rolünü oynasın, çalışabilsin, demokratik dönüşüm sürecini yapılandırabilsin, yönetebilsin. Bunlar olmadan nasıl olacak. İlla da yapsın çağrıyı fakat görüntülü yapmasın, yazılı yapsın, kendisi de değil birileri alsın okusun onun adına! Biz bunu şiddetle reddediyoruz. Bunun hiçbir inandırıcılığı olmaz. Hiçbir etkisi olmaz, olur mu böyle şey. Sen Önder Apo’yu işkence ve tecrit koşullarında tutacaksın, Önder Apo adına birileri de bir belge okuyacak. Hareketten de halktan da bunun gereklerini yerine getirmesini bekleyeceksin. Bu boş bir hayaldir. Kimse böyle boş hayallere kapılmasın. Böyle gayrı ciddi yaklaşımları kimse ciddiye almaz, ciddiye almayız.”
‘Halklar Önder Apo’yu görebilmeli’
Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un Abdullah Öcalan’ın yapacağı çağrının önemine vurgu yaptığı açıklamalarına dikkatleri çeken Besê Hozat, “Meclis Başkanı bu açıklamaya, tarihi önemde bir açıklama diyorsa, o zaman tarihi önemde açıklamaya göre de bir uygulama olmalıdır. Ciddi bir yaklaşım olmalıdır. Buna denk ciddi, saygılı, olgun bir yaklaşım olmalıdır. Diğer biçimde kabul edilemez. Açıklamanın görüntülü olması gerekiyor. Bizler, bu hareketin kadroları, militanları, savaşçıları, halkımız, dostlarımız, tüm demokratik kesimler, tüm toplum, halklar, Önder Apo’nun ağzından çağrısını, açıklamasını duyabilmeli, dinleyebilmeli. Önder Apo’yu görebilmeli. Ancak bu inandırır bizi, savaşçıları, halkımızı, demokrasi güçlerini, tüm kamuoyunu. Diğer biçimde kabul edilemez, açık belirtiyoruz. Bu kadar tarihi bir sürece böyle gayrı ciddi bir yaklaşımı kabul etmiyoruz. Kendilerinin de tarihi önemde dediği bir çağrıya böyle gayrı ciddi, basit bir yaklaşım kabul edilemez. Böyle bir şey inandırıcı olmaz, etkili olmaz, karşılık bulmaz. Daha nasıl bir açıklıkta söyleyelim. Böyle olmaz. Bu yaklaşım, mevcut Adalet Bakanının sergilediği yaklaşım, bir devlet ve iktidar yaklaşımı ise, gayrı ciddi bir yaklaşımdır ve bunun bir oyun olduğu ortaya çıkıyor. Oyun oynadıkları ortaya çıkıyor” diye belirtti.
Önder Apo büyük bir demokratikleşme hamlesine hazırlanıyor
Abdullah Öcalan’ın tarihi bir hamle başlatmaya hazırlandığını ve yoğun bir çalışma içerisinde olduğunu belirten Besê Hozat, “Önderliğin 50 yıllık mücadelesi ve 26 yıllık İmralı direnişi bir bütünen Türkiye’nin demokratikleşmesi, Kürt sorununun demokratik temelde çözülmesine adanan bir mücadeledir. Şu anda da Önderlik bunun mücadelesini veriyor. Halklar, tüm ezilen kimlikler, kadınlar ve insanlık adına Önder Apo 26 yıldır amansız insan üstü bir irade ile gerçekten büyük bir direniş İmralı işkence tecrit sisteminde ortaya koyuyor, geliştiriyor. Şu anda da Kürtler için, Türkiye halkları için, bölge halkları için, tüm insanlık için büyük bir demokratikleşme hamlesine hazırlanıyor. Bir bütünen hareketi de köklü bir dönüşüm sürecinden geçirmek istiyor. Demokratik değişim ve dönüşüm sürecinden geçirmek istiyor. Bu açıdan biz gelen mektupta da çok net bir biçimde gördük. Önder Apo’nun demokratik değişim-dönüşüm, yeniden yapılanmada ne düzeyde derinleştiğini, kararlı ve iddialı olduğunu, bu konuda büyük çaba ve emek verdiğini çok net bir biçimde gördük. En küçük bir imkanı bile Önderlik gerçekten değerlendirmek istiyor halkların çıkarın. Tüm gücünü, enerjisini, hayatın, ömrünü Önder Apo buna adamış durumdadır” ifadelerini kullandı.
İktidarın yaklaşımı
Besê Hozat, iktidarın bu süreçteki tutumu üzerinde durarak iktidarın yıllardır yürüttüğü baskı politikalarından dolayı kendi sonunu getirdiğini, çözülüşü yaşadığını belirterek şunları kaydetti: “Artık nefes alamaz duruma gelmiş. Sonuç alamıyor, sonuç alamadıkça daha fazla zora baskıya başvuruyor. Bu kadar şiddet kullanması, savaş yürütmesi, bütün toplum üzerinde büyük bir savaş yürütüyor, herkesle savaş içindedir. Muhalefetle savaşıyor, sanatçıyla savaşıyor, gazeteciyle savaşıyor, kadınla savaşıyor, gençle savaşıyor, çevreciyle, ekolojist kesimle savaşıyor. En son TÜSİAD ile savaşmaya başladı. Türkiye’nin en büyük sermaye kulüpleriyle de savaşmaya başladı, onlara da savaş ilan etti. Savaşmadığı kimse kalmadı. Kendisi ve çevresindeki şüreka dışında, kendi cemaati dışında herkesle büyük bir kavga ve savaş içerisindedir. Bu savaşı baskıyla, şiddetle, işkenceyle, zindanlarla, tankla, topla, İHA, SİHA ile, her türlü yol yöntemle yürütüyor. Bu iktidarın hiçbir meşruiyetinin kalmadığını ortaya koyuyor. Rızalık kalmamıştır, artık toplumdan rızalık alamıyor. Toplumu yönetemiyor, ülkeyi yönetemiyor. Her yerde herkes isyan halinde. Buna karşı güçlü bir mücadele var, bu mücadele iktidarı bu hale getirdi. Kürtlerin mücadelesi, demokrasi güçlerinin mücadelesi, gerilla mücadelesi, küresel özgürlük hamlesi, dostların da katılımıyla dünya çapında yürütülen mücadele, gerçekten nefessiz bıraktı iktidarı.
'Anlaşma durumu söz konusu değil'
Şimdi bu durum bazı konularda değişiklik yapmasını zorunlu hale getirdi. Mücadele sonucunda İmralı tecrit işkence sisteminde gedik açmak zorunda kaldı. Hiç kimsenin ad koyamadığı bu sürece Önder Apo bir ad koydu, demokratik dönüşüm süreci dedi. Değişim, dönüşüm, yeniden yapılanma süreci dedi. Özgürlük hareketi de bunu yürekten sahiplendi, bunu kamuoyuna deklere de etti. Biz bunun yanındayız, Önder Apo’nun inisiyatifinin arkasındayız dedi. Şu anda Önderliğin devlet ile yaptığı bir anlaşma, uzlaşma, yazılı ya da sözlü durumu söz konusu değil. Mücadele karşısında zorlanan bir devlet, bir iktidar var. Tecridi gevşetmek zorunda kaldılar, gedik açmak zorunda kaldılar. Onun üzerinden devletin içerisindeki bu eziyeti görüyor Önderlik, çeşitli eğilimleri de görüyor. İflas eden bu soykırımcı politikaları da görüyor. Halkın da büyük özgürlük mücadelesini görüyor. Önderlik buradan hareketle inisiyatif geliştirdi. Demokratik dönüşüm inisiyatifi. Demokratik dönüşüm hamlesini Önderlik geliştirmek istiyor. Türkiye’yi demokratikleştirmek istiyor, dönüştürmek istiyor. Kürtlerin özgürlüğü temelinde büyük bir demokratikleştirmeyi geliştirmek istiyor. Böyle bir inisiyatif geliştirdi ve büyük tarihi bir hamleyi geliştirmek istiyor. Uygulamalarına bakıyorsun, ‘PKK silah bıraksın’ diyor her gün. Erdoğan ağzını açıp kapatıyor, ‘PKK silah bıraksın’ diyor. Sen uygulamalarında PKK’ye silah bırakma diyorsun. Mevcut uygulamaların herkese, PKK’ye ‘bu savaşı sürdürelim’ diyorsun.”