Avukat Burcu Korkmaz Beştaş: Örgütlü mücadele etmekten başka çözüm yok
Avukat Burcu Kokmaz Beştaş, korkutma ve baskı politikası hem de yargının cezasızlık politikası nedeniyle kadınların şikayetlerinde düşüş olduğunu belirterek, “Kadınların örgütlü mücadele etmekten başka bir çözümü yok” dedi.
MEDİNE MAMEDOĞLU
Amed- JINNEWS’in her ay derlediği erkek şiddeti çetelesine göre, Eylül ayında 30 kadın ve 1 çocuk katledildi, 15 kadın ve 4 çocuk şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Katledilen kadınların failleri yine en yakınlarındaki erkekler oldu. Katledilen 7 kadın evli olduğu, 4 kadın ayrıldığı, 5 kadın boşanma aşamasında olduğu, 2 kadın babası, 1 kadın komşusu olan, 3 kadın kimliği tespit edilemeyen kişi ya da kişilerce, 4 kadın birlikte olduğu, 1 kadının faille yakınlığı bilinmiyor, 1 kadın boşandığı, 1 kadın çocuğu, 1 kadın akrabası olan erkekler tarafından katledildi.
Artan kadına yönelik şiddet ve katliamları Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi Üyesi Avukat Burcu Korkmaz Beştaş, ajansımıza değerlendirdi.
Kadına yönelik şiddet ve tehdit vakalarının artmasına rağmen hukuki yollara başvuru oranlarının azlığına dikkat çeken Burcu Korkmaz Beştaş, cezasızlık politikası ve aileye dönük artan tehditlerden dolayı kadınların yargıya güven duymadığını dile getirdi. Verilere ortadayken komisyonlarına gelen başvuru sayısının düştüğünü söyleyen Burcu Korkmaz Beştaş, 9 ay içerisinde kadına yönelik farklı şiddet ve katliam suçlarından 20 başvuru yapıldığı bilgisini paylaştı. Başvurularda fikri takibi esas aldıklarını ve gönüllü olarak dosya takibi yaptıklarını belirten Burcu Korkmaz Beştaş, kimi ailelerin süreç aşamasında şikâyetinden vazgeçtiğini de aktardı.
‘Cezasızlık nedeniyle aileler başvuruda bulunmuyor’
Burcu Korkmaz Beştaş, konuşmasının devamında şunlara yer verdi: “Gelen başvurular içinde sosyal medya üzerinden kadınlara yönelik tehdit ve şantajın da ciddi boyutlara vardığını görüyoruz. Kadınların katledilme haberlerini aldığımızda kent özelinde ailelerle iletişime geçmeyi ve dosya takibi için bir irtibat kurmaya çalışıyoruz. Hem yapılan korkutma, baskı politikası hem de yargının cezasızlık politikası nedeniyle ailelerin de artık şikâyetçi olmadıklarını görüyoruz. Aileler son süreçte baro ve kadın hakları merkezine başvurmuyor. Bunun en büyük sebebi yargılamaların failler açısından etkisizliği, iktidarın eril dili ve yine aile içi şiddet, kadına yönelik şiddeti normalleştiren politikalar.”
‘Uygulanmayan yasalar kadınları hukuki süreçten uzaklaştırıyor’
Kadını koruyan yasaların kimi zaman hiç uygulanmazken kimi zaman da çok esnek uygulandığını belirten Burcu Korkmaz Beştaş, katliam öncesi uygulanmayan bu yasaların da ortaya çıkan güvensizlikte etkili olduğunun altını çizdi. Burcu Korkmaz Beştaş, “Son zamanlarda alınan başvurularda özellikle şiddet gören ya da katledilen kadınların boşanma aşamasındaki kadınlar olduğunu görüyoruz. Yine ölümle tehdit edilen kadınlar da bu nedenle bize başvuruyor. Burada da katledilen kadınların mutlaka şiddet geçmişi oluyor. Kadınların bu katliamdan önce yargıya ya da karakola başvurduğunu görebiliyoruz. Burada kadınlar özellikle uzaklaştırma ve koruma kararı talep ediyor. Ama maalesef bu kararlar uygulanmadığı gibi 6284 sayılı yasa kapsamında uygulanması gereken tedbirler de esnek tutuluyor. Yine zorlama hapis ya da yasaların uygulanmaması kadın katliamlarının artmasına ve faillerin cesaret almasına neden oluyor. Bu noktada ne aileler ne de kadınlar yargıya güvenmediği için hukuki süreç başlatmaktan da çekiniyor” sözleri ile yasaların yeteri kadar uygulanmamasına tepki gösterdi.
‘Şiddet devlet organlarında başlayıp topluma sirayet ediyor’
Şiddetin en üst yürütme tarafından normalleştirilmek istendiğine bu durumun topluma da yansıdığına dikkat çeken Burcu Korkmaz Beştaş, “Öncelikle kadınların ve ailelerin yargıya dair azalan güvenlerine bakmak gerekiyor. Kadın avukatlar yine kadın dernekleri yıllardır ilmek ilmek şiddetin normalleştirilmemesi gerektiğine dair çalışmalar yürütüyor. Ancak toplumda var olan şiddetin bugün mecliste de yaşandığını gördük. Bu nedenle bu şiddet şovu şiddete meyilli insanlar tarafından normal görülüyor ve toplumda bu durum kanıksanmıyor. Toplumun üst akıl olarak gördüğü kesimin şiddeti şova dönüştürmesi ve bununla övünmesi biz kadın örgütlerinin işini daha da zorlaştırıyor. Öncelikle bu sorunları görmek gerekiyor. Devletin organlarının bunu normalleştirmemesi gerektiği görüşündeyiz” diye konuştu.
‘Ailenin öncelenirken, kadını koruyan mekanizmalar yok ediliyor’
Aileyi kutsallaştıran ve öncelikte tutan eril politikaların kadını şiddet gördüğü evde kalmaya zorladığını dile getiren Burcu Korkmaz Beştaş, bu duruma sığınma evlerinin son durumu ve nafaka hakkının tartışmaya açılması örneklerini verdi. Kadının hakları olan ve kadını koruyan uygulamaların tartışmaya açılması yine değiştirilmek istenmesi ile beraber şiddet gören kadını koruyan bütün mekanizmaların yok edilmek istendiğini kaydeden Burcu Korkmaz Beştaş konuşmasına şöyle devam etti: “İktidarın eril dili, yine aile içi kurumu muhafazakârlaştırma hedefi ile birçok siyasi politika yürüttüğünü görüyoruz. Bunlara nafaka örneğini ve sığınma evlerinde yürütülen politikaları örnek verebiliriz. Siyasi söylemlerde buna çok açık bir örnek. Kadınlar şiddet gördüğü bir evlilikten kurtulmak istediğinde bir nafaka söylemi bile kadını geride tutabiliyor. Yine aynı zamanda sığınma evlerine yönelik belli etkilerin olduğunu görüyoruz. Sığınma evlerinin kapasitelerinin azaltıldığını yine iyileştirilmesi için yapılan taleplerin geri çevrildiğini ve uygulanmadığını görüyoruz. Kadının üzerinde devletin en büyük pozitif yükümlüğü sığınma evleri. Ama iktidar aile kurumunu üstün tutuğu için şiddet gören kadını o yapıya kurban edebiliyor. Bu nedenle sığınma evleri artık bilinçli olarak kadınlar için güvenli bir alan olarak yaratılmıyor. Tüm bunlarda hem kadın hem de çocuk cinayeti ve şiddetini artıran belli başlı unsurlar.”
‘Tek çıkış örgütlü mücadele’
Bu şiddet sarmalı ve kadın düşmanı politikalardan çıkışın tek yolunun örgütlenme olduğunu bir kez daha vurgulayan Burcu Korkmaz Beştaş, “Kadınların örgütlü mücadele etmek başka bir çözümü yok. Temel manada kadınların bir araya gelmesi ve şiddet mağduru her kadına el uzatarak mücadelemizi büyütmemiz gerekiyor. Bu çağda yaşam hakkı dışında başka haklarımızı büyütmek ve bunun için mücadele etmeyi çok isterdik ancak maalesef ki bu politikalar nedenle biz hala yaşam hakkımızı savunur pozisyondayız. Bu nedenle örgütlü mücadele en temel şeydir” dedi.