İstanbul Sözleşmesi’nden nafakaya bir gasp teşebbüsü

İstanbul Sözleşmesi’ni feshederek, kadınların mücadele ile elde ettiği hakları gasp eden AKP iktidarı, Meclis’teki yeni ittifaklarıyla kadınları yok sayan düzenlemelere hazırlanıyor.

SARYA DENİZ

Haber Merkezi- Türkiye’de Mayıs ayında gerçekleşen seçimlerin ardından özellikle AKP ve Meclis’in yeni kadın düşmanı ortağı HÜDA-PAR ile kadın haklarına saldırıların yoğunlaşacağı bekleniyordu. Seçim beyannamelerindeki ifadeler, kadınlar ve İstanbul Sözleşmesi üzerinden kurulan cümleler ve elbette bir kısım erkeğin ‘mağduriyet’ hikayeleri ile kamuoyuna sunulan tartışmalar, bu öngörüyü daha da kuvvetlendirdi. Özellikle son zamanlarda Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un açıklamaları ile Meclis’in yeni döneminde kadınların haklarına Medeni Kanun’da toplu bir saldırı hazırlığında olunduğu da ortaya çıktı.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, katıldığı A Haber canlı yayınında boşanmalarda arabuluculuk, nafakaya engel gibi pek çok konuya toplu bir düzenleme hazırlığında olduklarını açıkladı. Aile Hukuku ile ilgili çalışmaların olduğunu belirten Bakan, Yargı Reformu Strateji Belgesi ve İnsan Hakları Eylem Planı hazırlığında olduklarını ifade etti. Aynı zamanda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ta ‘mağdur erkekleri’ gözeten açıklamalarda bulunmuştu. Sonuç olarak iki bakan hazırlıkları teyit ettiler. 2016 yılından bu yana farklı zamanlarda arabuluculuk ve nafaka hakkının engellenmesi ile ilgili gündeme getirilen ancak bir türlü değişime gidilemeyen düzenlemelerin, ‘Yargı Reformu’ adı altında yasallaştırılması planlanıyor.   

Tartışmalar ne zaman başladı?

Kadınların gündemine ‘reform ve mağduriyetlerin’ giderilmesi şeklinde sunulan tartışmalar aslında 2016 yılında başladı. Öneri Meclis bünyesinde kurulan Boşanmaların Önlenmesi Komisyonu’nun raporunda yer aldı. Komisyon tarafından hazırlanan 476 sayfalık raporda cinsel saldırı ve cinsel istismar sanıklarına hadım uygulaması, boşanma davalarında arabuluculuk, 6284 Sayılı Kanun’da verilecek tedbirlerin delil veya belgeye dayandırılması zorunluluğu, boşanma ile hükmedilen yoksulluk nafakasının süreye bağlanması, tecavüz mağdurunun sanıkla evlendirilmesi ve beş yıl sorunsuz evlilik halinde cezasızlık gibi öneriler vardı. Bu rapor bugün açısından yasa yapmada hükümetin çalışmalarının kısa bir özeti olarak kadınların karşısında duruyor.

Türkiye’de kadınlar hangi koşullarda nafaka hakkına sahip olabiliyor? Bu haktan mahrum bırakılmaları ne anlama geliyor? Gerçekten süresiz nafaka hakkı var mı? Aile arabuluculuğu ne demek? Ve bu arabuluculuğu kimler nasıl yapıyor? Haberimizde bu soruların cevaplarına odaklanacağız.

Yoksulluğa düşen kadın oluyor

Medeni Kanun’un 175’inci maddesi, yoksulluk nafakasının, “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafın” diğer taraftan mali gücü oranında isteyebileceği yükümlülüğü hüküm altına alıyor. Türkiye’de genellikle alacaklı taraf kadınlar oluyor. Kadınların çalışma hayatının dışına itilmesi, erkeklerin özellikle bunu istemesi ve kadınların çalışmasının ‘annelik’ üzerinden engellenmesi buna sadece birkaç sebep. Kadınların ekonomileri ile ayakta durabilmelerinin koşulu yok. Nafaka mal beyanı üzerinden hesaplanıyor. Yasadaki madde de açık bir şekilde “bir taraf zenginleşirken diğer taraf zenginliğe düşmeyecek şekilde hakkaniyetle belirlenir” diyor. Yani kimsenin tüm mal varlığına ya da kazancına el konulmuyor. Yoksulluğa düşen kadın olduğu için nafaka kadınlara veriliyor. Öte yandan nafaka vermemek için mal varlığını başkalarının üzerine geçiren erkeklerin çokluğu düşünüldüğünde bu haktan yararlanamayan kadınların fazla olduğu söylenebilir. Yani kimsenin mal varlığına el konulmuyor aylık kazancı üzerinden ödemeye mahkemeler karar veriyor.  

Kadınlar ne süreyle nafaka alabiliyor?

Kadınların nafaka alabilmesi için kimi koşulları sağlıyor olabilmesi gerekiyor. Kanun bu hakka sahip olmak için koşullar belirliyor. Örneğin boşanma davasında kadın kusurlu bulundu ise nafaka talep alamıyor. Erkek adaletin her zerresine kadar yaşandığı adliyelerde kadınlardan yana alınan kararlar da zaten örnek teşkil ediyor. Konuşmasının, yemeği tuzu ya da tuzsuz yapmasının, sosyal medya kullanmasının, tayt gitmesinin, tek başına dışarı çıkmasının, hatta boşanmayı istemesinin ve daha nicesinin ‘kusur’ sayıldığı Türkiye’de kadınların nafaka hakkından yararlanması da zor. Kadınların hiçbir şekilde üzerlerine kayıtlı mal ya da bir işlerinin olmaması gerekiyor. Boşanma gerçekleştikten sonra herhangi bir yerde çalışan kadınlar nafaka hakkından mahrum bırakılıyor. Bu da zaten ‘süresiz nafaka’ hikayesini boşa çıkarıyor. Öte yandan kadının herhangi bir mesleği varsa nafaka hakkı kazanması olası değil. Sadece çocuklar için “iştirak nafakası” bağlanıyor. İşte erkekler aslında kendi çocuklarına dahi para ödemek istemiyor.

Çocuklara veriliyor

Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Danışma ve Uygulama Merkezi’nin 2021 yılında yayımladığı rapor kimi verileri çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. 2017/2018 yılları arasında görülen 2097 mahkeme dosyası incelenerek hazırlanan rapor şu verileri gösteriyor:

“Toplam 2 bin 39 davanın 542’sinde taraflardan biri nafaka talep ederken 843 davada nafaka istenmemiş, 654 davada talep olup olmadığı tespit edilememiştir. Nafaka talep edilen 542 davanın 241’i yoksulluk ile ilgiliyken diğerleri tedbir ve iştirak nafakalarıdır. Kadınlar için karar verilen 327 nafaka kararının sadece 3 tanesi 3 bin lira ve üzerindeyken 277’si aylık bin lira ve altı olarak belirlenmiştir. Davaların hepsinin 2017 yılına ait olduğunu varsaydığımızda dahi davaların yüzde 99’unda yoksulluk sınırının altında, yüzde 84’ünde açlık sınırının altında ücretler belirlenmiştir.”

Sadece bu rapor nafakanın kamuoyunda tartışıldığı gibi değil kadınlara çok düşük miktarlarda nafaka bağlandığını ve bunun da daha çok çocuğa verildiğini ortaya koyuyor.

Hedeflenen Medeni Yasa

Kadın örgütleri tüm bu bilgiler ve gerçekler göz önüne alınarak Bakanlığın “1 gün evli kalıp onlarca yıl nafaka ödeyen kişiler var” iddiasını kanıtlamasını istiyor. Gerçek dışı bir algının oluşturulduğunu belirten kadın örgütleri, asıl hedeflenenin Medeni Yasa olduğunu vurguluyor. Zira kadınlar nafaka adı altında getirilecek düzenlemenin ‘evlilik içinde edinilen mallarla ilgili kadın emeğini gözeten mal rejimini, kadının miras hakkını, İstanbul Sözleşmesi'ni, 6284 sayılı Yasa’yı, Anayasa’nın eşitlik ilkesini, yasal evlilik yaşını, karma eğitimi, kısacası kadın erkek eşitliğine dair her türlü yasal ve toplumsal zemini aşındırmaya ve yok etmeye çalıştığını vurguluyor. 

Kadınlar neye nasıl zorlanacak?

Arabuluculukta TBMM Boşanma Komisyonu’nun başat önerilerinden biri. Komisyon boşanmayı, önlenmesi gereken toplumsal bir “sorun” olarak ele alırken arabuluculuğun aile hukukunda uygulanmasını önermişti. Basına yansıyan haberlere göre arabuluculuk merkezleri açılacak ve aile hakimleri, boşanma aşamasındaki tarafları buralara yönlendirecek. Merkezler mahkeme temelli ve hakim kontrolünde çalışacak. Merkezlerde güvenlik görevlileri yer alacak ve kameralarla izleme yapılacak. Kadının bu süreçte koruması için hâkim gerekli tedbirleri alacak. Bu merkezlerde psikolog ve sosyal çalışmacılar da yer alacak. Psikolog ve sosyolog eşliğinde çocuklar da dinlenecek. Arabulucu raporunu mahkemeye sunacak. Raporu inceleyecek hâkim taraflara son olarak “boşanmak isteyip istemediklerini” soracak. Arabulucuda anlaşamamışlarsa, dava devam edecek. Kararı hâkim verecek. Kadınların hangi şartlar altında boşanmamaya zorlanacakları düşündürücü. Kadınların boşanma kararı vermelerinin bir mücadele nedeni olduğu ülkede kadınların “ailenin dağılmaması” adı altında nasıl baskılanacaklarını tahmin etmek zor değil. Türkiye’de kadınların yarıdan fazlasının boşanmak istedikleri için katledildiğini bildiğimiz zaman bu sistem için kadınların hangi şartlarda neyi kabul etmeye zorlanacakları da aşikâr.

Kadınlar izin vermeyecek

Sayılan tüm hukuksuzluklara karşı İstanbul Sözleşmesi kadınların haklarını güvence altına alıyordu. Nafaka hakkından arabuluculuğa kadar birçok düzenleme ile kadınların yanında olan İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi bugün konuşulan ve yapılması planlanan ‘değişimlerin’ habercisiydi. Kadınlar kazanılmış haklarından ve İstanbul Sözleşmesi’nden hiçbir zaman vazgeçmedi; vazgeçmiyor. Erkeklere tek taraflı boşanma hakkının tanındığının ve kadınların tüm kazanım ve haklarının yok sayılacak düzenlemelerin hayata geçirilmeye çalışıldığının farkında olan kadınlar buna izin vermeyecek!