Turbocu Abla, “erkek işi” ezberini bozuyor!

Turbocu Abla lakaplı otomobil tamircisi Ceylan İrdem, “yapamazsın”, “bu iş erkek işi” diyenlere aldırmadan işinde tam gaz ilerlemeye devam ediyor. Yoluna eski eşi ve sanayi içerisindeki erkekler taş koymaya çalışsa da, o işini severek yapmaktan asla vazgeçmiyor. Arabaların yanına tamir etmek için yaklaştığında “usta nerede”, “sen mi bu arabayı tamir edeceksin” cümlelerini kuran insanlar bile başarısından dolayı, kısa bir süre sonra kendisini takdir etmek zorunda kalıyor.

ZEYNEP PEHLİVAN

İzmir - “Bu işler erkek işi, kadına göre değil! Elinin hamuruyla bu işlere karışma! Sen ne anlarsın bu işlerden?” 

Yukarıdaki kronikleşmiş cümleler, biz kadınlar için ne kadar da tanıdık değil mi? Toplumsal cinsiyet rollerine sırtını yaslayan bu yıldırıcı, bu şevk kırıcı ve aymaz dili, kadına dair tüm ön yargılarla beraber bertaraf etmek yine biz kadınlara düşüyor. Bu anlamda sistem, yüzyıllardır erkeğin hemen her meslek dalında hem fiziksel hem de zihinsel anlamda kadından daha yetkin, daha başarılı ve becerikli olduğuna dair güçlü bir algı oluşturmak adına sürekli yeni bir tuğla örmeye çalışıyor. Oysa gelinen noktada bu vasat tezin kırılmadığı tek bir meslek dalı dahi yok. Erkeklere atfedilmiş, kadına üst perdeden bakılan mesleklerde, kadınların başarılı olup kendilerini var edebilmesi, ezberlenmiş ve dayatılmış rolleri deyim yerindeyse sarsıyor. Sizi bugün, kendisine dayatılan rollere çoktan sırtını dönen ve kronikleşmiş cümleleri yerle bir eden güçlü bir kadınla tanıştıracağım: Oto sanayinin meşhur “Turbocu Abla”sı Ceylan.

Erkek egosuyla karşı karşıya kaldı

Ceylan İrdem, bundan 47 sene önce Denizli’nin Acıpayam ilçesinde dünyaya geldi. Gençlik yılları büyük ölçüde Kuşadası’nda geçti. Babasının ölümünden sonra annesi hiç evlenmedi ve tek başına çocuklarının bakımıyla, eğitimleriyle ilgilendi. Küçüklüğünden bu yana annesini bir rol model gibi gördü. Tıpkı onun gibi güçlü ve ayaklarının üzerinde durabilen bir kadın olmak istedi. Ceylan ilk evliliğini henüz 19 yaşında gerçekleştirdi. 7 yıl süren evliliğinden bir çocuğu oldu. Bu süre zarfında hiçbir çalışma deneyimine sahip değildi. Eşinin kumar merakından dolayı biten evliliğinden sonra çocuğuna tek başına bakmaya başladı. Hikâyesi tam olarak bu noktada, yıllarca kendilerine tek başına bakan annesiyle kesişmeye başladı. Ceylan bir süre sonra ikinci evliliğini gerçekleştirdi. O dönem eşiyle beraber tam 11 sene yurt dışında yaşadı. İlk evliliğinde yaşadığı hüsrandan dolayı yaklaşık 10 sene boyunca çocuk yapmak istemedi. Evliliğinin 11. senesinde arzu ettiği üzere dünyaya bir kız çocuğu getirdi. İlk evliliğinden olan oğlu üniversite düzeyine geldiğinde, Ceylan da zorunlu olarak Türkiye’ye dönüş yaptı. O dönem eşi yaklaşık bir sene daha yurt dışında kaldı. Ceylan İzmir’de eşinin desteğiyle bir dizel pompacı dükkânı açtı. Tüm sistemleri kurdu ve gerekli düzeni hemen oturttu. Her şey yolunda giderken bir senenin sonunda eşi yurt dışından geri geldi. Ceylan’ın sanayide kısa süre içinde yakaladığı başarıyı kabullenemedi. Pek de yabancısı olmadığı erkek egosuyla baş etmek durumunda kalan Ceylan, o dönem çok şey yaşadı.

“Bir kadın olarak bu işte başarılı olmamı eşim beklemiyordu. Bu durumu açıkçası kaldıramadı. ‘Buranın asıl sahibi benim’ diyerek benim üzerimde psikolojik bir üstünlük kurmaya çalıştı. Bu sürecin sonucunda fiziksel şiddete varan olaylar dahi yaşandı. Özellikle kızım küçük yaşta olduğu için bu olaylardan çok olumsuz etkilenmeye başladı. Dükkân üstüme olduğu için eşimden tüm malzemelerini alıp gitmesini istedim. Bunun üstüne eşyaları alıp gitti. Aynı hafta, kirada oturduğumuz evden bizi kapı dışarı etti. Kızım daha 6 yaşındaydı ve beş parasız şekilde sokakta kalmıştık.”

“Cesaretim de vardı, inancım da”

Ceylan, kızıyla beraber kalacakları yeni bir ev ararken, karşılarına iyi bir insan çıkıverdi. Onlardan uzunca bir süre kira ve depozito almayacağını söyledi. Bu sayede çocuklarla beraber borç içerisinde de olsa bu eve taşınabildi. Eşiyle yollarını ayırdığı gün, aslında Ceylan’ın bugün de içinde olduğu uzun ve yeni yolculuğunun başlangıcıydı. Ayakta kalmak adına önce sanayideki bir tamircinin dükkânından küçük bir köşe istedi. Elinde kalan son parayı da oraya verdi. Burada müşterilerini çoğaltmaya başlayınca kendi deyimiyle yeniden erkek egosu devreye girdi ve mekâna önemli paralar kazandırmasına rağmen bir ayın sonunda kapı dışarı edildi. Hikâyenin devamını Ceylan’ın ağzından dinlemeye devam edelim:

“Oradan atılınca şu an işlettiğim dükkânı gördüm. O dönem otomobil aksesuarları satan bir yerdi. Sahibinden sadece küçük bir köşe istedim. Kış günü dışarıda, 1 metrelik tezgâh başında iş yapmaya çalışıyordum. Sonra dükkânı bana devretmesini teklif ettim. Başkasına 20 bine devredecekti, ben isteyince birden 25 bin istedi. Ona dahi aldırış etmedim, bir kısmını peşin verdim, kalanlarını çalışarak taksit taksit ödedim. O günden bugüne her sabah 6 gibi kalkarım. Sabah 8’den akşam 8’e kadar hep işimin başında olurum. Kısa süre içinde etrafta “Turbocu Abla” olarak tanınmaya başladım. İşletmemin adını kimse bilmez; ama sanayide “Turbocu Abla” diye sorduğunuzda hemen gösterirler. Yaptığım işler herkes tarafından takdir gördü. Ben kimseye, ‘Bana iş yollayın’ demedim. Hepsi açıkçası çevrelerine referans oldu ve onlar da tavsiye üzerine geldiler. Tabi kadın titizliğiyle de işime yaklaştığımı gördüler. Aslında mesleğe alışmam hiç kolay olmadı; ama benim turbo sistemine karşı her zaman bir merakım vardı. Anlayamadığım ne olursa sorardım, hiç çekinmezdim. Bir problem varsa çözene kadar kafa yorardım. Cesaretim de vardı, başaracağıma olan inancım da. Sevdiğim bu işten hem yıllardır para kazanıyorum, hem de burada çalışmak beni sosyalleştiriyor. Durumu en başta yadırgayanlar bile bugün işletmeme gelip beni takdir ediyor.”

Eski eşi “senden işletmeci olmaz” dedi

Ceylan’ın oğlu üniversite mezunu olmasına rağmen annesine destek olmak için şimdilik burada çalışıyor. Ceylan’ın tüm çalışanlarıyla arası oldukça iyi. Ona çoğu zaman, ‘Abla sen karışma, biz hallederiz işleri’ diyorlar. Onu çalıştırmak, yormak istemiyorlar. Yıllar içinde onların adeta anneleri gibi olmuş. Nitekim elemanlar da başka hiçbir yerde bu kadar rahat çalışamayacaklarının farkında.

“Oğlumu karşıma alıp makineleri değiştirip işleri daha da büyüteceğimi söylediğimde bana ‘Hayal kurma’ demişti.  Dediklerimi yaptığımı görünce, ‘Haklıymışsın anne, başardın’ dedi. Aslında bu tarz cümlelere geçmişten alışığım. Eski eşim de bana, ‘Senden işletmeci falan olmaz, sen dükkânı batırırsın.’ derdi. Kızımı bırakmak için bir ara görüşmek durumunda kalmıştık.  O gün ona dönüp, ‘Sen benim üzerime dört beş tane dükkân açtın, batırdın. Elindeki malzemeler de gitti. Bense işe bir tane tornavidayla başladım ama şu an bir dükkân dolusu malzemem ve makinem var.‘ dedim. Bence kendisi şu an bu yüzden bunalımda.”

“Ümidinizi kaybettiğiniz an hayatınız biter”

Ceylan’ın sanayi gibi erkek egemenliğinin en üst noktada olduğu alanlardan birinde başardıkları, kadının istediği zaman kıramayacağı hiçbir duvarın olmadığının güçlü bir örneği olarak karşımızda duruyor. Bu güçlü hikâyenin öznesi olan Ceylan, yaşadıkları ve elde ettiği deneyimler ölçüsünde kadınlara şu mesajları veriyor:

“Kadınlar benimle her zaman sosyal medya üzerinden iletişime geçmeye çalışıyorlar. Onlara hiçbir zaman ümitlerini kaybetmemeleri gerektiğini söylüyorum. Çünkü ümidinizi kaybettiğiniz an hayatınız biter. Derdinizi hiç çekinmeden çalışabileceğiniz yerlere, insanlara aktarın. Bunda çekinecek hiçbir şey yok. Mutlaka bir iş yeri sizi kabul edecektir. Sonuçta para değil, iş istiyorsunuz. Kadınlar her işi başarabilirler. En ufak bir olumsuzlukta kabuklarına çekilmemeliler. Benim hakkımda da türlü türlü kötü sözler söylendi. Hiçbir zaman bunlara ben kulak asmadım. Arabanın başına gelip ‘Usta nerede?’ diyenler, ya da ‘Sen mi bakacaksın?’ deyip küçümseyenler oldu. İşini iyi yaptıkça erkek, kadın fark etmeksizin kendini bir süre sonra zaten kabul ettiriyorsun. Bu yüzden kadınlar olumsuzluklara takılmadan direnmeye devam etmeliler.”