Licê’de kadınlar madene karşı ayakta: Geleceğimiz hedef alınıyor

Licê’de birçok köyü etkileyecek maden projesine tepki gösteren kadınlar, yaşam alanlarının yok edileceğine dikkat çekerken, göçe zorlandıklarını belirtti ve “Hafızamız ve geleceğimiz hedef alınıyor” dedi.

MEDİNE MAMEDOĞLU

Amed- Kürdistan’da sistematik olarak hayata geçirilen eko kırım politikaları Amed’in Licê ve Pasur ilçesinde yoğunlaştı. 90’lı yıllarda katliamların gerçekleştirildiği, evlerin yakılarak insanların göçe zorlandığı köylerde bu sefer de maden çalışmaları ile halk göçertilmeye çalışılıyor.

Ağaçlar kesildi, köylülerin deresi zarar gördü

Licê ilçesine bağlı kırsal Zengesor, Heşeder, Mizag (Kılıçlı), Peçar (Güldiken), Bayırlı ve Şaxur mahallelerini kapsayan bölgede bakır çıkarma ile eleme ve kırma tesisi kurulması planlanıyor. Merkezi Konya’da olan Dimin ve Dimer Madencilik tarafından başvurusu yapılan proje için 2020 yılında "Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir" raporu verildi. Rapor sonrası bölgede 24 alanda sondaj çalışması başladı. Çalışma için binlerce meşe ağacı kesilirken, köyde bulunan bir tepe ise yol yapım gerekçesiyle tahrip edildi. Sondaj çalışmalarında oluşan heyelanlar nedeniyle dere ağzı kapandı. Bu da hayvanların suya erişememesine neden oldu. Projenin tamamlanması halinde bölgede 700 hektarlık bir ormanlık alanın yok olacağı tahmin ediliyor.

Diyarbakır Barosu projenin durdurulması için dava açtı

9 aydır süren sondaj çalışmasına dair bir şantiye alanı kurulurken Diyarbakır Barosu Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu konuyu yargıya taşıdı. Çok sayıda köyü etkileyen maden çalışmasının büyük bir alana zarar vereceğini belirten Komisyon, köylülerden aldığı 24 vekâletle yürütmeyi durdurma davası açtı. Komisyon, davanın sonucunu beklerken, köylüler ise yaptıkları kitlesel eylemlerle madene geçit vermeyeceklerini dile getirdi.

‘İkinci kez göçe zorlanıyoruz’

“Burası bizim geçmişimiz ve geleceğimiz” sözüyle kendilerine 1993 yılının ardından ikinci bir mağduriyet yaşatıldığını belirten kadınlar, ne pahasına olursa olsun evlerini terk etmeyeceklerini vurguladı. Kamuoyuna bu noktada dayanışma çağrısında bulunan ve mücadelelerine destek verilmesi gerektiğini aktaran kadınlar, bu süreçte yaşadıklarını ajansımıza anlattı.

Maden inşaatı hava kirliliğine neden oldu

 

Mizag (Kılıçlı) köyünde yaşayan ve evi sondaj alanına çok yakın bulunan Medine Alan, son aylarda çalışmalardan çıkan tozlar nedeniyle evlerinin kapısında dahi oturamadıklarına dikkat çekti. Çalışmanın sadece insanlara değil bütün canlılara zarar verdiğini, hayvanların ve ağaçların da çok kötü bir şekilde etkilendiğini aktaran Medine Alan şunları söyledi: “90’lı yıllarda bizi köylerimizden sürgün ettiler. O dönem üzerimizde bir elbise ile çıktık. Şimdi döndük; bir inek besleyerek köyümüzde kalmak istiyoruz ama ona da engel olmak istiyorlar. Burada ne iş var ne de güç. Bu maden hem bize hem de ineklerimize zarar veriyor. Her yer toz duman var, bir iki hayvan dahi besleyemiyoruz. Burada geçinmek için iş yapmak zorundayız. Köyümüzde kalmak istiyoruz. Diyarbakır’da da bir iş bir güç yok. 30 yıl sonra köyümüze geldik. Bize her şeyi vereceğiz dediler, şimdi elimizde olanı da almaya çalışıyorlar. Dağlarımızı, topraklarımızı bizden almaya çalışıyorlar. Bu madeni istemiyoruz ne gerekiyorsa da sonuna kadar direneceğiz. Bu madene geçit vermeyeceğiz.”

‘Bahçemizde, hayvanlarımızda eski verim yok’

  

Azize Alan ise maden şirketinin oyunlarla çalışma başlattığını ve tepki gösterdiklerinde ise şirket sahiplerinin kendilerini jandarmaya şikâyet ettiği bilgisini verdi. Yaşam alanlarını korumak istediklerinde jandarma engelli ile karşılaştıklarını belirten Azize Alan, bütün engellere rağmen topraklarına sahip çıkacaklarının mesajını verdi.

Azize Alan konuşmasının devamında şunlara yer verdi: “Bu madenler yüzünden elimizde ne bir ceviz ağacı ne de hayvan kaldı. Hayvanlarımızdan ve bahçemizden eskisi gibi verim alamıyoruz. 9 aydır burayı toz duman yerine çevirdiler. İneklerimizin çıkacağı bir ormanlık alan bırakmadılar. Hem bizim hem de hayvanlarımızın suyunu kirletiyorlar. Eskiden kasa kasa sebze çıkan bahçemiz bu sene sebze dahi vermedi. Kesinlikle bu madeni kabul etmiyoruz. Nasıl geldilerse öyle gidecekler. Buradan gitmiyoruz, onlar buradan gitsin. Elimizden gelen mücadeleyi vereceğiz. Son damla kanımıza kadar burada kalıp topraklarımızı vermeyeceğiz.  Buranın her karışında bizim emeğimiz, geçmişimiz ve tarihimiz var. Biz gidelim diye buraya gelip çalışma yapıyorlar. Biz kadınlar asla kabul etmiyoruz. Ne olursa olsun buradayız. Bunlar Amerika olup gelip burada doğamızı yok ediyorlar. Bunun yapanlar ne insan ne de Müslüman olamaz. Burada insanlar daha fakir gidip o madenlere para vereceklerine buradaki insanlara versinler. Elimizden gelen mücadeleyi vereceğiz. Son adım ölüm değil mi gerekirse ölürüz de ama topraklarımızdan vazgeçmeyiz.”

‘Yaşam alanlarımız ve geleceğimiz hedef alınıyor’

 

Her şeye rağmen evlerinde ve köylerinde kalmaya devam edeceklerini vurgulayan Elif Alan ise şehir merkezlerindeki imkânsızlıklara vurgu yaptı. Elif Alan, “90’lı yıllarda köyümüz boşaltıldı ve bir kere mağdur edildik. Bu madenle beraber ikinci mağduriyeti yaşıyoruz. Bu madenle beraber hem geçmişimiz hem de geleceğimiz hedef alınıyor, yok edilmek isteniyor. Biz madene geçit vermeyeceğiz. Burada maden istemiyoruz. Biz doğamızın, suyumuzun, yaşam alanlarımızın ve geçim kaynaklarımızın hedef alındığı hiçbir projeyi kabul etmiyoruz. Bunlara sahip çıkacağız ve bunun için de elimizden gelen her şeyi yapacağız. Binlerce ağacı kestiler, yollarımızı perişan ettiler. Bu köylüler bu kadınlar bu çalışmaya izin vermeyecek. Burada anılarımız ve geleceğimiz var. Biz çocuklarımıza bırakacağımız yarınlar ve topraklar istiyoruz. Kente göç etmek istemiyoruz, köyümüzü ve buradaki yaşamı seviyoruz. Bu maden köyde ne taş ne su ne de toprak bıraktı. Sondaj çalışmasında bütün taşlar heyelan gibi dağdan yuvarlandı. Derenin önünü kapatıyorlar. Ses, duman ve bütün toza maruz kalıyoruz. Öleceğimizi de bilsek bu davamızdan vazgeçmeyeceğiz. Buradan gitmiyoruz ve baş versek de sonuna kadar mücadele edeceğiz” şeklinde konuştu.