Enfal Katliamı ve geride kalanlar: Soykırımın en açık hali -3

Baas rejiminin ölüm kamplarına ulaşmadan önce çocuklarıyla birlikte kaçmayı başaran Atiye Husen Mehmud “Hamileydim ve üç küçük çocuğum vardı. Eşim çocuklara bir şeyler almak için gitti ve bir daha geri gelmedi.” diyerek acısını bir tırnak parçasıyla hafifletmeye çalışıyor. Kürdistan Yurtseverler Birliği üyesi Taban Germiyani de yaşadıkları acıyı asla unutmayacaklarını söylerken “Enfalli kadınlar hem sosyal hem de zihinsel olarak çok hasta ve çaresiz bir topluluk olarak tarihe geçti.” şeklinde konuşuyor.

Yıllardır bir tırnağı saklıyor

Germiyan – Enfal harekatı havadan ve karadan saldırılarla başladı. Kimyasal silah saldırılarından kurtulanlar, toplanarak Leylan, Şarbajar, Topzava ve Taqtatê de bulunan toplama kamplarına götürüldü. Birçoğu bu kamplardan kamyonlara doldurularak bilinmeyen yerlere götürüldü ve bir daha hiçbirinden haber alınamadı. On binlerce kişi infaz mangaları tarafından katledilerek toplu mezarlara atıldı. Ölüm kafilelerinden kurtulan Atiye Husen Mehmud, eşini ve üç çocuğunu kaybetti. Bir oğluyla tek başına kalan Atiye’nin hala gözü yollarda ve eşini bir gün geri gelecek umuduyla bekliyor...

Atiye Husen Mehmud, Enfal’in hala kendisi için bir kabus olduğunu ve uykularını böldüğünü söylüyor ve anlatmaya başlıyor:

“1987 yılında savaş uçakları her gün bombardıman yapıyordu, üzerimize zehirli gazlar yağdırıyorlardı. Akşamları mağralarda saklanıyorduk, gündüzün tekrar yerleşim yerlerimize dönüyorduk. Yıl boyunca hep böyle hareket ettik. Üzerimizde denenmeyen şey kalmadı. Hava saldırılarıyla bizi bitiremeyeceklerini anlayınca karadan operasyon başlattılar. 1988 yılında rejim askerleri artık yerleşim yerlerimize saldırmaya başladı. Gözü dönmüş şekilde bize saldırıyor ve yerleşim yerlerimizden çıkarıyorlardı. Yakalayabildiklerini alıp götürüyorlardı. Bizi de evlerimizden çıkardılar, etrafımız askerlerle sarılı. Köyün dışına götürdüler... Bizi evimizden çıkarttıklarından yanımıza tek bir şey bile almamıza izin vermediler. Ne yiyecek, ne içecek, ne di giyecek. Hiçbir şey alamadık yanımıza. Hepimizi toplayıp kafileler halinde bilmediğimiz bir yere doğru götürmeye başladılar. Eşim çocuklara evden bir şeyler alabilmek için kafilenin içinden kaçtı. Fakat bir daha dönmedi.” 

Sürekli kaçarak yaşadı

Eşi ve çocukları ile ilgili yıllardır bir iz bulamayan Atiye Husen Mehmud, “Kemiklerini bile bulamadık, o yüzden hala gözüm yolda. Belki bir gün bir yerden çıkıp gelir diye bekliyorum hala. Biz de büyük kafileden uzaklaşıp bir yere saklandık.” diyor ve devam ediyor:

“Hamileydim, üç çocuğumla birlikte askerlerin eline düşmemek için ha bire kaçıyordum. Nereye gittiğimi ben de bilmiyordum, çocuklarıma bir şey olmasın ve yaşasınlar diye çöllere vurdum kendimi. Bir yer bulup yerleştikten sonra iş aramaya başladım. Akşama kadar çocuklarıma bir lokma ekmek getirebilmek için çalışıyordum. Dört çocuğumdan sadece biri kaldı. Zorluklar içerisinde zaman akıp gidiyordu. Oğlum büyüdü ve artık okutmam gerekiyordu. Nüfus cüzdanlarımız yoktu. Hangi okula götürdüysem kimliği olmadığı için kayıt yaptırmıyorlardı. Sonunda ısrarımla bir okula kaydını yaptırdım ve oğlumu okuttum.”

“Yaşadıklarımı hep anlatacağım”

“Çocuklarımın babası ve kaybettiğim yakınlarımı bir daha görememe umutsuzluğu içinde değilim. Hep kendi kendime bir gün biri çıkıp gelecek ve yaşadıklarının müjdesini verecek diyorum. Eşimi bir tırnağını sakladım, 34 yıldır yanımda. Bekleyişin umudu gibi benim için. Ben onların kemiklerini görmeden öldüklerine inanmayacağım.” diye konuşan Atiye Husen Mehmud, son nefesine kadar yaşadıklarını anlatmaya devam edeceğini belirtiyor.  

“BU YARAYI ASLA UNUTMAYACAĞIM”

Kürdistan Yurtseverler Birliği üyesi Taban Germiyani, Enfal’de 7 kardeşini kaybetti. “Bu yarayı asla ve asla unutmayacağım” diyen Taban Germiyani, hafızasından silemediği o günleri yaşadığında henüz 17 yaşındaydı. Taban Germiyani, o dönem yaşananları şu sözlerle anlatıyor:

“Dağlara gittik çünkü babam peşmergeydi. 1988'de Enfal ilk ayda başladı. Irak hükümeti, Irak-İran savaşı sırasında tüm imkanlarını kullandı. O sırada sınır KYB'nin kontrolü altındaydı. Baas rejimi tüm Kürtleri ortadan kaldırmak için Enfal kampanyası başlattı. O zamanlar ailemiz 14 kişiden oluşuyordu, 7 kız kardeş ve iki erkek kardeştik. Babam peşmerge olduğu için çok baskı altındaydık. Enfal, Halepçe'ye kimyasal saldırı ile başladı. O dönemde de, şimdi olduğu gibi, iletişim kanalları yoktu. Halepçe'ye kimyasal saldırı başladığında, kimyasal gazların Germiyan üzerindeki etkisini kaybettiler. Orada mevcut imkanlara göre hareket ettik, yüzümüze ıslak bir havlu koyduk, battaniyemiz olsaydı kendimizi ıslatırdık.”

“Bizim için büyük felaketti”

Özellikle bölge halkının çok acılar çektiğini dil getiren Taban Germiyani, insanların belleklerinin kısaca kimliklerinin yok edilmek istendiğini belirtiyor.

“Peşmergelerin hafif silahlarıyla devrim başlatmasının ardından ordumuzu ikiye bölmeye karar veren ailelerden biriydik. Şehre gidin ve bir sonraki bölümde kalın denilmişti. Şehre daha fazla insan gönderdik. 5 kız ve 2 erkek kardeşin yanı sıra evli kız kardeşim ve iki çocuğumla şehre doğru yola çıktılar. Yolda iken Baas rejimi tarafından yakalandılar ve Kelar'a götürülerek burada ölüm kampları olarak bilinen toplama kamplarına götürüldüler. Enfal tutuklularının tamamı orada iki ila üç gün tutuklu kaldı. O zamandan beri onlardan herhangi bir bilgi almadık. Maalesef bu bizim için büyük bir felaketti. Köleleştirilen binlerce kişi bizim için büyük bir acı ve bu acı hiç bitmeyecek. Enfal'dan bu yana bunca yıl geçmesine rağmen bu acı bizim için hala yenidir.”

“Yıllardır cevap alamıyoruz”

Hala 182 bin kişiye ne olduğunun bilinmediğine dikkat çeken Kürdistan Yurtseverler Birliği üyesi Taban Germiyani, Irak bölgesinde toplu mezarlar olduğunu ancak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin bu konuda çalışma yapmadığına dikkat çekiyor.

“Hiçbirimizin DNA'sı alınmadı, bulunanların kim oldukları sorgulanmadı, bilgi derleme, arşiv çalışması yapılmadı. Hükümet henüz birçoğu çocuk, genç, kadın ve yaşlı olan Enfal'dan sağ kurtulanların sayısını açıklamadı. Yalnızca ekipman belirtildi ve başka hiçbir şey araştırılmadı. Hükümet ekonomik ve psikolojik olarak ne kadar zarar verildiğini hiç söylemedi. Maalesef son birkaç yıldır sorularımıza hala bir cevap alamadık. Enfalli kadınlar hem sosyal hem de zihinsel olarak çok hasta ve çaresiz bir topluluk olarak tarihe geçti. Hasta çünkü yaralar hala iyileşmedi. Hiçbirisini unutmayacağım. Birleşmiş Milletler Irak'a ambargo koyduğunda, Irak da bize ambargo koydu. Enfal kadınları olarak bu durum bizim için çok talihsizdi. Enfal sonrasında yaşananlar da hafızalardan asla silinmeyecek.”

BİTTİ