Dünya Anadil Günü’nde Kürtler: Baskı, saldırı, linç, nefret… I

UNESCO Genel Kurulu 21 Şubat tarihini “Dünya Anadil Günü” olarak kabul etse de, dünyada dillerin yüzde 40’ı yok olma tehdidi altında. Kürtlerin baskı politikaları ile karşı karşıya olduğu Türkiye’de de özellikle son 5 yıl içerisinde Ferzad Kemanger İlkokulu, KURDİ-DER ve Dibistana Seretayî Bêrîvan başta olmak üzere çok sayıda kurum ve kuruluş kapatıldı. Kürtler kendi anadillerini kullandıkları için baskı gördü, sokak ortasında bıçaklandı, hatta öldürüldü. Dosyamızın ilk bölümünde dünden bugüne uzanan tarihi ve kaybolmaya yüz tutmuş dünya dilleri ile Türkiye’nin anadil konusundaki uluslararası anlaşmaları tanımayan uygulamaları ve elbette “susturulmaya” çalışılan Kürtçe üzerindeki baskı ve saldırılar yer alacak. Dosyamızın ikinci ve üçüncü günlerinde ise “Dilim benim her şeyim” alt başlıklarıyla röportajlarımızı yayınlayacağız. 
MEDİNE MAMEDOĞLU 
Amed - Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Genel Kurulu, 1999 yılında aldığı bir kararla 21 Şubat’ı “Uluslararası Anadili Günü” olarak kabul etti ve ilk kez 2000 yılında, dünya çapında kültürel çeşitliliği ve çok dilliliği desteklemek amacıyla “Dünya Anadili Günü” kutlanmaya başladı. Uluslararası uzlaşıyı, kültürel çeşitliliği ve çok dilliliği desteklemek için her 21 Şubat’ta anadiline dikkat çekmek için dünya çapında çeşitli etkinlikler yapılıyor. Günün tarihi önemi, 1952'de Pakistan'ın Urdu dilinin Bangladeş halkının da resmi dili olduğunu deklare etmesine tepki olarak ortaya çıkan Bengal Dil Hareketi eylemliliklerine ve bu eylemlerin şiddetle bastırılmasına dayanıyor. 21 Şubat 1952, Bangladeş'in başkenti Daka'da, Bengal Dil Hareketi mensubu birçok öğrencinin Bengal alfabesiyle yazabilme ve Pakistan'ın Bengal dilini de resmi dil olarak tanıması talepleriyle yapılan bir protesto sırasında öldürüldükleri güne tekabül ediyor.
Dillerin yüzde 40’ı yok olma tehlikesi altında 
Bütün dünyada 7 binden fazla dil konuşuluyor ve dillerin yüzde 40'ı yok olma tehlikesi altında. Dünyada dilsel çeşitliliğin en yüksek olduğu ülke Papua Yeni Gine. Nüfusu 8 milyondan fazla olan ülkede 800'den fazla dil konuşuluyor. Dilsel çeşitliliğin en düşük olduğu ülke ise Kuzey Kore. UNESCO verilerine göre ülkenin dilsel çeşitliliği yok. UNESCO Dünya Tehlike Altındaki Diller Atlası'na göre Türkiye'de de 18 dil yok olmuş ya da yok olma tehdidi altında. Türkiye’de Ubik, Mlahso ve Kapadokya Yunancası tamamen yok olurken, Hertevin dili ise yok olmak üzere. Hertevin ve Mlahso dilleri Süryani dilleri ailesinden, bir diğer Süryani dili olan Turoyo da UNESCO listesinde ciddi olarak tehlikede olarak görülüyor. Bu dilleri Ladino ve Gagavuzca dilleri takip ediyor. Bunlar da UNESCO listesinde ciddi olarak tehlikede olan diller arasında. Romanca, Batı Ermenicesi, Hemşince, Lazca, Pontus Yunancası, Abazaca, Suret de yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan dillerden. UNESCO; Adigece, Abhazca, Kabar-Çerkes dilleri ve Kürtçe’nin Zazaca lehçesini de "kırılgan" diller kategorisinde görüyor.
Onaylandı ancak uygulanmadı!
BM Genel Kurulu tarafından 18 Aralık 1992 tarihli ve 47/135 sayılı kararı ile yayınlanan, Türkiye'nin de onayladığı “BM Ulusal veya Etnik, Dinsel ve Dilsel Azınlıklara Mensup Kişilerin Haklarına Dair Bildiride” anadil konusunda taraf devletlere sorumluluk yüklenerek anadilde eğitimin bir hak olduğu ve devletlere, eğitimde fırsat eşitliği ve toplumsal eşitlik bakımından anadilde eğitimin sağlanması istendi. Türkiye'nin Anadil Haklarına dair BM bildirisini kabul etmesine rağmen anadil ile ilgili çekinceleri kaldırmadığı gibi, Anayasanın 42. maddesi son fıkrasında, “Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez” düzenlemesinde bir değişiklik yapılmadı. Dillerin öğretilmesi için kurslar ve seçmeli dersler konusunda yapılan düzenlemeler uygulamada devlet tarafından destek görmediği gibi Türkçe’den başka bir dil kullananların çeşitli baskılara, cezalara, linç saldırılarına, nefret suçlarına maruz kaldıkları görüldü. 
“Kürdüz” diyen baba öldürüldü, oğlu ağır yaralandı
Türkiye’de yaşayan ve sırf kendi dilini konuştuğu için yoğun baskı altına alınan Kürtler, bu baskılara karşı verdiği mücadele yüzyıllardır devam ediyor. Özellikle yakın tarih olan 90’lı yıllarda cezaevlerinde sadece kendi dilleri olan Kürtçeyi bilen kadınların kendi çocukları ile Türkçe konuşmaya zorlamaları kitaplara, filmlere konu oldu. 90’lı yıllardan 2021 yılına gelindiğinde bu baskı politikalarının giderek arttığı da bilinen bir gerçek. Kimisi Kürtçe konuştuğu için, kimisi Kürtçe şarkı söylediği için ve kimisi Kürt olduğunu dile getirdiği için ya linç edildi ya da öldürüldü. 
Mesela Sakarya’da 16 Aralık 2018 tarihinde “Kürt müsünüz” sorusuna “evet” cevabını veren baba ve oğul saldırıya maruz kaldı. Saldırıda baba Kadir Sakçı yaşamını yitirirken, oğlu Burhan Sakçı da ağır yaralanmıştı. Bu olayın dışında bir çok saldırı kayıtlara geçti. 
Kurumların kapısına mühür vuruldu
Baskılar sadece bununla sınırlı değil. Kürt dilinin ve kültürünün geliştirilmesine, yaşatılmasına dönük açılan çok sayıda kurum ve kuruluşta kapatılarak, kapılarına mühür vuruldu. 2014’te açılan yaşları 5-11 arasındaki çocuklara Kürtçe eğitim veren Ferzad Kemanger İlkokulu 677 sayılı 9 Ekim 2016 tarihinde kapatıldı. Yine merkezi Diyarbakır’da olan ve farklı illerdeki 37 şubesiyle Kürt kültürünü araştırma ve geliştirme üzerine çalışan (KURDİ-DER) de aynı KHK ile kapatıldı. KURDİ-DER, çok sayıda ildeki şubeleriyle Kürtçe’nin farklı lehçelerinde atölye çalışmalarında önemli bir katkı sağlıyordu.  
Kürtçe okul kapatıldı, faaliyetleri durduruldu
Cizre’de 2014 yılında açılan Dibistana Seretayî Bêrîvan adlı Kürtçe okul da açılışından sonra üç kez mühürlendi. Yeniden açılan bu kurum son olarak Cizre Belediyesi’ne kayyım atanınca kapatılarak, faaliyetleri de durduruldu. Yüksekova’da 2014 yılından bu yana KURDÎ-DER tarafından anadilinde hazırlanan müfredatla eğitim veren Üveyş Ana İlkokulu’nun da yıllardır sürdürdüğü faaliyetleri kayyımla birlikte sonlandırılmış oldu. En az 800 çocuğun eğitim gördüğü okulun, kapatılan süreler içerisinde alternatifleri de devamla etkisizleştirildi. Son olarak, 2016 yılında sokağa çıkma yasakları ile birlikte Apê Musa Parkı’nda eğitim verilen yer de kapatılarak, karakola çevrildi.
Lice’de halkın inşa ettiği Kürtçe okulu da yıktılar 
Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Yalaza (Kerwas) köyünde ise 4 katlı Kürtçe okul sokağa çıkma yasakları kapsamında düzenlenen operasyonla 12 Nisan 2017 tarihinde iş makineleri tarafından yıkıldı. Ehmedê Xanî Dil Akademisi ve Kürt Yazarlar Birliği gibi sivil toplum örgütleri de KHK’ler ile kapatılırken, DBP’li belediyelerin desteklediği Kürtçe eğitim veren müfredatı Kürtçe olan Zarokistanlar ve diğer kreş/anaokulları belediyelerin başına geçirilen kayyımlar tarafından Türkçe eğitim veren kurumlara ya da Kuran kurslarına dönüştürülmeye başlandı.

YARIN: Xwebûn Gazetesi Editörü Elif Can Alkan: Kürtçe her alanda yaşatılmalı  ve Diyarbakırlı Nurê Aba: Dilim benim herşeyim