Barikatları, orduları ve devrimleriyle direnen kadınların tarihinden bir kesit-V
Ve tarih boyunca barikat ve isyanın kadın ruhu
Haber Merkezi - Grev hattında direnen New York'lu işçi kadınlarından köleci eril sömürgecilikle savaşan Mino kadın ordusuna, kadınlar tarih boyunca direnişe bağlı oldu. Ve Rusya, Nijerya, Vietnam ve Nikaragua diye uzayıp gider direnen kadınların tarihsel mirası...Dünya tarihi, kadın isyanının tarihi oldu. Sokakları, yaşam alanları, pazarları, mahalleleri, fabrikaları, köyleri isyan alanlarına dönüştüren kadınlar, birçok direnişi tetikleyen ve ayakta tutan güç oldu.
Günümüzde kapitalist moderniteyi bitirmeye çalışan kadınlarla birlikte, bu düzenin ilk günlerinden beri topraklarına sokmayanlar da kadınlar oldu. Tarihte yazılan ilk örneklerden biri, var olan kadın ordusu Dahomey'in "Mino"larının Fransız sömürgeceliğe karşı direnişiydi. Kadınların boşanma ve miras haklarına sahip olduğu Dahomey krallık (bugün Benin) içinde var olan ve Mino (annelerimiz) olarak bilinen kadın ordusu 17. yüzyılında kuruldu. Özellikle kız çocukların katıldığı Mino'lar, eğitimlerinde ormanda tek başına hayatta kalmak, dikenli duvarları aşmak gibi pratikler öğrendi. 6 bine varan Mino birimlerin özerk komutanlık yapısı vardı ve sloganı da "Ya kazan, ya da öl" idi. Mino'ya dokunan erkeğin cezası idam cezasıydı.
Mino ordusu, tecavüzcü işgalcilerin boğazlarını kesti
Dahomey'de karar mekanizması olan Büyük Meclis'te yer alan Minolar, 19. yüzyılında Dahomey'de yayılan kölelik ticaretine mecliste karşı çıkarak, ülkede palmiye yağı gibi yerel endüstrilerin geliştirilmesi gerektiğini savundu. Buna rağmen kölelik ve beraberinde Fransız sömürgesi istilaları geldi. Fransızların mitralyöz, top ve silahlı teknelerine karşı sadece eski tüfek ve kılıçlarla savaşa giren Minolar, birçok çatışmada Fransızları püskürttü. 1890'lı yılların son çatışmasında Fransız askerlerin anlattıklarına göre, bir çatışmada Minolar geri çekildi. Fransız askerler Dahomey kadınlarını tecavüz etmek için esir almaya kalkışınca, kıyafetini değiştiren Minolar bu grubun içine sızdı. O gece Minolar, uyuyan sömürgeci askerlerin boğazlarını kesti. Fransızlar Dahomey'i sömürge yaparken, kadınların silah tutması yasaklandı. Toplumda hala çok saygı duyulan Minoların, yasaklara rağmen evlenmediği ve toplumda öncü rolü almaya devam ettiği söyleniyor.
8 Mart'ın atfedildiği terzi işçiler binler olarak ayaklandı
Amerika'nın New York kentinde 1900 yılında kurulan Uluslararası Kadın Tekstil İşçileri Sendikası, emek ve sendika tarihinde önemli adımlar attı. Sendika üyelerinin çoğu İtalya ve İspanya'dan gelen göçmen kadınlardan oluşuyordu. "Operatör" olarak çalışan bu genç kadınlar, 65 saatlik çalışma haftaları, patronların tacizi, ödenmeyen maaşlar, tuvalete gitmelerine izin verilmesi gibi kötü şartlar altında çalışıyordu. Sıklıkla grev ve iş bırakma eylemi yapan Triangle Gömlek Fabrikası'nda çalışan kadın işçiler, 1909 yılında kötü çalışma koşullarına karşı anında iş bırakma eylemi yaptı. Bütün tekstil fabrikaları eyleminden hızla haberdar oldu ve kadın işçiler 22 Kasım 1909 tarihinde toplantı aldı.
Genç isyancı Clara Lemlich: Konuşmalar için sabrım yok
İşçilerin yüzde 70'i kadın, yüzde 50'si ise 20 yaşından küçüktü. Toplantıda konuşan sendikalardan gönderilen yaşlı erkekler iki saat boyunca greve karşı sert uyarılarda bulundu. Doğduğu Ukrayna'daki Yahudilere karşı soykırım saldırılarında ABD'ye göç etmeye zorlanan 23 yaşındaki genç kadın Clara Lemlich ayağa kalktı ve şöyle dedi: "Bütün konuşmaları dinledim ve bir konuşma daha dinleyecek sabrım yok. Ben bir fabrika kızıyım ve kabul edilemez şartlara karşı iş bırakanlardan biriyim. Genellemeler üzerine giden konuşmalardan sıkıldım. Şu anda vereceğimiz tek bir karar var. Greve çıkıyor muyuz, çıkmıyor muyuz?" Clara, kadınları oylamaya çağırdı. "Söz verdiğim davadan vazgeçersem, şimdiki kaldırdığım kolumdan elim solsun" diyerek geleneksel Yidçe yeminiyle grev yapmaya karar veren kadınlar, 24 Kasım 1909'da 15 bin işçi ile grev başlattı. Akşama doğru bu sayı 20 bine ulaştı.
'20 Binin Ayaklanması' aylarca direndi
"20 Binin Ayaklanması"na karşı yoğun baskı yapıldı. Binlerce işçi sokakları ve mahalleleri doldurdu. Yoğun polis baskısında toplamda 723 grevci gözaltına alındı, 19'u tutuklandı. Baskıya rağmen, grev hattında nöbet tutan genç kadınlar, İngilizce ve Yidçe'de "köleliğe son" yazıldığı bedenlerine bağladığı bez afişleriyle 11 hafta boyunca kış soğukluğunda grevde direniş yaptı. Genelde "operatör" yani fabrikanın en alt işçisi olarak çalıştırılan bu genç kadınlar, bildiri ile grev ücreti dağıttı ve toplantıları örgütledi. "20 Binin Ayaklanması", 10 Şubat 1910'a kadar sürdü. 1910 yılında İkinci Enternasyonal'le denk gelen Uluslararası Sosyalist Kadın Konferansı'nda örgütlenen ilk 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlaması, New York'taki ayaklanan tekstil kadınlarına adandı. Sendikanın patronlar tarafından tanınmadığı, isyanın kalbi olan Triangle Gömlek Fabrikası'nda 1911 yılında meydana gelen yangında 146 işçi katledildi. Buna rağmen, Kadın Sendika Birliği'ne 1912 yılında yazılan bir mektup, isyanın kadınlara getirdiği değişimleri anlattı: "Bu sendikanın en güzel yanı, bizi düşündürüyor olması. Kadınlar için ne önemi olduğunu biliyorum, dolayısıyla sendikaya inanıyorum. Sendika hayatımıza anlam katıyor."
Rusya Devrimi, kadınların 8 Mart isyanıyla başladı
19. yüzyıl, birçok devrimin yüzyılı olacaktı. Rusya Devrimi'ni tetikleyen olay da kadınların eylemi olmuştu. Birinci Dünya Savaşı boyunca ilk kez fabrikalarda çalıştırılan Rusya kadınları, eşitsiz maaşlar ve patronların cinsel şiddetine karşı örgütlenmişti, sık sık "ekmek isyanı" yapıyorlardı. 1917 yılında Petrograd'da 8 Mart Uluslararası Günü kutlayan kadınlar, önceki gün başlatılan Putilov Fabrikası grevini desteklemek ve ekmek tayınlama politikalarına karşı çıkmak için sokaklara döküldü. Fabrika camlarına taş ve kar topu atan kadınlar herkesi sokaklara çağırdı. Bir gün içinde 200 bin kişi kızıl bayraklarla Petrograd sokaklarındaydı.
Kadınlar askerlerin istifasını sağladı
İsyana karşı binlerce asker ve polis Petrograd'a gönderildi ve makineli tüfekli polisler yüksek binaların çatılarına yerleştirildi. 11 Mart gününde ayaklanmayı kırmaya gelen askerleri ise kadınları durdurdu. Kadınlar, askerlerin istifa etmesi ve silahlarını bırakması için çalışmalarda bulundu. İsyana katılmayan polis ve askerlerin peşinden giden halk da, dönüşte 40 bin silahla gelerek yine halka dağıttı. Leon Trotsky o anları şöyle anlatıyordu: "Kadınlar askerin kordonlarına daha cesurca yaklaştılar. Silahları ellerine alıp neredeyse emir veriyorlardı: 'Süngünü yere koy, bize katıl!' Askerler heyecanlanıyor, utanıyor, birbirlerine endişeli bakıyor ve tereddüt ediyorlardı. Askerler kuşatılıyordu." Petrograd'ta hükümet binaların yakıldığı, tutsakların cezaevlerinden serbest bırakıldığı, bin 300 kişinin katledildiği o günlerde, 15 Mart'ta çar tahttan çekildi.
Igbo kadınların ekonomik özerkliği için verdiği Kadın Savaşı
Nijerya'da 1929 yılında sömürgeciliği karşe direnen Igbo halkından yaklaşık 25 bin kadın, tarihi "Kadın Savaşı"nı örgütledi. Nijerya halklarında hiçbir kadının evinde hapsedilmediği yaşamda, kadınlar ya kendi çiftliğinde çalıştı, ya da pazarlarda çalıştı. Nijerya'nın ilk İngiliz sömürge valisi Lord Lugard, Igbo halk meclislerinin şef seçimlerini geçersiz sayarak, yerel şeflerin valilik tarafından seçileceğini ilan etti. Seçilen şefler de kadınların pazarlarına yüksek vergi koymak istediler. Bu vergilerin kadının toplumdaki gücünü karacağı ve halkın yemek ulaşımını zorlaştıracağı açıkça ortaydı.
'Erkekle savaşan kadınlar' isyan etti
18 Kasım 1929 yılında, sömürge tarafından yeni vergileri düzenlemek adına nüfus sayımı için bir erkek, Oloko kentinde Nwanyeruwa isimli bir kadına "bizim için hayvanlar ve insanları say" dedi. Erkekle tartışan ve Igbo toplumunda kadınların vergi vermediğini söyleyen Nwanyeruwa, bu durumu kentteki kadınlara bildirdi. Igbo başta olmak üzere 6 halktan gelen 10 bin kadın, vergiler ve antidemokratik şef yapısına karşı Oloko kentine yürüyüş düzenlemeye karar verdi. Igbo kadın kültüründe özellikle eşine karşı şiddet uygulayan erkekleri teşhir etmek için söylenen "erkek üzerinde oturmak" ya da "erkekle savaşmak" denilen alaycı şarkılar, bu sefer sömürgeci hükümetle iş birliği yapan erkekleri teşhir etmek için söylendi. Bu şarkıları sömürgeciliğe karşı kullanan kadınlar, birçok yetkiliyi istifaya zorladı. Sonra Avrupalı dükkanlara, banklara, sömürge binalarına saldırdılar. 10 sömürge mahkeme binası yok edildi. Cezaevlerini basıp tutsakları da özgürleştirdiler.
Pazarcı kadınların isyanı Nijerya kadın hareketinin beşiği oldu
Sömürge polis ve askerin baskısında 50 kadının katledildiği isyan, pazar vergilerinin geri çekilmesi ve sömürge şeflerinin güçsüzleştirilmesiyle sona erdi. Pazar kadınları, örgütlenmeye ve eylem yapmaya devam etti. Nijerya'da sömürgeciliğe karşı direniş ile bilinen Funmilayo Ransome Kuti'nin üye olduğu Abeokuta Kadınlar Birliği gibi birçok kadın örgütü, pazar kadınlarının örgütlenmesinden sonra hayatına başladı. 1949 yılında Abeokuta'da hükümet yanlısı yerli şeflerin iç belgelerini sızdırıp Abeokuta Kadınlar Birliği'nde örgütlenen 20 bin pazarcı kadını yine isyana çağırdılar. Kadınlara yüklenen vergiler geri çektirilirken, bunun ardından Funmilayo'nun öncülüğünde kadının oy hakkı ve ekonomik hakları için mücadele eden Nijerya Kadın Dernekleri Birliği kuruldu.
Vietnam'ın 'Uzun Saçlı Ordu'su: 'Kinimiz bir gün ipek olacak'
Kuzey Vietnam'da komünist hükümetin başlamasıyla beraber kadına iş sektöründe kota uygulandığı, çocuk yaşta evlilik ve/ya zorla evlilik gibi uygulamaların yasaklandığı Vietnam'da kadınlar önce Fransız sömürgeciliğine, sonra Amerikan emperyalizme karşı verilen savaşta önemli rol aldılar. Kuzey Vietnam'da komünist hükümeti devam ederken, Güney Vietnam'da da gerilla savaşı başladı. "Uzun Saçlı Ordu" ismi alan ve yaklaşık bir milyon kadından oluşan kadın gerilla ve öz savunma güçleri, bombalar altında eşitlik ve özgürlük için savaştı.
Ho Chi Minh yolunu yeniden inşa eden kadınlar
Kuzey'den Güney'e çoğunlukla Laos'tan geçerek giden Ho Chi Minh yolunu yoğun bombardıman ve saldırılara rağmen açık tutmak için taviz vermeyen özellikle genç kadın birlikleriydi. Savaşan kadınların geri çekilmek zorunda kaldığı bir noktada da bir şiir okunmuş ve dillere yayılmıştı: "Dikiş makinesi hızlı hareket ediyor. Orman, kuş ötüşüyle yankılanıyor. Kinimiz bir gün ipek olacak. Uzaktan gelen silah sesleri, dikiş makinesinin ritmiyle uyuyor. Düşman öldürmekte kararlıyız." Zaferle sonuçlanan savaştan inşa döneminde kadınlar yeniden önemli bir rol aldı. Bugün Vietnam ve Laos'ta Ho Chi Minh yolunda yaşayan kadın ve çocukların, bomba kovanlarından inşa ettikleri ev ve tarım depoları, uçak kanatlarından yaptıkları balıkçı tekneleri, miğferden yaptıkları çiçekliklerle, kadından oluşan mayın çıkarma takımları; kadınların kinini ipeğe ve barışa dönüştürme gücünü gösteriyor.
Anneler olmadan Sandinista devrimi olmazdı
Nicaragua'da Sandinista Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin (FSLN) 1969'taki kuruluş ilanında şu sözler yer almıştı: "Sandinista halk devrimi, kadınların erkeklere kıyasla yaşadıkları tiksindirici ayrımcılığı kaldıracak. Kadın ve erkek arasında ekonomik, siyasi ve kültürel eşitlik kurulacak." Bundan sonraki mücadelede gerillanın yüzde 30'u ya da 40'ını oluşturan kadınların yanı sıra anneler de özellikle önemli bir rol üstlendi. Somoza diktatörlüğüne karşı güvenli yerleri kuran ve koruyan anneler, mahallelerdeki direniş geleneğini oluşturdu ve korudu. Savaşla beraber evlerin yüzde 50'sinde baba olmadığı Nicaragua'da, 1970'li ve 1980'li yıllar boyunca "AMPRONAC" kadın örgütüyle örgütlenen kadınlar, eğitim, çocuk bakım, yemek dağıtımı, gösteriler ve cezaevi görüşleri gibi birçok yerde örgütlendi.
Sandinista kadınlar: Devrime katılmak, kadına öz saygı getirir
Roser Sola'nın "Nicaragua'da Anne Olmak" kitabındaki röportajlardan birinde annelerden biri, "Bütün yaptıklarımız çocuklarımız için; okumayı öğrenebilsinler diye, daha güzel bir hayat yaşayabilsinler diye. Bizler bu fikirle devrime katıldık. Okuyacaklar, daha önce bilmediklerini bilecekler fikriyle devrimin sürecine entegre olduk" diyerek bu dönemi anlatmıştı. Ev işçisi, dokuz çocuk annesi, AMPRONAC aktivisti ve Sandinista savaşçısı Gloria Carrión, tarihe şöyle not düşmüştü: "Kadınlar hiçbir şeyin bilincinde değildiler. Sadece çamaşır yıkadılar, ütülediler, yemek yaptılar, çocuk yaptılar, o kadar. Ama şimdi diyorum sana, uyandık artık. Devrime katılmak, kadına öz saygı getirdi."