AKP’nin 21 yıllık ‘kadın karnesi’: Özel savaş, tecavüz, taciz, hak gaspı-2
AKP iktidarı boyunca kadına yönelik şiddet ve katliamlar hız kesmeden devam ederken, yargı eliyle de kararlar erkekler lehine alındı. Cinsiyetçi söylemlerin ayyuka çıktığı AKP döneminde kadın düşmanı politikalar yürütüldü.
DELAL SARI
Haber Merkezi - AKP iktidarının kadına yönelik şiddet, tecavüz suçlarına ilişkin çözüm önerileri ve uygulamaları hep tartışılageldi. Ataerkillikten yana tavrını koruyan iktidar, kadına yönelik şiddet, tecavüz ve kadın katliamlarına ilişkin fail erkek lehine söylem ve kararları destekledi. Şiddet nedeniyle artan boşanma davalarına karşı “aile” ve “evlilik” programları, eğitimleri oluşturdu. Tecavüz suçlarına çözüm olarak ise “hadım” önerilerini savundu. Kadınlara yönelik suçlarda failler için “cezasızlık” politikası izlendi. Sığınma evleri sayısına ilişkin ise hala yeterli adım atılmadı. Okula gönderilmeyen, meslek sahibi olamayan kadınların eşlerinden ayrılmaları durumunda bağlanması zorunlu olan “yoksulluk nafakası” ise tartışmalara konu edilerek kaldırılmaya çalışıldı.
Elbette iktidarın kadın düşmanı politikaları salt bunlarla sınırlı değil. Özel savaş politikaları geliştirerek cinsiyetçi, ırkçı siyasetini toplumun içerisinde sürdürdü. Toplumsal yozlaşma, değerlerin aşınması üzerine izlediği politika ile toplumu biat ettirmek istedi. Özelde Kürdistan coğrafyasını hedef alan iktidar; polis, asker, atadığı memurlar eliyle yaratmak istediği tecavüz kültürünü geliştirdi. Êlih’te uzman çavuş Musa Orhan tarafından tecavüz edilerek ölüme sürüklenen İpek Er, yine Şirnex’in Cizre ilçesinde 43 öğrenciye cinsel saldırıda bulunan okul müdürü Burak Ercan, Wan’da iki uzman çavuşun bir mülteci kadına tecavüz etmesi verilebilecek örneklerden. Bu örnekler daha da çoğaltılabilinir. Tecavüz faili askerler, iktidar tarafından korunmaya alınırken, okul müdürü ise ödüllendirilerek İstanbul’da bir okula atandı. İktidarın özel savaş politikalarına karşı direniş içinde olan başta Kürt kadınları ise tutuklama, gözaltı ve ağır cezalarla karşı karşıya bırakıldı. AKP’nin kadın ve Kürt düşmanlığı sınırları aştı. En son Federe Kürdistan Bölgesi Süleymaniye’de Jineoloji Araştırmaları Merkezi üyesi gazeteci Nagihan Akarsel ile Fransa’nın Paris kentinde KCK Yürütme Konseyi Üyesi Emine Kara’nın (Evîn Goyi) hedef alınarak katledilmesi ve kadın devrimi olarak tanımlanan Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik işgal saldırılarına devam etti. AKP tarih sayfalarında tecavüz, katliam, gasp, işgal kavramlarıyla tanımlanıyor.
AKP’nin 21 yıllık ‘Kadın karnesi’ dosyamızın ikinci bölümünde yine AKP’nin politikalarını teşhir etmeye devam ediyoruz.
İktidarın, kadına yönelik şiddeti ve katliamları neredeyse artıran bazı uygulama ve söylemleri şöyle:
*Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin başkanlığında Sığınma Evlerinin Yeniden Yapılandırılması İstişare Kurultayı gerçekleştirildi. Belediyeler Yasası’na göre, nüfusu 50 binin üzerinde olan her belediyenin bir sığınma evi açması gerekiyor. Buna göre 2011 Eylül ayı itibariyle Türkiye'de 400 sığınma evi bulunması gerekiyordu. Ancak Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'nun (SHÇEK) Ağustos 2011 verilerine göre Türkiye'de toplam bin 721 kişilik kapasitesi olan 79 sığınma evi vardı. Bunlardan 51'i SHÇEK'e, 27 ise belediyeler ve sivil toplum örgütlerine bağlı çalışıyordu. (2011)
*Diyanet İşleri tarafından İl Müftülüğünde kadınlara ve erkeklere din konuları üzerinde hizmet vermeye yönelik Alo Fetva Hattı kuruldu. Hat devreye girdikten bir süre sonra danışmanların kadınlara, sorunlarına çözüm olarak dua etmelerini, okunmuş su içmelerini, maddi durumları iyiyse umreye gitmelerini önerdikleri ortaya çıktı.(2006)
*Antalya Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu İl Müdürü Ramazan Özen, sokaktaki kadınların tecavüze uğradığını, bu nedenle kesin çözümün kısırlaştırılmaları olduğunu savundu. (2006)
*Aile bireylerinin saadetine ve aile kurumunun korunmasına dini manada katkı sağlamak, dini yönden danışmanlık yapmak amacıyla Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 15 Nisan 2002 tarih ve 199 sayılı oluru ile Aile ve Dini Rehberlik Büroları ismiyle kurulan birimin adı “Aile İrşat ve Rehberlik Bürosu” olarak değiştirildi. (2007)
*Başbakan Tayyip Erdoğan Hükümetin 2008-2012 Eylem Planı’nı açıkladı. Planda 10 temel başlık altında 145 eylem ve bu eylemlerin hangi kurumlarca gerçekleştirileceği ve amaçları yer alıyordu. Programda “Kadının toplumsal statüsünün güçlendirilmesi, istihdam ve sığınma evleri” üzerine üç başlık yer alıyordu. (2007)
*Diyanet İşleri Başkanlığı ile Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü (ASAGEM) arasında Türk aile yapısının bütünlüğünün korunması ve güçlendirilmesine destek olmak, aile içinde bireyi ve aileyi tehdit eden problemler hakkında toplumu duyarlı kılmak, aileleri doğru bilgilendirmek ve aileyle ilgili problemlerin çözümüne katkı sağlamak amacıyla işbirliği protokolü imzalandı. Protokol çerçevesinde, aile ve evlilik konularının yer alacağı bireylere yönelik “Evlilik Rehberi” niteliğinde bir kitapçık hazırlanacaktı.(2008)
*25 Şubat -7 Mart 2008 tarihleri Arasında New York’ta “Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Finansmanı ve Kadının Güçlendirilmesi” ana temasıyla gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Kadının Statüsü Komisyonu 52. Dönem Toplantısı’nı takiben “Uzlaşılmış Sonuçlar (Agreed Conclusions)” olarak adlandırılan sonuç belgesi yayınlandı. AKP hükümeti, 2000'den bu yana resmi heyette yer alan kadın örgütü temsilcilerini 2008’deki toplantıya davet etmemiş, kendi belirlediği akademisyenleri heyete almıştı. (2008)
*Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu, yeni kurulan aile mahkemelerindeki aksaklıkları inceledi. Hazırlanan “Türkiye’de Aile Mahkemeleri Uygulaması Ve Uygulamanın Değerlendirilmesi” başlıklı raporda, mahkemelerde görülen duruşmaların diğer mahkemeler gibi ‘aleni’ olması eleştirildi. Duruşmaların 'gizli' yapılabilmesi için hakimlere daha fazla yetki verilmesi gerektiği belirtildi. Bu tutumla erkek şiddeti gizlenmiş oldu. (2009)
AİHM: Türkiye kadını şiddetten korumuyor
*Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) aile içi şiddet konusunda Ankara'ya karşı açılmış ilk davayı sonuçlandırdı. Mahkeme, Türkiye'nin şiddet gören bir kadını, savcılığa başvurduğu halde eşinden korumayarak ayrımcılık yaptığına hükmetti. Nahide Opuz'a 36 bin 500 Avro ödemesine karar verildi. (2009)
*Türkiye’nin AİHM’de aile içi şiddete karşı vatandaşını koruyamadığı gerekçesiyle ceza alan ‘ilk ülke’ olmasını eleştiren TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı Güldal Akşit, "Kararın düzeltilmesi gerekir. Bir tek talihsiz olaya göre ceza öngörmek Türkiye'ye haksızlıktır" dedi. (2009)
*Anayasa Mahkemesi, Medeni Kanun’un anne ve baba evli değilse çocuğun annenin soyadını taşıyacağına ilişkin hükmünü iptal ederek, doğan çocuğun babanın soyadını taşımasına karar verdi. (2009)
*Diyanet İşleri Başkanlığı, Aile İrşat ve Rehberlik Büroları Çalışma Yönergesi’ni yürürlüğe koydu. Yönergeye göre, bürolara başvuran kadınların tüm bilgileri Diyanet’te arşivlenecekti. Yönerge, görevi din, ibadet ve ahlak konusunda toplumu aydınlatma hizmeti olan Diyanet’in, irşat evleri aracılığıyla sosyal hayatın her alanında etkin hale gelmeyi amaçladığı, kadın ve kadın üzerinden aileye yönelik düzenlemeler içerdiği gerekçesiyle eleştirildi. Ankara Barosu, yönerge hakkında hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle Danıştay’a dava açtı. (2010)
*Tecavüz ve cinsel istismarla ilgili yasa teklifi hazırlayan AKP Milletvekili Alev Dedegil, tecavüz zanlısının testosteron hormonunun azaltılması konusunda, “İhtiyati suçlularda bu mecbur” dedi. Kimyasal kastrasyon ile ilgili kanun teklifi, 2009'da komisyonda görüşülmüş, ancak Meclis’ten geçmemişti. (211)
*Hakimler ve Savcılar Yüksel Kurulu’nun hazırladığı “Yargıda Durum Analizi” isimli raporda, “Tecavüze uğrayan kadının tecavüzcüsüyle evlenmesi halinde dava düşürülmeli,” “Adli Tıp'tan cinsel suçlarla ilgili daha hızlı rapor alabilmek için ‘beden ve ruh sağlığının bozulup bozulmadığı’ yerine sadece ‘beden sağlığının bozulup bozulmadığı’ araştırılmalı”, “15 yaşından küçüklere karşı rızaen cinsel ilişki suçlarının ceza miktarları düşürülmeli” gibi öneriler olduğu ortaya çıktı. (2011)
*Soyadı Kanunu'nun 4’üncü maddesindeki, “evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuğun velayeti anneye verildiğinde bile babanın seçtiği adı-soyadı alması” ibaresinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvuruldu. Mahkeme, “Erkeğe velayet hakkı kapsamında tanınan çocuğun soyadını seçme hakkının kadına tanınmaması cinsiyete göre ayrım yapılması sonucunu doğurur” diyerek söz konusu cümleyi Anayasa’ya aykırı buldu ve iptal etti.(2011)
Tacizi meşrulaştırmak ifade özgürlüğü sayıldı
*Yükseköğretim Kurulu, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Orhan Çeker’in, “dekolte giyinen kadının tacizle karşılaşmasının sürpriz olmayacağı” açıklamasını “akademik ifade özgürlüğü” olarak değerlendirdi. (2011)
*Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) taleplerinin yer aldığı raporda, toplumsal barış, aile bütünlüğü ve yargının iş yükü gerekçe gösterilerek, “kadına yönelik şiddet eylemlerinin şikayet olmadığı durumlarda cezalandırılmaması ve basit yaralama suçunun uzlaşma kapsamına alınması” istendi. (2012)
*Tayyip Erdoğan, Diyarbakır’da 400 çiftin evlenme törenine katıldı. Tayyip Erdoğan, "Gerçekten bugün Diyarbakır’da ayrı bir süreç yaşıyoruz. Evlilik de bambaşka bir süreç. Ben sizden bir şey daha rica ediyorum. Benim şartımı biliyor musunuz? Bir olur garip olur, iki olur rakip olur, üç olur denge olur, dört olur bereket olur, gerisi Allah kerim” dedi. (2013)
*AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, bir televizyon programında kimsenin kılık kıyafetine karışmadıklarını söyledi. Ancak hemen sonrasında “Dün bir kanaldaki, yarışma programında sunucu öyle bir kıyafet giymiş ki olmaz bu yani. Kimseye karıştığımız yok ama çok aşırı. Dünyada da kabul edilemez” dedi. Hüseyin Çelik’in açıklamasından sonra sunucu Gözde Kansu işten çıkarıldı. (2013)
*Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda muhtarlara yaptığı konuşmada, “Ben kalkıyorum kadının Allah'ın erkeklere bir emaneti olduğunu söylüyorum. Bu feministler filan var ya. ‘Ne demek’ diyor, ‘Kadın emanetmiş, bu hakarettir’ diyor” dedi. (2015)
AKP’li Belediye şiddeti meşrulaştıran kitabı halka dağıttı
*AKP’li Şahinbey Belediyesi'nin dağıttığı, Muhammed Saki Erol'un kaleme aldığı Aile Saadeti isimli kitapta “haddini aşan” kadınların “ıslah edilmesi” için şöyle tavsiyeler verildi: “... Bu azgın kadını boşayıp yuvayı dağıtmadan önce evin içinde ıslah etmek için kocaya tavsiye edilen bu ilaç, onu korkutmak ve usulüne uygun dövmektir. Bu safhada kadını döverek cezalandırma, çok hassas bir iştir. Bu, ağır bir hastaya yan tesiri çok olan bir ilacı vermeye benzer.”(2017)
*Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, 27 Aralık 2013’te imzalanan Aile İçi Şiddetle Mücadele için Kadın Konukevleri Projesi’ne ilişkin, “Projenin toplam bütçesi 10 milyon 150 bin Avro’dur. Kadına karşı şiddetle mücadeleye destek amacıyla Avrupa Birliği tarafından finanse edilen en büyük projedir” dedi.(2014)
*2005 yılında yürürlüğe giren 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 50 bini geçen belediyelerin kadınlar ve çocuklar için koruma evleri açabilecekleri hükmü, “Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 100 binin üzerindeki belediyeler, kadınlar ve çocuklar için konukevleri açmak zorundadır” şeklinde değiştirildi. Ama uygulama öyle olmadı. (2012)
*Aile içi şiddete maruz kalanlara destek sağlamak amacıyla kurulan, “Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri”nin (ŞÖNİM) ilki Bursa’da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in katılımıyla açıldı. (2012)
*Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğü arasında “Aile Eğitim Programı”na dair işbirliği protokolü imzalandı. Bu protokol çerçevesinde Diyanet İşleri Başkanlığı personeli aile eğitim programlarında eğitici olarak görev yapabilecekti. (2013)
*Diyanet İşleri Başkanlığı’nın “Toplumu Sarsan Karar: Boşanma” konulu Cuma hutbesinde, boşanmanın toplumu derinden tehdit eden ve nice felaketlere sebep olan çok önemli bir sosyal sorun olduğunu belirterek, “Herhangi bir kadın, geçerli bir sebebi olmaksızın kocasından boşanma talep ederse, cennetin kokusu ona haram olur,” “Yüce Allah'ın en sevmediği helal boşanmadır” sözlerine de yer verildi. (2013)
*Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 4- 6 yaş grubundaki çocuklara yönelik “Kur’an Kursları Okul Öncesi Din Eğitimi Projesi” uygulamaya kondu. Proje, 2013-2014 eğitim öğretim yılında pilot olarak seçilen on ilde uygulandı. (2013)
6545 sayılı Kanun Resmi Gazete’de yayınlandı
*Her zaman birileri adına birilerinin karar verdiğini söyleyen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, “Engelliler adına engelsizler karar veriyor. Bu böyle devam edemez. Engellilerle ilgili bir karar verilecekse engelliler masada olacak. Kadınlarla ilgili bir karar çıkacaksa erkeklerin oturduğu bir masadan karar çıkamaz” ifadesini kullandı.(2013)
*Hükümetin 2014 Yılı Programı'na göre Ailenin bütünlüğünün korunmasına, güçlendirilmesine yönelik Aile Eğitim Programı’nın (AEP) yaygınlaştırılması çalışmaları devam edilmesine karar verildi. Evliliklerin ve çocuk sahipliğinin teşvik edilmesi amacıyla TV program ve yayınları, özel sektör ile STK'ların konuya ilişkin faaliyetleri desteklenecekti. Aile mahkemeleri ve barolarla işbirliği yapılarak boşanmaların azaltılması amacıyla boşanma süreci yaşayan çiftlere yönelik çalışmalar yapılması da programda yer aldı. (2013)
*Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı (ASPB) Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile Önder İmam Hatip Mezunları ve Mensupları Derneği arasında işbirliği protokolü imzalandı. ASPB koruma ve bakım altındaki çocuklara eğitim, zihinsel gelişimine destek, çocuk evlerinin kurulumu gibi konularda dini vakıflarla işbirliği protokolleri yapmayı böylece sürdürmüş oldu. 6 Mart 2013’te İzmir İnsani Yardım Derneği ile 5 Eylül 2013’te Nakşibendi tarikatının Ankara kolu olarak bilinen Muradiye Vakfı ile protokol imzalanmıştı.(2014)
*Cinsel saldırı-taciz suçlarında çözümü cezaları artırmakta bulan bir yaklaşımla hazırlandı 6545 sayılı Kanun, Resmi Gazete’de yayınlandı. Kanunla cinsel saldırıya maruz bırakılanın beden ve ruh sağlığının bozulmasını ağırlaştırıcı neden olmaktan çıkardı. Cinsel saldırı suçuna suçun hafif şekli olarak sarkıntılık eklendi; suçu ağırlaştırıcı nedenler çeşitlendirildi. Kanunda kamuoyunda “hadım” diye tartışılan tedavi yükümlülüğüne ilişkin de bir düzenleme yer aldı. Kadın örgütleriyse bu düzenlemeleri “sözde artırımı özde cezasızlık” olarak değerlendirdi. (2014)
*Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, 3,5 yıl içinde Alo 183 ve Alo 144 hatlarına 5 milyondan fazla başvuru yapıldığını bildirdi. Mor Çatı, Alo 183 Çağrı Merkezi'nin, Avrupa Konseyi'nin Kadına yönelik ev içi şiddetle ilgili yaptırım gücü olan 80 maddelik İstanbul Sözleşmesi'ne uygun olmadığını açıkladı.(2014)
*Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, Anayasa Mahkemesi’nin resmi nikah kıymadan dini nikah kıyan imam ve çiftlere ceza verilmesini öngören maddenin kaldırılması kararıyla ilgili, “Bu karar alındığına göre, bakanlık olarak 18 yaş altı çocukların bir nikah töreniyle gayrı resmi evlendirilmelerini engellemek üzere yeni bir çalışma yapmamız gerekecek. Bu kararın bu tür evliliklere kapı açacak bir cesaretlendirmeye yol açmaması gerekiyor” dedi.(2015)
Ahmet Davutoğlu’ndan cinsiyetçi söylemler
*AKP’nin Urfa mitinginde konuşan Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Şimdi işiniz, maaşınız var, aşınız var. Ne kaldı? Eş kaldı eş. Biz bu toprakların insanlarının bereketlenmesini istiyoruz, çoğalmasını ama aynı zamanda iş güç sahibi olmasını da istiyoruz. Eş lazım dediğinizde önce annenize, babanıza gideceksiniz inşallah onlar size hayırlı bir eş bulacak. Bulamazsa bize başvuracaksınız” dedi.(2015)
*“Türk Hukuk Sisteminde Aile - Çocuk - Kadın Çalıştayı”nın açılışında konuşan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Aile içi şiddetin kadınla erkek arasındaki uyuşmazlıklarda devletin bu kadar polisiyle, askeriyle, hakimiyle, psikoloğuyla, sosyal çalışmacısıyla, uzmanıyla kadınla erkeğin arasına girmesi ne kadar doğru? Bunun üzerinde ciddi olarak durmamız lazım. Bazı kadın örgütlerinin eleştirilerinden çekinmeden durmamız lazım” dedi.(2016)
*Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, İstanbul'da sokak aralarında aile danışma merkezi levhasıyla iş yapan merkezlerin boşanmaların önünü açtığını iddia etti. Betül Sayan Kaya, “Bu merkezlere giden çiftlerin genelde boşanarak çıktığına yönelik ihbarlar üzerine denetim başlattık. Yetkin kişiler tarafından açılmayan yerleri kapatmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz” diye konuştu.(2017)
*Adalet Bakanlığı ile ilişkili Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) Başkanı Süleyman Arslan, boşanma oranlarının çok yüksek olduğunu ifade ederek, “Yıllık 500-600 bin evlilik, 130 bin de boşanma var. Bu aslında bir terör. Bunlar çok ciddi can yakıyor. Bunlar çocuk hakkı ihlali demektir, çocuklar sevgisiz büyüyor demektir. Duygu boşluğu yaşıyor, kontrolsüz kalıyor demektir” dedi.(2018)
*Anayasa Mahkemesi, 15 yaşından küçük çocuklarla cinsel ilişkiye girerek, cinsel saldırı suçu işleyen ve bunun sonucunda çocuk sahibi olan iki ayrı başvurucunun, mağdurlarla evlenmiş olmalarından ötürü cezaevinden salıverilmek için yaptıkları başvuruyu reddetti. Bu emsal kararında AYM, başvurucuların tutukluluğunun, aile hayatını hedef alan eylemlerinden değil, cinsel istismar suçunu işlemeleri nedeniyle aldıkları cezaların infazından kaynaklandığını vurguladı. (2018)
Süleyman Soylu kadınları hedef aldı
*İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Ankara'da katıldığı “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Programı”nda kadınları suçladı. “Kadın istismarı” konusunda bir “hevesliler grubu” olduğunu öne süren Süleyman Soylu, “aynı tipler” diye nitelediği kadınlar hakkında bir gün önce İstiklal Caddesi’ndeki eylemde “Kadına şiddete karşı eylem gününde kanuna aykırı eylem yapıp, güya kadına şiddet olduğunu hem Türkiye'ye hem bütün dünyaya göstermek istediler” ifadelerini kullandı. (2018)
*Avrupa Konseyi’nin hazırladığı cezaevi raporunun Türkiye bölümünde, tutukluların ve hükümlülerin sayısının 10 yılda büyük artış gösterdiği, tecavüz suçundan hüküm giyenlerin sayısının 2013-2015 döneminde 523’ten 12.253’e çıktığı belirtildi. (2018)
*Adalet Bakanlığı ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı işbirliğiyle, Ankara Hakimevi’nde “Gündem Buluşmaları: Nafaka Sistemi Çalıştayı” düzenlendi. Çalıştaya kadın örgütü temsilcileri zorlayarak katılabildi. Nafaka sisteminin değiştirilmesi, boşanan kadınların haklarında kısıtlamalar yapılması, 2015 Boşanma Komisyonu Raporu’ndan beri yoğun olarak tartışılıyordu. (2018)
*Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı 110 kadın sığınma evi bulunuyor. Belediyelere bağlı 32, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’ne ile 1, Mor Çatı Sivil Toplum Kuruluşu’na bağlı 1 tane olmak üzere toplamda 3 bin 454 kapasite ile 144 kadın sığınma evi var. (2018)
Kamu kurumlarındaki başörtüsü yasakları kaldırıldı
AKP, kadınlar için temel bir insan hakkı olan başörtüsü üzerinden de siyasi propaganda yapmaktan geri kalmadı. Ancak bu hakka karşı kimi yöneticileri de söylemlerde bulundu. Kamu kurumlarında başörtüsü serbestisi getiren iktidar, herhangi bir yasağın olmamasına rağmen başörtüsü bahanesiyle yeni bir anayasa teklifini TBMM’ye sundu. Teklif, bütün kadınların kıyafetine karışmak konusunda devlet mekanizmalarına sonsuz bir müdahale yetkisi verme amacını taşıyor. Başörtüsü serbestisine ilişkin düzenlemeler şöyle;
*Milli Eğitim Bakanlığı'nın 2006 yılının mayıs ayında yürürlüğe giren MEB Merkezi Sistem Sınav Yönergesi’nden “başörtüsü” ifadesini çıkartarak yaptığı ve sınava katılacakların kılık kıyafetleri konusunda açık bir düzenlemenin yer almadığı değişikliğin yürütmesi, Danıştay 8. Daire tarafından durduruldu. Bu karara Bakanlığın yaptığı itiraz da Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’nda reddedildi.
*Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Bilim Olimpiyatları ödül töreninde, bir öğrencinin ödülünü almak için başörtülü olarak sahneye çıkmasına tepki gösterdi ve soruşturma emri verdi. (2007)
*Yükseköğretimde başörtüsünü serbest bırakan ve başörtüsüyle her tür kamu hizmetinden yararlanmanın önünü açan 5735 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. “Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yükseköğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir” denildi.(2008)
*Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, Resmi Gazete’de yayınlandı. Yönetmeliğe göre kadın memurlar başörtüsüyle, erkek memurlar kirli sakal ile görev yapabilecekti.(2016)
Ayrımcı politikalar artarak sürdü
İktidarın, toplumdaki tüm ötekilere yönelik ayrımcı söylem ve uygulamalarına LGBTİ+’lar da maruz kaldı. Şiddet, cinayet, tecavüz, işkence ile gündeme gelen LGBTİ+’ların örgütlenmeleri de kimi zaman mahkeme kararlarıyla engellendi. LGBTİ+’lara yönelik ayrımcılık ve suçlar, kimi zaman inkar edildi kimi zaman ise görmezden gelinerek cezasız bırakıldı. Bir çok söylemde LGBTİ+ bireyleri “insan doğasına aykırı” denilerek “hasta” olarak tanımlandı. RTÜK, LGBTİ+’ların görünür olmaya çalıştığı TV programlarına ise “genel ahlaka aykırı” diyerek cezalar verdi. LGBTİ+’ların mücadelesine yönelik iktidarın söylem ve uygulamalarından bazıları şöyle;
*Kaos GL Derneği'nin tüzüğüne verilecek resmi onay süresinin son gününde, Ankara Valiliği, derneğin adı ve amaçlarını Türk Medeni Kanunu'nun 56. maddesinde yer alan “Hukuka ve ahlaka aykırı dernek kurulamaz,” hükmünden hareketle “hukuka ve ahlaka aykırı” bulduğunu açıkladı.(2005)
*Şişli İlçe Emniyet Müdürlüğü, Şişli bölgesindeki travestilerle mücadele etmek üzere robocop giyimli 10 kişilik Travesti Mücadele Timi kurdu.(2006)
*İstanbul Valiliği’nin başvurusu üzerine açılan, 2007 Temmuz’unda görülmeye başlayan Lambdaİstanbul LGBTT Dayanışma Derneği’ne kapatma davasının 6. duruşmasında mahkeme, bilirkişinin Lambdaİstanbul lehine yazdığı rapora ve savcının kapatmama yönünde görüşüne rağmen derneğin tüzüğünü hukuka ve ahlaka aykırı bularak kapatılmasına karar verdi.(2009)
*Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, cinsel tercihinden dolayı ayrımcılığa uğrayan insanların sorunlarına dair bakanlık bünyesindeki çalışmalarla ilgili yazılı soru önergesine verdiği yanıtta böyle bir ayrımcılığın var olmadığını, dolayısıyla soru önergesinde belirtilen hususlarla ilgili olarak bakanlığın herhangi bir çalışması bulunmadığını belirtti. (2008)
*Askeri Yargıtay Daireler Kurulu, askerlik yapmayı ve eşcinsellik muayenesini reddeden Mehmet Tarhan davasında kesin kararı verdi: Eşcinsel olmasına rağmen bunu açıklamayan, ortaya çıktığı aşamada da muayene olmayı reddeden kişilerin askere alınması gerektiğini savunan Askeri Yargıtay, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) “vicdani ret” kararının bağlayıcılığı olmadığını vurguladı. Eşcinselliği de “ileri derecede psikoseksüel bozukluk” olarak tanımladı.(2006)
*Diyanet İşleri Başkanlığı IV. Din Şurası kararları açıklandı. Kararların 19’uncu maddesinde, "Diyanet İşleri Başkanlığı, insan doğasına aykırı, Müslüman tabiatının hiçbir şekilde kabul edilemez bulduğu her türden cinsel davranış bozukluğu karşısında, toplumun yeterli düzeyde bilgilendirilmesine öncülük etmeli, kişiler hedef gösterilmeden ve rencide edilmeden, sorunların sağlıklı bir şekilde giderilmesi konusundaki girişimlere destek verilmelidir" ifadesine yer verildi. (2009)
*Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’ın katıldığı 29’uncu Dönem Avrupa Konseyi Aileden Sorumlu Bakanlar Konferansı sonuç deklarasyonuna Türkiye şerh koydu. Şerh koyulan “farklı aile formlarında yetişen çocukların haklarına” ilişkin maddelerin, eşcinsellerin evlat edinmesinin yolunu açacağı ileri sürüldü. (2010)
*Denetime İlişkin Etik Davranış İlkeleri Hakkında Yönetmelik, Resmi Gazete’de yayınlandı. 2010 Ocak ayında paylaşılan taslağın “Eşitlik” başlıklı bölümünde yer alan “cinsel yönelim” ifadesi Resmi Gazete’de yayınlanan yönetmelikte yer almadı.
*Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi’nde okunan, 84 devletin imzaladığı bildiriyi Türkiye imzalamadı. Bildiri LGBTİ+ bireylerin dünyanın her yerinde yoğun ve sistematik şekilde karşılaştığı her türlü şiddet, cinayet, tecavüz, işkence ve yargısız infaza dikkat çekiyordu. (2011)
*Türkiye adına 2007 tarihinde Lanzarote’de imzalanan, 25 Kasım 2010 tarihinde TBMM’de onaylanan “Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi” Resmi Gazete’de yayımlandı. Türkiye, bu sözleşmeyle “cinsel eğilim” ayrımcılığı yapılamayacağı şartını da kabul etmiş oldu. “Cinsel Yönelim” bu vesileyle ilk defa mevzuata girmiş oldu. (211)
*6529 sayılı Kanun ile Türk Ceza Kanunu’nun 115. ve 122. maddeleri yeniden düzenlendi ve 122. maddeye “nefret” ibaresi eklendi. Kanun tasarısında yer alan “cinsel yönelim”, “sendika”, “bir etnik gruba mensupluk”, “örf ve adet” ve “köken” ibareleri kaldırıldı. Dolayısıyla birçok nefret suçu kapsam dışında bırakıldı. Homofobik ve transfobik temeldeki nefret suçlarının boyutlarına rağmen, “cinsel yönelim” ve “cinsiyet kimliği” korunan hak kategorisi olarak ele alınmadı. Maddenin başlığının “nefret ve ayrımcılık” haline getirilmesiyle de maddenin uygulanabilmesi için ayrımcılıkta nefret saikinin getirilmesi şart oldu.(2014)
*İstanbul Valiliği, LGBTİ+ Onur Haftası kapsamında 26 Haziran’da Taksim’de yapılacak yürüyüşü “hassasiyet” ve “güvenlik” gerekçesiyle yasakladı. 2003 yılından beri yapılan yürüyüş, ilk kez 2016’da yasaklandı. (2016)
Eğitimde kız çocuklarına yönelik ayrımcılık
Kız çocuklarının eğitime erişimi sık sık değiştirilen eğitim politikalarıyla engellenmeye çalışıldı. Yasal yönetmeliklerle, nişanlanma ve evlenme durumlarında öğrencilerin okuldan atılması resmileştirilirken, 4+4+4 kademeli eğitimle kız öğrencilerin eğitimleri engellendi. Liselerde okuyan çocukların evlenmeleri halinde açık liseye kayıt yaptırarak öğrenimlerine devam etmeleri şartı getirildi. Böylelikle çocuk evliliklerin önü açılmış oldu. Dini vakıflar, dernekler ve müftülüklerle protokoller yapıldı. İmam Hatipler ilk kez cinsiyetlere göre ayrıldı. Bazı okul yöneticileri kantinlere kız öğrencilerin alınmasını yasakladı! Ders kitaplarında da cinsiyetçilik yer aldı. Okul öncesinde kayıtlı 4-6 yaş grubu çocuklara “Kur’an Kursu Eğitim Programı” adıyla dini eğitim verilmesi için protokoller imzalandı. İktidarın, kız çocuklarının okullaşmasını engelleyen bazı uygulama ve söylemler şöyle:
*Danıştay 8’inci Dairesi, Lise ve Ortaokullar Yönetmeliği’nin “Evli, nişanlı olanlar okula öğrenci olarak alınmazlar. Öğrenci iken evlenen ve nişanlananların okulla ilişikleri kesilir,” hükmüne yer veren 153’üncü maddesinin, Anayasa’nın öngördüğü öğrenim hakkını hukuka aykırı olarak kısıtladığı iddiasıyla iptali istemini reddetti. Ortaöğretimde öğrenim görmekte olan öğrencilerin, öğrencilik yaşamı ile bağdaşma olanağı bulunmayan ve yaşam içinde farklı sorumlulukları da beraberinde getiren nişanlanma ve evlenme durumlarında, okulla ilişiğinin kesilmesini öngören düzenlemede, hukuka aykırılık bulunmadığına karar verdi.(2008)
*Milli Eğitim Bakanlığı bir yönetmelik değişikliği yaparak, önceden evlenen ve nişanlanan öğrencilerin okulla ilişiğinin kesilmesi kuralını, yalnızca “evli öğrenciler okuldan atılır,” olarak değiştirdi.(2009)
*“İlk Ders” başlıklı genelge, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu imzasıyla yayınlandı. Nimet Çubukçu, ilk derste “değerlerimizle” ilgili öğrencilerin yeterliliklerini artırmak ve bunların davranışlarına yansımasını sağlamak amacıyla etkinlikler düzenleneceğini bildirdi.(2010)
*Kamuoyunda 4+4+4 Kademeli Eğitim Yasası olarak bilinen 6287 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik, Resmi Gazete’de yayımlandı. 28 Şubat sürecinde kapatılan imam hatiplerin ortaokul kısmı, bu yasa ile beraber tekrar açıldı. İlk kademe olan dört yılın ardından çocukların örgün eğitimin dışına çıkması ve ikinci dört yıllık dilim açık öğretimle ilişkilendirilmesi öngörülüyordu.(2012)
*Sosyal bilimler liselerinde zorunlu, tüm liselerde seçmeli ders olan Osmanlı Türkçesi dersi verecek öğretmen açığının yaşanması üzerine Milli Eğitim Bakanlığı, Nur Cemaati’ne yakınlığıyla bilinen Hayrat Vakfı’yla öğretmen yetiştirme protokolü imzaladı. Protokol çerçevesinde Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 81 ilin valiliğine yazı gönderilerek, Hayrat Vakfı ile işbirliği yapılması istendi. (2013)
*Milli Eğitim Bakanlığı, imam hatip liselerini ilk kez cinsiyete göre ayırdı. Daha önce fiilen kız ve erkek öğrencileri farklı okullarda toplayan bakanlık, yurt genelinde 26 okulun adını, “kız imam hatip lisesi”ne dönüştürdü.
*Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Liselerde okuyan çocukların evlenmeleri halinde açık liseye kayıt yaptırarak öğrenimlerine devam etmeleri şartı getirildi. Böylece özellikle kız çocuklarının fiziksel ve ruhsal olarak hazır olmadıkları evlilikler yapmalarının önü, MEB tarafından açıldı.(2013)
*Diyarbakır Çınar İlçe Milli Eğitim Müdürü Mehmet Demir`in toplantıdaki konuşması altında kendi imzasının da bulunduğu bir tutanağa yazıldı. Tutanakta da yazıldığı üzere Mehmet Demir, okul müdürlerinden “liselerde kantinlere kız öğrencilerinin kesinlikle girmemesini ve bu katta nöbetçi öğretmen görevlendirilmesini” istedi.(2013)
*TBMM Başkanvekili Sadık Yakut, Meclis’te düzenlenen 14. Ulusal Çocuk Forumu’nda yaptığı konuşmada, karma eğitime yönelik, “Türkiye’de maalesef geçmişten bu tarafa yapılan bir yanlışlık, batıcılık adına kız-erkek çocukların aynı okullarda okutulması” ifadesini kullandı. (2013)
*Karma hizmet veren özel yurtlara ilişkin valilerin ne gibi müdahale yetkisi olduğunu soran kadın gazeteciye kızan Tayyip Erdoğan, soruyu “Özel ev de olsa kızlı erkekli kalmak uygun değil. Gerekirse yasa çıkarırız” diye cevapladı.(2013)
*Burdur Milli Eğitim Müdürü Mahmut Bayram, “Süslenerek evinden çıkan kadının erkeklerin şehvetini tahrik ettiğini, zina yapmış sayılacağını” savundu.(2014)
*Tayyip Erdoğan, kadın öğrencilere erkenden evlenmelerini ve çok seçici olmamalarını nasihat etti. Tayyip Erdoğan, “Evlilik olayını geri atmayın. Nasibinizi bulunca kararınızı verin. Çok seçici de olmayın. O zaman gülistandan boş çıkarsınız” dedi.(2014)
*Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu’nun kararıyla 2012-2013 eğitim-öğretim yılından itibaren 5 yıl süreyle “ders kitabı” olarak kabul edilen, Pasifik Yayınları tarafından basılan Sosyal Bilgiler Öğretmen Kılavuz Kitabı’nın, “Adım Adım Türkiye” başlıklı ünitesinde “Kınanın gelin olacak kızın yeni evine bağlı kalacağını sembolize etmek üzere yakıldığını, gelinin evinin ve kocasının yoluna gerekirse kurban olacağının vurgulandığını söyleyiniz” ifadesi yer aldı. (2014)
*Batman İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile İl Müftülüğü arasında yıl içindeki faaliyetler kapsamında “Değerler Eğitimi” işbirliği protokolü imzalandı. (2015)
*Mersin Yenişehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ile İl Müftülüğü arasında din hizmetleri protokolü imzalandığı ortaya çıktı. İmzalanan protokol kapsamında okullarda ve yatılı yurtlarda öğrencilere dini konferanslar verilerek, din kitapları dağıtılacaktı.(2016)
*Türkiye'de Maarif Davası adlı, Aleviliği “çürümüş” olarak tanımlayan kitap, Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) öğretmenlerin seminer döneminde incelenmesi ve tartışması istenen kitaplar listesinde birinci sıraya konuldu. Kitapta ayrıca “Kız ve erkek öğretiminin terbiyedeki hususiyetlerini ayrı ayrı belirtmek ve kızların terbiyesine şimdikinden daha büyük önem vermek gayesiyle, liselerde kız ve erkek öğretiminin ayrılması lazımdır” ifadeleri yer alıyordu.(2016)
*Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yayımladığı 2016 yılı faaliyet raporuna göre, 2015-2016 eğitim-öğretim yılında 4-6 yaş grubunda 554 kurs açıldı ve bu kurslarda 55 bin 321 öğrenci eğitim gördü. Böylece Diyanet, 2010 yılında başlattığı okul öncesi eğitim faaliyetlerini her yıl okul ve öğrenci sayısını arttırarak sürdürmüş oldu. Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre 2015-2016 döneminde okul öncesi eğitim alan öğrenci sayısı 1 milyon 209 bin 661’di. (2017)
*Konya'da merkez Meram İlçesi Fatih Işıklar Mahallesi'nde Konevi Anadolu Lisesi’nin web sitesinde okul müdürü Ömer Faruk Özarslan tarafından velilere yapılan duyuruda “Okulumuz 2017-2018 yılından itibaren kız-erkek öğrenciler ayrı sınıflarda eğitime devam edecektir,” denildi. Tepkiler üzerine Özarslan konuyla ilgili, “Buna ideolojik bakmamak lazım. Odanızdaki bir eşyanın yerini değiştirmek gibi. Büyütülecek bir şey değil,” dedi.(2017)
*Malatya İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile Malatya Müftülüğü arasında, okul öncesinde kayıtlı 4-6 yaş grubu çocuklara “Kur’an Kursu Eğitim Programı” adıyla dini eğitim verilmesi için protokol imzalandı. (2018)
*Milli Eğitim Bakanlığı, Nur Cemaati'ne yakınlığıyla bilinen Hayrat Vakfı ile 2013’de yaptığı protokolü yeniledi. Bu protokolle MEB, 6 yıl önce Osmanlıca dersi gerekçesiyle kapılarını açtığı Hayrat Vakfı’na “değerler eğitimi” adı altında yeni izin verdi. (2018)
*Camide verdiği, “Kızlar pantolon giymesin, kaşlarını almasın, üniversiteye gitmesin,” şeklindeki vaaz sonrası gelen tepkiler üzerine Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından açığa alınan ilahiyatçı İhsan Şenocak, ay içinde göreve iade edildi.(2018)
OHAL ile çıkarılan KHK’lerle kadın dernekleri kapatıldı
AKP iktidarı, 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe girişiminin ardından, 20 Temmuz 2016 tarihinde bütün ülkede 21 Temmuz 2016 tarihinden başlamak üzere üç ay süre ile OHAL ilan etti. Belli koşullarla uygulanması gereken OHAL, iktidarın krizlerini yönetebilmek için kullandığı çok işlevli bir araca dönüştü. Kürt sorununun çözümünde savaş politikalarında ısrar eden AKP iktidarı, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sonrasında da bu politikalarına devam etti.
OHAL kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) aralarında kadın derneklerinin de olduğu çok sayıda dernek, vakıf, özel okul, dershane kapatıldı. Kürt kadın hareketinin de dernek ve merkezleri kapatıldı, aktivistleri gözaltına alındı, tutuklandı. Kürt kadınlarının daha sonra örgütlenerek oluşturduğu TJA’ya (Tevgera Jinên Azad-Özgür Kadın Hareketi) yönelik baskı, gözaltı ve tutuklamalar katlanarak arttı.
Kürt kadın siyasetçiler tutuklandı
Cinsiyetçilik ve OHAL’e karşı eylemlerinin yanı sıra savaş karşıtlığı ve barış talebini yükselten kadınlar doğrudan devlet-erkek şiddetine maruz kaldı. Kürt belediyelerine atanan kayyımlarla seçilmiş kadın belediye başkanları, meclis üyeleri görevden alındı. Aralarında kadın milletvekillerinin de olduğu çok sayıda Kürt kadın siyasetçi tutuklandı. Çalışma hayatında çok zor iş bulabilen çok sayıda kadın emekçi de yine çıkarılan KHK’ler ile işsiz bırakıldı. OHAL sürecinde kadınlara yönelik uygulamaların bazıları şu şekilde;
*OHAL sürecinin ilk Kanun Hükmünde Kararnamesi (KHK) Resmi Gazete’de yayımlandı. Kadın dernekleri kapatıldı.(2016)
*İçişleri Bakanlığı kararıyla faaliyeti durdurulan dernekler arasında yer alan Kürt kadınlarının örgütlü olduğu KJA derneğinin (Kongreya Jinên Azad -Özgür Kadın Kongresi) kapısına mühür vuruldu.(2016)
*Adıyaman Kadın Yaşam Derneği, Anka Kadın Araştırmaları Derneği, Bursa Panayır Kadın Dayanışma Derneği, Ceren Kadın Derneği, Gökkuşağı Kadın Derneği, Muş Kadın Çatısı Derneği, Muş Kadın Derneği, Selis Kadın Derneği, Van Kadın Derneği, kapatılan dernekler arasında yer alıyor.(2016)
*BDP’li belediyelere bağlı 36 kadın merkezinin kadın çalışanları işten atıldı, merkezlerin çalışmaları durduruldu. (2017)
*Yayınlanan KHK ile bazı bakanlık ve kurumların teşkilat ve görevleri hakkındaki kanunlar yürürlükten kaldırıldı, bazı bakanlık teşkilatları birleştirildi. Buna göre, 2011’de kapatılan Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı yerine kurulan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlıklarının teşkilat kanunlarındaki düzenlemeyle iki bakanlık, “Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı” adı altında bir araya getirildi.(2018)
*Olağanüstü Hal’in ilan edildiği 21 Temmuz 2016’dan 2017 yılının sonuna kadar 30 Kanun Hükmünde Kararname (KHK) yayınlandı.(2016)
*1 Temmuz 2016-31 Aralık 2017 döneminde kayyım atanan belediye sayısı 99’a ulaştı. Bunun 94’ü Demokratik Bölgeler Partisi’nin seçimi kazanarak yürüttüğü belediyeler oldu. Görevden alınan belediye başkanlarının sayısı 68’e ulaştı. Tutuklu belediye kadın eş başkanların sayısı ise 27, hüküm giyen kadın belediye eş başkanı sayısı ise 4’tü. 27 milletvekili ise gözaltına alındı.(2017)
*Birleşmiş Milletler (BM) Kadına Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi (CEDAW) Sözleşmesi’ne taraf olan Türkiye'nin 7’nci Dönem Raporu’nun sunulmasından sonra CEDAW Komitesi’nin ilettiği sorular listesine Türkiye’nin cevapları, komite tarafından değerlendirildi. Komite görüşlerini, 61 madde halinde açıkladı. Açıklanan görüşler, Türkiye’de her alanda kadın haklarına yönelik gerilemeye ve Kürt kadınlarına özgün ayrımcılık noktalarına dikkat çekti. (2016)
Müftülüklere nikah kıyma yetkisi verildi
*OHAL ile kadın katliamlarında artış oldu, ortalama günde öldürülen kadın sayısı 3’ten 5’e çıktı. (2017)
*HDP’nin Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’ne sunduğu “Olağanüstü Hal Dönemi Kadın Hakları” adlı raporda, OHAL sürecinde kadın düşmanlığı ve muhafazakar söylemlerin arttığına vurgu yapıldı. Rapora göre; KHK’lerle kamudan ihraç edilenlerin 25 bin 523’ünü (kamudan ihraç edilenlerin beşte birini) kadınlar oluşturdu. Türkiye’deki ortalama kadın istihdam oranları, (yaklaşık yüzde 28) ve daha önemlisi kadınların OHAL şartlarında yeni iş bulamadığı ve ekonomik özgürlüklerini kaybettikleri, ihraç edilen kişilerin çoğu muhalif kimliğiyle tanınan kişiler oldu. Haziran 2017 tarihi itibarıyla 11 sendikadan (KESK’e bağlı) ihraç edilen toplam 3 bin 100 çalışanın 600’den fazlası kadın oldu. OHAL döneminde 11 kadın derneği ile bir çocuk hakları derneği; Türkiye’nin ilk ve tek kadın haber ajansı Jin Haber Ajansı (JINHA) ve yerine yeniden kurulan ŞÛJIN, KHK ile kapatıldı. 35 kadın belediye başkanı tutuklandı. 16 kadın gazeteci hala tutuklu. Tutuklanan HDP’li 9 milletvekilinin 5’i kadın. (2017)
*Tecavüzcüleri aklamak için gündeme getirilen İstismar Yasası ve müftülere nikah kıyma yetkisi veren Müftülük Yasası OHAL ilanından sonra gündeme geldi. (2017)
*25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’nde yapılacak etkinlikler yasaklandı. (2018)
*3 ay aralıklarla 7 kez uzatılan OHAL 19 Temmuz 2019 tarihinde sona erdi.(2019)
Pandemideki şiddet ‘tolere edilebilir’ bulundu
Tüm dünyaya yayılan COVİD-19 salgınında Türkiye’de ilk vaka 11 Mart 2020 günü açıklandı. Karantina uygulamalarıyla, ev içinde geçirilen zaman daha çok uzadı. Kadınlar ev işleri yapmak, evdeki bireylerin bakım ve ihtiyaçlarını karşılamak gibi önemli sorumlukları üstlendi. Alışveriş, hijyen sağlama, karantina süreçlerini yönetme gibi durumlara da fazla zaman harcamak zorunda kaldı. Şiddete uğrayan kadınlar, kapanma uygulamaları nedeniyle ilgili birimlere başvurma konusunda daha da fazla zorluklarla karşılaştı. İhtiyaç duydukları hizmete erişemedi. Ev içi şiddette gözle görülür artış yaşandı. Sağlık hizmetlerinden ve adli hizmetlerden etkin biçimde yararlanmadı. Kadınların büyük kısmı işsiz kaldı.
İnfaz Yasası teklifiyle, çocuk istismarı, kadına yönelik şiddet suçlarından cezaevinde olanlar serbest bırakıldı. Serbest bırakılan bazı şiddet failleri döndükleri evlerde kadınlara şiddet uyguladı. Pandemiyle beraber artan kadına yönelik şiddetin nedenlerini görmezden gelen iktidar, yine “aile”yi merkeze alan söylem ve politikaları gündemleştirdi. Cumhurbaşkanı Başkanı Erdoğan pandemi sürecinde partisinin yaptığı son kongrede evlilik yaşının 30’lara dayanmasına, hiç evlenmeyen gençlere, iki çocuklu aile yapısına dikkat çekti. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık ise, pandemi döneminde artan şiddeti “tolere edilebilir” olduğunu söyledi!
* Meclis Genel Kurulu’nda, 7 Nisan’da başlayan AKP ve MHP gruplarının ortak hazırladığı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” yasalaştı. “Özel af” olarak değerlendiren yasa teklifinde, belli suçlardan indirim yapılması öngörülürken denetimli serbestlik süresi ise 3 yıla çıkarıldı. Gazeteciler, siyasetçiler, avukatlar, yazarlar, akademisyenler, öğrenciler teklif kapsamında yer almadı. (2020)
*Şehirleşme ile ailenin korunmasında yeterli başarıyı sağlayamadıklarını belirten Tayyip Erdoğan, "Öyle ki, evlilik yaşları zaten 30'lara dayanan gençlerimiz arasında hiç evlenmeyenlerin sayısı da artıyor. Bir veya en fazla iki çocuklu aile yapısı giderek yaygınlaşıyor. Ebeveynlerin her ikisinin de çalıştığı ailelerde, şayet yakında ikamet eden bir aile büyüğü yoksa çocuklar evdeki veya kreşteki bakıcılar tarafından yetiştiriliyor" dedi. (2021)
*Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, 23 Nisan’da makamında ağırladığı 10 yaşındaki çocuğa ‘Ramazan dolayısıyla’ bir şey ikram etmediğini söyledi. Çocuğun koruma evinde kaldığını söylemesi de tepki çekti. (2021)
*Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, kadın katliamlarının geçen yıla göre yüzde 7 azaldığını savundu. Derya Yanık, “Evlilik yaşı uzadı, çocuk sayısı azaldı” diyerek, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “3 çocuk” söyleminin bilimsel dayanağı olduğunu öne sürdü.(2021)
*TBMM'de yapılan kadına yönelik şiddetin sebeplerinin belirlenmesine ilişkin araştırma komisyonunun toplantısına katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, Covid-19 salgını sürecinde 2020 yılında kadına şiddet olaylarının artmasına ilişkin "Tolere edilebilir düzeyde bir artış" ifadelerini kullandı. (2021)
*Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın sunumuna göre, 2015 yılında katledilen 360 kadından 20’sinin koruma kararı bulunuyordu. Tedbir kararına karşın öldürülen kadın sayısı 2016 yılında 22, 2018 yılında 26, 2020 yılında ise 32 oldu. 2021 yılının ilk dört ayında 10 kadının, tedbir kararı olmasına rağmen hayatını kaybettiği belirtildi.
*Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2020-2021 dönemine ilişkin Türkiye geneli “Aile içi şiddet kayıt formu” sayılarını paylaştı. 2020 yılında artan şiddet olayları, “Pandemi nedeniyle alışkanlıkların değişmesine” bağlandı. Ocak 2020 itibarıyla 19 bin 582 kadının şiddete uğradığı belirtildi.
*Bakan Derya Yanık, İsmailağa Cemaati'ne bağlı Hiranur Vakfı'nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel'in kızı H.K.G'yi 6 yaşındayken 29 yaşındaki tarikat üyesiyle 'evlendirmesi' istismarına ilişkin 3 gün sonra açıklama yaptı. Derya Yanık, “30 Kasım 2020’de cumhuriyet savcılığına müracaat etmiş. Savcılıktan konu bize intikal etmiş. 4 Aralık 2020’de ilk kabul birimimize, şiddet önleme merkezimize almışız. 8 Aralık 2020’de de mağduru kuruluşumuza almışız. Kadın konuk evimize almışız” dedi. (2022)
Deprem nedeniyle yeniden OHAL
Mereş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüklerindeki iki ayrı deprem; Türkiye, Kürdistan ve Suriye’de yıkıcı etkiye sebep oldu. Depremin etkisini azaltmak için daha önceden önlem almayan iktidar, deprem sonrası müdahalede de gecikti. Milyonlarca insanı etkileyen deprem nedeniyle, AKP iktidarı ortaya çıkan krizi yönetebilmek için yine 3 ay süreli “OHAL” ilan etti. İktidar afet yönetiminin her aşamasında sınıfta kaldı.
Felakette en çok mağdur olan kesimlerin başında ise kadınlar ve çocuklar geliyor. Felaketten sonra kadınlara uzun süre tuvalet, ped, iç çamaşırı, barınma ve yıkanma alanları ile anne sağlığına ilişkin hizmetler ulaştırılmadı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, kadınların hayatlarını yeniden inşa etmelerini sağlayacak destek mekanizmalarının, güvenlik, barınma ve temel ihtiyaçlarının karşılanmasına dönük herhangi bir planlama açıklamadı. Bakan Derya Yanık, afet bölgesinde şiddete maruz bırakılan ya da kalabilecek olan kadınlara yönelik de nasıl bir mekanizma işleteceklerine ilişkin açıklama yapmadı.
*Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “1 yıl bize müsaade edeceksiniz. 1 yıl içinde biz bu kalıcı konutları Allah’ın izniyle yetiştireceğiz, vatandaşlarımızı da yerleştireceğiz. (…) Tıpkı şehir merkezlerimiz gibi köylerimizi de 1 yıl içinde ayağa kaldırmayı hedefliyoruz” dedi. Aynı konuşmasında Tayyip Erdoğan, isim vermeden deprem bölgesinde Kızılay faaliyetini göremediğini söyleyen “birilerine” “Be ahlaksız, be adi, be namussuz” hakaretlerinde bulunu. (2023)
*Tayyip Erdoğan bir depremzedeye depremin, “Bunlar kader planının içerisinde olan şeyler” yorumunda bulundu.(2013)
Enkazdan çıkarılan çocuklar cemaatlere götürüldü
*Babasını kaybeden 9 çocuk, anneleri olmadan İsmailağa Cemaati’ne yakın Erenler İlme Hizmet Vakfı tarafına ait Mekke Mescidi-Hanife Akın Kuran Kursu’na yerleştirildi. Vakıf yöneticisi şunları söyledi: “Sakarya İl Müftüsü Hasan Başiş bizi aradı, ‘Böyle böyle çocuklar var. Bunlara yer açar mısınız’ dedi. Biz de çocukları aldık. Çocuklara deprem nedeniyle travma geçirdiği için psikolojik destek almış. Biz de bu çocukları bir nevi burada koruma altına aldık. Kursta kalıyorlar. Dokuz tane çocuk var burada. İki tanesi annelerinin yanına gitti. Yedi tanesi burada.” (2013)
*Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Derya Yanık, deprem felaketinde kayıp çocuklara ilişkin çelişkili rakamlar verdi. Derya Yanık, “Cemaatlere, vakıflara, şunlara, bunlara verildiğinin söylenmesi çok kasıtlı” dedi. (2023)
Yarın: HDP Kadın Meclisi Sözcüsü ile AKP’nin ‘Kadın düşmanı’ politikalarını konuştuk