AKP’nin 21 yıllık ‘kadın karnesi’: Çürümüş sistemden hesap soracağız-3

HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, depremzede kadınların yanında olmaya devam edeceklerini belirterek, 8 Mart’a çürümüş düzeninin mimarı olan iktidardan hesap soracaklarını söyledi.

SARYA DENİZ

Haber Merkezi- Türkiye’de kadınlar her yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü zılgıtla, kahkahalar, halaylar ve hep bir ağızdan söyledikleri şarkılarla kutluyor. Ancak bu yıl öyle olmayacak. Mereş merkezli art arta gelen ve büyük yıkım yaratan depremlerle binlerce insan yaşamını yitirdi. Bina enkazlarında hala çıkarılmayan cenazelerin olduğu belirtiliyor. Depremin ilk gününden itibaren ‘Devlet yok’ diyen kadınlar, yine kadınların dayanışmasıyla yaşama tutunmaya çalışıyor.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Türkiye ve Kürdistan’dan kadınlar bu yıl depremzede kadınlarla dayanışma içinde olacak. Kadınlar, kadına yönelik şiddete, savaşa, talana, karşı dururken en çok da iktidardan hesap soracak.

HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran ile AKP-MHP iktidarının kadın politikalarını, Türkiye’de kadınların savaş ve tecrit politikaları ile depremin yarattığı yıkımın gösterdiklerini konuştuk.

Yaşananların sıradan olmadığını ve büyük bir yıkımın yaşandığına dikkat çeken Ayşe Acar Başaran, bu yıkımın Türkiye’de yürütülen savaş ve tecrit politikalarından ayrı düşünülemeyeceğini vurguladı. Ayşe Acar Başaran şöyle konuştu:

“Tecrit politikaları ve Kürt sorunun çözümsüzlüğü bu ülkenin en temel sorunlarından biri. Tabi ki tek sorunu değil ama birçok sorunun birçok meselenin dönüp dolaşıp bağlandığı yer. Bazen şöyle bir tanım yapıyorum; suya bir taş atarsınız ve ilk halka oluşur sonrasında etrafında diğer halkalar oluşur. Türkiye’deki süreç açısından tam bu değerlendirme yapılabilir. Aslında meselenin merkezinde tecrit ve savaş politikaları var ve etrafında da diğer bütün bu süreci yakinen bütün toplum yaşıyor. Şunu biz biliyoruz ki Kürt sorununun çözümsüzlüğü Türkiye’nin demokratikleşmemesini beraberinde getiriyor. Demokratik bir ülke olmaması kadınların toplumsal yaşamda daha çok geriye itilmesi erkek egemenliğinin savaşla bağlantılı bir şekilde militarizmin cinsiyetçiliğin daha çok örgütlenmesi anlamına geliyor.”

‘Krizlerin faturası kadınlara kesildi’

Türkiye’de savaş ve çatışma politikalarının iktidar tarafından sürekli beslendiğini dile getiren Ayşe Acar Başaran, 2015 yılında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelere  değinerek, “2015 yılının ardından bu görüşmelerin sona ermesiyle Türkiye’de her açıdan bir geriye gidişe şahitlik ettik” dedi. Ayşe Acar Başaran, demokratik zeminden uzaklaşılmasının kadınların kazanımlarını da törpülediğini ifade ederek, faşizmin ve tek adam rejiminin kurumsallaştığı bir sürecin iktidar tarafından ilmek ilmek örüldüğüne dikkat çekti. Tüm krizlerin faturasının kadınlara kesildiğini bildiren Ayşe Acar Başaran, tekçiliğin kadınları hedeflediğini, cinsiyetçiliği örgütlediğini ve özel savaş politikalarını geliştirdiğini dile getirdi.  

‘Hedef kadınlar oluyor’

Demokrasiden uzaklaşıldığı anda hedefin de kadınlar olduğunu söyleyen Ayşe Acar Başaran, öncelikli gündemlerinin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve savaş politikaları olduğuna dikkat çekerek, depremle birlikte tüm bu gündemlerin ortaklaştığını ifade etti. Ayşe Acar Başaran, “Sistemin nasıl çürüdüğünü gördük. Bütçenin savaşa aktarılması, savaş politikalarının derinleştirilmesi, iktidarın ranta bu kadar bulaşmış olması, bütün kurumların içinin boşaltılmasının da aslında en büyük faturasını da toplum olarak hep beraber ödedik. Ödüyoruz. Dünyanın her yerinde depremler oluyor doğal afetler oluyor. Ama ülkemizde sel olduğunda, sel için ayrılan bütçeyi göremiyoruz işte deprem 11 ili etkiledi tabi ki büyük bir depremdi ama gerçekten bu depreme hazırlıklı olunsaydı, bu kadar kurumların içi boşaltılmamış olsaydı, AFAD’ından Kızılay’ına diğer kurumlarına kadar daha hızlı bir müdahale ile daha az can kaybı yaşanırdı ve insanların ihtiyaçları giderilebilirdi” şeklinde konuştu. 

‘Kendini savaşla besleyen bir iktidarla karşı karşıyayız’

“Şu net bir iktidar var karşımızda ama toplumsal ihtiyaçları gören, toplumu esas alan, toplumu önceleyen bir iktidar değil. Kendini ve çeperindeki belli bir zümreyi besleyen büyüten ve bunun için çaba sarf eden bir iktidarla karşı karşıyayız” diyen Ayşe Acar Başaran, tüm bu politikaların bedelinin topluma ve kadınlara ödetildiğini dile getirdi. “Gittiğimiz her yerde en net söylenen şuydu. ‘Devlet yok’ Devlet gerçekten yoktu. Kızılay’ı ile yoktu. AFAD’ı ile yoktu. Kolluğuyla yoktu. Askeriyle yoktu. Sonrasında zoruyla açığa çıktı” sözleri ile yaşanan durumun vahametine işaret eden  HDP Kadın Meclisi Sözcüsü, insanların kimlikleri nedeniyle yardım isteyemediklerini vurguladı ve şöyle devam etti:

“Kürtler de Aleviler de herkes ayrımcılığa uğradığını söylüyor. Herkes bir biçimde yalnız bırakıldığını söylüyor iktidar tarafından. Mesele şu bir kişi bile bu hissi yaşıyorsa burada bir problem var. Aslında bu iktidarın yarattığı bir politikanın sonucu ve bu süreçteki müdahale ve yaklaşımında bir sonucu. Depremden sonra hemen bir sistem kuruldu örneğin bir çağrı merkezi orada da Kürtçe yoktu. Her dil vardı ama Kürtçe yoktu. Dışişleri Bakanı yardıma gelen bütün ülkelere her dilden teşekkür etti ama Kürtçe etmedi. Bu bile aslında bu süreçte nasıl bir ayrımcı tutumun olduğunun göstergesi.”

‘Kadınlar büyük güvenlik sorunu yaşıyor’

“Her zaman olduğu gibi kriz anlarından en büyük etkiyi yine kadınlar yaşıyor. Çünkü düşünün ki eviniz yıkılmış, bir sabah kalkıyorsunuz hiçbir şeyiniz kalmamış, üzerinize gece giydiğiniz kıyafetlerle dışardasınız ayağınızda terlik yok, üzerinizde mont yok, ayakkabı yok, hiçbir şey yok. Sokakta kalıyorsunuz. Hiçbir ihtiyacınızı giderecek bir organizasyon yok. Çadır bulduysanız çok şanslısınız çünkü gittiğimiz birçok yerde insanlar çadır bulamıyordu. Yeni yeni bazı yerlerde görüntü için reklam için çadır kentler kuruldu. Buralarda da hala tuvalet ve duşlar anlamında hala sorunlar var” diyerek deprem bölgesinde yaşananları özetleyen Ayşe Acar Başaran, kadınların yaşadıklarını ise şu sözlerle ifade etti: 

“Düşününki sokakta kaldınız. Bu kadar erkek egemenliğinin geliştiği, kadına yönelik şiddetin var olduğu, tacizin tecavüzün var olduğu bir süreçte güvenliğin alınmadığı bir yerde kadınlar büyük bir güvenlik sorunu yaşıyorlar. Öte yandan kadınların özgün ihtiyaçları var. Kadın olmaktan kaynaklı özgün ihtiyaçları var. Hijyenik pedden, hijyenik tuvaletlere kadar ihtiyaçlar var. Çocuk bekleyen gebe olan yüzlerce hatta bir ay içinde 20 binden fazla kadının doğum yapması bekleniyor. Çocuklar açısından da mama bez gibi en temel ihtiyaçlar var. Ve başvuracak bir mekanizma yok. Her yer yıkılmış ve işlevsiz hale gelmiş. Zaten olmayan mekanizmalar depremle alaşağı oldu. Bir kadın şiddete uğradığında nereye gidecek? Kimden destek alacak? Bu sorular var.”

Karanlıkta nasıl güvende olacaklar?

Deprem bölgesinde özellikle çocuklar açısından yaşanabilecek olası tehlikelere işaret eden Ayşe Acar Başaran, “Kız çocukları açısından daha önceki deneyimlerimizden de biliyoruz. Özellikle toplu yaşam alanlarında bir süreden sonra evlendirme yoluna gidilebildiğini biliyoruz. Bu da koruma adına yapılıyor” dedi.  Sokakların aydınlatılmasının da acil ihtiyaç olduğunu belirten Ayşe Acar Başaran  tüm sokakların karanlıkta kaldığı bir yerde kadınların nasıl güvende kalabileceğini sordu ve “Biz hala sokak ortasında tanımadığımız erkekler tarafından şiddete uğrarken, taciz edilirken, tecavüze maruz kalırken bu kadar karanlık yerlerde kadınlar nasıl kendilerini güvende hissederler? Bunlar kadınlar açısından çok temel problemler ve önümüzdeki dönem bu sorunların daha da büyüyeceğini düşünüyoruz” dedi.

‘Bakanlığın görevi çocukları korumak’

Refakatsiz çocuklara da dikkat çeken Ayşe Acar Başaran, Aile ve Sosyal Hizmet Bakanı Derya Yanık’ın çocuklar ile ilgili açıklamalarına değinerek, “Bu çocukları korumak öncelikli olarak devletin görevi. Olması gereken bu demokratik sosyal hukuk devletlerinde ama maalesef Türkiye’de süreçlerin böyle işlemediğini biliyoruz. Biz de kamuoyuna yansıyan bilgiler üzerinden böyle bir problemi olduğunu biliyoruz. En nihayetinde ortada bir iddia var. Bakanın bu iddia karşısında yapması gereken şey bu iddiayı hızlıca araştırıp bu konuda toplumu tatmin edecek bir açıklama yapmaktır. ‘Aileler çocuklarının güvende olduğunu düşünüyor’ demek aslında böyle bir vakanın olduğunu eve bakanın bu olaydan kendini sıyırdığını gösterir” diye konuştu.

‘Dayanışmanın hafızasını açığa çıkardı’

Belediyelerine kayyum atandığını bütçelerinin kısıtlandığını ama yine de dayanışma içinde olduklarını söyleyen Ayşe Acar Başaran, “Bir yandan toplumsal hafızada var burada. İnsanlar daha önceki süreçlerdeki tecrübelerini bu sürece aktarmış oldular. Örneğin Van’da depremi yaşayan gençler kendi olanaklarıyla gelip orada bu işin dayanışmanın bir parçası oldular. Diyarbakır’da hala demokratik kitle örgütlerinin varlığı bizim açımızdan çok kolaylaştırıcı oldu. Bu toplumdaki komünal yaşam ve dayanışmanın hafızasını açığa çıkardı. İnsanlar ekmek yaptılar getirdiler, arabalarının arkasını doldurdular getirdiler bu aslında bizim yıllardır ilmek ilmek oluşturduğumuz o fikriyatın nasıl toplumda yayıldığının da bir göstergesi” dedi.

‘Teşhir edeceğiz’

8 Mart tarihinin tüm dünyada şölenlerle kutlandığını ve bir mücadele günü olduğuna değinen Ayşe Acar Başaran, “Kadınların coşkusunu, kahkahasını, zılgıtını da umutlarını da bir araya getirdikleri bir gün. Biz de her 8 Mart’ta her zaman itirazımızı mücadelemizi yükseltme kararlılığını ifade ederken bir taraftan da coşkumuzu umudumuzu ifade ederek şölenlerle 8 Martları geçiriyorduk. Tabi ki bu depremden sonra bu planlarımız değişti. En nihayetinde bugün depremle de yine aynı zihniyet kadına yönelik şiddeti derinleştiriyor. Taciz ve tecavüzle yüz yüze bırakıyor. Kadının emeğini bedenini sömüren bu rejimin aslında toplumun tümünü sömürmesi bunu yaparken kendisinin de çürüdüğünü her gün biraz daha kokuştuğunu biliyoruz. Depremde açığa çıkan tavrını her yerde teşhir etme bunun hesabını soracağız” şeklinde konuştu. 

‘Hesap soracağız’

“Biz bu 8 Mart’ta kadın dayanışmasını büyüteceğimizi yalız değil birlikte olduğumuzu her zeminde ifade edeceğimiz bir süreç olarak planladık” diyen Ayşe Acar Başaran son olarak şunları söyledi:

“Türkiye ve Kürdistan’ın dört bir yanından bu kentlere gidişler olacak. Kadınların ihtiyaçlarını karşılamak için orada olacağız bir yandan da dayanışmayı güçlendireceğiz çünkü kadınların şu süreçte en temel ihtiyacı yalnız olmadıklarını görmek ve hissetmek. 8 mart tarihinde kadın örgütleri ile birlikte  meydanlarda olacağız. Bu iktidarın karşısına kadınların mücadelesi ile cevap vereceğiz. 8 Mart günü hesap soracağımız, iktidarın bütün suçlarını deşifre edeceğimiz, kadınların ortak mücadelesiyle iktidarın en büyük hesabı öncelikle kadınlara vereceğini ifade ederek alanlarda olacağız. Öfkemizle hesap sorma irademizle alanlarda olacağız.”

BİTTİ