Tunuslu kadınlar “siyaset” için eylemde!

Siyaset yaptıkları için şiddetin hedefi haline gelen Tunuslu kadınlar, hak ettikleri yeri almak istediler ve yeni bir eylem başlattılar

ZIHUR AL-MEŞRIQÎ
Tunus – Tunuslu kadınlar siyasi, toplumsal, ekonomik ve kültürel alanlarda varlıklarını kanıtlayarak tarihin her dönemine damgalarını vurmayı başardılar. Bu durum Tunus’un yakın tarihinde de değişmedi. Kendilerini yok sayan geleneklere karşı duran kadınlar her alanda mücadele etmeye devam ediyor. 
Tunus Anayasası’nın 46. Maddesi kadın ve erkeklerin eşitliğinin mutlak olduğunu ifade ediyor ve bu eşitliğin korunması gerektiğini de belirtiyor. Anayasa’ya göre Tunus’ta kadınlar, erkekler gibi seçme ve seçilme hakkına da sahipler. Parlamentoda yer alabilirler. Ancak anayasada güvence altına alınan bu haklara rağmen Tunus’ta kadınlar hala tam eşitliğin sağlanması için mücadele ediyor. Kadınlar siyasi alana yeterli düzeyde katılamıyor, katılan kadınlar da erkek şiddetinin hedefi haline geliyor. 
Son yapılan başkanlık seçimlerinde 26 erkek adaya karşı sadece 2 kadın aday gösterilmişti. Önceki dönemde kadınların parlamentodaki temsiliyeti %36 iken bu kez %23’e seviyesinde kaldı. Siyasetin daha çok erkekler tarafından yürütüldüğü ülkede kadınlar geleneklere başkaldırıyor ve siyasette, hükümet kurumlarında yer almaya devam ediyor.
Aktif siyaset şiddet nedeni
Tunus İçişleri Bakanlığı yetkilileri siyasi alanda kadına dönük fiziki, psikolojik, hatta ekonomik şiddete kesinlikle karşı olduklarını açıklıyor. Ancak son yıllarda İçişleri Bakanlığı’nın bu açıklamalarına karşın kadınlara yönelik şiddette artış yaşanıyor. Özellikle siyasetle ilgilenen kadınlar şiddetin hedefi haline geliyor. Şiddetin artması kadınların aktif siyasete katılmalarının önündeki başlıca etkenlerden biri. Kadınların bu sebeple mahkemelere başvuru sayısı arttı. Kadına yönelik şiddet uygulayanlar, son zamanlarda endişe içinde. Ayrıca Tunuslu siyasetçilerin yaşadığı şiddet olaylarının son bulması amacıyla kadınlar, sivil toplum kuruluşlarına çağrı yaptı, tepkilerini ortaya koydu.
Kadınlar yeni bir eylem başlattı
Kadınlar “Zamanı Geldi İnisiyatifi”nin öncülük ettiği, cinsler arası eşitsizliğin, siyaset dahil olmak üzere kadınlara yönelik tecavüz ve şiddetin tartışılacağı; her alanda yürütülecek olan “Ben de!” isimli bir kampanya başlattı. 
Eylemcilerden Însaf Dêf Elah, eylemleri ile ilgili ajansımıza konuştu. Însaf Dêf Elah,“Parlamentodaki bazı kadın temsilcilerin ideolojik bakışlarındaki farklardan ötürü anlaşmazlık ve tartışmalar yaşanabiliyor. Bu tür davranışlar şüphesiz, erkekleri daha kibirli hale getiriyor. Önemli olan kadınların her alandaki hakları savunması ve çözüm geliştirmesidir. Kadın-erkek eşitliği sağlanmalı.” açıklamasında bulundu.
Farklı olan yok ediliyor
Basın akademisyeni ve Uzman Dr. Selwa Alşerfî ise kadın siyasetçilere yönelik geliştirilen şiddetin, sadece kadınlara dönük olmadığını, cinsiyetten bağımsız olarak tüm siyaset alanına ve siyasetçilere dönük olduğunu ifade etti. Selwa, şiddetin, Tunus’un siyaset alanında, genel anlamda demokratik felsefi bir zihniyete sahip olmamasıyla ilgili olduğuna işaret ederek farklı görüş ve fikirlerin kabul görmediğini ifade etti ve devamla şunları kaydetti:  “ ‘Farklı düşünenin yok edilmesi, öldürülmesi gerekir’ fikri hakim.” Selwa Alşerfî, “Hastalık buradan başladı. Tedavisi de ilköğrenimden başlayarak eğitimle, medya kampanyalarıyla ve sanatsal atılımlarla olur. Aynı zamanda zihniyet değişimi ve dönüşümüne dayalı, yine anayasada yapılacak değişikliklerle olabilir” dedi.
Şiddetin birçok biçimi var
Kadın davalarını takip eden politika muhabiri Rîm Bin Xelîfe de “Kadın siyasetçilerin uğradığı şiddetin sebebi erkek egemen zihniyettir. Çünkü her alanda erkek temsiliyetinin sayısı kadınlardan fazla. Komisyon, bakanlık ve hükümetin diğer kurumlarının tamamında erkek temsilcilerin görev sahibi olması bunun en somut göstergesi. Erkek zihniyeti, her zaman kadının inşa rolünü zayıflatmak istiyor. 11 Ağustos 2017’de kabul edilen, anayasanın, şiddeti yasaklayan 58. maddesine rağmen bunlar gerçekleşiyor.”
Şiddetin birçok biçimi olduğuna da değinen Rîm Bin Xelîfe, “Bunun içinde sanal medya yoluyla taciz etme ve kültürel-toplumsal kalıpları kanıtlama amaçlı kadınları aşağılama, erkeğe benzetme gibi durumlar da yaşanıyor. Bu konuda basın da erkek egemen iktidarın yanında yer alıyor; kadınları karalayarak onları mücadelelerinden uzaklaştırmaya çalışıyor” diye konuştu.
“Medya şiddeti normalleştiriyor”
Sosyolog Sabrîn Acrodî de kadına dönük şiddetin genel itibariyle bir kültürel olgu ve yaşamın sıradan bir durumu haline geldiğini belirtiyor. Bunun en temel sebebini, aileden başlayarak okullarda ve kurumlardaki eğitim olarak gösteren Sabrîn Acrodî “Aynı şekilde sanal medyada birçok kişi -özellikle de çocuklar- tarafından eğlence olarak kabul edilen ve paylaşılan şiddet içerikli video ve görüntüler de sebeplerden biri. Bu yüzden basın, şiddetin kabulünde ve normalleşmesinde büyük rol sahibi. Yaşanan şiddet de insan yaşamının bir parçası haline geliyor” diye ifade etti. Birçok kişinin, kadının iş yaşamındaki yerini hala reddettiğini söyleyen Sabrîn Acrodî “Bu kişiler kadınların karar alma mekanizmalarında rol alamayacağına inanıyor. Her ne kadar zihni anlamda ilerleme ve kazanımlar oluyorsa da kadın siyasetçilerin yaşadığı engellerin sebebi bu zihni değişimi kabul etmeyenlerdir. Özgürlük her türden şiddete karşı bir perde olmuş durumda. Bu yüzden sanal medya, kadına yönelik şiddetin sunulduğu yer haline geldi. Sanal medya aynı zamanda siyasi ittifakların ve siyasi programların alanı. Kadın siyasetine hakaret ve onu karalama yeri. Skeçler yoluyla kadın siyasetçiler karalanıp aşağılanıyor.” şeklinde konuştu.
Hukukçu Necle Bin Remadan ise değerlendirmesinde “2017’de kabul edilen Anayasanın 58. maddesi, kadına dönük her türden şiddeti ve aşağılamayı reddediyor. Kadın-erkek eşitliğini içeriyor.  Aynı zamanda bu yasanın uygulanmasında ısrar etmek, kadınların statüsünü ve haklarını da kesinleştirecektir ve kadınları her türden şiddetten de koruyacaktır” dedi.