Tek isteği adalet ve bir mezar taşı…

Amed'de 1994 yılında gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınamayan İhsan Haran’ın eski JİTEM elemanı Abdulkadir Aygan’ın itirafları sonucu katledildiği ortaya çıkmıştı. İtiraflara rağmen İhsan Haran’ın cenazesine ulaşamadıklarını belirten eşi Nesibe Haran, “Tek isteğimiz adaletin sağlanması ve bir mezar taşının olması” diyor. 
Amed – Bölgede 1990’larda faili meçhul cinayetlerde katledilen binlerce kişi için ailelerin adalet arayışı sürüyor. Bir mezar taşı ya da kemik bulma umuduyla yıllardır yargı kapılarını aşındıran aileler, gözleri kapıda beklemeye devam ediyor. Bu ailelerden biri de gözaltına alındıktan sonra işkence edilerek katledilen İhsan Haran’ın ailesi. Gözaltına alınıp kaybedildikten 10 yıl sonra bir JİTEM elemanının verdiği röportajda adı geçen İhsan Karan’ın cenazesi ise halen bulunmuş değil. 
Çalıştığı inşaatta gözaltına alındı
İhsan Haran, Diyarbakır’ın Lice’ye bağlı Huseynîk (Arıklı) Köyü’nde yaşıyordu. 12 Mayıs 1994 tarihinde yaşadığı köyün askerlerce yıkılmasının ardından şehir merkezine göç etmek zorunda kaldı. 24 Aralık 1994’te İhsan Haran, Diyarbakır’da çalıştığı inşaat yerine gelen polisler tarafından gözaltına alınır. Gözaltına alındıktan üç gün sonra İhsan Haran’ın eşi Nesibe Haran, karakola dilekçeyle başvurarak nerede olduğunu öğrenmek ister. Ancak karakol önünde bekleyen polisler, Nesibe Haran’ın içeri girip dilekçe vermesine izin vermez. İhsan Haran’ın ardından aile üyeleri yaklaşık bir ay boyunca savcılığa ulaşmaya çalışır. Nesibe Haran bunun üzerine çeşitli hapishaneleri dolaşarak, eşini aramaya devam eder. Bu sırada 1 Şubat 1995’te İhsan Haran’ın erkek kardeşleri gözaltına alınır ve “ağabeyleri gibi öldürülecekleri” yönünde tehdit edilirler. 
AİHM Türkiye’yi tazminata mahkûm etti
Nesibe Haran, 22 Haziran 1995’te Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurdu ancak aile üzerindeki baskılar devam etti. Yapılan başvurunun ardından AİHM, 26 Şubat 1996’da hükümetten olayla ilgili bilgi talep edilmesinden sonra Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığında bir soruşturma başlatılabildi. Savcılık, 21 Ocak 1998’te, İhsan Haran’ın gözaltında kaybedildiğine ilişkin yeterli delil olmadığına karar vererek takipsizlik kararı verdi. İtirafçı ve eski JİTEM elemanı Abdulkadir Aygan, 4 Mayıs 2004’te verdiği röportajda İhsan Haran’ın JİTEM tarafından sorgulandıktan sonra infaz edildiğini söyledi. İhsan Haran’ın gözaltına alındıktan sonra götürüldüğü Silvan yolunda başına silah sıkılarak infaz edildiği belirtildi.  AİHM, 6 Ekim 2005’te Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yaşam hakkını koruyan 2’nci maddesinin usul yönünden ihlal edildiğine karar verdi ve devleti manevi tazminat ödemeye mahkûm etti. 
“Çocuklarının büyüdüğünü göremeden öldürüldü” 
Nesibe Haran, eşinin kaybedilmesinden sonra her gün farklı baskılar ile karşı karşıya kaldıklarını söyledi. Nesibe Haran, 1994 yılından sonra yaşadıklarını şu sözlerle ediyor: “Eşim kaybolduktan sonra bize yapılan zulüm bitmedi. Sürekli aileden herkesi ya sözlü taciz ediyorlardı ya da gözaltına alıyorlardı. Bu işkence bir türlü bitmedi. Eşimin gözaltına alınmasından sonra başvurmadığımız kurum gitmediğimiz yer kalmadı. Ben karakol karakol onu aradım. Bir an olsun aramaktan vazgeçmedim. Ama tek bir yerden bile sonuç alamadık. Çocuklarım onun ardından yetim kaldı. O çocuklarının büyüdüğünü göremeden öldürüldü.” 
“Tek isteğimiz bir mezar taşı” 
Eşinin infaz edildiğini yıllar sonra bir gazetede okudukları haberle öğrendiklerini söyleyen Nesibe Haran, “Eşim gözaltına alındıktan üç gün boyunca işkence gördüğünü öğrendik üç günün sonunda infaz etmişler. Bu bilgileri de eski bir polisin verdiği röportajdan öğrendik. Ona günlerce köyle ilgili, kendisiyle ilgili şeyler sormuşlar ama o hiç birine cevap vermemiş. O haberden sonra cenazesi için çok şey yaptık ama ne bir kemik, ne de mezar bulamadık. O kadar şey yaşadık ama hala kimliğimizin arkasındayız. Bizler haklarımızı istediğimiz için, onların yaptıklarına boyun eğmediğimiz için başımıza bunları getirdiler. Eşim ve diğer kayıpların hiçbir zaman unutulmaması gerekiyor” diyerek, tek isteklerinin adalet ve bir mezar taşı olduğunu kaydediyor.