‘Sünnet’e karşı çıkan kadınlar toplumda damgalanıyor!

Yasak olmasına rağmen Mısır’da yaygın olarak uygulanan, ‘kadın sünneti’ne karşı toplumun farkındalığını artıracak çalışmaların olması gerektiğini söyleyen Psikolog Asmaa Al-Anani, sünnete karşı çıkan kadınların toplumda damgalandığına dikkat çekti.

ASMAA FATHI

Kahire- Halk arasında ‘kadın sünneti’ olarak bilinen Kadın Genital Mütilasyonu (KGM), birçok Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yaygın olarak devam ediyor. Bu uygulama, genital bölgedeki klitorisin kısmen ya da tamamen kesilmesi veya vajinanın dikilmesi gibi yöntemlerle gerçekleştiriliyor. Birleşmiş Milletler, Dünya Sağlık Örgütü ve Uluslararası Af Örgütü, birçok kadında kalıcı hasara ve ölümlere varan sonuçları sebebiyle uygulamayı ‘genital sakatlama’ olarak tanımlıyor.

Uygulamanın yaygın olduğu ülkelerin başında Mısır geliyor. 2015 yılında yaptırdığı bir araştırmada 15 ila 49 yaşlarındaki Mısırlı kadınların yaklaşık yüzde 87'sinin ‘kadın sünneti’ne maruz bırakıldığını açıklayan hükümet, 2016 yılında ‘kadın sünneti’ni yasakladı. Kabul edilen yasayla, uygulamayı yapan doktorlara 7, uygulatanlara ise 3 yıla kadar hapis cezası öngörülse de şu ana kadar sayılı ceza verildiği biliniyor. ‘Kültür’ olarak görülen bu uygulama Mısır’ın kırsal bölgesinde yaygın bir şekilde devam ediyor.

Kadın hakları savunucuları, yargının söz konusu yasağı uygulamadığına dikkat çekiyor. Konuya ilişkin saha çalışması yapan Psikolog Asmaa Al-Anani, kadınların toplumdan dışlanma korkusu ile sünneti kabul ettiklerine işaret etti.

‘Estetik bir ameliyat gibi anlatılıyor’

*‘Kadın sünneti’nin yasağa rağmen hala yaygın olarak uygulanmasının nedenleri nelerdir?

Kadın sünneti, ülkenin birçok yerinde hala uygulanıyor. Sadece eğitimsiz aileler değil eğitimli aileler de uygulamayı sürdürüyor. Eğitimli aileler ‘toplumun ve kız çocuğunun yararına’ olarak düşünüp yaygın bir şekilde uyguluyorlar. Bu uygulamanın temel sebebi kadın ve kız çocuklarının hayatına müdahaledir. Çünkü toplumda çoğunluk sünnetin kadınlarda cinsel arzuyu sonlandırdığına inanıyor. ‘Namusu’ koruduğunu düşünüyor. Bazı aileler çocuklarını gizlice doktora götürerek, habersiz sünnet ettiriyorlar. Son yıllarda kadın organının şeklini güzelleştirdiği söylemleriyle uygulama teşvik edilmeye çalışılıyor. Estetik bir ameliyat gibi anlatılıyor.

*’Kadın sünneti’ kadınlar için hafızalardan silinmeyen bir travma. Kadınlar bu durumdan nasıl etkileniyor?

Maalesef kadınlar yaşadığı acının ağırlığını hayatları boyunca çekiyor. Bu uygulama esnasında yaşatılanları asla unutmuyorlar. Yıllar geçse de aynı acıyı hisseden kadınlarla tanıştım. Kadınlarda özellikle evlendikten hemen sonra ortaya çıkan vajinismus (kadınlarda cinsel isteksizlik) da dahil olmak üzere birçok hastalıkla karşı karşıya kalıyorlar. Bu durumla karşılaşan yüzlerce kadınla çalışma alanımızda karşılaştık. Kadınlar evlendiklerinde ilk gecelerinde cinsel ilişki esnasında aynı travmayı, acıyı yeniden yaşıyorlar.

‘Sünnet olmayan kadınlar damgalanmaktan korkuyor’

*Kadınlar ‘sünnet’ konusuna nasıl bakıyor?

Kırsal kesimde ‘sünnet’ daha yaygın. ‘Sünnet’ olmayan kadınlar damgalanmaktan korkuyorlar. Toplum onu ahlaken yozlaşmış biri olarak görüyor. Kadınlar, kendilerine yaklaşan erkeklerden tahrik olmakla suçlanıyor. ‘Sünnetin’ kadınları daha çekici hale getirdiği’ gibi görüşler yayılıyor. Bu yüzden birçok kadın, sünnet olmak zorunda hissediyor. Bu gerçek çok korkutucu.  Bir köyde ‘sünnet’ olmadığı için halk tarafından hakkında konuşulan bir kadınla tanıştım. Evlendikten sonra hastalanmasının neden olarak ‘sünnet olmadığı için içine cin girdiği’ gösteriliyordu. Kadını ahlaksızlıkla suçluyorlardı. Ailesi de sahip çıkmıyordu. Kadın da ‘bir cin tarafından yönlendirildiğine’ inanmıştı. ‘Sünnet olmadığım için cin bana eşlik ediyor’ diyordu. Bu söylemlerle aileler ve kadınlar korkutularak, ‘sünneti’ meşru göstermeye çalışıyorlardı.

‘Doktorlar ve hemşireler bu suça sıklıkla ortak oluyorlar’

*Peki bu yaygın inancı ortadan kaldırmak için çözüm ne olmalı?

Toplumun düşünce ve geleneklerini değiştirmek için uzun zaman çaba göstermek gerek. Bir gece de değiştiremezsiniz. Titiz bir ekip çalışması gerektiğini hepimizin kabul etmesi gerekiyor. Toplumda farkındalık oluşturmalıyız. Aileler ve çocuklar ergenlikten, adet dönemine kadar gelişen tüm evreleri bilmeliler ve vücutlarını tanımalılar. Yanlış fikirleri benimsememeleri için önemli. Sivil toplum ve hükümetin ortak çalışması gerekiyor. Çocuklarını sünnet ettirmeyen aileler genellikle damgalanıyor. Bunun önüne geçmek gerek. Doktor ve hemşireler bu suça sıklıkla ortak oluyorlar. Onlara da bu uygulamanın ciddiyeti kavratılmalı. Toplumun bilincini artırma sürecine onlar da dahil edilmelidir.