Sikir Al-Ihêmir köyü 8 bin yıllık kültürüyle saldırılara direniyor

Kuzey ve Doğu Suriye’nin Cizîr Bölgesi’nde bulunan Sikir Al-Ihêmir köyü, M.Ö. 8 binli yıllara dayanan tarihi kültürünü korumaya çalışırken, 4 yılı aşkın süredir Türk devletinin saldırılarına karşı da direniyor.

SORGUL ŞÊXO

Hesekê - Kuzey ve Doğu Suriye'de 12 bin yıllık tarihin döngüsü halen devam ederken, tepeler, nehirler, köyler ve gelenekler, neolitik devrimin ve tanrıçalık kültürünün bir devamı gibi. Erkek egemen sistem saldırılarıyla her ne kadar kadının, yaşamın ve toplumun birliğini bölmeye çalışsa da bunu başaramadı. Burada Mezopotamya'nın tüm din ve inançlarından kadınlar bir araya geliyor çünkü onlar için yaşamın ve mücadelenin amacı aynı. Kevana Zêrîn’de (Altın Hilal) Kürdistan'ın sıradağlarındaki düzlükler arasında, Fırat Xabûr ve Dicle nehirleri boyunca uzanan zengin topraklarında kadınlar binlerce köy, tapınak ve kentler inşa etti. Bunlardan biri de Sikir Al-Ihêmir köyüdür.

Cizir bölgesinin en önemli yerlerinden biri

Cizîr bölgesinin en ünlü tepelerinden biri ve stratejik konuma sahip olan tepesi Cizîr’e 7 kilometre uzaklıktaki Sikir Al-Ihêmir köyünün olduğu tepedir. Til Temir ilçesinin batısında, Xabûr nehrinin kıyısında yer alır ve her mevsim güzelliğini yeniler. Sikir Al-Ihêmir köyü, Osmanlı ve Fransız dönemine de tanıklık etmiştir. Tüm dağ yamaçlarında olduğu gibi bu tepede de çok sayıda mezar bulunmaktadır. Yapılan mezarlar iklim ve doğal afetler nedeniyle tepeyle bütünleşirken, ayakta kalan mezar taşları ise buranın varlığının tek kanıtı gibidir. Yapılan araştırmalara göre, bu mezarlıklar çoğunlukla 19’uncu ve 20’nci yüzyıla ait. 

Sikir Al-Ihêmir Tepesi, 1991 yılında bir Fransız arkeolog tarafından keşfedilmiş ve belgelenmiştir. Araştırma ise 2000 yılında Tokyo Üniversitesi'nde bir Japon arkeolog tarafından başlatıldı. Halep şehrinin eski antik araştırmacısı ve yöneticisi Yûsîf Kenco, "Suriye'nin Yüz Arkeolojik Yeri" adlı kitabında Sikir Al-Ihêmir Tepe kültürünün Toros dağ kültürüyle ilişkili olduğunu söylüyor.

Kadın heykelleri bulundu

Burada ki tabutlardan elde edilen kadın heykelleri, uygarlığın en eski yaşam alanları arasında sayılan bölgelerde kadın varlığını gösteriyor. Sikir Al-Ihêmir, Japon arkeolog Yoshiro Nishiyaki tarafından keşfedilen bu heykel öncelikle özelliklerini açıkça koruyan yüzü, anatomik dengesi ve 14 cm'lik uzunluğuyla karakterize ediliyor ve bir ritüel aracı olarak kullanılmış gibi görünüyor. Aslında bu heykeller, onları yaratan ve benimseyen topluluklar arasındaki temel işlevleri hakkında birçok soruyu gündeme getiriyor. Arkeologlar, Til Xelef uygarlığı topluluklarının inançlarında ana tanrıça kültürünün önemli bir yer tuttuğuna dikkat çekiyor. Ayrıca yapılan heykellerin konî şeklinde, oturur pozisyonda yapıldığını belirten arkeologlar, heykellerin korunması amacıyla da bazı işlemlerden geçtiğini ifade ediyor.

Köyde farklı kültürler yaşıyor

Sikir Al-Ihêmir köyü, Xabur Nehri kıyısındaki en eski ve en büyük yerleşim ve tarım topluluklarından biridir. Köyde 100'den fazla ev var ve bunların çoğu Araplardan ve Kizwan Dağı'nın Begara kabilesinden oluşuyor. Köyde 1950-1995 yılları arasında Kürt aileler yaşıyordu. Ayrıca köy okulu da 80'li yıllarda inşa edilmiş. Refah nedeniyle Suriye'nin Halep ve İdlib illerinden gelen aileler köyde çiftçilik yapıyordu. 6 çocuk annesi, 13 torunu olan 68 yaşındaki Bedrîya Hisên’in yaşamında da köyün tarihinden kültürüne kadar değerli detaylar yer alıyor.

Köyün adının anlamı ile ilgili anlatılan hikâyeleri paylaşan Bedrîya Hisên, "Eskiden Sikir Al-Ihêmir nehrinde su çoktu. Avcılar köyde çok sayıda koyun öldürüyordu. Xabûr Nehri'nin suyu kan gölüne dönüştü, biz de köye Kurmanci anlamı ile ‘Gola xwîna sor (Kızıl kan gölü)’  anlamına gelen Sikir Al-Ihêmir adını verdik” dedi. 

‘Gençlerin kendi kültürlerine ilgisi azalıyor’

Geçmiş yaşama duyduğu özleme dikkat çeken Bedrîya Hisên, gençlerin kültürel kıyafetlere ilgisinin azaldığını söyleyerek, “Yeni kuşaklar hep modaya göre gidiyor ve kendi kültürlerinin kıyafetlerini ihmal ediyorlar” şeklinde konuştu. Ölü yas ritüellerinde Arap kadın kültürüne de değinen Bedrîya Hisên, yaşanan değişimi hatırlatarak, "Eskiden yas çadırı 3-4 gün açık kalırdı ve bu yas çadırlarında kadınlar ölen kişi için elbiselerini yırtar, yüzlerini parçalardı. Kadınların yaptığı çok yanlış ve günahtı ama artık durum değişti” sözlerine yer verdi. 

‘Cehalet ailelerin gözlerini kör etmişti’

Kizwan Dağı'nın ova ve vadilerindeki geçmiş günleri anan Bedrîya Hisên, "Binalar yerine çadır kurup, Kizwan Dağı'nın kucağında göçebe yolculuğumuza başlardık. Koyun besliyor, eski eşyalarla büyükbaş hayvanlara çadırlar kuruyorduk. Ama artık o günler bitti, binalar yapıldı ve her aile ineğini evinin önüne bağladı ve hayat bu hale geldi” ifadelerinde bulundu.

Bedrîya Hisên, toplumda önemli bir konuya dikkat çekerek, şöyle konuştu: " Kızların okumalarına izin verilmiyordu. Benimde ailem okumama izin vermedi. Kız ve erkek çocukları bir arada görmeyi kabul etmediler ama artık durum değişti ve aileler artık kızlarını okula gönderip okutuyorlar. Önceleri cehalet ailelerin gözlerini kör etmişti. Aileler artık kız ve erkek çocukların birlikte okumalarını normal karşılıyor.”

Sikir Al-Ihêmir Türk devletinin saldırılarına maruz kalıyor

Her köy gibi Sikir Al-Ihêmir de 4 yılı aşkın süredir Türk devletinin saldırılarına maruz kalıyor ve halkın evlerinde, saldırılarda kullanılan top ve ağır silahların izleri bulunuyor. Köy sakinleri saldırıların izlerini kameralarımıza göstererek, saldırıların boyutuna dikkat çekiyor. Bölge sakinleri, Türk devletinin köylerini acımasızca bombaladığını söylüyor. Ayrıca köyde patlamayan birçok havan ve ağır silah mermileri büyük bir tehlike oluşturuyor. Köylülerde bu tehlikeli savaş atıklarını derin su kuyularına yada kazdıkları 3 metrelik toprağa gömüyorlar.