Semsûr’da ayrımcı uygulama: Mültecilere tek tip çadır kent!

Semsûr’da Suriyeli mülteciler diğer depremzedelerden izole edildi. Kent merkezinde sadece mülteciler için oluşturulan iki çadır kentte kalan Suriyeliler hijyenik ve güvenli ortama erişemiyor.

MEDİNE MAMEDOĞLU

Semsûr- Mereş merkezli 6 Şubat depremlerinin üzerinden 5 ay geçti. Aradan geçen sürede depremzede yurttaşların konteynır talebi bir nebze de olsa karşılanırken Semsûr merkezde çadırda kalanlar sadece Suriyeli mülteciler. Kendileri için yapılan çadır kentlere götürülen mülteciler, çadırlarının dip dibe olması nedeniyle hem güvenli hem de hijyenik alandan mahrumlar.

Şehir merkezinde kendileri için kurulan iki çadır kente yerleştirilen mülteciler için Harran’da yine sadece mültecilerin kalacağı bir konteynır kent yapıldığı öğrenilirken diğer depremzedelerden izole edilmeleri dikkat çekiyor.

Kent merkezinde Narlıkuyu ve Organize Sanayi Sitesi’ne yakın bir alanda kurulan çadır kentlerde kalan binlerce Suriyeli mülteci var. Sokak aralarında veya evlerinin yakınlarında kurdukları çadırlardan alınarak bu çadır kentlere getirilen Suriyeliler zor koşullarda yaşamlarını idame ettiriyor. Çadırlarının arasında hiç mesafe olmaması hem hastalıklara hem de güvenlik zaaflarına neden olurken, binlerce kişinin yaşadığı çadır kentlerde sayılı seyyar tuvaletlerin bulunması da salgın hastalıklara davetiye çıkarıyor.

Semsûr’da çadır Harran’da konteynır kent!

Konuya dair görüştüğümüz Suriyeli mültecilerden Fatma, kent merkezinde bulunan Gavur Mahallesi’nde ailesiyle birlikte çadırda kalıyor. Birkaç gün önce polislerin yanlarına gelerek kendilerini çadır kentte götüreceklerini söylediğini belirten Fatma, “Yanımıza gelip çadırları toplayın sizi götüreceğiz dediler. Bizde onlara Harran’da ki konteynır kentte gideceğimizi söyledik. Bunu söyledikten sonra gittiler” dedi.

‘Sorumluluktan sıyrılmaya çalışıyorlar’

Deprem sürecinde Suriyeli mültecilere ve diğer göçmenlere dönük yürütülen ayrımcı politikalara dikkat çeken Avukat Gülyeter Aktepe, Semsûr’da yaşanan uygulamaya dair değerlendirmelerde bulundu.  Siyasal iktidarın deprem sürecinde yaşanan müdahale yetersizliklerinin halkta meydana getirdiği öfkeyi göçmenlere kanalize ettiğini aktaran Gülyeter Aktepe, iktidarın bu politikayla sorumluluktan sıyrılmayı hedeflediğini söyledi.

‘Tek tip çadır kentler ayrımcı politikaların sonucu’

Afet sonrasında göçmenler ve mültecilerin arama-kurtarma çalışmaları sırasında da ayrımcılığa maruz kaldığını anlatan Gülyeter Aktepe şunları dile getirdi: “Yine su, yemek, erzak, ısınma ve barınma ihtiyacına yönelik olarak bölgeye ulaştırılan yardım malzemelerinden eşit şekilde faydalanamadılar. ‘Yağmacı-hırsız’ etiketleriyle hedef gösterilmeleri ve kriminalize edilmeleri nedeniyle gerçekleşen ırkçı saldırılarda linç edilmekten çekindikleri için dağıtım noktalarına gidemediler ve temel ihtiyaçlarını temin edemediler. Depremin üzerinden aylar geçmiş olmasına rağmen barınma sorunu çözülemedi. Kurulan çadır alanlarında göçmenlerin barınmalarının engellenmesi ve kamplara sevk edilerek diğer afetzedelerden izole koşullara mahkûm edilmeleri ayrımcı politikaların sonucu niteliğinde.”

‘Devlet ırkçı uygulamalara devam ediyor’

Devletin önceliğin depremzedelerin temel ihtiyaçlarını eşit koşullarda erişebilecek hijyenik koşullar ve barınma alanı olması gerekirken tek tip çadır kent ısrarı ve ırkçı dayatmaların sürdüğünü vurgulayan Gülyeter Aktepe, “Mevcut durum geçici barınma merkezlerindeki zorlu koşullarda yaşamını sürdüremeyen halkın göç etmesi ve afet bölgesinin insansızlaştırılarak ranta açılması ihtimalini beraberinde getiriyor. Valiliğin tutumu da bu politikanın hedeflendiğinin göstergesidir. Bu süreçte deprem bölgesinde ırkçı saldırılara maruz kalan ve temel haklarına erişmeleri engellenen göçmenler tüm sorunları diğer afetzedelerden daha katmanlı yaşıyor” açıklamasında bulundu.

‘Deprem bölgesindeki binlerce mülteci barınma sorunu yaşıyor’

Gülteyer Aktepe, deprem bölgesindeki göçmenlerin ve mültecilerin afet öncesinde de kolay olmayan yaşam koşullarıyla birlikte ırkçılığa da maruz bırakıldığını hatırlatarak “Bu şartlar nedeniyle mültecilerin yaşamları büsbütün zorlaştı” ifadelerini kullandı. Deprem bölgesinde binlerce göçmenin bu tutum nedeniyle barınma sorunu yaşadığının altını çizen Gülyeter Aktepe, “Deprem bölgesindeki Geri Gönderme Merkezleri ve Geçici Barınma Merkezlerinde bulunan göçmenlerin durumu konusunda aylarca hiçbir bilgi alınamadı. Afet bölgesinde yaşayan ve afet sonrasında bulundukları şehirleri terk etmek zorunda kalan mülteciler Göç İdaresi Başkanlığı ile AFAD’ın birbiriyle çelişen düzenlemeleri arasında bürokrasi kıskacına sıkıştı. Irkçı, ayrımcı uygulamalar nedeniyle göçmenler ulaşım başta olmak üzere depremden etkilenen kişilere ücretsiz sunulan tüm imkânlardan mahrum bırakıldı” şeklinde konuştu.

‘Irkçılığa karşı güçlü bir mücadele hattı oluşturulmalı’

Tek tip çadır kent uygulaması ve mültecilere konteynır verilmemesini ayrımcı uygulamaların devamı olarak değerlendiren Gülyeter Aktepe, dayanışma çağrısında bulunarak şöyle konuştu: “Geçici statülerle akıbetleri belirsiz bırakılan, güvencesiz çalışma koşullarına, sermayenin ucuz iş gücü rezervi olmaya, emek sömürüsüne, hiçbir temel hakka erişemedikleri kayıt dışı yaşam şartlarına mahkûm edilen göçmenlerin ülke içerisinde yaşadıkları hak ihlallerinin ve ayrımcılığın sorumlusu siyasal iktidardır. Deprem döneminde katlanarak artan tüm bu saldırılara, ırkçılığa ve göçmen düşmanlığına karşı güçlü bir mücadele hattının örülmesi gerektiği fikrindeyim. Deprem sonrasında yükselen göçmen düşmanlığı ve seçim sürecindeki hedef göstermelerle körüklenen nefret karşısında tüm emek demokrasi güçlerinin, sendikaların ve demokratik kitle örgütlerinin ırkçılığa karşı mücadele hattını büyütmesi ve dayanışmayı güçlendirmesi gerektiği kanaatindeyim.”