Satranç antrenörlüğünün de öğrenmenin de yaşı yok!

4 yıldır satranç antrenörlüğü yapan Dilara Gün, bu işe kardeşine satranç öğreterek başlıyor. Zaman içerisinde annesi, Dilara ve kardeşini kurslara götürüp getirirken satranca merak salıyor. Şimdilerde annesi de 43 yaşında satranç antrenörü olacak bir kadın. Dilara, “Yaş, kesinlikle satranç öğrenmek, hatta antrenör olmak için bir kriter değil!” diyor.

4 yıldır satranç antrenörlüğü yapan Dilara Gün, bu işe kardeşine satranç öğreterek başlıyor. Zaman içerisinde annesi, Dilara ve kardeşini kurslara götürüp getirirken satranca merak salıyor.  Şimdilerde annesi de 43 yaşında satranç antrenörü olacak bir kadın. Dilara, “Yaş, kesinlikle satranç öğrenmek, hatta antrenör olmak için bir kriter değil!” diyor.

ZEYNEP PEHLİVAN

İzmir- Mısır piramitleri üzerinde yer alan kabartmalara bakılırsa satrancın en az 4 bin senelik köklü bir tarihi söz konusu. Yine de genel kanı satrancın MS. 3. yüzyıl içinde Hindistan’da yaygınlaştığı üzerinedir. Avrupa’da “Kraliyet Oyunu” olarak adlandırılan bu çok özel oyun, 1886 senesinden bu yana çeşitli uluslararası şampiyonalar, turnuvalar ve etkinliklerle tüm dünyada karşılık bulmayı sürdürüyor. Satrancın soyut düşünme becerileri, motivasyon, öz güven duygusu ve analitik zeka üzerinde yarattığı olumlu etkilerin keşfedilmesiyle beraber satranç oynama yaşı gittikçe aşağıya çekiliyor.

Satrancın sayısız faydaları konusunda bilinçli aileler henüz ufak yaşlardan itibaren çocuklarının satrançla tanışmasına olanak tanıyor. Türkiye’de son zamanlarda bu konuda ciddi bir hareketlikten söz edilebilir. Türkiye Satranç Federasyonu, yakın zaman önce yaptığı açıklamada; 2021 senesi itibariyle 1 milyon lisanslı sporcuyu ve satranç oynamayı öğrenmiş olan 5 milyon ortaokul öğrencisini hedeflediklerini açıklamıştı. Daha da önemlisi 2021-2022 eğitim öğretim yılından itibaren okullarda satranç artık seçmeli bir ders olarak okutulmaya başlanacak.

Sizi; bir zihin sporu olan satrancın İzmir’de özellikle çocuklar ve gençler arasında yayılmasına aracılık eden ve satrancı tam anlamıyla yaşamının odak noktasına yerleştirmiş bir eğitmenle tanıştırmak istiyorum: Dilara Gün.

Çocukluğundan bu yana satranç oynuyor

Henüz 22 yaşında olan Dilara, tam 16 yıldır satranç oynuyor.  Satrancın insan zihninde yarattığı tüm olumlu etkileri düşündüğümüz zaman Dilara’nın satrançla ne kadar doğru bir yaşta tanıştığını söylemek zor olmasa gerek. Dilara, bugünlerde benzer şansı diğer çocukların da hak ettiğini düşünüyor ve satranç eğitmenliği kapsamında yüzlerce çocuğun gelişimine önemli bir katkı sunuyor. Dilara’nın satrançla tanışma hikayesine gelin daha yakından bakalım:

“Henüz 6-7 yaşlarındaydım, o dönem ilkokul öğretmenimin eşi satranç öğretmeniydi.  Sınıflardan da satranç eğitimine başlamak adına öğrenci seçiyorlardı. Satrancın adını ben ilk defa orada duydum. Öncesinde satranca dair hiçbir bilgim yoktu. Bu öğretmenimizle 9 yaşına kadar istikrarlı bir şekilde çalıştım. Bizi sık sık turnuvalara götürdü. Onun haricinde dışarıdan hiçbir destek almadık. Turnuvalarda iyi olduğumu fark ettikten sonra ailem beni bir satranç kursuna gönderdi. Çok geçmeden kurstaki hocamızın vefat etmesiyle beraber, satrançtan bir süre uzak kaldım. Lisede ise yeniden birkaç özel hocadan dersler aldım. Bu sırada benden 10 yaş küçük kız kardeşime satrancı öğretmeye başladım. 4-5 yaşındaki kardeşime satrancı öğretmeyi çok sevdiğimi fark ettim. Ardından annemin arkadaşlarının çocuklarıyla da satranç çalışmaya başladık. Üniversiteye başladığım dönemde de satranç öğretmeye, eğitimini vermeye olan isteğim ciddi düzeyde arttı. Çok keyif alarak yaptığım satranç eğitmenliği, şimdilerde işim oldu. Yaklaşık 4 yıldır İzmir’de bir satranç kulübünde çalışıyorum.”

“Satranç oynarken dışarıdaki dünyadan soyutlanıyorum”

Dilara, henüz çok genç olduğu için satranç dersleri verdiği ilk dönemlerde, velilerin onu görünce şaşkınlıklarını gizleyemediklerini ifade ediyor. Fakat derslere girmeye başladıktan sonra, tutkuyla yaptığı işinden dolayı velilerin ona alışması ve saygı duyması hiç de uzun sürmüyor:

“Aslında eğitimin yaşla hiçbir şekilde ilgili olmadığını, benim bu işte gerçekten iyi olabileceğimi fark ettiler. Başlarda sadece 6-7 öğrencim vardı. Sonraları ise 30’a 40 öğrenciye kadar çıktı. Satranç oynarken bir bakıma dışarıdaki dünyadan soyutlandığımı fark ediyorum. 64 kare içinde ne oluyorsa bir yerden sonra ben de kendimi satranç tahtasındaki bir taş gibi hissetmeye başlıyorum. Başında 2-3 saat oturduğumuz anlar da oluyor. Turnuvalarda ustalar çok daha fazla oturuyor. İnsan o an orada vaktin nasıl geçtiğini bile hissetmiyor. Bir şeye en fazla odaklanabildiğim an satranç oynarken oluyor. Satranç antrenörlüğü bana; eğitim vermenin hazzı dışında, ekonomik bir bağımsızlık da kattı. Çünkü üniversiteye girdiğim ilk andan bu yana düzenli olarak antrenörlük yapıyorum. Türkiye’de ekonomik açıdan bağımsızlığını eline almış bir kadın olmayı son derece değerli bir durum olarak görüyorum.”

Kaygı ve odaklanma sorunlarını çözüyor

Satrancın akademik performans üzerindeki etkilerinin kanıtlanmış olması, eğitim sisteminde satrancın daha yoğun bir şekilde yer almasını sağlıyor. Dünyada pek çok ülke, satrancı eğitim müfredatının içine entegre etmeyi tercih ediyor. Türkiye’de de önümüzdeki seneyle beraber bu sürecin başlayacak olması, bir satranç eğitmeni olarak Dilara tarafından da son derece olumlu bir hamle olarak değerlendiriliyor.

“Bize gelen öğrencilerin içerisinde otizmli olanlar da var, dikkat dağınıklığı olanlar da. Hatta sadece derslerine yardımcı olsun diye gelen öğrencilerimiz de var. Satrancın odaklanamama sorununu inanılmaz derecede çözdüğü, artık kanıtlanmış bir durum. Hem turnuvalarda hem öğrencilerin derslerinde odaklanmayı kesinlikle arttırıyor. Örneğin kız kardeşim Türkiye şampiyonalarına geç saatlere kadar hazırlanıyordu. Ertesi gün okulda bir sınavı olduğunda bile sınav kaygısı, odaklanma güçlüğü çekmiyordu. Satranç zaten bunları ona öğretiyordu. Ayrıca planlama becerisine ve motivasyona ciddi anlamda katkısı var. İnsan zorunda olmasa bile planlı olmak istiyor.”

Öğrenmenin yaşı yok!

Pek çok sporda olduğu gibi satrancın da erkin egemenlik alanında olduğu görülüyor. Bunu kırmak adına; 16 senedir düzenli olarak satranç sporuyla ilgilenen Dilara’nın antrenörlük yapması elbette oldukça kıymetli. Çünkü satranç sporunda antrenör sayısı da sporcu sayısı da ne yazık ki oldukça az.

“ Satrançta bariz bir erkek egemenliği  söz konusu; ancak buna rağmen federasyon başkanımız bir kadın. Bu bizler için önemli bir avantaj. Federasyonun kadınları teşvik etmek için yaptığı çalışmalar var. Ayrıca düzenlediği şampiyonalarda kategoriler; kadınlar ve erkekler şeklinde ayrılıyor. Turnuvada karma bir sıralama bile olsa kadınlara teşvik için ayrıca ödüller verilebiliyor. Kendi kursumda da 10 öğrenciden belki 2-3 tanesi kız çocuğu oluyor. Şu anda elbette sayı az; ama benim çocukluk dönemime göre bu sayılar günümüzde epey artmış durumda. Bu, oldukça umut verici bir durum. Ben satranca başladığımda annem 26 yaşındaydı. O da ben de çok küçüktük. Annem bizi turnuvalara götürüp getirdi, ödüllerimizi alırken hep yanımızda oldu. Bir satranç velisiydi. Zamanla kendisi de satrancı öğrendi. Şimdi 43 yaşında bir satranç antrenörü olmak üzere olan bir kadın. O yüzden çok yakınımda böyle bir örnek olduğu için yaş; kesinlikle satranç öğrenmek, hatta antrenör olmak için bir kriter değil!”