Medeniyetlerin ve tanrıçaların şehri Minbic…

Kuzey ve Doğu Suriye bölgeleri, arkeolojik alanların çeşitliliğiyle öne çıkıyor ve buralar hâlâ yok olmayı reddeden bir mirasın hikâyesini anlatıyor. Minbic adeta kadınların kutsal tarihini saklıyor.

Minbic- Fırat Nehri'nin 30 kilometre batısında yer alan Minbic şehri "eski adıyla Hierapolis" tarihi boyunca birçok medeniyete tanıklık etti. ‘Tanrıçaların evi’ olarak anılan Minbic antik eserlerle dolu.

Minbic 5 bin yıl boyunca Romalılar, Sasaniler, Memlükler, Makedonlar, Abbasiler, Fatımiler, Eyyubiler, Moğollar, Osmanlılar ve Fransızlar tarafından yönetildi. Dünya üzerindeki kara ve ticaret yollarına yakınlığı, ılıman iklimi, Fırat Nehri'ne yakınlığı nedeniyle verimli topraklarıyla bilindi. Fırat'ın bereket tanrıçalarının koruyucu şehri olarak bilinen Minbic şehrinin tarihi, Suriye'de en bilinen tanrıçalardan biri olan Asur tanrıçası "Atargatis" veya "Atarata" ile bağlantılıdır. Bölgede yapılan araştırmalar, farklı tarihi dönemlere ait yetmişe yakın arkeolojik alanın olduğunu gösterir.

        

Umm Al-Sarj arkeolojik alanı

Umm Al-Sarj Dağı, heykelleri ile tanrıların hükümdarlık dönemini simüle eden arkeolojik alanlardan biridir. Batısında Helenistik Yunan dönemine kadar uzanan yüksek bir dağ silsilesi bulunur. Kırılgan kazılar ve oluşumlarla dolu bir dağın içinde bulunduğu için bu bölgede bulunan çok sayıda değer nedeniyle Umm Al-Sarj adını almıştır. Coğrafi konumu açısından önemli kabul edilir. Yaklaşık 3 bin kilometre uzaklıkta olan Ümmü's-Sarj Dağı, antik dünya ticaret yolları üzerinde bulunmasının yanı sıra Yunan ordularının toplanma noktasıdır. Bölge aynı zamanda Bizans döneminde kullanılan bereket tanrıçası İştar'a ait bir tapınağın bulunması nedeniyle dini öneme de sahiptir. Bir dönem ibadet amacıyla kullanılan ve Osmanlı döneminde askerden kaçanların veya adalet arayanların sığınağı olan bu dağ, sıcaklığı ve serinliği nedeniyle birçok halkın da barınma alanını oluşturuyordu.

Arkeolojik alan, tapınağa veya saraya giriş için kullanılan ana merdivenden oluşurken, dağın kayasına oyularak yapılmıştır. Etrafı duvarlarla çevrili olan ve çok hasar alan mağara içinde ise kapı vardır. Ana girişi temsil eden bu kapı çok sayıda salon ve salonlara açılan girişlere açılır. İri parçalar halindeki taşlar ve bir kısmı halen birikmiş geometrik formasyona sahip olup, bazı duvarları da halen mevcuttur. İçinde su depoları bulunmaktadır. Yanında da önemli bir arkeolojik sit alanı olarak kabul edilen Sayada Dağı bulunur.

Çerkes Kızları Sarayı

Çerkes Kızları Sarayı veya Sarab Şenkan, Ebu Firas Al-Hamdani tarafından yaptırılan ve 1950 yılına kadar inşaatı devam eden Kızıl Saray'dan dolayı bu ismi almıştır. Sarayın yüksek, dar ve birbirine yakın süslü pencereleri vardır. Bazı Çerkes kızlarının meyve bahçelerine geziler şeklinde bu alana gittikleri için bu adı aldığı rivayet edilir. Meyve ağaçları, ıhlamurlar, kavak ağaçları ve bölgede bulunan su kanalları günümüzde kurumuş durumda. Bölgede bulunan su kanallarından biri olan Kasr Banat Al-Şarkas Cerablus yoluna ulaşıyor ve Şakir filosunun sürücüleriyle birleşiyor.

        

Arap Kızları Sarayı

Arap Kızları Sarayı, eski sur duvarının dışında, batı ucunda, şehrin dört bir yanına bakan kayalık bir tepenin eteğinde yer alır. Etrafı ova tarım arazileri, Roma su kanalları, meyve bahçeleriyle çevrilidir.

Kadınların adını taşıyan köyler

Halk arasında "Marrai" olarak bilinen "Jib Nahed" köyü, Yunan, Roma, Bizans ve İslam medeniyetlerine tanıklık eden, güney tarafı Kilikya vadileriyle çevrili düz ovalık bir tarım arazisidir. Dor Dada Kilisesi'nin batısında yer alır. Adını vücudundan sular damlayan kadın heykelinden alır. Heykel, Umm Al-Sarj Kalesi'nde bulunuyor ve halk arasında "naqout" olarak biliniyordu.

Kızlar Tepesi

Fırat Bölgesi’ndeki önemli arkeolojik alanlardan biri olarak kabul edilen Şaş Hamdan Köyü tarihi, Roma dönemine, yani M.S. 1. yüzyılın sonu ve 2. yüzyılın başlarına kadar uzanıyor. “Tel Al-Banat” olarak bilinen yer ön üçgen şeklindeki kayalık tepedir. Tepenin üst kısmında ve güneyinde kireçtaşı kayalardan oyulmuş mezarlar ve tapınaklar bulunmaktadır. Tişrin Barajı ile tepe sular altında kalsa da mezarlar, heykeller ve cenaze hazırlık avlusu arkeolojik yapı olarak görülebilir.  Şaş Hamdan Tapınağı, oymaların varlığı nedeniyle "Tel Al-Banat Tapınağı" olarak adlandırıldı. Duvarlarında tarih boyunca kadının rolünü gösteren çizimler vardır. 1984 yılında Melbourne Üniversitesi'ne bağlı Avustralya misyonu tarafından belgelenen tapınak, turizme uygun hale getirildi. Görgü tanıklarının ifadesine göre Suriye'de savaşın başlamasının ardından duvar oymaları 2014 yılında IŞİD tarafından tahrif edildi.

        

Al-Sultaniyeh veya Kara Suti köyü

Batı ucunda kaya mezarlıkları bulunan köye "Al-Sultaniya" adı verildi. Köylülerin aktarımlarına göre iktidarda bulunan nüfuzlu padişahların mahiyeti tarafından “Sultan” olarak anılan bir kadınla ilgili olarak inşa edildi. Ancak hangi döneme ait olduğunu doğrulayan hiçbir resmi kaynak bulunmamaktadır.

        

Ain Al-Ajayeb köyü

Yerel olarak "Ain Al-Ajayeb" ve "Al-Hamr al-Gharbiyya" olarak bilinen Ras Ain Al-Hamr köyü, birçok vadi ve tepeyle karakterize edilen verimli ova tarım arazilerinin ortasında yer alıyor. Kuzey ucundan çıkan ve geçmişte suyu bol olan Al-Hamr isminin ikinci kısmı ise, bölgenin tamamını karakterize eden kırmızı toprağın renginden geliyor.

        

İmo mezar köyü

Minbic şehrinin 23 km doğusunda yer alan "İmo'nun Mezarı" köyünün tarihi, büyük oranda beyaz taş bulunması nedeniyle iki yüz yılı aşkın bir geçmişe sahip.