Lübnan’da ayrımcı politikalara karşı “Covid 1925” belgeseli çekiliyor

Lübnan’da insan hakları aktivisti Karima Shabou, salgın ile birlikte ülkede yaşayan kadınların yaşadığı hak ihlallerine dikkat çekerek, "Vatandaşlığım benim ve ailem için bir haktır" kampanyası kapsamında “Covid 1925” adlı bir belgesel film çalışmasının başlatıldığını söyledi. Shabou, belgesel filmin konusunun ise kadınlara yönelik ayrımcı politikalar olduğunu kaydetti. 
CAROLİNE BAZZİ
Beyrut – Lübnan’da insan hakları aktivisti Karima Shabou, "Vatandaşlığım benim ve ailem için bir haktır" kampanyasının yöneticiliğini yapıyor. Mart 2020 yılından bu yana corona salgınıyla başlayan süreci ve bu süreçte kadınların maruz kaldığı hak ihlallerini açığa çıkaran Shabou, hak ihlallerine karşı verilen mücadele sürecinin de öncülüğünü yapıyor. Kampanya ile birlikte 1925 yılında Lübnan’da çıkan ve yasallaşan aynı zamanda kadın ve çocuk haklarına da zarar veren yasaya da karşı olduklarını belirten Shabou, kampanyalarının ismini de “Covid 1925 kampanyası” şeklinde değiştirdiklerini aktardı. 
 “Tedbirler kadınları kapsamıyor”
Corona salgınının yayılmasıyla birlikte Lübnan devletinin vatandaşları için almış olduğu tedbirlerin kadınları kapsamadığını, kadınlardan doğru hergün şiddet haberleri aldıklarını kaydeden Shabou, Lübnan vatandaşı olmayan kadınların çocuklarıyla birlikte Lübnan devletinin almış olduğu corona tedbirlerinden mahrum bırakıldığını, bu konuda ayrımcı bir politika izlendiğini belirtti. Shabou, “Bu insanların temel hakları hiç sayılıyor. İmkan ve olanaklardan yararlanamıyorlar. Örneğin ekenomik, sosyal ve sağlık haklarından yararlanamıyorlar. Geçtiğimiz yıl Mart ayından bu yana alınan corona tedbirleri ülkede kadınlara yönelik birçok hak ihlalini açığa çıkardı. Nisan ayından sonra da ülkeye gelen iş insanlarının yeniden ülkelerine dönebilmeleri için yasa çıkarıldı. Ancak yabancı kişilerle evli olan Lübnanlı kadınlara bu hak tanınmadı. Birçoğu bir iş ya da seyahat için döndüğü ülkesinden bir daha eşinin, çocuğunun yanına dönemedi” sözlerini ifade etti. 
 “Meclise sunulan iki yasa var”
"Vatandaşlığım benim ve ailem için bir haktır" kampanyasının ulaşmış olduğu sonuçlara da değinen Shabou, “Temsilciler Meclisi’ne sunulan ve cinsiyet eşitliğini sağlamayı amaçlayan iki yasa tasarısı var ve bunların yasama organı tarafından gündeme alınması gerekiyor. Yetki ilgili komitelere verilirse bizim taleplerimizi onlar da karşılayabilir. Bu konuda ısrarcı olacağız ve kimsenin bize ‘şu an zamanı değil’ demesini de kabul etmeyeceğiz. Çünkü bizim için haklar, siyasetçiler arasındaki çatışmalardan çok daha önceliklidir." dedi. 
 “Kadın ve erkekler eşit haklara sahip olmalı”
Kadın siyasetçileri de eleştiren Shabou, kadın haklarını gözeten bir tutum sergilemediklerine işaret ederek, sözlerine şöyle devam etti: “Kadınların mücadeleyle elde etmiş olduğu haklardan taviz verilmemeli. Biz kadın haklarını kısıtlayan tüm yasalara karşı olacağız. Lübnan’da doğan ve 18 yaşından küçük çocuklara vatandaşlık verilmeli. Bunların babalarının uyruğu, mezhebi sorgulanmadan bu hak verilmeli. Aksi durum tam eşitliğe zarar verecek, ayrımcılığı arttıracak ve bu yaklaşım mezhepçi yaklaşımları da pekiştirecektir. Siyasi otoritelerin yaklaşımlarına kendimizi mahkum etmeyeceğiz. Kadınlar ve erkekler arasında ayrımcılıkların tam olarak kalktığı bir düzen kurulmadan mücadelemizi sürdüreceğiz. Kadınlar da erkekler gibi vatandaşlık konusunda eşit haklara sahip olmalı.”
Shabou, "Vatandaşlığım benim ve ailem için bir haktır" kampanyası kapsamında “Covid 1925” adlı bir belgesel film çalışması başlatıklarının da bilgisini vererek, belgesel filmin konusunun ise kadınlara yönelik ayrımcı politikalar olduğunu kaydetti.