“Kime sesleneceğimizi şaşırdık”
Yaşanan saldırılar nedeniyle göç edip Waşokani Kampı’nda kalan kadınlar, “Dünya yaşananları görmesine rağmen sessiz kalıyor. Zorlu koşullarda yaşıyoruz ama kimse yardım etmiyor. Artık kime sesleneceğimizi şaşırdık” dedi.
RONÎDA HACÎ
Hasekê- Cumhurbaşkanı Erdoğan 4 Mayıs’ta Kuzey ve Doğu Suriye'de işgal altındaki olan Efrîn, Ezaz, Bab, Cerablus, Girê Spî ve Serêkaniyê’ye “sömürge evleri” kurarak buralara bir milyon mülteciyi yerleştireceğini açıkladı. Waşokani Kampı göçmenleri yapılmak istenen bu projeye tepki gösterdi.
İnsan hakları nerede?
Waşokani Kampı’nda kalan kadınlardan Şemsa Mihemmed Bekir, Türkiye’nin bu projeyle yeniden bir insanlık suçu işlediğini ifade ederek, “Türk devleti bugün Suriyeli göçmenleri işgal altındaki yerlere yerleştirilmeye çalışıyor. Türk devleti güvenli bölge oluşturma bahanesiyle kentimizi, topraklarımızı işgal ediyor. Şunu sormak istiyorum; DAİŞ ve Cebhet El-Nusra çeteleri Serêkaniyê de olduklarında neden ‘güvenli bölge oluşturmak istiyorum’ demiyordu. Herkes DAİŞ çetelerinin tüm dünya için tehlikeli olduğunu biliyordu” dedi. Bölgelerinde kadın, çocuk ve yaşlıların katledildiğini ifade eden Şemsa Mihemmed, yasaklı silahların kullanıldığını ve göç ederek zorlu koşullarda yaşamak zorunda olduklarını belirtti. Şemsa Mihemed, “Peki insan hakları nerede?” diye sordu.
“Çocuklarımız planları boşa çıkaracak”
Bölge halkına yönelik ortak bir planın varlığından söz eden Şemsa Mihemmed, “Bütün devletler Kuzey ve Doğu Suriye halkına karşı birleşti. Ukrayna'daki savaş yaşandığında neden herkes bu anlamda sesini yükseltip tepkini gösterdi de bizim burada katledilmemize kimse ses çıkarmıyor? Bütün devletler bize karşı birler. Dünya devletleri ve Güvenlik Konseyi, bir kararla Türkiye’nin saldırılarını durdurabilir. Ancak bu saldırı ve katliamlar onların kararıyla olduğu için ses çıkarmıyorlar. Kendi topraklarımızda yaşamak bizim hakkımızdır. QSD’deki çocuklarımızın direnişi sayesinde soykırım planlarını boşa çıkaracağız” diye konuştu.
“Kime sesleneceğimizi şaşırdık”
Waşokani Kampı’nda kalan Minîfa Emîn ise Türkiye’nin Osmanlı hayalini canlandırmak istediğine işaret ederek, “Evimiz barkımız vardı. Neden bugün çadırlarda yaşamak zorunda kalıyoruz. Bu hiçbir yasanın kabul etmediği bir ihlaldir. Yabancı birinin başkasının toprağına el koymasını hangi kanun kabul ediyor. Serêkaniyê atalarımızın yeridir. Kime sesleneceğimizi şaşırdık. Her şey dünyanın gözü önünde oluyor ancak kimse ses çıkarmıyor. Kampta yaşıyoruz ve durumumuz çok kötü. Çadırlarımız eski. İnsan hakları örgütlerinden destek gelmiyor. Bize yönelik kirli bir savaş yürütülüyor” diye belirtti.
“Özerk Yönetimi tanıyın”
Şam hükümetine seslenen Minîfa Emîn, Şam hükümetinden Özerk Yönetim’i tanımasını istedi. Özerk Yönetim’in tanınmasıyla tüm sorunların çözüleceğini dile getiren Minîfa Emîn, “Eğer Şam hükümeti ciddi bir tutum sahibi ise Türk işgalini kabul etmez” dedi.