“Hol Kampı’ndaki IŞİD’li kadınlar ülkelerine gönderilmeli”

Hesekê’de bulunan Hol Kampı’ndaki IŞİD’li kadınların çoğunluğunun yabancı uyruklu olduğunu söyleyen Hemrin El-Hesen, “Bu kadınların zihniyetinin değiştirilmesi ve normal yaşama dönebilmeleri için ülkelerine dönmeleri isteniyor” dedi.

SORGUL ŞÊXO

Hesekê – Şengal başta olmak üzere Kuzey ve Doğu Suriye’de halklara yönelik katliamlar gerçekleştiren IŞİD, 23 Mart 2019 tarihinde Dêra Zor’da Kadın Savunma Birlikleri (YPJ) ve Suriye Demokratik Güçleri (QSD) savaşçılarına yenildi. Yenilginin ardından QSD güçlerine teslim olan IŞİD üyeleri daha sonra Hol Kampı’na yerleştirildi. IŞİD ideolojisinden beslenen ve bu anlamda IŞİD zihniyetine sahip olan aileler, çocuklarını da aynı ideoloji ve zihniyet ile büyütüyor. Ancak bu zihniyeti yayan IŞİD’lilerin eşlerinin çoğunluğunun yabancı olması ise dikkat çeken konulardan biri. Hol Kampı’na yerleştirilen bu kadınlar, “El Hansa Tugayı (Katibet El-Xense)” adı altında örgütleniyor. Bahsedilen bu tugay IŞİD’in sağ kolu olarak biliniyor ve IŞİD bu tugay adı altında kendisini güçlendirip, büyütüyor. Hol Kampı yöneticisi Hemrin El-Hesen, konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

“Cezalandırılanlar kafeste tutuluyor”

El-Xensa Tugayı'nın yaptıklarını anlatan Hemrin El-Hesen, “El-Xensa Tugayı'nın birçok görevi bulunuyor. Kadınları kontrol altına almak, erkeklerle iletişim kurmak, İslami kıyafetleri giymeleri ve genel bazı şeyleri yasaklamalar bunlardan bazıları. DAİŞ’in koyduğu bazı yasalardan kaynaklı kadınların aileleri bile cezalandırılıyor. El-Xensa ve El-Hisba Kadın tugaylarının çalışmaları, DAİŞ’in diğer çalışmalarının hiçbirine benzemiyor. Yüzlerce yabancı ve Suriyeli kadından oluşan bu tugay, bölgede yaşayan kız çocukların ve kadınların ‘ahlakını’ izlemek ve gözlemlemekle sorumlu. Kuralların dışına çıkan kadınlar bu tugay tarafından cezalandırılıyor. Maddi, psikolojik ve fiziki cezalandırmalar bu cezalardan bazıları. Bu cezalandırma boyutu öyle bir aşamaya geldi ki; insanların gözü önünce bir kafeste tutuluyorlar” dedi.

“Bir yılda 40 kişi öldürüldü”

Tugayların faaliyetlerinin kadınları cezalandırma ve tutuklama ile sınırlı olmadığını ve bunun tehlikelerinden bahseden Hemrin El-Hesen, “Bu tugaylar, diğer kamp sakinlerinin DAİŞ ideolojisinden uzaklaştığını veya DAİŞ’e yönelik olumsuz kimi şeyler yaydıklarını düşündüklerinde o kişileri ağır şekillerde cezalandırıyorlar. Kırbaçlama, işkence, yiyecek ve içecekten mahrum bırakma, çadır yakma ve katletmeye kadar birçok ceza yöntemini kullanıyorlar. DAİŞ ailelerinin kaldığı kamplarda bu yıl 40 kişi öldürüldü” diye ifade etti. Tugay içerisinde yer alan kadınların kampa yönelik büyük bir tehlike oluşturduğunu dile getiren Hemrin El-Hesen, “Bazı kadınlar, DAİŞ kontrolündeki bölgelerde aldıkları eğitim ve edindikleri becerileri bu kez başkalarına ya da çocuklarına aktarıyorlar. Bu da kampın güvenliğini tehlikeye koyuyor” şeklinde konuştu.

“İntihara sürüklüyorlar”

Kadın tugayın diğer görevlerine değinen Hemrin El-Hesen, "Tugaydaki kadınların görevi sadece gözlem ve cezalandırma ile sınırlı değil. Aynı zamanda çete ve DAİŞ öncüleri için görücülük rolünü üstleniyor ve onlara kadın buluyorlar. Çoğu kez zorla evlendirme durumu yaşanıyor. Aynı zamanda bazen kız çocuklarını katletme tehdidi adı altında zorla evlendiriyorlar. Bu kapsamda çok eşlilik doğrultusunda zorla evlendirilmek istenen kız çocukları ve kadınlar intihara sürükleniyor. Buna ilişkin kayıtlar var. Kız çocuğu evliliği kabul etmediği zaman karalama kampanyaları yürütülüyor” diye belirtti.

“Ülkelerine dönmeli”

Yayınlanan raporlara göre Nisan 2013 ile Haziran 2018 tarihleri arasında Irak ve Suriye'de 41 bin 490 yabancı uyruklu kişinin açık bir şekilde terör örgütlerine katıldığını sözlerine ekleyen değinen Hemrin El-Hesen, bunların 4 bin 761’inin kadın olduğunu dile getirdi. Hemrin El-Hesen, “Diğer bir tahmine göre bunların 4 bin 940’ının yaş ortalaması küçük. Bu kadınların zihniyetinin değiştirilmesi ve normal yaşama dönebilmeleri için ülkelerine dönmeleri gerekiyor” dedi.