Efrîn’den zorla göç ettirilenler Tabka’da özgür yaşamı kuruyor
Tabka kantonundaki Efrîn Kampı, zorunlu göçe rağmen halkın demokratik örgütlenmeyle yaşamını yeniden kurduğu örnek bir model sunuyor. Komün sistemiyle yönetilen kampta kadınlar öncülük ediyor, halk ise onurlu bir dönüş için direniyor.

SİLVA EL İBRAHİM
Tabka- Kuzey ve Doğu Suriye’deki Tabka Kantonu’ndaki Efrîn Kampı, sakinlerinin komünal yaşamı kurduğu, ekonomik ve kültürel işlerini yürüttüğü “demokratik ulus” modeliyle dikkat çekiyor. Yaklaşık 950 ailenin yaşadığı kamp, hem zorunlu göçle yurtlarından edilen insanların mücadelesini hem de özerk yönetim modeliyle hayata tutunma çabalarını gözler önüne seriyor.
Efrîn’den Şehba’ya, oradan Tabka’ya
Efrîn Kampı Eşbaşkanı Rozlin Koşan, kamptaki yaşamın zor şartlarla başladığını ancak kısa sürede güçlü bir örgütlenme yapısı kurduklarını söyledi.
Rozlin Koşan, bu yaşamı nasıl kurduklarını şu sözlerle anlattı: “İkinci göçümüz olan Şehba’dan Tabka’ya geçiş çok zordu. Üç ay boyunca gece gündüz çalıştık. Sonra gördük ki örgütlenme şart. Kampta mahalleler oluşturduk ve her mahalleye bir komün atadık. Bugün 6 komünümüz var; her biri eş başkanlık sistemiyle bir kadın ve bir erkek tarafından yönetiliyor” dedi.
Efrînlilerin kamp yaşamını klasik mülteci algısının ötesine taşıdığını vurgulayan Rozlin Koşan, “İnsanlar ‘kamp’ deyince yardım, sefalet ve umutsuzluk düşünür. Ama Efrîn Kampları böyle değil. Çocuklarımızın yüzünde umut var. Kadınlarımız pes etmiyor. Sıcak çadırlarda yaşıyoruz ama mücadele ruhumuzu kaybetmiyoruz” dedi.
‘Özyönetimle direnişi örüyoruz’
Rozlin Koşan’a göre kamp yaşamı, Demokratik Özerk Yönetim’in küçük bir örneği gibi işliyor. Komünler içinde adalet, sağlık, kadın ve sosyal hizmet komiteleri faaliyet gösteriyor. Hatta kültürel yaşama katkı sağlamak için sanat ve müzik grupları da kurulmuş durumda.
‘Kadın örgütlülüğü toplumu ayakta tutuyor’
Efrîn Kampı Kadın Komitesi yöneticilerinden Arife Bilal de, kadının toplum içindeki rolüne dikkat çekti.
Arife Bilal, “Kadın ailede bir okul gibidir. Çocukları yetiştirir, kültürü ve değerleri aktarır. Bu yüzden kadınların eğitimi ve örgütlenmesi tüm toplumun temelidir. Sayın Abdullah Öcalan’ın da dediği gibi: kadın özgürleşmeden toplum da özgürleşemez” dedi.
Arife Bilal, kadınların savaş sonrası dönemde de hedef olduğuna işaret ederek, “Eğer kadın örgütlü değilse özel savaşın hedefi haline gelir. Eğitimli ve örgütlü kadın ise kendini ve toplumunu savunabilir” dedi.
‘Efrîn’e dönüş umudu sürüyor, ancak güvenceler olmadan asla’
Kamptaki halk, Efrîn’e dönüş arzusunu koruyor ancak bu dönüşün koşulsuz olmayacağı vurgulanıyor. Arife Bilal, Türkiye’nin Efrîn’deki varlığını sürdürdüğü sürece geri dönüşün mümkün olmadığını belirterek, “Özgürlüğün tadını alan halk, köleliği kabul etmez. Haklarımız, dilimiz ve kimliğimiz güvence altına alınmadan dönmeyeceğiz. Bugün dönen bazı yaşlılar, Efrîn’in değişmiş halini görünce yeniden kamplara döndü” şeklinde konuştu.
‘Kendi kendini yöneten toplum, direnişin anahtarıdır’
Kamp komünlerinden birinin eş başkanı Nezife Ahmed, komün sisteminin pratik işlevine değinerek şu ifadeleri kullandı: “Komün demek, halkın kendi işini ortaklaşa çözmesi demek. Sosyal, ekonomik ve hizmet ihtiyaçlarına cevap veriyoruz. Sorunları çözüyoruz, çözemediğimizde meclis devreye giriyor. Ayrıca halkı eğitmek için toplantılar yapıyoruz.”
Nezife Ahmed, tüm zorluklara rağmen kararlı olduklarını dile getirerek, “Efrîn’e dönüş umudumuzdan asla vazgeçmiyoruz” diye belirtti.