'Barış umudu tecritle yok edilmekte'

Meclis’te yaptığı konuşmada Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecride tepki gösteren Yeşil Sol Parti Milletvekili Nevroz Uysal, "Sayın Öcalan’ın sesi kısılmak istenmekte, toplumun demokrasi talebi ve barış umudu tecritle yok edilmektedir" dedi.

Ankara- Yeşil Sol Parti Şirnex Milletvekili Nevroz Uysal, Meclis'te yaptığı konuşmada İmralı F Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik mutlak tecride dikkat çekti. AKP’lilerin "hukuk devleti" yönündeki açıklamalarına dikkati çeken Newroz Uysal, hukuk devleti için temel hak ve hürriyetlerin güvence altına alınması, kanunların yargı denetiminde olması, eşitlik ilkesinin ayırımsız bir şekilde uygulanması gerektiğini belirtti.

 '12 yıl boyunca avukat ziyaret hakkı 5 kere kullanıldı’

Newroz Uysal, Abdullah Öcalan üzerindeki tecride işaret ederek şunları ifade etti: "Türkiye'nin sınırları içerisinde bulunan, hukuken Adalet Bakanlığı'na bağlı olan bir cezaevinde, bir kişi düşünün; 5275 sayılı Kanun'a göre 15 günde bir gerçekleşmesi gereken aile ziyareti hakkına 9 yılda sadece 5 kere izin verilsin. Bu kişiye, kanunda olmamasına rağmen haftada bir gün 1 saat avukatla ziyaret yasağı sınırlanması uygulansın. Bu fiili sınırlamaya rağmen bile avukat ziyaret hakkı 12 yıl boyunca sadece 5 kere kullanılabilmiş olsun. 15 günde bir 10 dakikayı geçmeyecek telefon hakkı düzenlemesine karşın 24 yıl boyunca sadece 2 kez telefon hakkı kullandırılmış olsun. Bu 3 temel hakka dair örnekte bile asgari ölçüde kanun maddelerine uyulmadığı görülmektedir.”

‘Hukuksuzluğun sonlanması Meclisin temel gündemi olmalı’

Kanunsuzluğun İmralı’da 24 yıldır aralıksız bir şekilde sürdüğünü dile getiren Newroz Uysal, “Halen de devam ettirilmek istenmektedir. Neden kişiye özel keyfî bir mekan yaratılmıştır, neden bunu yaratma ihtiyacı ortaya çıkmıştır? Türkiye hukuk devleti ise herkesin din, dil, ırk, cinsiyet, siyasi görüş gibi nedenlerle ayrım yapılmadan kanun önünde eşit olmaları beklenir? Hukuk devletinde kişiye özel mekan, kişiye özel yasa olmaz, olmamalı. Bu hukuksuzluğun sonlanması bu Meclisin temel gündemi halini almalıdır. İşte tam da tarafsız ve bağımsız bir yargı olmadığından, Meclis Kürt sorununun çözümü iradesini ortaya koyamadığı için İmralı adasında Sayın Öcalan şahsında oluşturulan hukuka aykırı, ayrımcı tecrit sistemi 24 yıl boyunca sürebilmiştir” diye kaydetti.

 ‘AİHM düzenlemenin işkence yasağına aykırı olduğunu tespit etti’

Abdullah Öcalan'ın yanı sıra İmralı’da tutulan Ömer Hayri Konar, Veysi Aktaş ve Hamili Yıldırım'dan da 28 aydır haber alınamadığına işaret eden Newroz Uysal, şunları kaydetti:

“Türkiye hukukunda Öcalan’ın şahsında özel kanuni düzenlemelerin bir örneği ağırlaştırmış müebbet infaz rejimi ve ölünceye kadar süreceğine dair düzenlemedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 18 Mart 2014 tarihli kararıyla bu düzenlemenin işkence yasağına aykırı olduğunu tespit etmiştir. Yani 19 yıldır Sayın Öcalan işkence yasağına aykırı bir biçimde tutulmaktadır. AİHM kararları ihlal nedeni doğrudan bir kanuni düzenlemedir. Yani muhatap burası, yasa yapıcı olan Meclisin ta kendisidir. AİHM kararı Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi önünde 8 yıldır bekletilmektedir. Kararı gerçeği yansıtmayan eylem planlarıyla Türkiye tarafından uzatılmakta, yıllardır kararın gereği yerine getirilmemektedir.”

 ‘BM’nin aldığı tedbir kararı uygulanmadı’

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komitesi’nin aldığı karara değinen Newroz Uysal, şunları ifade etti:

“BM, 6 Eylül 2022 tarihinde geçici tedbir kararı vermiş, bu kararı hükûmete iletmiştir. Geçici tedbir kararında mutlak tecrit halindeki tutukluluğa son verilmesi ve yine seçtikleri bir avukatla derhal ve sınırsız bir iletişime izin verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu tedbir kararı ardından 10 ay geçmesine rağmen hala tek bir adım atılmamıştır. İmralı’daki tecrit politikaların demokratik çözüm ve barış çabasıyla doğrudan ilişkili olduğunu biliyoruz. Ülkenin demokratikleşmesine büyük katkısı olabilecek Sayın Öcalan’ın sesi kısılmak istenmekte, toplumun demokrasi talebi ve barış umudu bu tecritte yok edilmektedir.

Aynı zamanda, hukuksuzluk sistemine göz yumma hali, keyfi yönetim biçimi dışarıya taşmakta, dışarıya taşan bu hukuksuzluğa karşı sesler cezaevlerine atılarak yok edilmek, gerçek gizlenmek istenmektedir. Bunun en son örneği TELE1 televizyonunun Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ şahsında yaşanmıştır. Bu olaydaki asıl mesele, İmralı’dan taşan ve dile getirilmesi yasaklanan anlattığımız bu infaz, hukuksuz sistemin ta kendisidir. Sayın Yanardağ gazeteci olarak bu hukuksuzluğu dile getirmiştir. Hakikati gizlemeye, gölgelemeye ne bir soruşturma ne bir tutuklama yetmeyecektir.”

‘Ziyaretlerin önü derhal açılmalı’

İmralı’ya ilişkin AİHM ve BM kararının yerine getirilmesini, aile ve avukat ziyaretlerinin önünün derhal açılmasını isteyen Newroz Uysal, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kürt sorununu adalet, eşitlik ve özgürlük temelinde çözmek ve Türkiye demokrasisinin önünü açmak için bunu yapmak zorundayız. Meclis olarak halklarımız için hukukun üstünlüğünü koruma sözümüz halkımıza demokrasi ve özgürlük borcumuzun bir gereğidir. Hiçbirimiz buradan kaçınamaz ve kaçamayız. Bizler tecrit politikalarına karşı toplumun barış hakkını savunanlar olarak her fırsatta bu sözümüzü dile getirmeye, tecrit sisteminin insanlığa karşı bir suç ve uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu dile getirmeye devam edeceğiz.”