Sabah kuşağı programları için Meclis Araştırması önerisi
HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, özellikle “sabah kuşağı” adı verilen programlarda kadına ve çocuğa yönelik şiddetin, istismarın bilinçsiz bir şekilde kamuoyuna sunulduğunu belirterek, Meclis Araştırması yapılmasını istedi.
Haber Merkezi - HDP Batman Milletvekili ve HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, kadına yönelik artan şiddet ve medyada şiddetin farklı yollarla yeniden üretilmesine karşı Meclis Araştırması yapılmasını istedi. Meclis Araştırması gerekçesinde, “Kadına yönelik şiddet ülke gündeminin sıralaması hiç değişmeyen gündemi olmaya devam ederken medya sektöründe aynı şiddet farklı yollarla her gün yeniden üretilmektedir. Özellikle sabah kuşağı denilen programlarda aile içerisindeki şiddet asıl kontrol mekanizmalarının inisiyatifinden çıkarılmakta ve bilinçsiz bir şekilde kamuoyuna açılmaktadır. Söz konusu programlarda kadının ve çocuğun faydası gözetilmemekte, özellikle istismar konularında kişiye travmaları yeniden yaşatılmaktadır” sözleri ifade edildi.
“Faillerin değil mağdurun ismi kullanıldı”
Show TV kanalında yayınlanan Didem Arslan Yılmaz'la Vazgeçme programının 262. bölümünde henüz çocuk yaşta olan birinin yıllarca maruz bırakıldığı sistematik istismarın kişiye yeniden anlattırıldığı ifade edilen gerekçede, “Çocuğun travmasının tetiklendiği açıkça gözlemlenmiştir. Bu konu çerçevesinde sansasyonel alt başlıklar atılmış, ‘Türkiye bu kişileri konuşacak’ denilen başlıkta faillerin değil, mağdurun ismi kullanılmıştır. Bu yolla kişinin faydası gözardı edilerek kimlik bilgileri açıkça paylaşılmış, gelecekte yaşayabileceği problemlere zemin hazırlanmıştır” denildi.
Gerekçenin devamında şunlar belirtildi:
“İstismara maruz bırakılan çocuğa detaylar tekrar tekrar anlattırılmış, bir program sunucusunun sormaması gereken, pedagog eşliğinde olmadan sorulmaması gereken sorular ekranda sorulmuştur. ‘Seni kim istismar etti? Seni ailen mi sattı? Kızkardeşine de aynı şeyler yapılıyor mu? Seni aynı gün içinde kaç kişi istismar etti?’ gibi soruların ardından tekrar istismarın detayları sorulmuştur. Çocuğun yüzündeki morluklara yine ekranda birkaç soruyla geçiştirilerek ‘muayene’ uygulanmıştır. Çocuğun istismarında her iki ebeveynin de suçu varken ‘Böyle anne olmaz olsun’ gibi alt başlıklarla yine suçun sorumluluğu sadece kadına yıkılmış, program boyunca istismarın suç ortağı olan erkeklerden çok az bahsedilerek çocuğun istismarı adeta reyting malzemesine dönüştürülmüştür. Hukukun işlemesi gereken ve çocuğun üstün yararı adına gizlilikle yürümesi elzem olan bu suç, kamuoyuna tüm detayları ile açıklatılmıştır.
“Şiddete maruz kalanların hakları ihlal ediliyor”
Sabah kuşağı olarak nitelenen programların hemen hepsinde durum aynıdır. Mağdur edilen kadınlara ve ekran başında benzer travmaları yaşamış olan kadınlara psikolojik olarak zarar verilmekte, hukuki mekanizmalar aşılmakta ve olası bir dava sürecindeki şeffaflık zarar görmektedir. ‘Ece Üner ile Susma’ ve ‘Müge Anlı ile Tatlı Sert’ gibi programlar da tıpkı örneği verilen program gibi şiddet dilini yeniden üretmekte ve şiddete maruz kalanların haklarını ihlal etmektedir. Şiddet dili ayrıca kadına yönelik şiddet haberlerine atılan başlıklar ve haber içeriklerinde kullanılan üslup ile yeniden üretilmektedir. Kadınları doğaları gereği itaatkar, pasif, bağımlı, güçsüz olarak gören bu anlatılarda erkekler, saldırgan, her zaman etkin ve güçlü olarak resmedilmektedir.
Kadın katliamını meşrulaştıran sorular
RTÜK’ün yaptığı bir araştırmaya göre, 6-18 yaş grubundaki çocukların yüzde 65’i günde üç saat televizyon izlemekte ya da internet kullanmaktadır. Kamuoyunda özellikle gençlere bu kadar kolaylıkla ulaşan yapım ve haberlerin sunulma şekli elzemdir. Kadın katliamları ilk sayfa veya politika, yaşam sayfalarında verilmeliyken üçüncü sayfalara sıkıştırılmaktadır. Haberde duygusallaştırma, dramlaştırma öğeleri, magazinel yaklaşımlar ve katliam ayrıntılarına yer verilmektedir. Kadın katliamı haberlerinde neden sorusunun cevabı failin ifadesinde ya da kadının yaşam tercihlerinde aranmaktadır. ‘Katliamı hak etmiş mi?’ diye soran/sorduran detaylarla haber yazılmaktadır.
“Cinsiyetçi dil yeniden üretiliyor”
Faili anlamaya/aklamaya, gizlemeye neden olan açıklamalar yapılmakta, tanıklar dinlenirken kaynaklar çeşitlendirilmemektedir. Cinnet, öfke, kıskançlık, iflas, aşk, öfke, işsizlik gibi bahanelerle şiddetin kaynağını gizleyen cinsiyetçi bir dil kullanılmaktadır. Medyada her gün yayın akışları ve haberlerle cinsiyetçi dil yeniden üretilmekte, kadına şiddet yeniden beslenmektedir. Bu şiddetin beslenmemesi adına medyada cinsiyetçi dile dair bir araştırma yapılması ve sorunların çözülmesi üzerine düzenlemeler yapılması şarttır.