Rûken Ehmed: Uluslararası kamuoyu ayağa kalkmalı

Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarını değerlendiren Tev-Dem Eşbaşkanı Rûken Ehmed, “devrimimizin yenilgiye uğraması tüm dünya için tehlikelidir. Herkesin bu devrimi savunması ve koruması gerekir” dedi.

RONAHÎ NÛDA

Qamişlo – Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılar gerçekleştiren Türk devleti en son İstanbul patlaması senaryosunu devreye koydu. Türk devleti İstanbul patlaması bahanesiyle 19 Kasım’da Kuzey ve Doğu Suriye’ye hava saldırısında bulundu. En son verilere göre en az 20 kişi yaşamını yitirirken, çok sayıda kişi ise yaralandı. Bu saldırılarda Şam hükümetinin de kayıpları oldu. Ancak buna rağmen Şam hükümeti bu saldırılar karşısındaki sessizliğini tıpkı uluslararası güçler gibi koruyor.

Demokratik Toplum Hareketi (Tev-Dem) Eşbaşkanı Rûken Ehmed, konuya ilişkin ajansımızın sorularını yanıtladı.

Türk devletinin 19 Kasım saldırılarının temel amacı ve İstanbul patlamasıyla bağlantısı nedir?

Öncelikle Türk devletinin 19 Kasım saldırısında şehit olanların ailelerine başsağlığı, yaralılara acil şifa diliyorum. Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik başlattığı 19 Kasım saldırılarının amacı Kuzey ve Doğu Suriye devrimini hedef almakdır. Ayrıca kadının devrime öncülük yapması da hedef alınıyor. 2011 yılında hem Ortadoğu’da hem de Suriye’de tek renk, örgüt, bayrak ve düşünce egemendi. Bu durum toplumu kuşatmıştı. Kuzey ve Doğu Suriye devrimi topluma nefes aldırdı. Ortadoğu’da toplumun kendine olan inancı kalmamıştı ve ulus-devlet toplumu kuşatmış ve toplumun devlet olmadan yaşayamayacağını söylüyordu. Devrim felsefesi ve fikri toplum ve kadının kendine inanmasını sağladı. Toplumu ulus-devletin elinden kurtardı. Kuzey ve Doğu Suriye Devrimi Ortadoğu’ya ilham oldu. Rojava Devimi Türk devletinin yeni hedefine girmedi. Devrimin başından bu yana Türk devletinin hedefinde. Türk devleti ilk zamanlardan bu yana saldırıyor ve çetelerin yolu ile saldırıları gerçekleştiriyordu. Türk devleti DAİŞ’in Kobanê yenilgisine tahammül edemedi. Bu yüzden saldırdı. Kobanê küçük bir kentti. Ancak ilham kaynağı oldu ve DAİŞ’in yenilgiye uğratıldığı yer oldu. Kobanê, tüm Kuzey ve Doğu Suriye’nin her anlamda başarılı olmasını sağladı. Halkın inanç kaynağı oldu. 19 Kasım saldırısı devrime yönelik ilk saldırı değildir. Türk devleti iç karmaşa yaşıyor ve egemenliğinin elinden gitmemesi için senaryolar oluşturuyor ve bu bölgelere saldırıyor. Türk devleti 7 aydır özgürlük savaşçılarına saldırmakta ve yenilgiye uğramaktadır. Bu yüzden İstanbul senaryosu ile Kuzey ve Doğu Suriye topraklarına saldırdı.

ABD ve Rusya gibi uluslararası güçlerin bu saldırılardaki rolü nedir?

ABD ve Rusya’nın gözü önünde Dêrîk ile Kuzey ve Doğu Suriye’nin tamamına yönelik katliam gerçekleştirildi. Bu güçlerin Türkiye ile çıkarları var. Türk devleti ‘Rojava’ya saldırmak için kimseden izin almam’ diyor. Ancak ittifak, görüşmeler ve ABD ile Rusya’nın izni ile saldırılar gerçekleştirmektedir. ABD ve Rusya bu bölgenin garantörleri olarak kendilerini görmektedir.  Ancak onlarında bu saldırılara ortak olduğunu söyleyebiliriz. Halkımız bu ortaklığı görüyor ve onlardan hesap soruyor. İşgalci ve faşist Türk devleti halkı yok etmek istiyor ve halklar arasında çatışma çıkarmak istiyor. Halkımız ABD ve Rusya’dan hesap istiyor. Ya Türk devletini durdur ya da bu saldırılar hakkında karar alıyorsun diyerek hesap soruyor. Şimdiye kadar ABD ve Rusya’dan bu saldırılara ilişkin bir tepki gelmedi. Bu saldırılarda siviller katledildi. Ancak şimdiye kadar kimseden ses çıkmadı. Hatta 20 askeri bu saldırılarda katledilen Şam hükümeti bile saldırılara ses çıkarmadı. Bu da ortaklık tehlikesini gösteriyor. Suriye halkı, bölgenin işgal edilmesi durumunu kabul etmiyor. Osmanlı imparatorluğunun bu topraklarda yürütülmesine izin vermiyor. Tepkisizlik ortak olduklarını gösteriyor. Eğer ortak olmasaydılar bu saldırıları durdururlardı.

Bu saldırılara karşı nasıl bir tepkiniz var?

Halkımız saldırının olduğu gün Avrupa’dan Rojava’ya kadar sokaklara aktı ve büyük bir tepki gösterdi. Halkın bu saldırılara tepkisi net. Dêrîk’teki tören bunu net bir şekilde gözler önüne serdi. Ne saldırı olursa olsun halk Türk devletinin hayallerini durduracak ve gerçekleşmesine izin vermeyecektir. Tüm askeri güçlerin ve kadınların bu saldırılara yönelik tepkileri netti. Seçtikleri yol direniş ve özgürlük yoludur. Uluslararası devletlere seslenmiyoruz. Çünkü Türk devleti ile çıkarları söz konusu. Bu yüzden uluslararası kamuoyuna sesleniyoruz; Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılar karşısında ayağa kalksınlar. Avrupa’daki halkımız saldırının olduğu gece ayağa kalktı ancak daha büyük bir tepki ve ayaklanmaya ihtiyaç var. Türk devleti toplumsal ekonomiyi de hedef alıyor. Özgürlük bedelleri kolay değil bu yüzden mücadele etmeliyiz.

İran'da kadınların öncülük ettiği bir isyan var ve İran hükümeti buna katliamlarla karşılık veriyor. Türk devletinin saldırılarıyla aynı zamanda yaşanan bu katliamların gelişimini nasıl yorumluyorsunuz?

Jîna Amîni’nin katledilmesiyle Rojhilatê Kurdistan ve İran halkı, İran devletinin toplum üzerindeki baskısını bir halk isyanına dönüştürmeyi başardı. Bir kadının saçının bir telinden korkan ve mahallelerine ahlak polisi kurmuş bir devlet, ulus-devletin ne seviyeye geldiğini, toplum üzerinde kin ve nefretle kendini nasıl yenildiğini gösteriyor. Bu isyanda yüzlerce insan katledildi, tutuklandı ve idam kararları alındı. Ancak bütün bunlar isyanı durdurmadı. Jin, jiyan, azadî  sloganı küresel bir slogan haline geldi. İran, Türkiye, Suriye ve Irak'ta uygulanan sistem, toplumun karşısında duramayacak bir noktaya geldi. Bu yüzden ekonomik, kültürel, sosyal ve siyasi katliamlar yapıyorlar. Türk devleti Lozan Antlaşmasının yüzyılının sonuna geliyor. Bu saldırılarla topluma bir yüzyılı daha kaybettirmek istiyor ama toplumun öfkesi bir yüzyılı daha kaybetmeye izin vermiyor. Bu yüzyıl, egemenlerin ve ulus devletlerin yenilgi yüzyılı olacaktır.

Üçüncü dünya savaşı olarak tanımladığımız bu süreçte Kürtler önemli bir yere sahip ve Kürtler, mücadele ve direnişleriyle yeni bir tarih geliştiriyorlar. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Demokratik Modernite tezi Kürtler için nasıl bir yer oluşturmaktadır.

Önder Apo, 21. yüzyılın kadınların yüzyılı olacağını, üçüncü dünya savaşının merkezi Ortadoğu ve Kürdistan olacağını söyledi. Bu tespitin doğruluğunu bugünde yaşıyoruz. Doğru Kürt halkı olarak devlet değiliz. Kürt halkı olarak üçüncü dünya savaşının merkezindeyiz. Buna öncülük etmemiz gerektiği doğrudur. Kapitalist Modernite günümüzde toplumu güçlendiren, ruh veren Demokratik Ulusun tersine toplumu ruhsuz hale getirmiştir. Demokratik Ulus’un öncülüğünü kadınlar yapmaktadır. Demokratik Ulus, bizim için çok önemli. Çünkü toplumu savaştıran kapitalist modernite zihniyetini değiştirecektir. Önder Apo'nun Demokratik Ulus fikri ve felsefesi toplumda bir ruh inşa etti. Bu yüzden toplum üçüncü dünya savaşını yönetebilir ve toplum arasındaki sınırlar ortadan kaldırabilir. Kuzey ve Doğu Suriye devrimi sadece buradaki toplum ile sınırlı kalmamıştır. Dünyanın birçok yerinden bu devirme katılım oldu ve şehitte verdiler. Birçok yabancı ve enternasyonalist bu devrime katıldı ve özgürlüğünü bu devrimde buldu. Bu yüzden Ortadoğu'da oluşan bu ruhu, ulus-devlet kendisine yönelik bir tehlike olarak gördü. Türk devleti, büyük bir kin ve öfkeyle ‘onları yeneceğiz’ diyor.  Ulus-devlet çöküyor. Demokratik Ulus toplumun ruhunu birleştiriyor.

Son olarak yaşanan bu saldırılara ve olaylara karşı kadınlara, halka ve demokratik güçlere bir çağrınız olursa ne söylemek istersiniz?

Öncelikle çağrımız tüm Kuzey ve Doğu Suriye bileşenlerinedir; Hepimiz büyük bir tehlike ile karşı karşıyayız. Buna karşı bilinçli olmalı ve bu saldırıların Türk devletinin güçlü olduğunu değil yenilgisi olduğunu bilmeliyiz. Türk devleti sivilleri hedef alıyor ve tüm dünya buna sessiz kalıyor. Bu bizim güçlü olduğumuzu gösteriyor. Daha güçlü olmamız ve alanlarda olmamız gerektiğini de göstermektedir. Ayrıca köylerimizi, şehirlerimizi, mahallelerimizi terk etmeyelim, birlikte sokaklara çıkalım. Kürdistan'ın tüm kesimlerini Kuzey ve Doğu Suriye'deki devrime sahip çıkmaya çağırıyoruz. Uluslararası topluma kendi devletlerine baskı yapma çağrısı yapıyoruz. Kuzey ve Doğu Suriye devriminin yenilgiye uğraması tüm dünya için büyük bir tehlikedir. Bu yüzden bu devrimin korunması gerekir. Bunun sorumluluğu başta kadın ve gençler olmak üzere herkesin omuzlarındadır. Topluma, kültür, siyaset, soykırıma karşı her zaman ayakta olmamız gerekiyor.