Mısırlı aktivistler: Türkiye’yi desteklemek Kürtlere yapılan zülmu kabul etmektir!
Türkiye’nin Ortadoğu’daki saldırılarını değerlendiren Mısırlı aktivist kadınlar, Türkiye’nin politik düzlemde desteklenmesinin Kürtlerin katliamına kapı aralamak olduğunu söylüyor.
ASMAA FATHI
Kahire- Kürdistan halkı uzun yıllardır mahrum kaldıkları kendi kaderlerini tayin hakkından mahrum ve soykırım kıskacında yaşamlarını sürdürmek zorunda bırakılıyor. Geride bıraktığımız süreçte NATO üyesi ülke temsilcilerinin İsveç ve Finlandiya’nın ittifaka katılım protokollerini imzalamasında yine masada Kürdistan tartışması vardı. Türkiye’nin “güvenlik endişelerini” kabul eden ülkeler NATO’ya girmek için Kürt halkının iradesini hiçe saydı.
“Destek, Kürtlere yönelik ihlallerini zımnen onaylamaktır”
Tadwein Cinsiyet Araştırmaları Merkezi danışmanlarından ve Kadın ve Kız Çocuklarına Yönelik Zararlı Uygulamalarla Mücadele Birliği Direktörü Dr. Randa Fakhr El-Din, Kuzey (Bakur) Kürdistan’ın Amed kentine geçtiğimiz yıllarda Newroz kutlamak amacıyla ziyaret gerçekleştirdiğini, orada karşı karşıya kaldığı manzaradan dolayı şaşırdığını anlatıyor. Randa Fakhr El-Din, Türkiye’nin bölgede yaşayan halklara ve Kürt halkına büyük bir haksızlık yaptığını ve yapılan haksızlıkları kendisinin de birebir şahidi olduğunu söylerken, en bariz olarak ise anadil, kimlik sorununun yaşandığını hatırlatıyor.
Randa Fakhr El-Din, Kürt halkına yaşam alanı bırakılmadığını ve Türkiye’nin bu politikaları nedeniyle büyük bir halkın kendi kültürü ve ritüellerinden mahrum ya da gizlice yaşamak zorunda bırakıldığını dile getiriyor. Tüm politik, siyasi baskılamalara rağmen Türkiye’de yaşayan Kürtlerin büyük bir siyasi mücadele verdiklerini de hatırlatan Randa Fakhr El Din, en demokratik özgürlük ve politikaya katılım talebinin dahi tutuklamayla sonuçlandığını gözlemlediğini aktarıyor. Uluslararası dinamiklere ise şöyle sesleniyor Randa Fakhr El-Din, “Türkiye’ye herhangi bir siyasi destek vermek demek, Kürtlere yönelik ihlallerini de zımmen onaylamak demektir, bunu unutmamalısınız” diyor.
“Erdoğan’ın muhaliflerine karşı uygulamaları Hitler’in suçlarından farklı değil”
Aktivist Esma Ebd El-Hemîd, Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan’ın kendisiyle aynı fikirde olmayanlara karşı ilişkilerinde, Hitler’in Yahudilere karşı gösterdiği eylemlere benzer uygulamaları dayattığını ifade ediyor. Esma Ebd El-Hemîd, “Erdoğan muhaliflerine karşı uygulamaları Hitler’in işlediği suçlarından farklı değil” diyor.
İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya girme istekleri nedeniyle Türkiye'nin dayatmalarını kabul etmek zorunda olduklarını, süregelen savaş ve biriken krizlerin çoğu ülkenin kendi genel ilkeleriyle çeliştiğini ifade eden aktivist bu ülkeler için sonuçlarının uzun vadeli ve acı olacağının da altını çiziyor.
Esma Ebd El-Hemîd, Erdoğan'ın Kürtlere yönelik politikasının açık ve net bir şekilde sistematik kırım olduğunu, bunun bir zaman meselesi değil, daha ziyade tarihsel bir davranış olduğunu ve kadınların bu cenderede maruz kaldıkları koşulların en fecisini yaşadıklarını dile getiriyor.
Hukukçu Mona Salem: Kürtler NATO’ya girmek için günah keçisi
Mısırlı aktivist ve Avukat Mona Salem, Türkiye’deki Kürtlerin ve Türkiye devletinin Kürt politikasının sadece bir iç mesele olmasının çok ötesinde bir sorun teşkil ettiğini düşünüyor. Özellikle de Türkiye’nin şartlarına rağmen NATO üyesi ülke temsilcilerinin İsveç ve Finlandiya’nın ittifaka katılım protokollerini imzalamasına işaret eden Mona Salem, konunun dünya kamuoyunu meşgul eden, uluslararası bir konu olduğunu hatırlatıyor. Yaşanan durumun hukuki açıdan ciddi bir kriz olduğunu söyleyen Mona Salem, Kürdistanlı mülteciler ve Türkiye’ye iade sorununu hatırlatıyor.
Kürtlerin özerklik taleplerinin meşru bir hak olduğunu vurgulayan Mona Salem, Türkiye’nin zulmüne devam etmeyi sürdürmesi, Kürt halkının kaderinin şantaj, pazarlık unsuru olarak ortaya konulmaması gerektiğini savunuyor.