Lilwa El-Abdullah: Bahoz DAİŞ’i bölgeden silen askeri bir savaştı

Bahoz operasyonu ile IŞİD’in Kuzey ve Doğu Suriye’den tümden silindiğini belirten Dêrazor Askeri Meclis Başkanı Lilwa El-Abdullah, bu terör örgütünün ideolojisi ve destek almaması için tüm kesimlerin birlik olması gerektiği çağrısında bulundu.

ZEYNEB XELÎF

Dêrazor -  Demokratik Suriye Güçleri (QSD) 2017 Eylül ayında Dêrazor bölgesini IŞİD’den temizleme amacıyla “Bahoz” adıyla bir operasyon başlattı. 23 Mart 2019 tarihinde IŞİD’in bölgeden çıkarıldığı açıkladı. İnsanlık için bir dönüm noktası olarak açılanan operasyon ile Kuzey ve Doğu Suriye topraklarına güvenli bölge olarak yenisi eklendi. Dêrazor Askeri Meclis Başkanı ve aynı zamanda Cizîrê Bahoz Hamlesi Sözcüsü Lilwa El-Abdullah,  IŞİD’in kirli ve şiddet ideolojisine karşı savaşın hala devam ettiğini söyledi. 

IŞİD’in bölgeden silinmesi savaşının son aşaması olarak adlandırıldı, peki bu hamlenin genel olarak tüm bölgenin ve özellikle Kuzey Doğu Suriye için önemi nedir? 

Bahoz beldesindeki son savaş Kuzey ve Doğu Suriye’deki DAİŞ’in sonunu getirmeyi amaçladı. DAİŞ çeteleri bu beldeyi kendileri için bir hendek haline getirerek, beldedeki sivil insanları tutuklama adı altında canlı kalkan olarak kullanıyordu. Ancak QSD’nin başlattığı hamle ile tüm siviller kurtarıldı ve orada bulunan çete sorumluları da teslim olmak zorunda kaldılar. Tabi ki Bahoz Hamlesi birçok zorluklarla karşılaştı ve zorluklar DAİŞ’in bölgede kalıcılaşma amacına hizmet ediyordu. Uzun bir süre DAİŞ bu bölgede güçlerimiz tarafından özgürleştirilen alanlarda istikrar, huzur ve güvenliği bozmak için terör faaliyetleri içinde oldu. 

Dêrazor halkı özellikle kadınlar IŞİD’in baskı ve zulmüne maruz kaldılar, bu hamlede onların sizin güçlere olan desteği nasıldı? 

Özgürleştirilen tüm bölgelerde ilk başta kadınların özgürleştirilmesi anlamına geliyordu. Dêrazor’da kadınların hem sivil hem de askeri kurum ve kuruluşların içinde yer alarak güçlerimize destekleri büyük oldu. Özellikle DAİŞ çetelerinin kadınlara dayattığı yoz ve köle yaşamından kurtulmak için kadınlar kurtuluşu güçlerimize verdikleri destekte buldular. DAİŞ çetelerinden kurtarılan tüm bölgelerde bu böyleydi ancak özellikle Êzidî kadınların çabası unutulmaması gerekir. 

Siz Dêrazor’un özgürleştirmeden öncesi ve sonrasındaki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bunu Dêrazor sokakları ve köylerine inerek DAİŞ çetesi baskısından kurtarılan halka sormak gerekiyor ancak yine de biz öncesi ve sonrasını hem askeri hem de sivil kurum ve kuruluşlarımıza katılımları ve desteklerine bakarak nasıl memnuniyetle karşıladıklarını görebiliriz. Çünkü Dêrazor’da bir aile de en az bir veya iki kişi askeri, sivil kurumların içinde yer alıyor. Bunun yanı sıra özellikle kadınlarda bir bilinçlenme geliştiğini görmek mümkün. Kime sorsan DAİŞ’in ideolojisinin neyi amaçladığını din adı altında insanların beyinlerini nasıl karaladığını anladığını ve gördüğünü söyleyecektir. 

IŞİD’in uyuyan hücrelerinin hala bölge üzerindeki tehlikesi var mı ve bu tehlikenin tamamen ortadan kaldırılması için yeni operasyon veya hamle hazırlığı var mı? 

DAİŞ çetelerin tamamen bittiğini söyleyemeyiz ancak askeri anlamda tamamen temizlendiğini belirtebiliriz. Tabi ki uyuyan hücreler anlamında bölge üzerindeki tehlikesi devam ediyor. Özellikle Özerk Yönetim’e bağlı kurum yöneticileri ile QSD sorumlularına yönelik saldırılar oluyor. Özellikle DAİŞ’e karşı savaşta adeta sembol haline gelmiş olan kişi ve komutanlara yönelik saldırılar yapılarak, halk içinde korku salmaya çalışılıyor. 

Buna karşı şehir içinde, köy ve mahallelerde tedbirler alınıyor, nokta operasyonları yapılarak çetelere aman verilmiyor. Halkın güvenliği için, tekrardan sivil insanları kullanarak saldırılar yapılmaması için özellikle akşam saatlerinde dışarı çıkmamaya yönelik tedbirler ve uyarılar yapılıyor. 

Türkiye’nin bölgeye yönelik tehditleri ve Dêrazor’daki IŞİD çetelerine verdiği desteğe rağmen Dêrazor’un güvenlik durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Tabi ki sadece Türkiye değil aynı zamanda Suriye rejimi de İran da Dêrazor’daki DAİŞ’in gizli hücrelerine destek veriyor. Bu desteklerinin amacı kendi çıkarları çerçevesinde şehitlerimiz kanıyla özgürleştirilen ve huzura kavuşturulan bölgeyi istikrarsızlaştırarak kendi hakimiyetine almaktır. 

IŞİD’in tehlikesine karşı halkın nasıl bir örgütlemeye ihtiyacı var?

Halk kendini örgütlemesini yapabilirse sadece DAİŞ değil hiç kimse onları istismar edemez ve söz konusu gizli hücreler ve dış güçler bile üzerlerinde bir etki yaratamaz ve kimse onları yönetme çabası içine giremez, kendi kendilerini yönetirler. Tabi ki DAİŞ çetelerin insanlık dışı faaliyetlerine, ideolojisine karşı savaş hala devam ediyor. Buna karşı da herkesin birlik olması ve bölgedeki huzur ve istikrarı savunma güçlerine destek verebilirler. 

Son olarak Bahoz’un özgürleştirilmesi Demokratik Ulus prensiplerini geliştirme konusunda ne derecede katkı sağladı? 

Bahoz ilçesi DAİŞ çetelerin yenildiği ve halklar üzerinde yarattığı sonsuz karanlık ve korkunun artık sonlandığı yer oldu. Buda halkın verdiği direniş ile bu tehlikeyi atlatıldı ve özellikle de en çok acı çeken ve baskı altında kalan kadınlar özgürleştirildi. Tabi biz bu sayede son Haseke’nin Sinaa Zindanı’na yapılan saldırıda şehit düşenleri minnet ve saygıyla anıyoruz. 

Bu saldırıyla halkımızın QSD ve Asayiş güçlerimize verdiği desteğini tekrardan yakından şahit olduk. Kadınlar küçük büyük demeden silah alarak kendi bulunduğu alanın güvenliğini sağlayarak güçlerimize destek verdi. DAİŞ’in cezaevinden sonra mahalle ve bölgede hakimiyeti sağlamayı amaçlıyordu ancak özellikle kadınlar bu tutumu ve desteği sayesinde amaçlarına ulaşmadı ve kısa bir süre içinde çetelerin saldırısı kırıldı.