"Kimyasal Silahları Yasaklama Örgütü’nün Kürt halkına borcu var"
Kadın Adalet Meclisi Üyesi Felek Yusif, Türkiye’nin Kürdistan topraklarına yönelik kimyasal silah kullanmasını ilişkin konuşarak, "Türkiye, kimyasal silahları yasaklayan bir anlaşma imzalamış olmasına rağmen, madde ve kurallarını ihlal ediyor” dedi.
BERÇEM CÛDİ
Kobanê- Kimyasal silah kullanımına karşı dünya çapında 1993 yılında Fransa'nın başkenti Paris'te bir anlaşma imzalandı. 193 Ortadoğu devletinin, Avrupa, Asya ve Amerika Birleşik Devletleri'nin onayı ile hazırlanan 24 maddelik anlaşma 29 Nisan 1997'de yürürlüğe girdi. Merkezi Hollanda’da olan Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü, (Organisation for the Prohibition of Chemical Weapons) tüm yaptırımların devletlere eşit olarak uygulanmasını ön görüyor. Türkiye, ittifakın imzacılarından biri olmasına rağmen bu yaptırım ve ilkeleri ihlal ediyor. Türkiye’nin bu ilkeleri ihlal etmesine karşı dünya devletleri sessiz kalıyor. İlk kimyasal silah saldırısı 1988 yılında Saddam Hüseyin rejimi tarafından Halepçe'de gerçekleştirilmiş, ardından Türkiye 1997'den günümüze Federe, Kuzey ve Rojava Kürdistan'da kimyasal silah saldırıları düzenlemiştir. Tüm saldırılar belgelendi ve ilgili taraflara gönderildi ancak hala bu kimyasal silah kullanıma ilişkin Türkiye’den bir hesap sorulmuş değil.
Firat Bölgesi Kadın Adalet Meclisi Üyesi Felek Yusif, Kürt halkına yönelik kullanılan kimyasal saldırılara ilişkin ajansımıza açıklamalarda bulundu.
“Kimyasal silah denince aklımıza Helepçe geliyor”
Felek Yusif, "Biz Kürt halkı olarak ‘kimyasal silah’ denilince aklımıza Halepçe geliyor. Halepçe’de binlerce çocuk, kadın ve yaşlı Irak'ta Saddam rejimi tarafından vahşice katledildi. Bütün güçler kimyasal silah kullanımının yasak olduğunu bilir, bu anlaşma 1993 yılında Fransa'da 100'den fazla devletin onayı ile imzalanmıştır. Böylece her türlü kimyasal silahı yasaklamak ve onları kullanan güçleri cezalandırmak amacıyla kimyasal silahları yasaklama teşkilatı kurulmuştur" dedi.
"Uluslararası kuruluşlar sorumluluk almıyor"
Türkiye’nin kimyasal silah kullanmasını eleştiren Felek Yusif, kimyasal silah kullanmaya ilişkin Kürt halkı olarak Ortadoğu'dan ve uluslararası kuruluşlardan bugüne kadar ciddi bir çalışma görmediğini vurgulayarak, şöyle konuştu:
“Bu kuruluşların Kürt halkına ve Suriye'nin tüm bileşenlerine karşı sorumluluklarını yerine getirmemeleri de kritiktir. Kimyasal silah kullanımı sonucu yaralarını tedavi etmek için Fransa'ya giden Serêkaniyeli Muhammed adlı bir çocuk bu sessizliğin bir örneğidir. Türk devletinin Federe Kürdistan'da kimyasal silah kullanmasına da hepimiz şahit oluyoruz. Kürdistan Özgürlük Hareketi savaşçıları, ülkemizi işgal eden ve halkımızı her gün öldüren güçlere karşı savaşıyor ve direniyor. Gençlerimiz meşru haklarını, coğrafyasını, kültürünü, tarihini ve varlığını savunuyor. Bu savaşçılar faşist Türk devletinin kimyasal saldırılarına maruz kalıyorlar ama maalesef yine otoriteler ve hegemonik güçler, büyük bir sessizlik içinde. Suriye rejimi tarafından kimyasal silahlar kullanıldı, bu konu hakkında soruşturma açıldı, girişimde bulunuldu ancak Suriye rejiminin cezalandırılıp cezalandırılmayacağı belirsiz."
"Hegemon güçler Kürtlere karşı birleşti"
İnsan hakları örgütlerinin rolünün zayıflığından bahseden Felek Yusif, “Kimyasal silahları yasaklama teşkilatı ve insan hakları savunucuları olarak hareket eden örgütler, rollerini yerine getirmedi. Devrimimizde çok emek verildi ve şimdi Suriye'nin kuzeyinde ve doğusunda büyük bir direniş var. Ancak gerçekten yanımızda durabilecek ve bu bileşenleri koruyabilecek bir güç görmedik. Toprağımızda güvenliğin garantörü olması gereken güçler herhangi bir rol oynamıyor, aksine Türkiye, Suriye rejimi ve çete grupları gibi işgalci güçlere her zaman yol gösterici oluyor” dedi.
“Kürdistan’da ortak direniş yürütülüyor”
Kürt halkının işgalcilerin tüm saldırı ve ihlallerine karşı durduğunu söyleyen Felek Yusif, “Kürdistan'ın dört yanında yürütülen direniş, ortak bir direniştir ve Kürt halkının mücadeleci ruhunu gösteriyor” dedi ve konuşmasını şöyle sonlandırdı:
“Savaşçılarımız sonuna kadar fedakar ve kahraman davranıyorlar. Türk devletinin kullandığı NATO silahlarından asla korkmazlar. Halkımızın ve insanlığın haklarını sonuna kadar koruyacağız. Kimyasal silahların kullanımını yasaklamak için çalışan kuruluşlar kendilerini bu insanlara karşı borçlu bulmalıdır. Türk devletinin kimyasal saldırılarına karşı tavır, tepki, açıklama vb. göstermek gerekir. Bu örgütler şimdiye kadar Kürt halkı için hiçbir şey yapmadılar ama umut ediyoruz ki sorumluluklarını yerine getirebilecekler. Bu umutlar gerçekleşmezse biz Kürt halkı olarak savaşmaktan başka çaremiz olmadığı yönündeki tutumumuzu ifade ettik.”