Kadınlar İran rejimi ve yalanlarını anlattı: Halk büyük bir değişiklik istiyor

İran’da Jina Mahsa Amini’nin katledilmesi ardından başlayan halk ayaklanması devam ederken, kadın aktivsitler ve yurttaşlar, halkın artık rejimin yalanlarına inanmadığını belirterek, büyük bir sistemsel değişiklik istediğini söyledi.

SAİDA ŞERZAD/ ŞEHLA MUHAMMADİ

Haber Merkezi – Özellikle kadınlara yönelik baskıcı uygulamaları ile bilinen İran rejimine karşı kadınlar yıllardır direnişi elden bırakmıyor. İdam uygulamasından başörtü dayatmasına kadar birçok insan hakkı ihlalinin uygulandığı İran’da, Kürt kadın Jina Mahsa Amini katliamının ardından deyim yerindeyse ülkede bir halk devrimi yaşanıyor. İran rejiminin 40 yıllık baskıcı politikalarına değinen kadın aktivistler ve yurttaşlar, bu günlerde İran ve Rojhelat’ta devrimin başlamasıyla birlikte rejimin bir kez daha eski oyunlarına döndüğünü, bir kez daha yurttaşlar içeresinde bölünme tohumlarını serpiştirmeye çalıştığını belirterek, milliyetçiliğin hortlatılmak istendiğine vurgu yaptı. Değerlendirmelerde Sistan-Belucistan Eyaleti’ne bağlı Zahidan’da da yaşanan “Kanlı Cuma” ve Kürdistani partilere yönelik gerçekleşen saldırılarda hatırlatıldı.

“Gerçekler anlatıldığı gibi değil”

İran’ın Kum kentinde yaşayan Mehdi H. isimli yurttaş, Kürtlere dönük yürütülen anti-propaganda politikalarına dikkat çekerek, “Mollalar insanları karşı karşıya getirmek istiyor.  Kürt evlerinin kötü bir kokusunun olduğunu ve tahammül edilemez olduğunu anlatıyorlar. Mollaların anti propagandaları yüzünden Sine’ye yaptığım bir ziyareti korku ile gerçekleştirdim. Kaldığım evde arkadaşımla dönüşümlü olarak uyuduk. Ancak sabah olduğunda bu korkuların yersiz olduğunu anladım. İnsanlar Mollaların bu algıyı yarattığına dikkat ekti.  Ertesi gece daha az korktum. İlk seyahatimde harika zaman geçirdim ve oradaki insanları tanımak için Sine’ye gitmiştim, iyi ki gitmişim bize anlatıldığı gibi olmadığını gözlerimle görmüş oldum” diyor.

“Gördüklerim söylenenlerin tam tersiydi”

Kum’da yaşayan Emir isimli bir yurttaş şu ifadelerde bulunuyor: “Mollalar bize çocukluğumuzdan beri Sünnilerinn kimseyi umursamadıklarını, çok kolayca insanları öldürdüklerini söylerlerdi. Bu yüzden evlerinin hep kan koktuğunu anlatırlardı. Sine’de hep çiğ et yenir derlerdi. Biz de bunların bize anlatıldığı gibi olduğunu hayal ederdik. Ancak gördüklerim bu söylenenlerin tam tersiydi. Çocukluğumuzda bize empoze edilenler nedeniyle ön yargılarımız vardı. Çocuklukta alınan bazı bilgiler öyle kolay kolay kırılmıyor, gözlerinizle gördükten sonra anlatılanların gerçekdışı olduğunu anlıyorsunuz.”

Mollalar yalanlarla algı yaratıyor

Hamedanlı Fatma, Kürdistan-Rojhelat ile ilgili farklı şehirlerde yayılan onlarca yalan olduğunu ve bunu bizzat İran rejim mollaları tarafından gerçekleştirildiğini aktarıyor. Fatma, “Çocukken bu insanların şiddet yanlısı olarak düşünürdüm. Ancak kendi gözlerimle gördükten sonra çok nazik, kibar ve duyarlı olduklarına şahit oldum. Elbette bize öğretilenler, anlatılarla bu insanlar arasında büyük fark vardı” ifadelerinde bulunuyor.

“Sine halkı insanları daha çok düşünüyor”

Hamedan sakini Pervane isimli kadın, artık mollaların ve İran rejim görevlilerinin kendilerine söyledikleri sözlere inanmadıklarını söylerken, “Bize Sünnilerin inancı olmadığını söylerlerdi ve bu insanların sadece insan öldürmeye meyilli, şiddet yanlısı olduğu empoze edilirdi. Sine halkı Hamedan halkından daha nazik ve kendisi dışındaki insanları daha çok düşünüyor. Mesela Hamedan halkı sadece kendilerini düşünerek büyütülürler” diye belirtiyor.

“Herkesin silahlı olduğunu söylediler”

Qeshm’de ikamet eden bir yurttaş, “Bize herkesin silahlı olduğunu söylüyorlardı. Arap, Beluci ve Kürt halkının kendisinden olmayanları öldürmeye meyilli olduklarını anlattılar. Mesela son protestolarda bize herkesin elinde silah bulunduğunu ve İran rejimine bağlı tüm komutanlarımızı, askerlerimizi öldüreceklerini anlattılar, kendilerinden olmayanların evlerine baskın düzenleneceğini ama öyle olmadı” diyor.

“Kürtleri tanıdıktan sonra algım değişti”

İsfahanlı bir yurttaş, “Zorunlu görev için Sine’ye gitmem gerektiği söylendiğinde çok korktum. Naklimi değiştirtmeye çalıştım ama Kürt halkını tanıdıktan sonra algım değişti, bize anlattıkları gibi olmadıklarını gördüm. Son yaşanan protesto eylemlerinde bu anti propagandalar daha da yoğunlaştı. Halkları birbirine düşürmek için birçok yalan uyduruluyor” şeklinde konuşuyor.

Onlarca yalan üretiliyor

İran’ın farklı kentlerinden yurttaşlar İran rejimi tarafından daha onlarca farklı yalan ve ön yargılarla büyütüldüklerini söylerken, bu yargıların ise ancak tanışarak, birlikte yaşanarak, tecrübelerle aşıldığını söylüyor. Yurttaşlar bu fırsatı olmayanların ise ömürleri boyunca bu yalanlara inandıklarının da altını çiziyor.

Rojhelat-Doğu Kürdistan Özgür Kadın Derneği yöneticilerinden Mehri Rezaei de ajansımıza verdiği röportajda İran rejiminin Kürdistan başta olmak üzere kentlerde yaratılan bölünme ve rejimin politikalarını değerlendirdi.

“Oy alamadığı için öfkesini cihada çevirdi”

İslam Cumhuriyeti Kürdistan ve İran'ın diğer şehirleri arasında böyle bir bölünme yaratmayı nasıl başardı? Kürdistan gerçeği neydi ve İslam Cumhuriyeti medyasına nasıl yansıdı?

Humeyni'nin yaptığı ilk şey, erkekler ve kadınlar arasında ayrım yaratmaktı. Din adı altında kadınları erkeklere köle yapmaya ve kadınları evde oturmaya zorladılar. Kadınlar bu duruma itiraz ettiler ancak rejim toplumu bölmüştü ve artık toplumun sesi çıkmıyordu.  Kürtlerin karşı olduğu anayasadan sonraydı. İnsanların idam edildiği, çocukların zorla evlendirildiği bir yasaya karşı çıkmıştı Kürtler. İşte o zaman yeni kurulmuş olan rejim tek bir oy bile alamadan Tahran'a döndü ve bu öfke kalbine yerleşti ve öfkesini cihada çevirdi.

“Kürt gençleri silaha sarılmak zorunda kaldı”

Beni Sadr, Kürdistan'ı ve Kürt halkını yok etmek için cihat ilan etti. Cihat ilan edildiğinde kadın, çocuk veya savaşçı olmanız fark etmez. O zaman Kürt gençleri şehirlerini savunmak için silaha sarılmak zorunda kaldılar. İslam Cumhuriyeti saldırıya geçtiğinde sanki bir ülke savaş halindeydi. Kürdistan ekonomik olarak ambargo altındaydı ve ekonomik olarak birçok sorunu vardı ama özgürdü, yerel meclisler kuruldu ve herkes birbirini savundu. Bu nedenle İran'da baskı altında olan tüm halklar Kürdistan'a geldi. İkinci saldırıda İslam Cumhuriyeti, İran'ın önde gelen dini liderlerinden Sadık Khalkhali’yi gönderdiler ve bir dakikalık yargılama yaptılar. Biat etmeyen gençler hakkında idam karaları veriliyordu.

“Kadınlar ayaklanmaya katıldı”

Toplu infazlar, katliamlar Humeyni'nin Kürdistan'a karşı cihat ilan etmesi ve var olan diğer tüm meseleler döneminde bu katliam medyaya nasıl yansıdı?

İran'da Kürt kadın savaşçılar ve İranlı kadınlar ayaklanmaya katıldı ve artık kimsenin namusu olmadıklarını söyledi. Bu nedenle sokaktaki kadınlar bu hareketi başlattılar ve önderlik ederek tüm İran halkını savunuyorlar. Aslında Kürdistan, İslam Cumhuriyeti'nin yalanlarına ta en başından bu yana hiç teslim olmadı ve ilk günlerden itibaren bir konsey oluşturdu ve Humeyni'nin fermanı ve Kürdistan'a saldırı gününe kadar İslam Cumhuriyeti'nin önünde durdu. Rejim askerleri Kürdistan'a savaşmak için geldi ve katliamlar yaptılar. Ancak biliniyor bunlar, çok kısıtlı şekilde yansıdı ama Kürt halkının hafızasında taze kaldılar hep.

“43 yıl önce birlik olunsaydı bu infazlar olmazdı”

İran rejimi Kürt kadın Jina Mahsa Amini’yi katletti.  Bu katliamı ve sonrasında yaşanan halk ayaklanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Aslında İslam Cumhuriyeti'nin bütün yalanları halka ifşa edilmiştir ve insanlar 43 yıl önce birlik olsalardı, tüm bu infazlar, tecavüzler, acı olaylar olmazdı. Jina Mahsa Amini’nin ölümünden sonra tüm duvarlar yıkıldı. Artık rejimin yalanlarına halk inanmıyor. Ne söylerse söylesin halk artık tam tersini yapıyor. Siyasi partiler aynı bayrak altında gösteri yapılması gerektiğini söylüyor.  Avrupa'daki siyasi partilerin halka dayattığı şey de bu… 1957'de uygulanan aynı politika şimdi tekrarlanıyor. İnsanlar birkaç haftadan fazladır sokaklarda. Düşüncesi, rengi, dini düşüncesi ne olursa olsun ortak taleplerini haykırıyorlar.

“Değişimin kendisi tersine çevrilemez”

İran'da yaşayan diğer milletler hem sosyal hem de siyasi olarak meydana gelen kapsamlı değişikliklere rağmen bu bölünmüşlüğü kabul edecekler mi?

İran'ın her yerinde yaşayan farklı etnik kökenlerin geçmişe bir anda gitmesi mümkün değil. İran tarihinde ilk defa bir Beluç'un canı yandığında insanlar seslerine ses oldular. Bu bir ilktir. Ama şunu unutmayalım; kadınlar hem Beluç, hem Arap, Fars herkesin sesi oluyor, bütünleştiriyorlar. İran'daki kadın, kız ve erkek çocukların bu hareketi Jina Mahsa Amini'nin ölümünden önceki sürece geri dönmeyecek, İran değişti ve bu yüzden bu hareket harika. İran'da yaşanan hareket tüm dünyayı şaşkına çevirdi. Bu nesil değişimin kendisidir, dolayısıyla değişimin kendisi tersine çevrilemez. Halk görevini biliyor. Halk büyük bir değişiklik istiyor.

“İran’da devrimin öncülüğünü kadınlar yapıyor”

Kadın hakları akitvisti ve politik aktivist Shahrzad Arshadhi ise kadınların devrimdeki rolü üzerine ajansımıza değerlendirmelerde bulunarak, sorularımızı yanıtladı.

Feminist bir aktivist olarak, bu devrimde kadınların rolünü nasıl görüyorsunuz? İran'da böyle bir birliği yaratanın kadın liderliği olduğunu düşünüyor musunuz?

Bu 43 yılda İranlı kadınlara baskı yapıldı ama halen ayakta ve İslam Cumhuriyeti'ne karşı en büyük protesto, kadınların protestosuydu ve bu her türlü gerekçe ve farklı yöntemlerle devam etti, edecektir de. Kadınlar şu anda bu harekete öncülük yapıyorlar. ‘Jin, jiyan, azadî’ sloganı tüm İran halkının ortak sloganı haline gelmiş durumda. Sembol ve slogan belli, kadınlarda öncüdür.

“Halk bir atlet gibi hızla devrime koşmak istiyor”

“Jin, jiyan azadî” sloganının kullanılmasıyla başlayan eylemler sürüyor. Şu anda İran’da farklı etnik grupların rolü nedir? Ayrıca farklı sınıfsal faktörlerde alanlarda bu konuyla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Bütün millet şu anda kendini olimpiyatlarda şampiyon olmaya hazırlayan ve bir önceki 6 aya asla geri dönmeyecek bir atlet gibi hızla devrime koşmak istiyor. İran gençleri, İslam Cumhuriyeti'nin belirli bir bölge ve şehre odaklanmasını ve örgütlenmesini durdurmak, katliamların önüne geçmek ve halklar arasında yaratılan ön yargıları kırmak için bir şeyler yapmalı. Eril iktidar sistemi diktatörlükle insanları ayırmasın, parçalamasın diye.

“Tüm dünyada kadınların direnişi parıldıyor”

Sadece Ortadoğu'da değil, şu anda tüm dünyada kadınların direnişi parıldıyor ve kapitalist sistemi yok ediyor. Dolayısıyla İngiltere, Fransa ve Amerika'daki bu hükümetlerin görünüşte arkamızda olması pek olası değil. Aslında devrimin önderi, halkın önderi, halkı örgütlemenin önderi, halkın kalbinde olmalıdır. Ve burada da öyle olduğunu görüyoruz. Koşmak için bacakları kırılan kadınlar uçmak için kendi kanatlarını doğurur.”