Foza Yûsif: Dünya Kadın Konfederasyonu kurulmalı

Erk-devletin kadınlara yönelik evrensel düzeydeki saldırılarına değinen PYD Başkanlık Komitesi Üyesi Foza Yûsif, kadınların bu saldırılar karşısında 2022’deki direnişlerine işaret etti ve Dünya Kadın Konfederasyonu’nun kurulması gerektiğini söyledi.

BÊRÎTAN ZINAR

Qamişlo- 2022 yılında erk-devlet sisteminin kadınlara ve kadınların kazanımlarına yönelik saldırıları küresel ölçüde gerçekleşti. Buna karşı kadınlar aynı yıl içinde eşi benzeri olmayan bir mücadele ve direniş içindeydi. Demokratik Birlik Partisi (PYD) Başkanlık Komitesi Üyesi Foza Yûsif, kadınları en çok etkileyen ‘3. Dünya Savaşı'nın’ büyümesini, bölgede yaşanan krizler, küresel düzeyde kadınlara yönelik geliştirilen saldırıları ve buna karşı 2022’de verilen kadın mücadelesi ve direnişine ilişkin sorularımızı yanıtladı.

Kadınlara karşı olan IŞİD'e değinen Foza Yûsif,  Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik olası bir saldırısında IŞİD'in de ortak bir planla saldıracağına dair bilgiler olduğunu açıkladı.

‘Bir insanlık felaketi yaşandı’

2022 yılı savaş ve çatışmaların büyüdüğü bir yıldı. Bu durum bölge halkı ile kadınları nasıl etkiledi?

Ukrayna'ya karşı yapılan saldırı ile birlikte ‘Üçüncü Dünya Savaşı’ yeni bir sürece girdi. Kuşkusuz bu savaşın merkezi Ortadoğu ve bölgemizdir. Çünkü bugün Ukrayna'da savaşan güçler, bizim bölgemizde de bir çatışma hali içindeler. Bugün orada yaşananlar, hem buradaki durumun sonucudur hem de oradaki durum burayı da etkilemektedir. Kısacası hepsi birbirine bağlıdır. Bu savaş hegemonik güçler, kapitalist modernitenin güçleri arasındadır. Dünya ve topraklarımız üzerindeki egemenliklerini artırmak için bir savaş içindeler. Bu güçler bölgenin enerjisi, bölge halkı, buranın siyasi durumunu kendi egemenlikleri altına aldıkları için bu güçler büyük bir çatışma içindeler. Birbirine karşı savaşan güçlerin hepsi hegemonik güçlerdir. Halka, demokrasiye ve özgürlüğe karşı olan güçlerdir. Bu nedenle bu savaşlar demokratik ve özgürlükçü güçlere hizmet etmiyor. Bu savaşın özgürlük ve demokrasiyi sağlama amacı yok. Bu yüzden bu savaşın faturası en çok kadınlar, ezilen halklara ve bölge halkına kesiliyor ve onları etkiliyor. Bakın bu yıl içinde milyonlarca insan göç ettirildi. Açlıkla karşı karşıya kaldılar. Milyonlarca insan büyük zorluklarla karşılaştı, katledildi, yollarda öldürüldü ve kaybedildi. Yani bir insanlık felaketi yaşandı. Bu felaket hala devam ediyor.

Cinsiyetçilik arttı

Bütün bölgelerimizde büyük sorunlar yaşanıyor. Bugün Suriye, Lübnan, İran, Türkiye ve tüm bölgeler bir ateş içindeler. Bu durum üzerinden kendini yaşatan iki taraf var. Biri küresel hegemonik güçler, diğeri de bölgede yaşayan gerici rejim ve hükümetlerdir. Ulus-devlet üzerinden her gün halkların kanını emenler, kendilerini savaş üzerinden yaşatanlar, egemenliklerini öldürme üzerinden var etmektedirler. Bu da durumun her geçen gün daha da kötüye gitmesine neden oluyor. Bölgede bugün yaşanan gerginliğin çok örgütlü bir muhalefetten kaynaklandığını söyleyebiliriz. Ne yazık ki bu durum ulus-devlet rejimlerini savunanların ve aynı zamanda küresel hegemonik güçlerin, değirmen olup halkı ezmelerine neden oluyor. Bu savaş kadınları da çok etkiledi. Savaş, faşizm ve egemenlik yükseldikçe o kadar cinsiyetçilik de artıyor.

Kadına yönelik şiddet arttı

Devlet, hegemonik güçler ve cinsiyetçilik bir üçgen gibi birbirini güçlendiriyor. Bu da kadınları köleliğe, zulme ve büyük bir kötülük içine sokmaktadır. 2022’de yaşanan savaş sonucunda, çok sayıda öldürme, kadına yönelik tecavüzlerin yaşandığına ve kadınlar lehine olan kimi yasaların kaldırıldığını gördük. Bazı ülkelerde kadınların mücadeleleri sonucunda elde ettikleri kazanımlara el konuldu. Genel olarak kadınlara karşı çok kötü uygulamalar geliştirildi. 2022 yılında kadına yönelik şiddet çok arttı. Dünya sistemi özünde ataerkil ve baskıcı bir karaktere sahip bir sistemdir. Savaş arttıkça kadına yönelik şiddet de artıyor. Bu aile içi, dışarıda, devlet kurumlarında ve hukuk alanında da kendini gösteriyor. Yani faşizm, savaş ve şiddetin olduğu yerde cinsiyetçiliğin zayıfladığı söyleyemeyiz. Birbirine paralel olarak gelişiyor. Bu yüzden bu savaş kadınlara, halka ve ezilenlere karşıdır. Hangi yönden bakarsanız bakın en büyük zarar insanlığa veriliyor. Ahlaktan uzak bir savaştır. Özgürlük ve demokrasi için hiçbir amacı yok ve bu anlamda bir hizmeti de yok.

‘Küresel örgütler kurmalıyız’

2022 yılında kadınların vermiş olduğu mücadeleyi ve örgütlenmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Küresel savaşa karşı, kadın mücadelesi ne kadar küreselleşti?

Kadın örgütleri olarak elbette ortak çalışmalar yapılıyor, mücadele ortak yürütülüyor. Bunun 2022 yılında da gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Ancak biz kadın hareketleri olarak stratejimizi ve mücadelemizi yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor. Çünkü bugün kadınların şahsında insanlığa karşı bir savaş yürütülüyor. Ya da o hegemonik güçler, insanlığa karşı büyük bir savaş yürütüyorlar. Bu, kadınları da etkiliyor. Bloklar oluşturan, ittifaklar yapan, insanlığa karşı yeni bir saldırı yapma planı için anlaşan hegemonik güçlere karşı biz kadın örgütleri olarak çok güçlü örgütlenmeler oluşturmalıyız. Bu küresel güçlere karşı bizlerin de küresel örgütler inşa etmemiz gerekiyor. Büyük ve küresel stratejilere sahip küresel örgütler geliştirilmelidir.

Dünya kadın örgütleri birlik olmalı

Bu anlamda bir çabanın olmadığını söyleyemem. Ancak var olan bu gerçeklik karşısında güçlü bir birliktelik yok. Tunus ve Berlin'de kadın toplantıları oldu. Bu önemli bir adımdı. Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketi olarak da bu toplantılarda önemli ve öncü rol oynadık. Kuşkusuz kadın özgürlük ve mücadelesi için bu adımlar anlamlıdır. Ancak bu, kadına yönelik saldırıları kırmaya yetiyor mu? Ayrıca sürmekte olan dünya savaşının kadınlar üzerindeki etkisini bitirmeye yeter mi? Yeterli değil. Bunlar gerçeklerdir. Kadın örgütlerinin daha da güçlenmesi gerekir. Küresel düzeyde daha da güçlenmeli ve kendilerini daha iyi örgütlemeliler. Dünyadaki tüm kadın örgütlerinin bu gerçeğe kendini ikna etmesi gerekir ve bu anlamda pratik adımlar atmalıdır. Hiçbir kadın hareketi tek başına bu küresel güçlerin tamamen ortadan kaldırılmasını etkileyemez. Dünya kadın örgütleriyle birlik olmalıdır. Ancak bu şekilde savaşla artan şiddet ve cinsiyetçilik dalgasını kırabilir.

Küresel perspektif ihtiyacı

Gerçekten de bu erkek iktidar bloklarına karşı bizlerinde küresel kadın konfederasyonu geliştirmemiz gerekiyor. Yani böyle perspektiflere sahip olmalıyız. Eğer küresel bir kadın konfederasyonu ve bir kadın örgütü geliştirmezsek, küresel faaliyetler geliştirmezsek, tüm kadınlar ortak bir perspektifte mücadele etmezsek ve yürütülen savaşa karşı hepimiz ortak bir bilinci ve ortak görüşe sahip olmazsak, dünya savaşına, egemen erkek savaşına güçlü bir şekilde yanıt olamayız. Bu yüzden bize küresel bir perspektife ihtiyacımız var. Aynı zamanda birlikte aynı tutumu alacağımız, aynı eylemi yapacağımız ve aynı mücadeleyi geliştireceğimiz küresel bir kadın konfederasyonuna ihtiyacımız var.

‘Sistem kadınlardan korkuyor’

2022 yılı genel olarak Kürdistan halkı ve kadınlara yönelik şiddet ve saldırıların arttığı bir yıl oldu. Bu saldırılarda kadınların hedef alınmasını ve buna karşı kadınların direnişini nasıl değerlendiriyorsunuz?

2022 yılı kadın özgürlük mücadelesi açısından da güçlü bir yıl oldu. Kadınlar birçok yerde ayağa kalkıp, tepkilerini dile getirdiler. Dolu dolu bir yıl olduğunu söyleyebiliriz. 2022 yılı sonunda Rojhilat Kürdistan ve İran'da kadın ayaklanmaları başladı. 2022 yılının kadın isyanları ile İran ve Rojhilat Kürdistan’ındaki kadın isyanlarının yılı diyebiliriz. Bunlar çok önemlidir. Tarihi adımlar atılıyor ve tarihi bir mücadele yaşanıyor. Kürt Kadın Özgürlük Hareketi olarak biz de bunun öncülüğünü yaptık. Bugün Kadın Rönesans’ından bahsediyorsak, bu Kürt kadınlarının öncülüğünde gerçekleşti. Bu yüzden bugün Kürt kadınları ve özgürlük isteyen tüm kadınlar hedef alınıyor. Çünkü erkek egemen sistemi büyük bir korku içindedir. Erkek egemen sistem, özgür düşünce sahibi, aktif kadınlardan, kölelikten kendini kurtaran, arayış içinde olan kadınlardan çok korkuyor. Bu gelişmeye karşı bir çember oluşturmak, özgürlük umudunu zayıflatmak ve kırmak, kadınlar arasında korku yaratmak, cesaretlerini kırmak ve kadınları bir kez daha kölelik yaşamına geri döndürmek için birçok yönteme başvuruyor.

Kadınlar hedef oldu

2022 yılında kadınlara yönelik büyük bir vahşet gerçekleştirildi. Kadına yönelik bir soykırım politikası var diyebiliriz. Büyük bir saldırı yapılıyor. Çok sayıda kadın hedef alındı. Kadınlar ve topluma umut olan öncü kadınlar hedef alındı. Her şeyden önce, bugün Türk devletinin erkek faşizminin, cinsiyet ayrımcılığını ve kadın düşmanlığının en üst seviyesini temsil ettiğini söyleyebiliriz. Bu yüzden egemen sistem bugün Türk devleti şahsında kadına karşı çok kirli bir savaş ilan etmiş ve bu savaşı geliştiriyor. 2022'de Jiyan Tolhildan, Zeynep Saroxan, Nagihan Akarsel, Sosin Bîrhat ve ayrıca çok sayıda kadın şehit düştü. Türk devletinin eli ile hedef alındılar.  Bu kadın mücadelesi düzeyinin çok yükseldiğini ve büyük etki ettiğini gösteriyor. Bu yüzden erkek egemen güç, bu kadar şiddetli saldırılar gerçekleştiriyor.

Kadın mücadelesinin yılı

Yıl sonuna doğru Jîna Amînî’de hedef alındı. Buna karşı İran'da büyük isyanlar çıktı. Bu isyanlar bugün hala devam ediyor. Bunlar, kadınlar arasında büyük bir farkındalık ve bilinç oluştuğunu gösteriyor. Büyük bir özgürlük bilimi oluştu. Bu iktidar güçleri, bu bilim ve bilinci boğmak için katliamlarla buna engel olmak istiyorlar. Ancak kadınların özgürlük ve direniş için bedel ödemekten korkmadıklarını görüyoruz. 2022 yılında kadınların ölümü, idamı, işkenceyi göze aldıklarını görüyoruz. Ne korkuyu biliyorlar, ne de faşizmi tanıyorlar. Hiçbir şey onları engelleyemez. Bu da kadın devriminin, kadın özgürlük biliminin erkek egemenliği tarafından önlenemeyeceği düzeye geldiğini gösteriyor. Yani 2022'de kadınlar ‘Bizi tutuklamayla, işkenceyle, idamlarla korkutamazsınız' dediler. Kadınlar 2022'de özgürlük konusundaki kararlılıklarını bir kez daha gösterdiler. 2022 yılı kadınların ve kadın mücadelesinin yılı oldu.

‘Jin, jiyan, azadî’ sloganı

Rojhilat Kürdistan ve İran'da 3 aydan fazla bir süredir halk, kadınların öncülüğünde Jin, jiyan, azadî’ sloganıyla eylem yapıyor. Bu slogan kaynağını nereden alıyor ve ne gibi sonuçlar oluşturuyor?

‘Jin, jiyan, azadî’ felsefesini Kürdistan’da Önder Apo geliştirdi. Önder Apo, perspektif ve düşüncelerinde üç kavram üzerinde duruyor. Önder Apo, ‘Erkek kadınla barışmadan yaşamla da barışamaz’ diyor. Bu yüzden de yaşamın merkezi kadındır. Kadın yaşamı yaratır. Kadınsız yaşam olmaz. Kadında özgürlük olmadan var olamaz. Doğrusu her üç kavram arasında bir diyalektik var. Önder Apo, ‘kadını yaşamın merkezine koydu ve kadın özgür değilse yaşamda köledir, eğer kadın aydınlıkta değilse yaşamda karanlıktadır’ demiş. Bu şiar, Kuzey Kürdistan'da ilk kez Diyarbakır'daki kadın hareketi tarafından 8 Mart kutlamalarında kitlesel olarak haykırıldı. Daha sonra Rojava Kürdistan'ında, şimdi de Rojhilat Kürdistan ve İran'da kadınların öncülüğünde bu slogan haykırılıyor.

Önder Apo düşünceleri her yerde

Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum, egemen güçler Önder Apo'yu tutuklayarak kadın devrimini bastırmak ve Önder Apo'nun özgürlük perspektiflerini yok etmek istediler. Önder Apo'nun özgür perspektiflerinin yayılmasını engellemek için tecrit sistemi daha da ağırlaştırdılar. Ancak Rojava Kürdistan'daki Kadın Devrimi, Rojhilat Kürdistan ve İran'daki ayaklanmalar, Ortadoğu'da ve dünyadaki kadın gelişmeleri, her geçen gün büyüyen kadın devrimi, ne İmralı işkence sisteminin, ne komplo, ne de tecridin Önder Apo’nun kadın ve insanlığa etkisini yok edemeyeceğini gösterdi. Bugün Önder Apo her yerde. Hegemonik güçler, Önder Apo'yu zindanda tutarak susturmak istediler. Ancak bugün Önder Apo tüm kadınların zihnindedir. Önder Apo, her özgür ve demokrat insanda yeni bir diriliş yaratır. Yani Önder Apo'nun düşünceleri ve perspektifleri, bugün kadınlar ve ezilenler için bir manifesto haline geldi. Bu nedenle hegemonik güçler, Önder Apo'yu tecrit ederek başarılı olamazlar. 2022 kadın ayaklanmaları bunu kanıtladı. Önder Apo bu topraklarda yeni bir yaşam ve perspektif açısı oluşturdu. Önder Apo’nun bu eseri bugün her yere yayılıyor. Bu o kadar güçlü bir fikir ki kimse bu düşünceyi engelleyemez. Tank, toplarıyla, kimyasal silahlarıyla, infazlarıyla ve her türlü saldırılarıyla bu düşüncenin önüne geçemezler. Bu düşünce her gün ateş gibi her yere yayılıyor. Kadınlar ve ezilen halklar bu ateşle kendilerini ısıtıyorlar. Düşmanda bu düşüncede her geçen gün boğuluyor. Gelişen isyanlarda 2022 gerçeğini net bir şekilde görebiliriz.

‘Kürtleri yok ederek iktidarlarını sürdürmek istiyorlar’

Türk devleti, dört parça Kürdistan’da Kürtlerin ve kadınların kazanımlarına saldırıyor. Kuzey ve Doğu Suriyeli kadınlar olarak tüm bu saldırılara karşı gösterilen direnişleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türk devleti gücünü kan ve savaş üzerine kurmak istiyor. Onların tarihlerinde de bu var. İşgal üzerine kendilerini yaşatıyorlar. Bugün AKP-MHP ittifakı işgal ve kan üzerinden iktidarını sürdürmek istiyor. Dolayısıyla bugün Kürt halkına uygulanan soykırım süreli değil. Bu onların stratejileridir. Bunun üzerinden kendilerini var ediyorlar. Kürtleri yok etme üzerinden kendilerini var etmek istiyorlar. Kadın köleliği üzerine egemenliklerini inşa etmek istiyorlar.

Kürtler anlaşmayı parçalamak istiyor

AKP ve MHP yetkilileri ittifak yaptıkları gün Kürt halkına savaş ilan ettiler. Bu savaş sadece özgürlük hareketine, gerillalara, Kuzey ve Doğu Suriye'ye karşı değil; Başûr ve Rojhilat halkımıza karşılardır. Bu anlamla, tüm Kürtlerin varlığına karşıdır. Şimdi Kuzey ve Doğu Suriye ile Rojava Kürdistan'da imha, soykırım ve inkar politikalarına karşı Kürt halkı kendi dili ve kimliğiyle bölge halkıyla barışık yaşıyor. Burada demokratik bir sistem inşa ediliyor. Bir anlaşma kuruluyor. İşgalci Türk bu yüzden sistemimizi bir tehdit olarak görüyor ve gelişmesini istemiyor. Şuan Lozan Antlaşması’nın yüzyılının bitmesine doğru gidiyoruz.  Bu anlaşma, halkın kimliğine karşı geliştirildi ve yüz yıldır reddedildik. Şimdi Kürtler bu anlaşmayı parçalamak, etkisizleştirmek ve ortadan kaldırmak istiyor. Bu yüzyılda yeniden hak sahibi olmak istiyorlar. Başta Türk devleti olmak üzere yetkililer bu mevcut durumu sürdürmek istiyor. Kürtlerin, Süryanilerin, Arapların ve Türkmenlerin bir arada barış içinde yaşamalarını istemiyorlar. Kendilerini çatışma ve işgal üzerinden büyütmek istiyorlar.

Direnişten başka yol yok

Bölge halkı, Özerk Yönetim, kadınlar ve siyasi partiler olarak bu saldırılara karşı bir direniş süreci başlatılmıştır. Faşizmin başarılı olmayacağını düşünüyoruz. Faşizmin başarısı, kriz ve katliam içinde yaşamamız anlamına geliyor. Bunun için bölge halkı olarak işgalci devletin faşizmini tek ses ve tek tavırla yenme kararı aldık. DAİŞ'i nasıl yendik ise işgalci Türk devletinin faşizmini de ortak iradeyle yeneceğiz ve bunun dışında başka bir çare olmadığını düşünüyoruz. Önümüzde direnişten, mücadeleden başka yol yok. Bu bilinç ile hareket ediyor, örgütleniyor ve hazırlıklarımızı yapıyoruz.

‘DAİŞ’i dünyaya karşı kullanmak istiyor’

Türk hükümeti, 19 Kasım'daki saldırılarıyla Hol Kampı’nın güvenliğini hedef aldı. Hol Kampı’nda dünyanın birçok ülkesinden 65 bini aşkın DAİŞ ailesinin yaşadığı biliniyor. Türk devleti, bu saldırıyla neyi amaçladı ve bu saldırı dünyadaki kadınlar ve toplumlar için nasıl bir tehlike oluşturuyor?

Türk devleti ve DAİŞ bir madalyonun iki yüzüdür. Aralarında hiçbir fark yok. İkisi de birbirini güçlendiriyor. Türk devletinin işgali DAİŞ’i, DAİŞ’de Türk devletinin işgalini güçlendiriyor. Bugün Efrîn, Serêkaniyê, Girespî, Celabrûs, Îdlib ve Türk devletinin işgali altındaki tüm bölgelerde DAİŞ kendini yeniden örgütlüyor. Bunun delilleri var. Bu yüzden Türk devleti DAİŞ tutuklularını kaçırmak istiyor. 2019 yılında Eyn İsa Hapishanesi’ne ve kampına saldırarak binlerce DAİŞ'linin ve ailelerinin kaçmasını sağladı. Şimdi de aynı şekilde DAİŞ tutuklu ve ailelerinin kaçmasının önünü açmak istiyorlar. Bununla DAİŞ'i tekrar kontrolü altına almak ve onları bölgeye ve dünyaya karşı yeni bir savaş başlatmak için kullanmak istiyor.

Koalisyon iki yüzlü hareket ediyor

Bu yüzden bu saldırılar DAİŞ’e hizmet ediyor. Türk devleti saldırırsa DAİŞ’in de saldıracağı bilgisini alıyoruz. DAİŞ’in böyle bir planı var. Paralel bir saldırı geliştirme planı var. Bu açıdan çok tehlikeli bir plandır. Şimdi koalisyon ve uluslararası güçler kendilerini DAİŞ’e muhalifi olarak gösteriyorlar ama şimdiye kadar kendi çıkarları ve politikaları için Türk devletinin ve DAİŞ’in merkezlerine göz yumuyorlar. Ancak AKP ve MHP faşizmi ayakta oldukça DAİŞ yok olmayacaktır. Çünkü çok açık bir şekilde DAİŞ'i örgütlüyorlar, silahlandırıyorlar, planlar yapıyorlar, stratejisini belirliyorlar. DAİŞ istedikleri yerlere ulaşacak bir güç olarak ellerinde tutuyorlar. DAİŞ’in merkezi ve beyni Türkiye'dedir. Herkesin bunu kabul etmesi ve itiraf etmesi gerekiyor. Bu beyin yok olmadan DAİŞ'in eylemleri her yere yayılacaktır. Hol Kampı’na yönelik saldırı, Türk devletinin DAİŞ’i ne kadar desteklediğini gösterdi. Ancak dünya üç maymun rolünü oynamaya devam ediyor. Her şey gözler önündedir. DAİŞ lideri Îdlib’de öldürüldü. Îdlib kimin kontrolünde? Yardımcısı da yine orada öldürüldü. Cerablus, Serêkaniyê ve Suriye’nin bazı bölgeleri. Türk işgali altındadır. Buralar DAİŞ’in yuvası oldu. Koalisyon güçlerinin bunu görüp kabul etmesi ve buna göre karar vermesi gerekiyor. Ama büyük bir ikiyüzlülük var.

Olası saldırılara karşı tavrınız ne olacak?

Toplumsal sistem ve kadın özgürlüğü için çok önemli ve devrimci adımlar attık. Bu sistemi ortak emeklerle kurduk. ‘Kuzey ve Doğu Suriye Devrimi, sadece bu bölgenin devrimi değildir. İnsanlık devrimidir’ şeklinde yorumluyoruz. Doğrusu dünyanın her yerindeki demokratik güçlerin ve kadınların devrimimize verdiği destek bizler için her zaman bir güç kaynağıdır. Devrimimizin insanlığın kolektif çalışmanın sonucu olduğunu söyleyebiliriz. Bu yüzden devrimin tamamlandığını söyleyemeyiz. Tehlike henüz bitmiş değil. İngiltere'den, Afrika'dan, Amerika'dan Avrupa'dan, Ortadoğu'dan yada Türklerden, İranlılardan, Araplardan kadınlar buraya nasıl mücadele etmeye ve bu devrimi sahiplenmeye geldilerse, şimdi demokratik güçler, özgürlük güçleri, kadın örgütleri, ekolojik örgütler, bu değere sahip çıkması gerekir. Çünkü bu insanlık için çok büyük bir değerdir. Bu değer korunduğu oranda farklı gelişmelerin önünü açacaktır. Bu devrimin başarısızlığı, dünyanın tüm demokratik güçlerine bir darbe olacaktır. Bunun için bu ilişkiyi iyi tanımlamamız ve iyi görmemiz gerekiyor. Bu nedenle demokratik ve özgürlükçü tüm güçlerden isteğimiz bu toprakların değerlerine sahip çıkmalarıdır.

Türk devleti büyük bir tehdit

Bugün işgalci Türk devleti tüm kadınlar ve insanlık için büyük bir tehdittir. Birkaç gün önce Türkiye'de 6 yaşındaki bir çocuğun bir din adamıyla evlendirildiği ortaya çıktı. Bu AKP yaşam tarzını gösteriyor. Düne kadar bu adamı mahkemeye çıkarmadılar. Bu kadına, çocuğa, insan haklarına karşı insanlık suçudur. Bu bir vahşettir. Tüm dünya kadınları için bu bir sorundur. Herkesin bu faşizme, zulme ve anti-demokrasiye karşı birleşmesi gerekiyor. Nasıl ki bütün insanlık Hitler faşizmine karşı birlik olduysa, şimdi de Türk devletinin faşizmine karşı birleşmeleri gerekir. Kutsal bir durumda yaşıyoruz. Çünkü özgürlüğümüz için savaşıyoruz ve direniyoruz. İsyan içindeyiz. Halkımız 2022'nin başından sonuna kadar ayaktaydılar. Kuzey ve Doğu Suriye kadınları bir yıldır ayaktalar. Çok kutsal ve önemli bir duruştur.

Kadınların halkın ve Önderliğin yılı

2023 hedefleriniz nelerdir? Yine tüm dünya kadınlarına nasıl bir çağrıda bulunmak istersiniz?

2023 yılında direnişimizi daha da yükseltmemiz ve örgütlülüğümüzü güçlendirmemiz gerekiyor. Eylemlerimizi daha da büyütmeliyiz. 2023 yılının çok zor geçeceğine düşünüyoruz. Çünkü kolay bir yıl olmayacağı şimdiden belli oluyor. Faşist, hegemonik güçler saldırdıkça onlara karşı direnişimizi, irademizi, ısrarımızı artırmalıyız. Bir şey kaybetmeyiz aksine kazanımlarımız olacaktır. Özgürlüğümüzü, haklarımızı ve varlığımızı kazanırız. Dört parça Kürdistan’da Kürt halkı ve Kürt kadınlarına karşı bir soykırım politikası yürütülmektedir. Demokratik ve özgürlükçü güçlere karşı büyük bir savaş yürütülmektedir. Büyük bir inatla ve intikam ruhuyla bizim de mücadelemizi yükseltmemiz gerekiyor. Nasıl ki, 2022 yılını direniş yılı yaptıysak, 2023 yılını da başarı yılı yapmalıyız ki bu mücadele ve başarılarımız meyvesini versin. İrademiz var. Gerilla dağda büyük bir kahramanlık gösterdi. Önder Apo İmralı Cezaevi’nde eşi benzeri olmayan bir direniş gösterdi. Bölge halkı 2022'de çok kutsal bir duruş sergiledi. Bunun sonuçlarını 2023 yılında alabilmek için direnişi yükseltmemiz ve güçlendirmemiz gerekiyor. Bu temelde 2023 yılının kadınların, Kürt halkının ve Önder Apo'nun yılı olacağını söylüyorum.