Erk zihniyetin politikalarını değerlendiren kadın vekiller “öz savunma şart” diyor

HDP’li vekillerden Züleyha Gülüm, Nuran İmir ve Dilan Dirayet Taşdemir, Türkiye’de artarak devam eden kadın katliamlarını, kadına yönelik şiddeti, AKP’nin cezasızlık politikalarını, yargının erkek lehine verdiği kararları, İstanbul Sözleşmesi’nin iptali gibi birçok konuya dikkat çekerek, tek çıkış yolunun kadınların her alanda örgütlenerek öz savunma mekanizmasını geliştirmesi gerektiğini belirtti.

MEDİNE MAMEDOĞLU

Amed -  Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının alındığı 20 Mart’tan bugüne kadar çok sayıda kadın katledilirken, taciz, tecavüz ve sistematik şiddet ise artarak devam etti. Günde ortalama 3 kadının katledildiği Türkiye’de failler az cezalarla ödüllendirilirken, hükümet ise üzerine düşeni yapmıyor. Tüm Türkiye’de kadınlar bir yandan yaşanan bu süreci kaygı içerisinde izlerken, öte yandan alanlarda seslerini duyurmaya çalışıyor. Artarak devam eden kadın katliamlarını değerlendiren HDP’li kadınlar, iktidarın kadın politikalarına dikkat çekti. 

“Erkek şiddetinin önü açıldı”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekilli Züleyha Gülüm, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının yürürlüğe girmesinin ardından kadına yönelik şiddet, taciz ve kadın cinayetleri vakalarında ciddi bir artışın yaşandığına dikkat çekti. Şu an içinde bulunduğumuz Ağustos ayında yansıyan haberlere göre 14 kadının katledildiğini ve halen bu sayının artarak devam ettiğini söyleyen Züleyha Gülüm, bu da erkek şiddetinin önünün açıldığının bir göstergesi olduğunu belirtti.

“Hükumet kadın cinayetlerinin bizzat sorumlusudur”

Koruyucu ve önleyici tedbirleri hayata geçirme yükümlülüğü bulunan siyasi idarenin sorumluluklarını yerine getirmediği için kadın cinayetlerinin bu denli arttığını söyleyen Züleyha Gülüm, konuşmasının devamında şunlara yer verdi: “Hükümet, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi başta olmak üzere  kadına yönelik erkek şiddetini ve ayrımcılığı derinleştiren politikalarla birbiri ardına yaşanan kadın cinayetlerinin bizzat sorumlusudur. Nitekim kadınlara ve LGBTİ+’lara yönelik erkek şiddetine yönelik cezai ve başka hukuki yaptırımları önlemeyi zorunlu kılan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilerek ağır yaptırımlar içeren suçları meşru göreceğini ilan etmiştir.”

“Faillere savunma öğreten eril bir zihniyet var”

Yaşanan cezasızlık politikası ve iyi hal indirimlerinin kadına yönelik şiddetle mücadeleye ket vurduğunu ve erkek şiddetinin artmasında önemli bir ol oynadığını ifade eden Züleyha Gülüm, eril yargı ve hükümetin kadın düşmanı politikalar ile kadın katliamlarında suç ortaklığını üstlendiğini dile getirdi. Züleyha Gülüm, “Neredeyse tüm katil erkekler akıl sağlıklarının yerinde olmadığı, namus için cinayet işledikleri yönünde beyanlarda buluyor. Cinayet faili erkeklere savunma öğreten eril bir zihniyet var. Pınar Gültekin’i boğarak öldürdükten sonra yakan katil Cemal Metin Avcı’nın Muğla 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmasında, ‘İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesi iyi oldu’ yönündeki savunmasının altını çizmek istiyorum” diye konuştu.

“Sözleşmenin feshi ile yaşam hakları tehlikeye atıldı”

Züleyla Gülüm, toplumun oldukça geniş kesimleri tarafından savunulan sözleşmenin feshinin; kadın ve LGBTİ+’ların yaşam haklarının bizzat devlet eliyle tehlikeye atılacağını, ısrarlı takibe, zorla evlendirmeye, taciz ve cinsel şiddete karşı savunmasız hale getireceği ve şiddetin temelindeki erkek egemen zihniyeti besleyeceğinin açık olduğunu sözlerine ekledi. “Biliyoruz ki, devletler demokrasiden, hukuktan, adaletten, şeffaflıktan uzaklaştıkça, çete ilişkilerine,  mafyatik güçlere yakınlaşır, faşizm yükseltilir” diyen Züleyla Gülüm, “Kadınlara, halklara karşı işlenen suçların tüm failleri, siyaset, sermaye ve mafya üçgeninde girilen gizli ve kirli ilişkiler açığa çıkarılmadıkça da bu düzen bir ahtapot gibi tüm kurumları içine alarak tüm toplumu çürütmeye devam edecektir” şeklinde konuştu.  

“Fail suç işlemekten çekinmiyor”

HDP Şırnak Milletvekilli Nuran İmir ise artan kadın katliamlarının en büyük nedeninin var olan cezasızlık politikası olduğunu ifade etti. Suç işleyen faillerin ceza almaması ile yeni suçları işlemeye teşvik edildiğini kaydeden Nuran İmir, “Özellikle geçen sene çıkan infaz yasası ardından İstanbul Sözleşmesinin kaldırılması kadına yönelik şiddeti arttırdı ve kadın cinayetleri daha fazla işlenmeye başlandı. Erkek zihniyeti ‘nasılsa devlet, hukuk ve iktidar arkamda durur suçlarım örtbas edilir’ diye suç işlemekten çekinmeden tacizi, istismarı, tecavüzü ve katletmeyi kendilerine meşru bir hak olarak görmektedirler” dedi.

“Kadın hakları güvence altına alınmalı”

Yaşanan katliamlara karşı kadınların haklarının bir an önce güvence altına alınması gerektiğini belirten Nuran İmir, kadınların her alanda erkek-devlet şiddeti ile karşı karşıya kaldığına yer verdi. Nuran İmir,  “İktidar hem sürekli kadın cinayetlerini ve kadına yönelik şiddeti gündemde tutarak bundan kendilerine siyasi rant elde etmekte hem de her fırsatta kadın cinayetleri faillerini savunmaktadır. İstanbul Sözleşmesi yürürlükteyken de uygulanmadığı için, erkek yargı sistemi ve cezasızlık politikaları katilleri koruyor ve katledilmiş ise bile kadını suçluyordu. Bu yüzden bir an önce kadın haklarının güvence altına alınması ve uygulanması gerekmektedir. Tabi bu kadar cinayetin artması sadece İstanbul Sözleşmesinin uygulanmaması ile sınırlı değil, asıl olan devlet politikalarıdır, bu yüzden kadınlar yaşamın her alanında erkek-devlet sisteminin engellemeleri ve şiddeti ile karşı karşıya kalıyor” sözlerini kullandı.

“Değişim öz savunma ve örgütlü güç ile olur”

Kadınların yaşanan şiddete ve katliamlara karşı en büyük gücünün öz savunma olduğunu kaydeden Nuran İmir, yaşanacak herhangi bir değişimin kadınların öz savunma kuşanmasıyla mümkün olacağını ifade etti. Nuran İmir, konuşmasının sonunda şunları söyledi: “Bu sistem kökten değişmediği sürece bu politikalar kadınları katletmeye, şiddete ve baskıya maruz bırakmaya devam edecektir. En büyük öz savunma örgütlü kadın gücüdür. Örgütlü kadın güçlenir ve savunmasız kalmaz. Örgütlenemeyen her kadın erkek şiddetine maruz kalmaktadır. Aile içi şiddetten mahalle baskısına ve devletin en üst mertebesine kadar organize bir şekilde kadının karşısında duran erkek egemen sisteme karşı kadının da her sokakta, her mahallede, her evde erkek zihniyetine karşı örgütlenerek öz savunma mekanizmasını geliştirmelidir.”

“AKP kadını yaşam alanlarından uzaklaştırmak istiyor”

HDP Ağrı Milletvekilli Dilan Dirayet Taşdemir de kadın kırımının bu denli artmasında AKP’nin kadın düşmanı politikasının büyük etkisi olduğunu ifade etti. AKP’nin ülkede özgürlük ve eşitlik talep eden kadınları istemediğini söyleyen Dilan Dirayet Taşdemir, “Herkesin itaat ettiği, boyun eğdiği bir toplumsal yapı istiyor. Buna giden yol ise kadınları başta kamusal alan olmak üzere tüm yaşam alanlarından uzaklaştırmak ve eve hapsetmek istiyor. Buna direnen kadınlar erkek ve devlet şiddetine uğruyor” diye belirtti.  

“Türkiye kadınlar için güvenli bir ülke değil”

Kadına yönelik şiddetin var olan politik ortamdan güç aldığını belirten Dilan Dirayet Taşdemir, şu ifadelerde bulundu: “Kadınları koruyacak mekanizmaların ortadan kaldırılması ile de artık bir kadın kırımı yaşanıyor. Türkiye, kadınların kendilerini güvende hissetmediği, her an tacize uğrayacağı, istismar edileceği, şiddet göreceği veya herhangi bir erkek tarafından katledileceği bir ülke haline gelmiştir. Sözleşmenin uygulanmasının dışında var olması bile kadın cinayetlerinde ve kadına yönelik şiddetle mücadelede caydırıcı rol oynadığı görülmüştür. Bu yüzden kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri karnesi bu kadar vahim durumdayken sözleşmeden geri çekilmek kadın ve çocuklar için ciddi risk teşkil etmektedir.”