Ayşe Acar Başaran: Depremde dahi kadınlar ayrımcılığa uğruyor

HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, deprem koşullarında dahi kadınların ayrımcılığa uğradığını, özgün ihtiyaçlarını gideremediğine dikkati çekerek, kadınlara ortak ağlar kurarak dayanışma çağrısında bulundu.

Amed- HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, Amed’de partisinin Kayapınar İlçe Örgütü’nde düzenlediği basın toplantısında depremin gerçekleştiği illerde kadınların yaşadıkları sorunlara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Başaran, konuşmasına 6 Şubat Maraş merkezli iki depremde yaşamını yitiren bütün halkların yakınlarına başsağlığı ve depremlerde yaralanan binlerce yurttaşa acil şifalar dileyerek başladı.

‘Türkiye ve Kürdistan’dan binlerce yoldaşımızla yaralarımızı sarıyoruz’

Depremin üzerinden 15 gün geçtiğini hatırlatan Ayşe Acar Başaran, “Bu süreç boyunca Türkiye ve Kürdistan’ın dört bir yanından binlerce arkadaşımız, yoldaşımızla yaralarımızı sarmaya devam ediyoruz. Depremin ilk gününden bugüne halklarımızla beraber bu büyük felaketin acılarını bir nebze de olsa atlatmaya çalıştık, hala çalışmaya devam ediyoruz.” dedi.

‘Melike Alp’in kadın mücadelesine katkılarını unutmayacağız’

Birçok arkadaşlarının da bu süreçte ailesini, yakınlarını kaybettiğini; dostlarını da  bu büyük felakette kaybettiklerini söyleyen Ayşe Acar Başaran, şunları ifade etti:

“Yine Diyarbakır’da Kürt kadın hareketinin ilk derneği olan Yurtsever Kadınlar Derneği kurucularından ve HADEP’in ilk kadın komisyonu başkanı, insan ve kadın hakları aktivisti olan Melike Alp arkadaşımızı bu büyük felakette kaybettik. Melike ablanın kadın mücadelesine katkılarını hiçbir zaman unutmayacağız. Anısı daima mücadelemize ışık tutmaya devam edecek. Yine bileşen partilerimizden Devrimci Parti Genel Başkanı Elif Torun, kızı Eylem Şafak Aydın ve birçok yakınını kaybetti Hatay’da. Onların acıları hepimizin acılarıdır. Bu zorlu günleri büyük bir dayanışma ile atlatacağımıza inanıyoruz.” 

‘En net gördüğümüz devlet yok iktidar yok gerçeğiydi’

HDP olarak, kadın, gençlik ve parti meclisleri ile ilçe örgütleri, eş genel başkanları, milletvekilleriyle beraber depremin ilk saatlerinden itibaren bu büyük afetin yaşandığı bölgelerde olduklarını anlatan Ayşe Acar Başaran, “Ben de Diyarbakır’da, Antep’te ve Maraş Elbistan’da bu süreci takip ettim. Bu süreçte gerçekten can kayıplarına depremin sebep olmadığını, doğal afetlerin değil; iktidarın yetersizliği, beceriksizliği ve koordinasyonsuzluğunun bu süreçte felaketi daha da büyüttüğüne hep beraber şahitlik ettik. Gittiğimiz her yerde en net gördüğümüz ve halkın da yüksek sesle söylediği ‘Devlet yok, iktidar yok’ gerçekliğiydi” dedi.

‘İnsanlar 24 saat ekmeğe suya ulaşamadı’

Büyük bir kaos yaşanırken bir trafik polisine bile rastlamadan Antep’e kadar yolculuk ettiklerine işaret eden Ayşe Acar Başaran, “İnsanlar bu büyük felaketten bir taraftan kendi çabalarıyla enkazda arama kurtarma çalışmaları yaparken bir taraftan da depremin üzerinden 24 saatten fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen henüz ekmeğe ve suya ulaşamamışlardı. Hala bazı bölgelerde su sıkıntısının olduğunu biliyoruz. Gittiğimde de su, elektrik ve ısınma en büyük problemlerdendi. Üzerinden 15 gün geçmesine rağmen bazı bölgelerde su sıkıntısının olduğunu biliyoruz” şeklinde konuştu. 

‘Halklarımızı iktidarın organizasyonsuzluğuna bırakmadık’

Ayşe Acar Başaran, gittikleri her yerde iktidarın manipülasyon yaparak gerçeği ters yüz etmek istemesine rağmen hiçbir yetkilinin olmadığını belirterek, hiçbir çalışmanın başlamadığına hep beraber şahit olduklarını söyledi. “Belki zamanında arama kurtarma ekipleri bölgelere intikal edebilmiş olsa, orada halkın yanında olabilseydi bu büyük felaketin faturası bu kadar acı, can kayıpları da bu kadar yüksek olmayacaktı.” diyen Başaran, iktidarın kendini organize etme becerisine bile sahip olmadığını belirtti.

Halkları iktidarın bu beceriksizliğine ve organizasyonsuzluğuna bırakmadıklarını bir kez daha ifade etmek istediğini belirten Ayşe Acar Başaran, “Şu anda partimiz Maraş, Urfa, Adıyaman, Antep ve Diyarbakır'da depremzede halklarımızın ihtiyaçlarını en acil şekilde gidermeye çalışıyor. Hem Ankara'da hem Amed merkezde kurduğumuz koordinasyon merkezleriyle halklarımızın ihtiyaçlarını tespit etme ve karşılamaya yönelik çalışmalarımıza ilk andan itibaren hız kesmeden devam ediyoruz. Bulunduğumuz her yerden HDP Kadın Meclisi olarak, HDP olarak kadınların özgün ihtiyaçlarını tespit etmek ve temin etmek için büyük bir çaba içerisinde olduk” dedi. 

‘İktidar çadırı insanlara ulaştırmamıza izin vermedi’

Depremin ilk günü halkın yanında olması gereken iktidarın, günlerce ortalıkta görünmediği halde kurdukları dayanışma ağları olunca koşa koşa bir kez daha alanlara geldiğine işaret eden Ayşe Acar Başaran, şu bilgileri aktardı:

“Yine zoruyla, kayyımlarıyla, halka saldırılarıyla alanlara geldi. Tüm kolluk Pazarcık’a yığıldı. Arama kurtarma çalışmalarında görünmeyen, halka ihtiyaçlarını ulaştırmada ortalıkta olmayan, kolluk, devlet, iktidar Pazarcık’ta dayanışma merkezimize el koymak için bütün kolluğu oraya yığdı. TIR’larımıza ve dayanışma ihtiyacı için topladıklarımıza el koydu. En temel ve en acil olan ihtiyaçlardan olan çadırı, insanlara ulaştırmamıza izin vermedi. Bugün çetin kış koşullarından geçiyoruz. İnsanlar günlerdir hala sokaklarda, kendi imkanlarıyla kurdukları çadırlarda ya da barakalarda kalmak zorunda kalıyorlar. Bunu sağlamayan iktidar, insanlara çadır ve konteyner sağlamayan iktidar, buna karşı bizim geliştirdiğimiz dayanışmayı yerle bir ederek, bizim de ulaşmamızı engelleyerek insanları soğuk ve hastalıkla yüz yüze bırakıyor. Pazarcık’ta da ifade etmiştik, buradan bir kere daha ifade ediyoruz asla durmadık, bizler ihtiyaçları halklarımıza ulaştırmak için elimizden geleni yapmaya devam ediyoruz.” 

‘Doğumu yaklaşmış kadınlar kaderlerine terk edilmiş'

 

Kadınlar için depremin çok başka boyutları olduğuna dikkati çeken Ayşe Acar Başaran, “Tıpkı diğer süreçlerde olduğu gibi. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği sebebiyle bu koşullarda dahi kadınlar ayrımcılığa uğruyor. Özgün ihtiyaçlarını gideremiyor, kadınlara bu süreçte özgün alanlar sağlanmıyor” diye konuştu. Başaran, Birleşmiş Milletler (BM) Nüfus Fonu’nun Türkiye’de deprem bölgesinde en az 214 bin hamile kadın olduğunu ve bu kadınlardan en az 23 bininin bir ay içinde doğum yapacağı verilerini hatırlatarak, şunları ifade etti:

“Çok sayıda hastanenin yıkıldığı, kadın doğum servislerinin hizmete kapatıldığı bilgisi geliyor ve bizler de gittiğimiz yerlerde bunu gözlemledik. Hamile, doğumu yaklaşmış, emziren kadınlar kaderlerine terk edilmiş durumda. Deprem bölgesinde çalışan ve bizim de yine yaptığımız gözlemlere göre önemli eksiklerden bir de kadın görevli sayısının az olması. Kadın görevli sayısının az olması sebebiyle kadınların ihtiyaçlarına rahatça dile getiremedikleri ve bu durumdan kaynaklı büyük bir sorun yaşadıklarını bizlere deprem bölgesinde çalışan arkadaşlarımız ifade ediyor. Deprem bölgesinde, barınma alanlarının, temiz suya erişimin olmaması ve hijyen ürünlerine ulaşım da kadınlar açısından sıkıntılı bir durum olarak karşımızda duruyor.” 

Kadın örgütlerine çağrı: Ortak ağlar kuralım

Deprem bölgelerinde yaşanan tuvalet sorununa da değinen Ayşe Acar Başaran, “Antep’te yaşayan depremzede bir kadının sözlerini buradan sizlere aktarmak istiyorum: ‘Hijyenik pedimi değiştirecek bir yer bulmakta zorlanıyorum’. En insani ihtiyaç bile şu anda deprem bölgesinde maalesef karşılanamıyor” dedi.

Afet bölgelerinde şiddete maruz kalan kadınların gidebileceği herhangi bir mekanizmanın şu anda söz konusu olmadığını ifade eden Ayşe Acar Başaran, “Adliyelerin, karakolların yıkıldığı, neredeyse bir kaos ortamından bahsediyoruz. Biz bunu pandemi sürecinde de neredeyse çok net bir biçimde gördük ki en çok kadınlar mağdur oluyor. Tüm bu psikolojik süreçleri kadınlar en ağır şekilde yaşıyor. Buradan iktidara elbette, devlete sesleniyoruz; en kısa zamanda bu mekanizmalar oluşturulmalıdır. Daha çok kadın örgütlerine çağrıda bulunmak istiyorum: Ortak ağlar kurarak kadınlara sosyal, psikolojik, hukuki destek verme zamanı. Bunu da dayanışmamızla sağlayabileceğimize inanıyoruz” şeklinde konuştu. 

‘Kadınlar ve çocuklar istismar edilme endişesi duyuyor’

Kadınların yine deprem bölgelerinde en fazla yaşadığı problemlerden birinin de güvenlik kaygısı olduğuna vurgu yapan Ayşe Acar Başaran, şunları ifade etti:

“Barınma yerlerinin çoğu açık ve kalabalık yerlerde yer aldığından bu durum kadınlar ve çocuklar açısından ciddi riskler barındırıyor. Depremde bir kadının ‘çadırın fermuarı her açıldığında birinin gireceğinden korkuyorum. Çadırımı korumak için geceleri uyumuyorum. Aşırı derecede tedirginiz’ sözleri kadın ve çocuklar açısından açığa çıkan güvenlik kaygısını ifade ediyor. Yine kadınlar ve çocuklar istismar edilme endişesi duyuyorlar. Çadır kente gitmeyi ve evinden uzaklaşmayı reddeden bir kadının cümlesini de sizlere aktarmak istiyorum: ‘Benim 8 çocuğum var, hepsi kız çocuğu. Nasıl güvenip gideyim?’ diyor. Bu toplu yaşam alanlarında aslında çadır kentler değil, toplama kamplarına benzer bir tablo var birçok deprem bölgesinde. Kadınlar için ne özel alan ne özel ihtiyaç gideriliyor bu çadır kentlerde.”

‘Mülteci kadınlar sırayla nöbet tutmak zorunda kalıyor’

Yalnız yaşayan kadınların deprem koşullarında barınamamanın bambaşka bir boyutunu yaşadığına dikkati çeken Ayşe Acar Başaran, “Mülteci kadınlar kaldıkları çadır kentlerde geceleri sırayla nöbet tutmak zorunda kalıyorlar. Maalesef yine güvenli alan sağlanamadığı için çocuk yaşta zorla evlendirilme riskinin de açığa çıktığını ifade etmek lazım. Afet alanlarında -bu daha önceki tecrübelerimizle de açığa çıkmış bir durum- çadır kentlerde çocuk ve kadın dostu güvenli alanlar sağlanmadığı için çocuklar istismar ve saldırılara karşı bir koruma yöntemi olarak -bunu kesinlikle onaylamadığımızı bir kez daha ifade edelim- evlendirilmeye mecbur hissedildiğini biliyoruz. Bu çocukların iyi olma halini saptama başta devletin, sonra toplum olarak bizim sorumluluğumuz olduğunu hatırlatmak isteriz” şeklinde konuştu. 

‘Çocuk, hasta, yaşlı bakım sorumlulukları kadınların omuzlarında’

Deprem alanlarında çocuk, hasta, yaşlı bakım gibi sorumlulukların daha fazla kadınların omzuna yüklenmiş durumda olduğuna işaret eden Ayşe Acar Başaran, “Kadınlar depremin psikolojik ağır etkilerinin yanında bir de toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin açığa çıkardığı bu psikolojik tahribatı da yaşamaya devam ediyorlar. Bu açıdan bu süreçte kadınlara daha fazla psikolojik destek verilmesinin de elzem olduğunu ifade etmek lazım” dedi.

Ayşe Acar Başaran, kadınlar için en acil hijyenik ped, iç çamaşırı gibi özgün ihtiyaçların yanı sıra nemlendirici kremler, diş macunu, diş fırçası, tarak, tırnak makası, saç tokası, ıslak mendil gibi ihtiyaçların da hep beraber dayanışma ile kadınlara ulaştırabileceklerini söyledi.

‘Mor TIR yola çıkmak üzere’

İstanbul’da şu anda hazırlığı yapılan Afet için Feminist Dayanışma Grubu tarafından doldurulan Mor TIR’ın yola çıkmak üzere olduğunu söyleyen Ayşe Acar Başaran, “Burada kadınların en özgün ihtiyaçları gözetilerek TIR hazırlanıyor ve deprem bölgesine intikal ettirilmeye çalışılıyor. Yine Hatay’da Mor Dayanışma çadırı açarak kadınların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor. Buradan da kadın örgütlerine de kadınlara da bir kez daha çağrı yapmak istiyoruz; depremin yaşandığı yerlerde dayanışmayı büyütmek hepimizin ortak görevi ve sorumluluğu” dedi. 

HDP Kadın Meclisi olarak depremin gerçekleştiği yerlerde kurulmuş olan genel koordinasyonların yanında kadın kriz koordinasyonlarının bir kısmını tamamladıklarını aktaran Ayşe Acar Başaran, “Batman ve Cizre’den kadın örgütleriyle, TJA ile ortak Mor TIR’larımız yola çıktı. Yine, kadınların özgün ihtiyaçlarını karşılamak üzere mor çadırlar kuracağız bütün deprem alanlarında. Başta; Hatay, Maraş, Adıyaman, Antep, Malatya ve Diyarbakır olmak üzere depremden etkilenen kadınların yaşadıklarını yerinde tespit etmeye devam edeceğiz ve onların ne talebi varsa karşılamaya çalışacağız.” şeklinde konuştu.

‘Engelli kadınlar için dayanışmayı büyütmeye devam edeceğiz’

Deprem bölgesinde şimdiye kadınlar olarak birbirlerini yalnız bırakmadıklarını dayanışmayı büyüttüklerini söyleyen Ayşe Acar Başaran, “Birbirimizi yalnız bırakmamaya devam edeceğiz. Hiçbiri yalnız değil. Dayanışmamızla yaralarımızı sarmaya devam edeceğiz, engellemeye çalışacaklarını biliyoruz ama biz kadınlar barikatları da engelleri de aşa aşa birbirimize güç olmaya, destek olmaya devam edeceğiz” dedi.

Engelli kadınların yaşamın olağan akışında bile ne kadar çok sıkıntı yaşadığının bilincinde olduklarını vurgulayan Ayşe Acar Başaran, “Bu sıkıntıların tespitine dair birçok çalışmamız oldu. Şimdi hem deprem koşullarındaki engelli kadınlar, hem de depremden dolayı engelli kalan kadınlar için dayanışmayı büyütmeye devam edeceğiz” diye ifade etti.

‘Çocuklar için güvenli alan oluşturmak tarikatların değil devletin işi’

Deprem bölgelerinde ailelerini kaybeden çocukların bazılarının tarikat ve cemaat yurtlarına yerleştirildiği iddialarına da değinen Ayşe Acar Başaran, “Çocuklar için güvenli alanlar oluşturmak tarikatlar ve cemaatlerin işi değil, devletin ve yetkililerin işidir. Çocuk Komisyonumuz ile beraber bu süreci çok yakından takip ettiğimizi kamuoyuyla paylaşmak isteriz” dedi.

Yine Diyanet tarafından “evlatlık çocuğa nikah kıyılabileceğine” dair fetvalara tepki gösteren Ayşe Acar Başaran, “Küçücük çocukların bu süreç içerisinde istismara açılma olasılığına karşı mücadelemizi her anlamda yürüteceğimizi de buradan bir kez daha kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz” şeklinde konuştu. 

“Asrın felaketi diye bir söylem attılar ortaya, ama biz bugün en büyük felaketin, 20 yıllık felaketin AKP-MHP iktidarı olduğunu biliyoruz” diyen Ayşe Acar Başaran, iktidarın dayanışmalarını engelleme çabalarına karşılık kadınlar daha fazla kenetleneceklerini, dayanışacaklarını söyledi.

Büyük felakete neden olanlardan hesap soracaklarını öfkelerini isyana dönüştüreceklerini belirten Ayşe Acar Başaran, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Biliyoruz ki hala enkaz altında binlerce canımız var. Hala sokakta barınamayan, açlıkla yüz yüze kalan binlerce yurttaşımız var. Dayanışmamızı büyütmeye, el ele vermeye, birbirimizin yaralarını sarmaya ve en nihayetinde sebep olanlardan hesap sormaya devam edeceğimizi buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.”