Amel Grami: Tunuslu kadınlar mücadelelerini sürdürmeli
Birçok haktan mahrum bırakılan Tunuslu kadınların mücadelesine ilişkin konuşan feminist, insan hakları savunucusu ve cinsiyet araştırmaları üzerine çalışmalar yapan Amel Grami, kadınların her anlamıyla mücadele etmesi gerektiğini vurguluyor. Amel Grami ile hükümet başkanlığına ilk kez bir kadının atanmasının neden sonuç ilişkisinden, Tunus hukukunda kadınları ve kadınların yaşadığı sorunları konuştuk.
ZUHÛR EL-MEŞRIQÎ
Tunus – Özellikle ataerkil bir toplumda kadınların hakları ve özgürlükleri sadece yasalarla garanti altına alınamaz. Bu kapsamda kadının birçok noktada ciddi mücadele etmesi gerekir. Ajansımızın sorularını yanıtlayan feminist, insan hakları aktivisti ve cinsiyet araştırmaları üzerine çalışmalar yapan Amel Grami, Tunus başbakanlığına Necla Bouden Romdhane'nin atanmasının kadın derneklerinin çalışmalarıyla bağlantılı olduğunu düşünmesinin yanı sıra ülkedeki atmosferi kadın cephesinden okurlarımız için yorumladı.
“Kadın mücadelesi kazandı diyebiliriz”
Tunus’ta ilk kez bir kadın hükümet başkanlığına atandı. Bunun neden ve sonuçlarını nasıl yorumluyorsunuz? Bu atama ülkedeki ataerkil zihniyetin bir nebze kırılabileceği anlamına gelir mi?
Necla Bouden Romdhane'nin atanmasını birçok anlamıyla okuyabiliriz. Kadınların karar alma mekanizmalarında yer almaları için çalışan kadın derneklerinin çalışmalarıyla ilgili olsun, partilerin katılımıyla ilgili olsun birçok yönü bulunuyor. Bir kısmı da kadın mücadelesi kapsamına giriyor. Çünkü kadınlar kazanımlarını ve haklarını tanıtmak için zihniyet gelişimi çalışmaları yürüttüler. Bununla ilgili uluslararası anlaşmalar var. BM’nin 13/25 kararı, kadınların siyasi gücünü ve karar alma süreçlerine katılmalarıyla birlikte geneli ilgilendiren savaş ve barış kararlarına katılımlarını güçlendiren önemli bir karardır. Bu kadınların siyasi prosedür içinde yer almalarını sağlamaktadır. Sivil toplum ve insan hakları örgütlerinin kadınlara verdiği desteği elbette unutamayız. Bu temelde, başbakanın atanmasını feminist mücadelenin doruk noktası ve her başbakan tayininde bu talebi dile getiren Tunuslu kadınların bir kısmının talebinin yerine getirilmesi olarak değerlendirebiliriz.
Ancak mevcut koşullarda, kadınların tarihini, geçmiş siyasi deneyimlerini, siyasi ve ideolojik süreçlerini göz ardı etmemeliyiz. Sonuç olarak bağımsız değiller, iradelerini dayatamazlar. Bu, güç ilişkilerinin sürekliliğini ve hegemonik bileşenlerin etkisini kanıtlamaktadır. Bu bağlamda, Tunuslu kadınlar uyanıklar ve başbakanın performansını izliyorlar.
“Sonuçları belli olmayan bir yol”
Daha önce Necla Bouden Romdhane'nin bu zorlu yolu kabul ettiğini ve bu yolda kalacağını söylediniz. Bu ne anlama geliyor biraz açabilir misiniz?
Başbakanda bariz bir cesaret var. Çünkü bir politikacının tehlikeli bir tecrübeyi kabul etmesi ve sonuçları belli olmayan bir yola girmesi kolay değildir. Acil çözümler gerektiren karmaşık ve kritik ekonomik, politik ve sosyal duruma ek olarak, bazı erkek kişilikler bu pozisyonu kabul ettikleri için özür dilediler. Necla Boduen’de sorumluluğu aldı. Bunu da değerlendirmek gerekir. Ancak yasal bir bakış açısıyla, yasalara nasıl saygı duyabileceğini, sorumluluk ve cezasızlık kültürünü nasıl inşa edebileceğini merak ediyoruz. Çünkü bu durum, devlet başkanının anayasal çerçeveyi aştığını ve çalışma şeklinin denetimi garanti eden kurum ve çerçevelere artık etki etmediğini gösteriyor.
İçinde bulunan zor koşulları düşündüğümüzde yeni başbakan ve ekibinin önünde nasıl seçenekler bulunuyor?
Bu zor durumda mevcut imkanları önceden kestirmek zor ama her çalışan/bakan siyasi irade ortaya koyabilir, bazı reformlar yapabilir, vatandaşların devlete ve hükümete olan güvenini yeniden tesis edebilir ve görevlerini yerine getirebilirse olumlu olacaktır. Çünkü reform yolları netleşecek ve Tunus halkı yavaş yavaş engelleri aşabilecektir. Krizden çıkmayı beklemek umutlu olacaktır.
“Kurulacak ortaklıklara karşı mücadele edilmeli”
Siz kadınların durumunu devrimden bu yana nasıl görüyorsunuz?
Kadın haklarından sapma ve kazanımları tartışılmıyor. Bunu dünyanın birçok ülkesinde görüyoruz. Bu nedenle haklara ulaşmanın yolunun sabitlendiğini ve yaşananların devam edeceğine inananların aldatmacasının sürdüğünü görüyoruz. Bu yüzden kadınlar sürekli mücadele etmek zorunda. Ataerkil toplum sağlam bir şekilde inşa edildiği için farklı mücadele yoları ve araçları icat ettikleri için ittifak kuruyorlar. Örneğin Meksika'da politikacılar kadın haklarını kısıtlamak için işadamları ve medyayla ortaklık yaptı. Bununla erkeklerin ittifakını kurup kadınların kazanımlarını yok ediyorlar. Bu gerçeklere göre Tunuslu kadınların mücadele etmesi gerekir.
“Önemli olan toplumsal tartışmalara kapı aralamak”
Tunus, mirasta cinsiyetler arasında tam eşitliği garanti eden bir yasa çıkarmadı, bu projenin raflarda kalmasından korkuyor musunuz?
Feministlerin bu konunun uzun vadeli bir mücadele olacağını ve sonraki nesiller tarafından sürdürülmesi gerektiğini bildiklerini kabul etmeliyiz. Ama önemli olan, toplumsal tartışmalara kapı aralamaktır. Rollerinden vazgeçmemek için bu argümanı kullandılar. Ancak yine de kadınlar tartışılmamış soruları sorma cesaretini gösterdiler. Bana göre önemli olan ihtiyaçların genellenmesidir. Köylüler, ev yardımı ve diğer grupların yanı sıra eşitlik konusunda da yasaklandıktan sonra sunulan argümanları anladı ve konuyla ilgili görüşlerini belirttiler. Bu, miras eşitliği talebinin kadınların ekonomik koşulları ve yaşam boyu çektikleri ıstıraplarla bağlantılı olduğunu, bu talebin bir lüks olmadığını gösteriyor. Dini, siyasi, sosyal ve entelektüel bilgi alanında bu bir kader meselesidir, sosyal adaletin imtihanı ve hegemonya unsurlarının yıkılması meselesidir.
“Erkekler için yasaların bir önemi yok”
Kadına yönelik şiddetle mücadele için bir yasa olmasına rağmen, oran endişe verici bir şekilde arttı. Bu yasal çerçeve bu olguyu neden durduramıyor?
Şiddetin ortaya çıkışının farklı nedenleri var. Bir kısmı evde, eğitim kurumlarında, ibadethanelerde, spor sahalarında ve bir kısmı da erkek krizine bağlı olan sosyal büyüme ile ilgilidir. Bazıları medya ve şiddeti kalıcılaştıran yayın yapan programlarla ilgilidir. Bazıları cezasızlıkla ilgilidir. Bu sorunu karmaşıklaştırıyor. Kadın ve kız çocukları toplum tarafından en zayıf halka olarak görülüyor. Bu nedenle, kadınları eksik gören, cinsel fanatizi olarak ele alan bir zihniyet için yasaların bir önemi yok.
Sizce kanun, kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önüne nasıl geçebilir ve tam cinsiyet eşitliği ilkesi nasıl sağlanabilir?
Kadına yönelik her türlü ayrımcılığın kanundan temizlenmesi için tam cinsiyet eşitliği ilkesine uygun olarak, komiteler reform projelerine yönelmeli ve odaklanmalı. Anayasanın birçok maddesi arasında çelişki yaşamamak ve hukuk sisteminin iç uyum yasasını ortadan kaldırmak için temel bir gelişimdir.
Kişisel Durum Yasası yayınlandığı sırada kadınlar için bir başarı olmasına rağmen, derginin bugün Tunus'taki kadınlar için gerçekten radikal revizyonlara ihtiyacı var mı?
Her çalışmanın ihtiyaç doğrultusunda gözden geçirilmesi ve düzeltilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu derginin yıllardır Tunuslu kadınları kucakladığını biliyoruz. Ancak bugün artık kadınların ve yeni nesillerin ihtiyaçlarını karşılamıyor. Bu nedenle hukuk alanındaki ve çeşitli alanlardaki kadın uzmanlar bir reform projesi sunmalı ve eksiklikleri tespit etme aşamasından değişiklik önerme ve derginin geliştirilmesi için baskı yapma aşamasına geçmelidir. Hepimiz birkaç haktan yararlanmamıza izin verdiğini ve boşanma hakkını garanti altına aldığını biliyoruz.
“Devrim kadınlarla başladı”
Mücadele yolu uzun. Erkek zihniyetine karşı insan hakları devrimi feminist bir talep oldu. Bu devrim nasıl gerçekleşecek?
Devrim, kadınlar oy verdikten sonra başladı. Bu yüzden geri alınamaz. Yeni nesiller, öfke ifadeleriyle, beden ve yeni iletişim araçlarıyla yollarına devam etmeye ve her gün yeni direniş yolları yaratmaya kararlılar. İstenen toplumsal değişim vizyonunu dayatabilirler ve mücadele etme ile direnme yeteneğine sahipler.
Son olarak, toplumsal aktörlere güvenmek gerekiyor mu?
Evet, müfredat ve eğitim programlarının değiştirilmesi ve eğitim çerçevesinin düzeltilmesi gerekiyor. Diyalog, ikna, toplumda değişim yapabilmek, farklı düşünce alanları açabilmek ve tarihsel sorumluluklar üstlenebilmek için toplumsal aktörlere güvenmemiz gerekiyor.