Şam ve Ankara arasındaki olası görüşmenin temelini ne oluşturuyor?
Türk devleti ve Şam arasında olası görüşmenin Suriye’de yaşanan çatışmaları derinleştireceğine vurgu yapan DEM Parti Milletvekili Saliha Aydeniz, ‘normalleşme’ adına yürütülen görüşme taleplerinin Kürt düşmanlığı üzerinden gerçekleştiğine dikkat çekti.
SERPİL SAVUMLU
Haber Merkezi- AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin Suriye ile ‘normalleşme’ süreciyle ilgili Şam Hükümeti Başkanı Beşar Esad ile olası bir görüşme için "her an" davette bulunabileceklerini söyledi. Bu açıklama gündemin ilk sıralarında tartışılırken, Beşar Esad’dan da yanıt gecikmedi. Beşar Esad, görüşmeye sıcak baktıklarını söylese de görüşme şartlarında 2011 öncesine dönüş vurgusu yaptı.
Muhalif grupları ve çeteleri bizzat destekleyen Tayyip Erdoğan’ın ‘normalleşme’ adı altındaki açıklamaları esasen bölgeye dair birçok ipucu da barındırıyor. Ancak ‘normalleşme’ demek aynı zamanda çetelere verilen desteğin son bulması anlamına da geliyor. Üstelik masada bir de sığınmacıların durumu var. Adımlarını Kürt karşıtlığı üzerinden atan Tayyip Erdoğan’ın masasında Rojava gerçekliğinin nerede durduğu da açık. Bugün açısından Erdoğan’ı görüşmeye zorlayan nedenler neler? Neden şimdi? Şam hükümeti, ilke olarak benimsediği şartlardan geri adım atar mı yoksa ısrarcı mı olur? Konuşmasında 2011 öncesine atıfta bulunan Beşar Esad ya da Suriye için olası bir görüşmenin anlamı ve sonuçları ne olabilir? Suriye’nin en dinamik yapısı Kuzey ve Doğu Suriye’de kurulan Özerk Yönetim tüm bu sürecin neresinde duruyor?
DEM Parti Milletvekili Saliha Aydeniz, Tayyip Erdoğan’ı ‘normalleşme’ adı altında Beşar Esad ile görüşmeye zorlayan politik gelişmeleri, olası bir görüşmenin sonuçlarını ajansımıza değerlendirdi.
‘Görüşme Kürt düşmanlı üzerinden değerlendirilmeli’
Tayyip Erdoğan’ın görüşme talebinin zamanlamasına dikkat çeken Saliha Aydeniz, “Mesele Kürtlerin kazanımlarını yok etme, Kürtlerin statü meselesi olduğunda aslında bir zamana bir güne bir tarihe bakmıyor. Onun, Kürtlerin kazanımlarını yok etmek, Kürtlerin bulunduğu yere saldırma her zamanki gündemi. Çünkü aslında 100 yıllık bir politika var” dedi.
Saliha Aydeniz, görüşme gündeminin ‘Kürt düşmanlığı’ üzerinden değerlendirilmesi gerektiğini ifade ederek, “Aslında Türkiye uzun bir süredir özellikle 2015’ten bu yana ekonomik, toplumsal ve siyasal krizler yaşıyor. Ortadoğu ve dünya da aynı krizleri yaşıyor. Erdoğan hükümeti ve Türkiye bu ekonomik, siyasal ve toplumsal krizi en derin haliyle yaşıyor. Bu krizlerin en derin haliyle yaşanmasının sebebi de Kürt sorununun demokratik yol ve yöntemlerle çözülmemesindeki ısrardır. Güvenlikçi politikalar ve savaş politikalarıyla çözüm arayışıdır. Bu da çoklu krizlerin derinleşmesine sebep oluyor. Dolayısıyla Erdoğan’ın bu dönemde görüşmek istemesinin sebebi aslında Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmeye çalışılmasında yeniden karılan kartlar” şeklinde konuştu.
‘Amaç Rojava’daki zemini bozmak’
Ortadoğu’da dengelerin yeniden oluşturulduğu bir dönemde Rojava gerçekliğine dikkat çeken Saliha Aydeniz, “Büyük emeklerin büyük bedellerin verildiği Rojava’da bir statüye doğru gidilmekte. Yine Kürtlerin verdiği mücadele artık Ortadoğu’da siyaseti belirleyen aktör olma durumuna getirdi Kürtleri. Tam da böyle bir süreçte Kürtlerin siyaseti, konjonktürü belirleyen durumu var. Kürtlerin Rojava’da bir statü elde etmesinin zemininin oluştuğu bir süreçteyiz. Tam da bu zemini bozmak ve yok etmek için bir görüşme talebidir” dedi.
‘Hedef Misakı Milli sınırları’
Tayyip Erdoğan’ın görüşme talebinin Misakı Milli sınırlarını yeniden belirlemek olduğunu söyleyen Saliha Aydeniz, konuşmasına şu sözlerle devam etti:
“Esad’la bugün görüşmek istemesi aslında Misakı Milli sınırlarını oluşturmak. Yani her zaman aslında derdi Suriye’nin bütünlüğü olmadı. Kürtlere düşmanlığın yanında aslında Osmanlıcılık hayallerinin peşinde Misakı Milli sınırlarını oluşturma gibi bir politikaları var. Kuzey ve Doğu Suriye topraklarının 30 km’sinin güvenlikli bölge olarak ilan edilmesine dönük haritayı yakın zamanda BM’de gösterdi. Bu bile aslında Erdoğan hükümetinin ya da Türkiye’nin Suriye için düşündüğünü çok net gösteriyor. Amaç Suriye’nin bütünlüğünü sağlamak ya da Suriye’nin ulus devlet olarak tekrardan kendi topraklarında kendini yönetmesi meselesi olmadığını çok net görmek gerekiyor. Amacın aslında her boyutuyla bir taraftan Kürtlere düşmanlık üzerinden Kürtlerin statüsünün elde edilmemesi bir taraftan da Erdoğan hükümetinin Misaki Milli sınırlarına ulaşabilme hedefi olduğunu söylüyoruz.”
‘Irak politikasından da bağımsız değil’
Suriye’deki çeteleri büyüten destekleyen ve onlar üzerinden bir gelecek kurmaya çalışan bir Tayyip Erdoğan hükümeti olduğuna dikkat çeken Saliha Aydeniz, bunun da Türk devletinin 100 yıllık politikasından bağımsız düşünülemeyeceğini anlattı. Saliha Aydeniz, aynı zamanda Irak politikasına da işaret etti ve “Bu Suriye politikası, Irak politikasından da bağımsız değil. Bugün Güney Kürdistan’da da aynı politikayı yürütüyor. Güney Kürdistan’daki politikası aslında Güney Kürdistan statüsünü yok etme politikasıdır. Güney Kürdistan’da son zamanlarda Irak hükümetiyle yine Güney Kürdistan hükümetiyle içine girmiş oldukları diyalogların sebebi Irak’ın kendi kendini yönetemeyen bir durumda olması. Irak, Iraklılar dışında herkesin yönetdiği bir durumda. Burada tabi ki İran’ın da pozisyonu var. Ortadoğu’da kartlar yeniden karılırken yeniden dizayn edilirken aslında Kürtleri bertaraf etmek, Kürtlerin kazanımlarını yok etmek bunun üzerinden Misakı Milli sınırlarına ulaşmak isteniyor. Bugün Irak’ta da Güney Kürdistan’da da yürüttüğü politika budur” dedi.
‘Çözümsüzlükte ısrar eden devlet aklıyla karşı karşıyayız’
Tayyip Erdoğan’ı bu görüşmeye itilmesinin en büyük sebebinin içine girmiş olduğu çoklu kriz ve yine topluma hiçbir şey vaat edememesi olduğunu söyleyen Saliha Aydeniz, “Savaş, baskı, Kürt sorununun çözümsüzlüğünde ısrar ve bu çözümsüzlükte savaş politikalarını derinleştirmekle devam ettiren hükümet ve devlet aklıyla karşı karşıyayız. Ortadoğu yeniden dizayn edilirken Türkiye’nin de bu savaş içerisine çekilme durumu söz konusu. Dolayısıyla bu çoklu krizlerden çıkışın demokratik zemini varken, bunun yerine yıllardır denenmiş ama hiçbir sonuç elde edilmemiş savaş politikalarında ısrar var. Bu da aslında tekçi, faşist, sistemin ya da tek adam rejiminin kendini konsülde ettiği bir ortam. İşte bugün sağ popülizmin yükseldiği bir ortamda Türkiye’de de sağ popülizmin yükseldiği yine faşizmin kendini kurumsallaştırmaya çalıştığı bir ortamda kutuplaşmanın, ötekileştirmenin yok saymanın bir tabanının oluştuğunu görmek gerekiyor. Bunun üzerinden faşizmin kendini kurumsallaştırdığı bir dönemde Erdoğan’ı bu görüşmeye iten mesele aslında savaşsız duramaması” diye ifade etti.
‘Geri adım atmayacak’
Esasen Beşar Esad hükümetinin, Tayyip Erdoğan hükümetini iyi tanıdığını ifade eden Saliha Aydeniz, “Suriye kendi ilkelerinden geri adım atar mı? Atmaz mı? Aslında Suriye hükümetinin 2011’den bu yana sürdürmüş olduğu savaşta ısrarı, kendi içindeki halkların oluşturmuş olduğu yönetim sistemini kabul etmeyişi bir ilkesizliktir. Bunu böyle değerlendirmek gerekiyor. Sonuçta Suriye’de Kürtler ve Kürtlerle beraber diğer halkların Kuzey ve Doğu Suriye’de oluşturduğu bir yönetim var. Bu yönetimin aslında statüsünü tanıyarak kendini daha çok tahakküm edebileceğini düşünüyorum. Ama Suriye hükümetinin ya da Esad’ın, Erdoğan hükümetinin de Türkiye Cumhuriyeti’nin de bir Misakı Milli hayalinin olduğunu çok iyi biliyoruz. Mesele burada. Ulus devlet sınırlarını korumak üzerinden geri adım atıp atmayacağı meselesidir” dedi.
‘Esad ulus devlette ısrar ediyor’
Suriye’de yaşanan iç savaşın başladığı 2011 yılından bu yana Tayyip Erdoğan’ın çetelerden yana tavır sergilediğini belirten Saliha Aydeniz, bu durumunda taleplerin kolay kabul edilemeyeceği anlamına geldiğini dile getirdi. Saliha Aydeniz, konuşmasına şu sözlerle devam etti:
“Esad’ın 2011 yılından önceki döneme atıfta bulunmasının sebebi aslında ulus devlet mantığında ne kadar ısrarcı olduğunun göstergesi. Yani savaşla, kanla, tekçilikle beraber yaşadığı halkları inançlarını tanımamak da ısrarcı olmak ulus devletin yaratmış olduğu bir sonuç. Ulus devlette ısrar Ortadoğu’ya zorla giydirilen bir kandan gömlektir. Ulus devlet Ortadoğu’nun şekillenişine Ortadoğu’nun halklar, inançlar bahçesi olmasına çok uygun olmayan bir sistem. Ama Esad’ın 2011 öncesine atıfta bulunması ulus devlette ısrarı ifade ediyor. Ama Ortadoğu’da halkların inançların kendi kendine yönetmedeki ısrarları da devam ediyor. Arap Baharı ile başlayan ve Rojava Devrimi ile halkların artık kendi kendini yönetebileceklerinin kanıtlandığı bir dönemde, 2011’e atıfta bulunmak ulus devlette ısrardır. Ulus devlette ısrarda Ortadoğu’nun sürekli kan gölü halinde olmasında ısrardır. Bu da kendi iktidarını koruma karşısında savaşta ısrar etmenin bir göstergesidir. Ama hem Suriye için hem Ortadoğu için 2011 öncesine gitmenin artık ne koşulu ne de siyaseten ve toplumsal olarak hiçbir koşulu yoktur. Bunda ısrar ulus devlette ısrardır. Bu da aslında hegemonik devletlerin Ortadoğu’yu kendine göre dizayn etmek istemesine zemin oluşturmaktır. Bu da tutmaz.”
‘Amaç Kürtleri bertaraf etmektir’
Saliha Aydeniz, değerlendirmesine şu sözlerle devam etti:
“Bu görüşmelerin asıl amacı, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ni tasfiye etmek. Bugün Türkiye’nin aslında hem Başur’da ham Rojava’da ham Bakur’da kayyım politikası, tecrit politikası, siyasi operasyonlar politikası, ekolojik katliam politikası tüm politikaları birbiri ile bağlantılıdır. Amaç Kürtleri bertaraf etmektir. Bunun üzerinden Esad’ı görüşmeye ikna etmeye çalışılıyor. Kuzey ve Doğu Suriye’de oluşturulan yönetim şekli tüm dünyada krize girmiş kapitalizme çok net bir alternatiftir.”
‘Görüşme başka çatışmaların zeminini oluşturacak’
“Özellikle bölgedeki çeteleri besleyen bir Türkiye gerçekliğini herkes biliyor” değerlendirmesinde bulunan Saliha Aydeniz, bu desteğin çok kez kanıtlandığını söyledi ve olası bir görüşmeye karşı bu çetelerinde tavır alacağına işaret etti. Ankara ve Suruç Katliamlarını hatırlatan Saliha Aydeniz, “Saldırıların hepsi aslında bu çetelerin yok sayılması meselesinin nasıl yansıdığını gösteriyor. Bu çetelerin öyle kolay kolay Esad’la anlaşmaya evet demeyeceklerinin çok net görüntüsü. Esad’la Erdoğan’ın görüşme meselesi tabi ki başka çatışmaların başka saldırılan zeminini oluşturacağının çok net örnekleridir. Bugün Suriye’deki çetelerin kendilerine ilişkin bazı görüşleri var. 2011’e dönen bir Suriye’yi artık hiç kimse kabul etmez. Hele bu ortamda Ortadoğu’nun yeninden dizayn edilmeye çalışıldığı bir dönemde İran ve İsrail’in de kullandığı bu çetelerin kolay kolay bu durumu kabullenmeyeceği aşikâr” diye ifade etti.