Sağlık emekçilerinin temel talebi yaşamak!

SES Genel Sekreteri Pınar İçel, “Kişisel koruyucu ekipman sağlanmadığı gibi salgın ülkemizde yok/az algısı yaratmak için gerçek vaka sayılarını kamuoyundan saklamaya çalışan iktidar, sağlık emekçilerinden de bu bilgiyi gizleyerek çok uzun süre hastalığa yakalanmış kişilerin bilgilerini bizlerden sakladı. Böylece sağlık emekçileri hasta olduğu bilgisi kendilerinden gizlenmiş kişilere üstelik koruyucu ekipman olmadan temas etmek zorunda bırakıldı.” diyor. 

ZEYNEP AKGÜL 
Ankara- Pandemi sürecinde büyük fedakârlıklarla çalışmalarına karşın bir yandan virüsün diğer yandan şiddet olaylarının hedefi olmaktan kurtulamayan sağlık çalışanları, ağırlaşan pandemi koşullarıyla birlikte zor günler geçiriyor. Her zaman olduğu gibi bu süreçte de, sistemin aksayan tüm yanları, sağlık çalışanlarına ihale edildi ve sağlık çalışanları şiddete uğramaya devam etti. Bizde Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Genel Sekreteri Pınar İçel ile sağlık emekçilerinin pandemi süreci ile birlikte katlanarak artan sorunlarını konuştuk. 
Sağlık çalışanlarının uzun yıllar boyunca yaşadığı sorunlar pandemi sürecinde katlanarak daha da arttı. Bu süreçte ne gibi sorunlarla karşı karşıya kalıyorsunuz?
Sağlık emekçilerinin salgın döneminden önce de pek çok sorunu mevcuttu. Sağlık alanında yapılan özelleştirme adımlarının adı olan sağlıkta dönüşüm programının uygulanabilmesinin, toplum tarafından kabul görmesinin ilk adımı sağlık emekçilerini itibarsızlaştırmak, kamuoyu nezdinde değersizleştirmek, böylece kötü çalışma koşullarına yaptıkları itirazların duyulmasını ve taleplerine kulak verilmesini engellemekti. Bunu kısmen başardılar. Bu politikaların en önemli sonuçlarından birisi de hiç kuşkusuz sağlık emekçilerine yönelik şiddetin katlanarak artması oldu. Özetle sağlık alanında şiddet başta olmak üzere yaşanan sorunları çözmesini beklediğimiz iktidar maalesef aslında sorunların yaratıcısıydı.
“Cezai yaptırım uyguladılar”
Kişisel koruyucu donanımlar hala yetersiz mi ya da kalitesi sorgulanır nitelikte mi?
Salgının ülkemizde varlığının kabul edilmesi sürecinin öncesinden itibaren sağlık emekçileri pek çok uyarıda bulundu. Bunların başında salgına karşı alınması gereken toplumsal önlemlerin bir an önce hayata geçirilmesi yoluyla toplumda bulaşıcılığın azaltılması, daha az yurttaşın hayatını kaybetmesinin sağlanması, salgının tüm yükünün sağlık alanına havale edilmesinin yanlış bir politika olacağı idi. Maalesef bu uyarılar dikkate alınmadı. Hastanelere ilk Kovid-19 vakaları gelmeye başladığında sağlık emekçileri salgına karşı tamamen korunmasız bırakıldı. 
Kişisel koruyucu ekipman sağlanmadığı gibi salgın ülkemizde yok/az algısı yaratmak için gerçek vaka sayılarını kamuoyundan saklamaya çalışan iktidar sağlık emekçilerinden de bu bilgiyi gizleyerek çok uzun süre hastalığa yakalanmış kişilerin bilgilerini bizlerden sakladı. Böylece sağlık emekçileri hasta olduğu bilgisi kendilerinden gizlenmiş kişilere üstelik koruyucu ekipman olmadan temas etmek zorunda bırakıldı. Dünya Sağlık Örgütü’nün tüm uyarılarına rağmen ihtiyaç olanın çok altında maske ile uzun süre çalışmak zorunda bırakıldık; yöneticiler tarafından maskelerimizi kendimizin dezenfekte ederek ertesi gün de kullanmaya devam etmemiz salık verildi. Aile Sağlığı Merkezleri başta olmak üzere pek çok sağlık kurumuna çalışan personel sayısının altında malzeme temini yapıldı. Salgının ilerleyen aşamalarında bu sorunlar kısmen çözülmekle birlikte sağlanan ekipmanların niteliksizliğinden kaynaklı sağlık emekçisi tüm önlemlerini almasına rağmen hasta olmaya devam etti. Ancak idareler bu konuda da sorumluluk kabul etmeyerek hastalığa yakalanmaları sağlık emekçilerinin suçuymuş gibi cezai yaptırımlara yöneldiler.
“Kıyafetler erkek beden ölçüleri baz alınarak hazırlanmış”
Kadın sağlık çalışanları kişisel koruyucu ekipmanların erkekler için tasarlanmış olması nedeniyle zorluk yaşadıklarını ifade ediyor.  Örneğin tulumun içerisinde bütün gün tuvalet ihtiyacını karşılamadan duran kadın sağlık çalışanları var. Tüm bu çalışma ortamına ve koşullarına yönelik yaşanan zorluklar ve sorunlarla kadınlar nasıl baş ediyor? 
Koruyucu ekipmanlarla ilgili diğer çok önemli bir sorun da kişiye uygun olmamasıydı. Ortalama erkek beden ölçüleri baz alınarak hazırlanan kıyafetlerle çalışmak çok zor olduğu gibi tek parça kıyafetler özellikle adet dönemlerinde kadın sağlık emekçilerinin pek çok sorun yaşamasına neden oldu.
“Özel sağlık kurumları para kazanmanın derdine düştü”
Pandemi, sağlıkta dönüşüm programının yarattığı sorunları daha da görünür kıldı diyebilir miyiz?
Türkiye’de salgının tam bir felakete dönüşmemiş olmasının tek nedeni hâlâ kısmen kamusal sağlık hizmetleri ve insanüstü bir çaba gösteren sağlık emekçileridir. Özel sağlık kurumları pandemide havlu atmış, hastalara fahiş fiyatlarla test yapmış, kapılarını kovid hastalarına kapatarak kamu sağlık kurumlarından salgın endişesi nedeniyle sağlık hizmeti almakta güçlük yaşayan toplum üzerinden para kazanmanın derdine düşmüş durumdadır. Yaşadığımız salgın da göstermektedir ki güçlü ve bütüncül bir birinci basamak sağlık sistemi hayati önem taşımaktadır. Sağlık alanı tamamıyla kamulaştırılmalıdır. 
Sağlık ortamındaki şiddet için senelerdir mücadele eden meslek odaları ve sendikalar, şiddet uygulayanlara ceza artırımını öngören yasanın 15 Nisan 2020 tarihinde TBMM'de kabul edilmesinde büyük emek harcadı. Fakat sağlıkta şiddetin önüne geçilebilmiş değil. Neden şiddetin önüne geçilemiyor?
Şiddeti yaratan şartları, bizzat iktidarın sağlık emekçilerini hedef gösteren tutumlarını değiştirmediğimiz müddetçe şiddeti önlemek mümkün olmadığı gibi bahsettiğiniz yasada yapılan göstermelik değişikliklerle de bunu sağlamak mümkün değildir. Sağlık emek ve meslek örgütlerinin hazırladığı sağlıkta şiddete karşı yasa teklifi yıllardır Meclis’in tozlu raflarında beklemektedir.
“Yapılması gereken acilen güvenceli atamadır”
OECD ortalamasına göre 100 bin kişiye 348 hekim düşerken, Türkiye'de 187 hekimin düştüğü; yine OECD ortalamasına göre 100 bin kişiye 938 ebe/hemşire düşerken, bu sayının Türkiye'de 301 ebe/hemşire olduğu düşünülürse zaten düşük olan sayının daha da azalması kaygı verici. Buna karşın devlet tarafından atanma için bekleyen on binlerce sağlık çalışanı bulunuyor. Sağlık çalışanlarının ataması neden yapılmıyor?
Binlerce sağlık emekçisi atama beklemekte, haksız hukuksuz ihraç edilmiş yüzlerce sağlık emekçisi açlıkla boğuşmakta iken sağlık emekçisi sayısı yetersizliği bahanesiyle yıllık izinlerin kullanımı yasaklanmış, emeklilik ve istifalar engellenmiş, sağlık emekçileri ağır bir iş yükü altına sokulmuş, hayatlarını kaybetmiş durumdadır. Yapılması gereken acilen güvenceli atamadır.
“En az 2 hafta çalışmaya ara verilmeli”
Sizce Türkiye neden aralıklı sokağa çıkma yasağı stratejisini (yani yalnızca hafta sonları ve resmi tatillerde) tercih etti? Sizce aralıklı/tam sokağa çıkma yasağı bulaşmanın önlenmesinde etkili bir strateji mi?
Bu strateji sermaye zarar görmesin, çarklar dönsün mantığının sonucudur. Yapılması gereken en az 2 hafta zorunlu olmayan iş kolları haricinde çalışmaya ara verilmesidir.
“Aşı yılan hikâyesine dönüştü”
Aralık ayının başında ülkeye geleceği söylenen aşının ancak 30 Aralık’ta yalnızca 3 milyon dozluk kısmı teslim alındı. Uzmanlar 120 milyon doz aşıya ihtiyaç olduğunu söylüyor. Neden bu gecikme yaşandı? Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Sağlık Bakanlığı etkinliğini kanıtlamış aşılardan toplumun tümüne yetecek kadar temin etmeliydi. Bu hem farklı aşıların yan etki profilleri nedeniyle güvenle uygulanabilecek gruplar için gerekli hem de bulaşın önünü alabilmek için sağlanmak zorunda olunan aşılı birey sayısını yakalamak için zorunludur. Ancak bunu yapmayarak aşı konusunu da yılan hikâyesine döndürmüş durumdalar. Üstelik şuanda alınan aşılar en pahalı olmasının yanında ihtiyacın çok altındadır, aşıyı beklerken pek çok insan hayatını kaybetmeye devam edecektir.
“Güven duygusu zedelendi”
Aile Sağlığı Merkezleri’ndeki sağlık çalışanları “Bize bir eğitim verilmiş değil. Bilmediğimiz şey konusunda da insanlara önermekte zorluk yaşayacağımız kesin. Sonuç olarak biz buna hazır değiliz.” diyor. Bu konu hakkında ne söylemek istersiniz?
Süreç en başından beri şeffaf yürütülmediği, politik kaygılarla gerçekler hem sağlık emekçilerinden hem yurttaşlardan gizlendiği için güven duygusu zedelenmiş durumdadır. Aşı konusunda yürütülemeyen süreç de bunun parçasıdır. Sağlık emekçileri gerek sağlık hizmetini sunan kişiler gerek halkı bu konuda aydınlatma sorumluluğu olanlar olarak bu konuda en önemli kesimdir. Acilen sağlık emekçilerinin örgütleri sürece dahil edilmeli, sağlık emekçileriyle tüm süreç artıları eksileriyle paylaşılmalı, sağlık emekçileri ikna edilmeli ve bilgilendirilmelidir.
“Kovid illiyet bağı aranmadan meslek hastalığı sayılmalıdır”
 Son olarak talepleriniz neler?
Temel talebimiz yaşamaktır. Yaşam hakkımızı korumak için yeterli, nitelikli, uygun kişisel koruyucu ekipman sağlanmalıdır. Toplumsal önlemler alınmalı, sağlık alanının yükü hafifletilmeli, salgın kontrol altına alınmadan sermayenin isteğiyle tam açılmaya geçilmemelidir. Sağlık alanında yaşanan şiddet önlenmeli, şiddet uygulayanlar cezalandırılmalıdır. Acilen en az OECD ortalamasını yakalayacak sayıda sağlık emekçisi istihdamı sağlanmalı, sağlık emekçilerine tek kalemde, emekliliğe yansıyacak şekilde, yoksulluk sınırının üstünde ücret ödenmeli, Kovid illiyet bağı aranmadan meslek hastalığı sayılmalıdır.