Ebelik nasıl doğdu? Nasıl görünmezleştirildi?

Tarihi ve tarihsel gelişimi insanlığın varoluşuna dayanan ebelik, tarihin en eski mesleği. Kadınlara doğurganlık çağı boyunca destekleyici bakım verme sanatı olarak da bilinen ebelik, önemli bir toplumsal yere sahip. Toplum sağlığının yükseltilmesinde ve sürdürülmesinde çok ciddi bir rolü ve sorumlulukları olan ebeler, özellikle Türkiye’de özerk bir meslek olmaktan gittikçe uzaklaşıp, erkek egemen tıp anlayışı içine hapsoldu. Mesleki ilerlemeleri engellendi. Kendi görev tanımları dışında, güvencesiz, düşük ücretlerle çalıştırılıyorlar. Peki ebelik neden önemli? Tarihin en eski mesleği neden ve nasıl değersizleştirildi?

Tarihi ve tarihsel gelişimi insanlığın varoluşuna dayanan ebelik, tarihin en eski mesleği. Kadınlara doğurganlık çağı boyunca destekleyici bakım verme sanatı olarak da bilinen ebelik, önemli bir toplumsal yere sahip. Toplum sağlığının yükseltilmesinde ve sürdürülmesinde çok ciddi bir rolü ve sorumlulukları olan ebeler, özellikle Türkiye’de  özerk bir meslek olmaktan gittikçe uzaklaşıp, erkek egemen tıp anlayışı içine hapsoldu. Mesleki ilerlemeleri engellendi. Kendi görev tanımları dışında, güvencesiz, düşük ücretlerle çalıştırılıyorlar. Peki ebelik neden önemli? Tarihin en eski mesleği neden ve nasıl değersizleştirildi?
Haber Merkezi- Kadınlar insanlığın varoluşundan bu yana bakım ve tedavi konusunda gerek eş, anne, kız, kardeş, akraba ve komşu olarak gerekse ebe, hekim, şaman olarak oldukça hatırı sayılır bir rol üstlendi. Kimi zaman tedavi edici rolleri yüzünden “cadı- büyücü” olarak yaftalanarak yakıldılar. Kimi zaman ise kadınların sağaltıcı rolleri, dini motiflerle birleştirildi. Ebeler! Hem üzerimizde en çok emeği olan kadınlar, hem de emeği görmezden gelinenler… Tüm kültürlerde insanlığın devamı için doğuma yardım eden, yeni bir canlının dünyaya gelmesine yardımcı olan, doğum ağrısı çeken bir annenin acısını dindiren, aileye istek ve özlemle beklenen birinin katılımını sağlayan ebelik mesleği nasıl doğdu? Tarih boyunca rolleri nasıl değişti? Nasıl görünmezleştirildi? Ebelik mesleğinin ne gibi aşamalar geçirdiğini düşündünüz mü? Ataerkil bir toplumda ve sağlık sektöründe ebelerin emeğinin görülmesi bir tık daha zor. Ebelerin çalışma koşulları, temsiliyetleri ve ücretleri konusunda gerekli düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Sağlık sektöründeki erkek egemen anlayışın yıkılması zaman alabilir ancak, imkânsız da değil!
Dünyada ve Türkiye’de ebeliğin tarihi
İnsanoğlunun varoluşundan beri süre gelen ebelik, toplumda tarih boyunca saygı ve değer gören bir meslek olarak yerini edinmişti. Kadının, ailenin ve toplumun sağlık danışmanları da olan ebeler bir insanın dünyaya gelme sürecinde en büyük yardımcı olduğu için tanrıça gibi görülerek kutsanırdı. Doğum öncesinde ve sonrasında ailenin yanında olarak, onları eğiterek bilinçlendiren ebeler sağlıklı kuşakların oluşmasına katkı sağladığı için önemli bir rol üstlenirdi. Bu meslekle ilgili bilinen ilk kaynaklar M. Ö. 5000’li yıllara rastlıyor. Bahsi geçen tarihlere bakıldığında çömelmiş ıkınan kadınlara ve onlara yardım eden ebe resimlerine tanıklık ediyoruz. İncil’de de ebelikten bahsedilir. Yine Musa Peygamber’inde ebelerin kutsallığı anlatılır.  Eski Yunan’da ise hipokratın bazı doğumlara yardım ettiği bu nedenle de ona “erkek babaanne” denildiği bilinirdi. Bunun dışında Kaho’ nun da MÖ 2000’li yıllarda ebelerden bahsettiği söylenir. Ayrıca Eski Mısır’da kral Pharaol’un da ebeler Pua ve Shifra’ ya emirler verdiği gözlenir. Yine Sümerler’ de Kraliçe İnanna (İ.Ö. 2300) şifa-sevgi ve doğum tanrısı olarak bilinir. Ebelik mesleği tarih boyunca anneden kıza geçen bir mesleğe dönüşmüş. Kadınlar birbirlerini usta çırak ilişkisi ile eğitmiş. 
Ebeler, ‘cadı-büyücü’ gibi yaftalamalarla yakıldı
Her ne kadar kavimler zamanında doğum yardımının bilimsel tarafından bahsetmek olası değilse de, batıl yöntemlerle ilahiler okuyarak, farklı bitkiler kullanılarak gebelere yardımcı olunmaya çalışılmış, zor doğumlarda çeşitli pozisyonlar uygulanmış, fiziksel yöntemler denenmiş, bitkisel karışımlar ve hatta sihir ve muskalara başvurulurmuş.  Mitolojik dönemde ise ebelik mesleğinin tanrıçası, “Eileithyia” idi. Bir meslek grubunun farklı bir tanrıçaya sahip olması, bakıldığında ebelere verilen önemin algılanması için dikkate değer bir bilgi olsa gerek. Ebelik alanında yaşanan gelişmeler; toplumda kadına verilen değere göre paralel olarak ilerliyor. Kadının ikinci sınıf insanı olarak görüldüğü Orta Çağ’da özellikle kilisenin etkisi ile acı çekerek doğum yapmanın kadına verilen bir ceza olarak görülmesi ebelik mesleğine büyük zararlar vermiş. Yine bu dönemde ‘cadı-büyücü’ gibi yaftalamalara bağlı olarak yakılanların büyük çoğunluğu kadın ve bu kadınların önemli bir kısmı da ebeler.  
Türkiye’de ebelik tarihi
Osmanlı’da anne olmanın kutsallığına bağlı olarak, ebeye olan bakış açısının da bu yönde olduğu gözleniyor. Zaten Osmanlı’da kadınların sağlık alanındaki ilk mesleği de ebelik. Bu dönemde doğuma kadınlardan başka kimsenin dâhil edilmediği, kadının erkeklerden kaçması ve örtünmesi gerektiği düşünüldüğü için ebelik, anadan kıza ya da yetenekli ve güvendiği başka bir kadına usta-çırak şeklinde geçen görgü ve deneyime dayanan geleneksel ve kadınlara has bir meslek olarak görülmüş. Tanzimat döneminde  kadınların eğitime başlaması ise ebelik sayesinde gerçekleşiyor. Ebe sadece iyi eğitilmiş olmayacaktı. Bacakları sağlam, bedeni güçlü, elleri uzun ve ince parmaklı olmalıydı. İstenilen kriterler ebelik mesleğinin etik değerlerini şekillendiriyordu. Türkiye’de ebelik eğitiminin tarihi 1842 yılında ilk defa “Ebelik Eğitimi Programı” kurslarında başladı. Cumhuriyet’in ilanından itibaren ise sağlık hizmetleri yasası ile devletin görevleri arasında kabul edildi. Yine yasa ile sağlık hizmetleri yürütme görevi Sağlık Sosyal Yardım Bakanlığı’na verildi. Ebelere olan ihtiyaç köylerde daha fazla olduğu gerekçesiyle Milli Eğitim Bakanlığı, Köy Enstitüleri’nde bir de ebelik dalı oluşturdu, fakat enstitülerin daha sonra kapatılmasıyla bu eğitim son buldu.  
Ebeler sağlık alanı dışına itildi
Cumhuriyet’in ilk on beş yılı geride bırakıldığında ise ebelik eğitiminde ve mesleğin profesyonel bir kimlik kazanmasında iyi bir mesafe alınamadığını ve hatta bu noktada başarısız olunduğu anlaşıldı. Varılan noktada diplomalı ebeler, hekimlerin kontrolü altında mesleki bağımsızlıklarını yitirdi. Mahallî /geleneksel ebeler ise mesleğin icrası için gerekli hukuki koşulları sağlayamadıklarından sağlık sistemi dışına itildi. Hâlbuki sağlık alanında insan gücü ile ilgili büyük sorunların yaşandığı bu dönemde, mahallî/geleneksel ebelere, kadın-doğum ve yenidoğan-çocuk sağlığı konularında temel bilgilendirmeler yapılarak, sisteme dâhil etmek daha sağlıklı bir adım olabilirdi. Ebelerin nitelikli bir şekilde eğitimi, mesleğin gelişiminin ve sayılarının artırılması önündeki en büyük engellerin biri de mali yetersizlik olduğu gözlemlendi. Bu durum nüfus politikalarının önemli bir ayağını oluşturmasına rağmen,  ebeler için bütçeden gerekli olan kaynağın ayrılmadığı görüldü. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de toplum sağlığının yükseltilmesinde ve sürdürülmesinde ebelerin çok ciddi bir rolü ve sorumlulukları var. Öyle ki ebelerin eğitimi ve mesleki gelişimi konusunu, nüfus politikalarından bağımsız değerlendirmek olası değildi.
Ebelik, erkek hekimlere muhtaç olan bir mesleğe dönüştürüldü
Köylerin çoğunluğunda eğitimli ebe olmazken, olan köylerde ise ebeler doğum alanına girip kendi işini yapmaktan ziyade adeta bir sağlık memuru gibi çalıştırıldılar. Yeni doğanları kaydetmek, halkın genel sağlık sorunlarıyla ilgilenmek, çocuklara aşı yapmak gibi görevleri yerine getirdiler. Osmanlı’da olduğu gibi Cumhuriyet’in ilk on beş yılında da erkek egemen tıp anlayışı hakimdi. Yapılan bütün girişimler bu hakim anlayış çerçevesinde şekilleniyordu. Bu görüşe göre ebeler, erkek hekimler tarafından eğitilir ve onların kontrolü altında mesleklerini icra ederlerse ancak o zaman başarılı olabilirlerdi. Yani ebelik, gelişmek için erkek hekimlere muhtaç olan bir mesleğe dönüştürüldü. 1922 yılına kadar kadınların tıp eğitimi alması yasak olduğu için, ebeleri yetiştirecek kadın hekim de yoktu. Genel olarak değerlendirildiğinde hem bürokratlar hem de hekimler arasında yaygın olan bu düşünce, ebelik mesleğinin bağımsız olarak gelişmesini engelledi. 
Son yıllarda ise ebelerin doğuma yardımcı olmak gibi geleneksel rolleri genişledi ve tüm topluma hizmet eden profesyonel bir meslek şekline dönüştürüldü. Türkiye’de sağlık hizmetlerinin örgütlenmesinde yaşanan gelişmeler ve toplumun sağlık sorunlarının çözümü için planlanan politikalar, ebelik eğitiminin kalitesini değişime uğrattı. Bu süreçte yaşanan dönüşüm ve değişimler, ebelerin rol ve sorumluluklarının yeniden tanımlanması gerekliliğini gündeme getirdi. 
Ebeler sağlık alanında pasif durumda
Türkiye’de doğum hızı, genel doğurganlık hızı, bebek ölüm hızı ve anne ölüm hızı oranları halen yüksek. Bu nedenle de ebe gereksinimi oldukça fazla. Öncelikle ebeler, ebelik faaliyetlerinin etkin olduğu kendi alanlarında çalıştırılmalı. Farklı isimlerle çalıştırılmak istenmesi, özerklik verilmemesi, çalışma saatlerinin uzunluğu, performans sistemine bağlı olarak doğumda yardımcı personel statüsünde çalıştırılmaları, hekimlerle aralarında farklılıkların olması, idari birimlerin hiçbir alanında görev alamamaları gibi pek çok etkenden ötürü meslekten ayrılmalar çok fazla. Ebeler yardımcı personel olarak atanıyorlar. Örneğin; sağlıklı bir gebelik süreci ebeler tarafından izlenmesi gerekirken, hekimler tarafından yapılır çoğu kurumda. Bir ülke de ebeye verilen değer o toplumun kadına verdiği değer ile benzerlik gösteriyor.