Sözü kadınlar yaratıyor

Kadınlar kelimeleriyle hayatı yeniden kuruyor. Erkeklerle dilleri tamamen ayrışan kadınlar, edebiyat dünyasında da “görünmez” kılınıyor. Oysa bu dünyanın kendi pencerelerinden, anadilleriyle yazan kadınların kelimelerine ihtiyacı var.

 
Haber Merkezi- Tahakküm kültüründen nasibini alan, kelimelerden de kovulan kadınlar, edebiyat içinde de varlığını korumaya çalışıyor. Yazar Sevim Korkmaz Dinç, bu alanı “Yok olduğumuz, görülmediğimiz ama tam da içinde olunduğumuz bir alan” diye tanımlıyor. 
Ya yanlış anlatılan ya da eksik bırakılan hikâyelerine sahip çıkarak üreten, yeniden yeniden anlatarak yazanlardan biri de Sevim Korkmaz Dinç. Kadın Yazarlar Derneği’nin kurucularından Yazar Sevim Korkmaz Dinç ile yazmayı konuştuk. 
Kadınların görülmediği alan
Edebiyatı kadınların görülmediği bir alan olarak tanımlayan Dinç, kadınların bu alanda nasıl nesneleştirildiklerini ve buna karşı verilen mücadeleyi anlatıyor:
“Sanatın her dalında bilindiği gibi kadın sadece bir nesne olarak kullanılmış ama yazıdan baktığımız zaman duygularımızı, düşüncelerimizi var eden her şeyi sözcükleri, ifadeleri, kullandığımızda kadının bulunduğu durum gerçekten de sürekli konuşmamız gereken bir alan olarak bizlerin karşısına çıkıyor. Çünkü edebiyat denildiğinde asla kadın akla gelmiyor. Edebiyat denildiğinde erkek egemen toplum ve erkekler akla geliyor. ‘Kadın ve edebiyat’ dediğimizde de erkeklerin metinlerinde kadınların görünürlüğü üzerinden algılarımız gelişiyor. Nedir erkek metinlerinde kadın, âşık olunan nesnedir ya da toplumsal rollerle bakacak olursak, evin içinde çocuğu büyüten bir nesnedir. Ama hiçbir zaman özne değildir. Tarih boyunca böyle mi oldu? Ya da tarihsel metinlere baktığımızda gerçekten böyle miydi? Bu konuda çok güzel eserler yazıldı; çok güzel metinler var elimizde. Onlara baktığımızda zaten sözün kendisi kadından yaratılıyor. Duygu dediğimiz insanı insan yapan özellikler, yaşamı kuran özellikler kadında var. Ama kadın yarattığı bu yaşamı örgütlerken diğer tarafta kalan erkekler, yazıyla, edebiyatla buradan ötekileştirerek ve uzaklaştırarak ele almasıyla birlikte kadın artık kendine ait o alanı kaybediyor. Kadının burada sessizleştirilmesi, ev içine kapatılması önemli bir etkendir. Çünkü mekân ne kadar küçülürse, ne kadar aynı mekân içinde yaşarsa insanlar orada yaratıcılıkları, hayal güçleri, kelime hazineleri de bir o kadar azalıyor.” 
“Yaşamı kuran kadınlar küçümseniyor”
Erkeklerde sürekli olarak egemen olma kültürünün olduğuna dikkat çeken Sevim Korkmaz Dinç, aynı kültürün edebiyata da yansıdığını ifade ediyor.
“Biz kadınlar, dünyada devletler yıkıp yeniden hükümetler kurmuyoruz. Mekânları yıkıp yeniden mekânlar yapmıyoruz. Biz ne yapıyoruz; o kendi dünyamızda sınırları çizilen o hane içerisinden dünyaya bakıyoruz. Ve o hane içerisinden de edebiyata konularımızı seçiyoruz” diyen Dinç’e göre  kadınlar yaşatmayı çok iyi biliyor ve kelimeleri de buna göre şekilleniyor. Kadınların edebiyat dünyası içinde küçümsendiğini söylüyor  Dinç, oysa yaşamı inşaa eden mekanları kuran ve vareden kadınlar. 
“Kadınların sözlerine ihtiyaç var”
Kadınların erkeklerin kurduğu dünyayı edebiyatta da yıktığını ifade eden Dinç, kadınların sözüne daha çok ihtiyaç olduğunu dile getiriyor.
“İnsan oluş sürecinde duygulara ihtiyaç var. İnsan oluş sürecinde kadınların edebiyat alanında daha çok söz söylemelerine ihtiyaç var. Erkek aklıyla eril tahakkümle inşa edilen dünya yaşamın kendisi değil. Yaşamın kendisini yaratan, o insanlığın devamını sağlayan kadınlar ve kadınların duyguları. Asla kadın metinlerinde ‘silahını aldı bilmem kimi vurdu’ gibi bir cümleye rastlayamazsınız. Kadının yazdıklarında ‘bıçağı aldı, öldürdü, kan revan içinde kaldı’ metinlerine rastlayamazsınız. Kadın cinayet romanı yazsa bile kan yoktur, öldürme yoktur. Burada iki farklı bakış açısından bahsediyoruz. Bu dünyalar birbirinin zıddı ve çelişkisi. Yani kadınlar edebiyat alanında ürettikçe fakat burada şunu özellikle söyleyeyim; erkeklerin öğrettiği bakış açısı, kalıplarla ya da o kuramsal düşüncelerle değil kendi içlerinden geldiği gibi o barışçıl ve doğaya saygılı, insan doğasına saygılı bir dille yeni bir dille dünyayı kurduklarında o erkeklerin dünyası yerle bir olacaktır. Çünkü kadın yaşamın kendisi.”
Kadınlar anadillerinde yazamıyor
Özellikle 12 Eylül darbesinin ardından Türkiye’de kadın yazarların daha fazla olduğunu belirten Dinç, bunun kaldın mücadelesinin bir sonucu olduğunu söylüyor.  Dinç “Bu bir özgürleşme. Yani özgürleşmek kadın oluş bilinciyle dünyayı yeniden inşaa etmesi demektir. Kadın metinlerine baktığımız zaman o pencere ve balkon kadının dışarı açılan dünyasıdır” diyor; kendisine çizilen sınırları aşabilen kadınların çok daha güzel dünyalar yeşerteceği de tartışmasız bir gerçek. 
Osmanlıdan günümüze bakıldığı zaman kadınların kendi isimleri ile bile yazamadıkları bir dönemden geçtiklerini anlatan Dinç, kadınların kendi anadillerinde yazamadıklarını da söylüyor. 
“Amed’den konuya baktığımız zaman tartışılması gereken daha değişik şeyler de var. Biz anadilin yasak olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Şimdi bir edebiyatçı olarak, bir kadın olarak ve kadınları yazmak için cesaretlendiren bir dernek olarak bizim için çok acı. Kadınlar gerçekten anadilleri ile yazabilseler kendi içine doğdukları o dünyadan metinler üretseler kim bilir neler üretecekler? Biz ne kadar özgürleşirsek kendi mücadelemize, kendi haklarımıza ne kadar sahip çıkarsak edebiyat ve sanat alanındaki yaratıcılığımız da o derece kuvvetlenecektir. Kadınlar nerede olurlarsa olsunlar, ister köyde ister şehirde muhakkak bir araya gelsinler ve küçük kadın atölyeleri kursunlar. Asla bir öğretmene ihtiyaçları yok. Okudukları eserleri kendi yaşamlarıyla karşılaştırsınlar. Kendileri neler yaşıyorlar o kitaplar neler yazıyor. Ancak o zaman kadınlar bu dünyada kendi seslerini duyurabilecekler. “
Seviç Dinç Korkmaz Kimdir?
1952 yılında Antakya’da dünyaya gelen Sevim Dinç Korkmaz, Atatürk Üniversitesi Eğitim Fakültesi İngilizce Öğretmenliğini bitirdi. 1979 yılına kadar öğretmenlik yaptı. 1980’de darbe sonrasında tutuklandı. Cezaevinden çıktıktan sonra yazmaya başladı. 2008 yılında bir grup arkadaşıyla beraber Kadın Yazarlar Derneği’ni kurdu. PEN üyesi, F Dergi kurucusu. Bir dönem Barış Bloku Sözcülüğü yaptı. Karanlık Bir Geceydi: 12 Eylül 1980, Delikaya Rüzgârı, Toplumsal Belleğimiz 12 Eylül Romanlarında Kadın, Küba’da On Gün ve Bir kadının Gözaltı Günleri isimli kitapları yazdı. İzmir’de yaşıyor.