“Müziği yoldaş gibi görüyorum”
Sanatçı Berfin Aktay, “Müzik hayattır bakış açısına sahip biri değilim ama hayatımı hiçbir zaman müziksiz de düşünmedim. Müziği; bana yol arkadaşlığı yapacak bir yoldaş gibi görüyorum.” diyor.
ZEYNEP AKGÜL
Ankara- Babasının etkisiyle 5 yaşında bağlama ile tanışan Berfin Aktay, ilk konserini 6-7 yaşlarında vermiş. Mardin’in Nusaybin İlçesi’nde doğan şimdilerde ise yaşamı İstanbul’a evrilen sanatçı Berfin Aktay, İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Konservatuarı Müzik Teknolojileri/ Ses Tasarım Bölümü’nde okuyor. Aktay, daha önceki süreçlerde albüm yapmak istemiş ama çok maliyetli olduğu için bundan vazgeçip şarkılarını kendi kaydetmeye başlamış. “Müzik konusunda bir tür seçtim diyemem. O an neyi ve nasıl hissedersem onu öyle okurum. Bir tarzı sembol etmektense duygularımı sembol etmeyi tercih ederim” diyen Sanatçı Berfin Aktay ile müzikle olan hikâyesini hayattaki dinamiklerini ve bir müzisyen olarak beslendiği noktaları konuştuk.
• Mardin’in Nusaybin ilçesinde doğdunuz. Ama şimdi İstanbul’a evrildi hikâyeniz… Berfin Aktay’ın hikâyesini İstanbul’a evrilten ne? Bize kendinizden bahsedebilir misiniz?
1992 yılında Nusaybin’de doğup 2012’ye kadar burada yaşadım. Küçük bir yer olduğu için birçok konuda avantajlı iken sanatsal olarak daha fazla bilgi sahibi olmak ve kendimi geliştirmek için alternatifin ve eğitmenlerin az olması nedeniyle önce Diyarbakır’a yerleştim. 2012 yılında kendimi ve enstrümanımı geliştirmek için gittiğim Diyarbakır’da Kürt müziği ve Kürt edebiyatı üzerine eğitim veren Cegerxwîn Sanat Akademisi’nde (Kayapınar Belediyesi’ne bağlıydı) eğitim aldım. 3 yıllık eğitim sürecinde Hasankeyf Orkestrası ile birlikte bağlama eğitmenliği ve vokalliklerim devam etti. Huner Amed Studio’sunda aranjör asistanı olarak çalışmaya başladım amacım aranjörlüğü ve teknik işleri öğrenmekti. Teknik anlamda kendimi daha iyi eğitebilmek için ve iyi ürünler çıkarma umuduyla biraz daha kendimi geliştirmem gerektiğine kanaat getirdim. Ve 2017 yılında yıllarca boykot ettiğim üniversiteye dair düşüncelerimi bir kenara bırakıp İstanbul Teknik Üniversitesi, Devlet Konservatuar, Müzik Teknolojileri/ Ses Tasarım Bölümünü kazanıp İstanbul’a eğitim için geldim.
• Müzik ile nasıl kesişti yolunuz?
Babamın etkisiyle kendimi bildim bileli bir şekilde vardı müzik hayatımda. 5 yaşlarımda ilk kez bağlama çalmaya başladığım zaman babam bende bağlama sevgisinin olduğunu anlamış oldu. Ve ilk konserimi yine babam ile 6-7 yaşlarımda yaptım. Ve bir şekilde etkinlikler planlıyorduk, anmalar düzenliyorduk. Profesyonel olmasa da bir şeyler yapma çabası vardı. Ama profesyonel olarak kararlı ilk adımım 2012 yılında (Canda şarkısını paylaştıktan sonra) Diyarbakır’a gidip müziği hayatımın merkezine almam ile oldu.
“Geleneksel müziğe olan hayranlığım aşikâr”
• Hem geleneksel hem de evrensel-çağdaş sesleri duyuyoruz müziğinizde, siz neler söylersiniz müziğinize dair?
Müzik konusunda bir tür seçtim diyemem. O an neyi ve nasıl hissedersem onu öyle okurum. Bir tarzı sembol etmektense duygularımı sembol etmeyi tercih ederim. Geleneksel müziğe olan hayranlığım aşîkar. Ama sadece geleneksel müziği yapıp taklit etmek üretkenliği azaltır. Üretim de yaşadığımız anın yansıması oluyor. Eskisi gibi teknolojinin dar olduğu bir dönemde olmadığımız için dünyanın öbür ucundaki bir müzisyenden de etkilenebiliyoruz. Bu nedenle duygular anlık şekillenebiliyor. Sadece duygularım ile hareket ettiğimi söyleyebilirim.
“Yalnız olmadığımızı biliyoruz”
• Müziğin toplumsal süreçte üstlendiği rol çok önemli oldu her zaman. Dengbêjlerden günümüz sanatçılarına kadar yapılan tüm çalışmalarda savaş hali, yarım bırakılan hikâyeler, acılar ve travmalar hiç eksik olmadı. Bu nedenle Kürt müziği zaman zaman duraksasa da hiç eksilmedi. Siz bu konuda neler söylemek istersiniz?
Bizler yaşadıklarımızı en iyi; anlatarak ve söyleyerek yaşatıyoruz. Bizler gözümüzü ve kulağımızı kapatamadığımız için de ağzımızı da kapatamıyoruz. Yaşananları belleklerimize bazen hüzünlü, bazen mutlu işliyoruz ve bunları paylaşma ihtiyacı duyuyoruz. Çünkü yalnız olmadığımızı da biliyoruz. Acılarımızı yaşayan bizim gibilerin olduğunu çok iyi biliyoruz. Kültür ve sanat bunu birleştiren bir yapıya dönüşüyor. Acılarımızı, mutluluğumuzu, direnişimizi, aşkımızı bizim hissettiğimiz gibi anlatanlara, içine kattıkları duygulardan dolayı bir bağlılık oluşuyor ve toplumun güçlü bir yanı oluveriyor. Kürtler hala birlikte yaşamaya alışık, bir başına hareket etmeyen aileye, akrabaya, memlekete, vatana değer veren bir millet. Bundan dolayı olabilir diyorum.
• Kürt kadın müzisyenler, son yıllarda blues, caz, pop-rock gibi türleri Kürtçeyle buluşturarak yeni bir tarz yarattı. Onlardan biri de sizsiniz. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Tarz konusunda bir tarzımın olmadığını o anki ruh halim ile hareket ettiğimi söylemiştim. Benim için hisler gruplandırılmak zorunda değil. Hissettiğim her şeyi denemek isteyen biriyim.
“Sadece cepten yiyip üretime geçmezsek, kendimizi de kültürümüzü de bitirebiliriz”
• Kürt müziğinde farklı biçimler (opera, caz ya da blues) genelde var olanı yani geleneksel Kürt müziğini farklı enstrüman ve biçimlerde seslendirmeye odaklanıyor. Sizce mevcudu modern biçimle yeniden üretmek ihtiyacı karşılıyor mu?
İlerleyen zaman içinde dış etkiler ile birlikte sanat da bir hareketlilik ve değişim içinde olabiliyor. Ama var olan tarihi kültürü de yaşatma çabası oluyor. Bana göre ne yaptığını bildiğin sürece yeni yorumlar yeniden yapılandırmalar olabilir. Ama eğer kör bir döngünün içine girip sadece cepten yiyip üretime de geçmezsek, kendimizi de kültürümüzü de bitirebiliriz. Bize bırakılan mirasları, şarkıları yaşatmak da bizim görevimiz. Ama bunu deforme etmeden yenileyebilirsek başarıya ulaşırız.
“Yazar, söyler ve kaydederim”
• Berfin Aktay’ın hayattaki dinamikleri ve bir müzisyen olarak beslendiği noktalar neler?
Yaşantım, anılarım, sevgim, hüznüm ve düşüncelerim benim müziğimde beslendiğim noktalar. Ve hislerimi benim olmayacağım zamana bırakacağım motivasyonum. Benden bir parça duygu kalsın isterim. Bunun için yazar, söyler ve kaydederim. Amacım hayata hatıralar bırakmak.
• Müziği insan yaşamının genel akışı içinde nasıl bir yere yerleştiriyorsunuz?
Duyguyu anlatma biçimi bana göre. Nasıl bir ruh halinde isem müzik de ona evriliyor. Ve hayat ile paralel ilerlese de bazen baskın olup bazen pasif kalabiliyor. “Müzik hayattır” bakış açısına sahip biri değilim ama hayatımı müziksiz de düşünmedim hiçbir zaman. Müziği, bana yol arkadaşlığı yapacak bir yoldaş gibi görüyorum.
“Albüm maliyetli olduğu için şarkılarımı kendim kaydediyorum”
• Son olarak şu an üzerinde çalıştığınız bir proje var mı?
Bazı projelerim pandemi sebebi ile gerçekleşemedi. Albüm hazırlığım vardı. Ama süreç içinde bu fikir çok maliyetli olduğu için bundan vazgeçip şarkılarımı kendim kaydetmeye başladım. Şu an başlattığım projelerden biri bu. Her hafta bir şarkımı, bestemi ya da bir fikrimi paylaşıyorum sosyal medya hesaplarımda. Bunun dışında uzun zamandır üzerinde çalıştığım bazen zaruri sebeplerden dolayı ara verdiğim Kürtçe Bağlama Metodu kitabımın hazırlığına devam ediyorum. Notasyon çalışması yapıp bize miras kalan eserleri notaya dökme çabası içindeyim. Ve kendi dinleyici kitlemi Kürtçe konuşma ve Kürtçe yazışmaya teşvik etme umuduyla Youtube üzerinden Berfin Radio adı ile canlı mesajlaşlama alanı oluşturdum. Tepkiler çok güzeldi. Şimdi bunu biraz daha sistematik bir hale dönüştürüp Kürtçe müzik dinlerken Kürtçe mesajlar yardımıyla yazı dilini Kürtçeye çevirme çabası içindeyim.