Mısırlı yazar: Kadın edebiyatına dair toplumun bakış açısı değişmeli
Kaleme aldığı roman ve öyküleriyle kadınların, çocukların ve özel gereksinimi olan insanların yaşadığı acıları anlatan yazar Aya Yasser, kadın edebiyatına dair klişelerin aşılması için toplumun bakış açısının değişmesi gerektiğini belirtiyor.
ASMAA FATHI
Kahire- Yazar Aya Yasser, kadınların hayatlarının farklı evrelerinde çektikleri acıları, tavırlarını, krizlerini, duygularını ve çalkantılarını "Boğuk Çığlıklar" adlı son öykü kitabıyla dile getirdi. "Boğuk Çığlıklar" öykü kitabı, Aya Yasser'in ilk eseri değil. Çalışma, sekiz yaşında ilk denemelerini yapmak için kalemini eline alıp yüklendiği bir dizi ilham verici deneyimin ardından geldi. Aya Yasser ile yazma serüvenini konuştuk.
Boğuk Çığlıklar öykü kitabınız hangi temalar ve konular etrafında dönüyor?
Hikayeler koleksiyonu, kadınlar, çocuklar ve özel gereksinimli insanların yaşadığı sorunları ele alıyor. Ayrıca çok eşlilik, kadın sünneti, cinsel şiddet, eğitimden yoksun bırakılma gibi birçok kadın meselesine ve yaşadıkları acılara da odaklanıyor. Öyküde sağır ve dilsiz bir kadının çektiği acıları da anlatıyorum. Oğlu tarafından terk edilen ve yaşı ilerlediği için de zorlu bir yaşam süren kadın şahsında özel gereksinimli insanların duygularına dikkat çekiyorum. Öte yandan Filistin'de Ümmü Musa adında bebeği olan bir kadının hikayesi de var. Kadının eşi işgale karşı direnişte yer alıyor ve işgalin halka yaşattığı acıları anlatıyorum.
Boğuk Çığlıklar öykü kitabınızdan önce gelen önemli yazılarınız neler?
Boğuk Çığlıklar’dan önce gelen üç romanım var. Anıların Koridorlarında Kaybolmak ilk eser ve içerik olarak bir polisiye romanı. 2017 yılında yayınlanan ve pek çok Arap ülkesinin ilgisini çeken bir roman oldu. Sonrasında Sana'a Edebiyatı gibi bir grup eleştirmen tarafından tartışılan ‘Kapılara Fısıldayan’ adlı romanım çıktı. Çocuklar için eğitici ve yol gösterici öykülerden oluşan bir derleme olan Ne Zaman Büyüyeceğim adlı kısa öyküler koleksiyonum aracılığıyla çocuklar hakkında, onlar kişiye hitap ettiğim basit ve ilginç bir üslupla yazmaya yöneldim. Mekânların Anıları romanımda ise Mısır toplumunun dönüşümlerini yazdım. Mekânların Anıları adlı romanım Cezayir’deki Al-Siddiq Ben Yahya Üniversitesi'nde yüksek lisans tez konusu olarak kullanıldı.
Yazılarınızla kadın sorunlarına da ışık tutuyorsunuz. Konuyla ilgili neler söylemek istersiniz?
Yazılarımda genel olarak psikoanalitik olma eğilimindeyim, bu yüzden karakterin iç dünyasından ve bastırılmış rüyalarından, söyledikleri ya da derinliklerinde yaşadıkları üzerinden bahsediyorum. Hafıza Koridorlarında Kaybolmak adlı roman, bir dedektif olmasına rağmen psikolojik bir yönü de barındırmakta ve kahramanının maruz kaldığı baskıları ve kayıp duygularını izlemektedir. Yazılarımda, kızların maruz kaldığı birçok kafa karıştırıcı duyguya değindim. Hikayelerimden birinde annesi ve teyzesini kaybeden ergenlik çağındaki bir kız çocuğunun yaşadığı acıları konu aldım.
Bazı insanlar yazarken özel hayatlarından etkilenebiliyorlar. Romanlarınızda bu etkiyi ne kadar buluyorsunuz ve genel olarak edebiyatın kadın meselelerinde etkili olduğunu düşünüyor musunuz?
Elbette her birimiz hayattaki kişisel deneyiminden etkileniyoruz. Boğuk Çığlıklar kurgudan çok gerçekçiliğe daha yakındı ve içerdiği bazı öyküler gerçekti. Daha önce kahramanlarından bazılarıyla gerçekte tanışmış ve onlara hayal gücümün bir bölümünü karıştırmıştım. Edebiyatın kadın gerçekliğine etkisine gelince; kendisi ile uğraşmak, acıları kültürel ve toplumsal arenada sunmak da dahil olmak üzere pek çok açıdan etkili. Ancak kadın gerçekliğini değiştirmesi için çok sayıda okura ihtiyacı var.
Pek çok alanda kadınlar belirli rollere ve kalıp yargılara hapsedilmiş durumda. Peki kadın romancılar hakkında kalıp yargılar var mı?
Yazılar genellikle annelik, üreme sağlığı ve romantik duygular gibi bazı kalıplar etrafında döndüğü için genel olarak kadın edebiyatına ilişkin bir klişeler var. Ayrıca toplumsal bakış açısından kaynaklı kadın yazarların karşı karşıya olduğu birtakım engeller de var. Toplumun kadın edebiyatına bakış açısının değişmesiyle kadın edebiyatına dair klişelerinde değişeceğine inanıyoruz.