“Meğer hem Müslüman hem kadın olmamdan ayrımcılığa uğruyormuşum”

Müslüman feminist aktivist ve müzisyen Rümeysa Çamdereli, “Müslümanlık ve feminizmi birlikte anmanın her zaman çokça eleştireni, çokça ‘düşmanı’ var muhakkak, ama bir yandan da oldukça güçlenen ve kendine Türkiye’de ve dünyada alan açan bir hareket. Zamanla daha fazla şey söyleyebileceğiz, ama şimdiden Türkiye’de yepyeni bir alan açtığını söylemek mümkün.” diyor.

ZEYNEP AKGÜL 
Ankara- Müslüman feminist aktivist ve müzisyen Rümeysa Çamdereli, Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği mezunu ve İstanbul Üniversitesi Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı’nda yüksek lisans yapmış. Müslüman muhalif kadınların yazdığı Reçel Blogun ve Türkiye’nin ilk Müslüman feminist kadın derneği Havle’nin kurucularından olan Çamdereli ile hikâyesini ve Müslüman feminist olmanın anlamı, imkânları ve sınırları üzerine konuştuk.
•  Diyarbakır’da doğmuşsunuz sonrasında İstanbul’a evrilmiş hikâyeniz… Yaşamınızı İstanbul’a evrilten neydi?
Babam akademisyen, farklı üniversitelerde çalıştı. Diyarbakır sonrasında Kırıkkale ve Ankara’da da yaşadık, en son İstanbul’a geldik.
•  Lise son sınıfta elektro gitar çalmaya başlamışsınız. Neden elektro gitar? Size nasıl bir kapı açtı?
Aslında kucağımda buldum elektro gitarı. Lisede bir grupta çalıyordum, folk grubunda. Grupta elektro gitarı çalan arkadaş orkestraya geçecekti, yerine beni önerdi. Sonrasında elektro gitarı bırakamadım hiç. Başkalarının ne düşüneceğini, elektro gitarla başörtülü bir kadın olarak nasıl görüneceğimi vs. düşündüm ama çok kısa sürdü. Elektro gitarın ifade olanaklarını keşfettikçe kendime daha yakın hissettim. Aynı anda hem çok sert hem çok naif olabilen, çok enteresan bir enstrüman.
• Hem geleneksel hem de evrensel-çağdaş sesleri duyuyoruz müziğinizde, siz neler söylersiniz müziğinize dair?
Üniversite zamanında çok farklı tarzlarda müzik yapma şansım oldu. Lisede folk grubunda türkü çalıyordum, sonrasında üniversitede Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü’nde etnik müzik/Anadolu müziğine elektro gitarla eşlik etme konusunda çokça düşündüm, üzerine kafa yorma şansım oldu. Aynı zamanda tiyatro müziği de yapma şansım oldu, bunların hepsini yapabilmek için, gitara dair daha çok şey öğrenmek için arada rock/pop müzikle ilgili bir konser de yaptık. En son 90 pop içerisinde güçlü kadın şarkılarını yorumladığımız bir projemiz olmuştu. Kardeş Türküler sahnesinde bir süre yer almış olmam her zaman o etnik tınıları müziğimde korudu, ama bir yandan da hep pop/rock müzikle içli dışlı oldum. Müziğim bunların hepsinden biraz etkileniyor.
“Kendimi ikna etmem zaman aldı”
• Bu coğrafyada yaşamak demek biraz da kalıpların içine sıkıştırılmak gibi… Sizin şansınıza da “Türbanlı bir gitarist” olmak düşmüş. Bir türbanlının gitar çalması neden ve nasıl bir tanım argümanı oluyor, bu ses sizde nasıl yankılanıyor? 
Açıkçası bu mesele 18 yaşındayken bir gazete haberine çıkmamla gerçek anlamda hayatıma girdi. Ondan önce gayet doğal bir şeydi benim için, birbiriyle çelişen şeyler gibi değildi. Sonra birbiriyle çelişen şeyler olmadığına kendimi de ikna etmem zaman aldı, çünkü çok dinledim dışarıdan gelenleri. Şimdi üzerinden 13 sene kadar süre geçmişken bu ilk haberin, artık bende pek bir yankısı kalmadı diyebilirim. Hem zaten bana benzeyen birçok kadın var artık internette, çok da güzel işler yapıyor birçoğu. Ben de kendimi başörtülü kimliğimden ayrı, ürettiklerimle anlatabiliyorum.
“Başörtüsü meselesi bir kadın meselesi”
• Ekşi Sözlükte “Başörtülü gitarcı” şeklinde ifadeler var. Hatta “İlginç olan kapalı olması değil, November Rain'in gitar solosunu gayet güzel çalabilmesi” diye bir yorum da yapılmış. Gitar çalınca kapalı olmanın ilginçliği kalmasa da, başörtüsü/kapanma meselesi sizin yaşamınızda da ciddi meselelerden birisi olmuş. Hatta bir söyleşinizde tam da bundan dolayı feminizm ile tanıştığınızı ifade ediyorsunuz. Başını açmak zorunda kalmak ile feminizmle tanışmak, biraz açar mısınız? 
Başörtüsü meselesi bir kadın meselesi. Senelerce, özellikle de geldiğim arka plandan böyle olduğunu anlamadım aslında, çok garip gelebilir ama. Başörtüsü meselesinin Müslüman kimliğime yönelen bir ayrımcılık olduğunu düşündürmüştü etrafımdaki erkek anlayış uzunca bir süre. Meğer hem Müslüman olmamdan, hem kadın olmamdan ayrımcılığa uğruyormuşum. Bunu böyle söyleyince çok bariz olan bir şeyi söylüyormuşum gibi duyulabilir ama böyle farkındalıklara sahip olmak ne yazık ki bizi çevreleyen birçok engelden, birçok yargıdan ötürü belirli kırılmalarda ancak gerçekleşebiliyor. Benim için de üniversitenin başında kısa bir süreliğine de olsa deneyimlediğimiz tam yasaklar bu süreci yaşattı. Gitarla ilgili de, ne zaman bir müzik mağazasında vs. alışveriş yapsam hep kötü muameleye maruz kalıyorum, hâlâ da durum bu. Ama meğer tüm kadınlar böyleymiş, okudukça öğrendim. Başörtülü olmam buna bir katman katıyor sadece. Kesişimsellik ve öznelik kavramları etrafında artık bütün dünya bu çok kimliklilik ve çok kimliliğe bağlı ayrımcılığı konuşuyor. Ben o zaman kendi tecrübem üzerinden yaklaşmışım meğer bu tartışmalara…
• Müslüman feminist kimliğini tercih ne anlama geliyor? Ya da şöyle sorayım: Müslüman feminist ifadesinin şimdiye ve geleceğe müdahale, yöntem ve hedefler bağlamında ayırıcı özellikleri var mıdır? 
Benim için hem Müslüman, hem feminist olmak ve bunu açıklıkla ifade etmek anlamına geliyor. Bu iki kimliğim de birçok kimliğimin yanı sıra bende olan, benim olan kimlikler ve birbirini besledikleri birçok nokta var. Bu besleme ve bir arada bulunmadan yola çıkarak bir mücadele yürütmeye çalışıyorum. Feminist yöntemden de yaklaşımdan da herhangi bir ayrışmam yok, Müslümanlıktan da hakeza. Sadece ikisini birlikte tecrübe ediyorum ve bunu ifade etmenin Türkiye’de ve dünyada politika yaparken bir önemi olduğunu düşünüyorum.
“Ayşenur Değer’le birlikte Konca Kuriş’in hikâyesini yazmayı denedik”
• Kuşkusuz, bu ülkede başı kapalı/Müslüman kadınların da feminizmle bir ilişkisinin ve bu ilişkinin bedellerinin olabileceğini, ortaya koyanların başında mücadelesi ve trajik sonu ile Konca Kuriş geliyor. O günden bugüne çok mesafe alınsa da daha yolun başları gibi. Toplumun Müslüman kadınlara biçtiği, Müslüman kadınların da içselleştirdiği roller, direnç noktaları gibi... Bunlarla birlikte Müslüman feminist olmanın anlamı, imkânları ve sınırları üzerine neler söylenebilir? 
Konca Kuriş hem çok güçlü hem de çok acıklı bir örnek. En son İletişim Yayınları’ndan çıkan Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Cilt 10/ Feminizm kitabında sevgili Ayşenur Değer’le birlikte Konca Kuriş’in hikâyesini yazmayı denedik. Yazma sürecinin kendisi bile tekrar tekrar ilham vericiydi. Müslümanlık ve feminizmi birlikte anmanın her zaman çokça eleştireni, çokça “düşmanı” var muhakkak, ama bir yandan da oldukça güçlenen ve kendine Türkiye’de ve dünyada alan açan bir hareket. Zamanla daha fazla şey söyleyebileceğiz, ama şimdiden Türkiye’de yepyeni bir alan açtığını söylemek mümkün.
• 90’lardan beri İran'da, Malezya'da Amerika’da da farklı farklı bölgelerde kadınlar kendilerini Müslüman Feminist olarak tanımlarken Türkiye'de çok daha geç gelişen bir süreç. Böyle bir gecikme var mı, varsa neden var? 
Türkiye saydığınız diğer ülkelerden net bir şekilde ayrışıyor. Seküler bir hukuk sistemi var. Bu da, özellikle Müslümanlık, Müslümanlığın yorumlanması, kadınların bu yorumlara dair karşı yorumları konusundaki tartışmalar bizde toplumsal düzeyde kalırken, bu saydığınız ülkelerde bu tartışmalar hukuka dair, yapılara dair bir tartışmaya dönüşüyor. O yüzden bu kadınlar için “hayat memat meselesi” iken bu konuları tartışmak, bizim için toplumsal dönüşümün bir boyutunu ama kesinlikle senelerdir de görmezden gelinen önemli bir boyutunu teşkil ediyor. Son dönemde, Türkiye’de var olan iktidarın Müslümanlıkla kurduğu ilişki Türkiye’de böyle bir hareketin yükselişine zemin hazırladı demek mümkün sanıyorum, ama çok yeni bir hareketten ve çok yeni bir gelişimden bahsediyoruz. Üzerine daha çok tespit için biraz zaman gerekiyor.
“Varız ve buradayız”
• Seküler ya da dindar genel bir eğilim olarak dışardakilere biraz tekinsiz yaklaşılır. Örneğin laikçiler gözünde başörtülü olduğunuz için feminizm kimliğiniz yok hükmünde olabilir, ya da dindarlar açısından adı bile edilmeyecek bir şey... Müslüman feministlerin dışındakilerle ilişkisi üzerine neler söylenebilir? 
Varız ve buradayız daha fazla ne söylenir bilemiyorum açıkçası. Tabii ki çok değerli tartışmalar var, özellikle feministlere birçok farklı konuda cevap vermeyi önemli buluyorum. Çünkü senelerdir doğru yürütülmediğini düşündüğüm, Müslümanlıkla da ilişkilendirilen çokça tartışma var. Bunların helalleşmelerine ihtiyacımız var, ama daha çok feministler arasında bir helalleşme olarak görüyorum bu süreci. Onun dışında kimseye “hesap verme” zorunluluğumuz olduğunu düşünmeden, bir şekilde var olma mücadelemizi vererek yola devam ediyoruz.
“Bu öfkenin sebebi erkeklik”
• Bir söyleşinizde “Müzisyenliğim muhafazakâr camianın erkekleri tarafından bir tehdit olarak görülüyor” diyorsunuz. Bunun yanında müzik dünyası da birçok alan gibi “erk” bir hâkimiyet içerisinde. Orada kadın olarak var olmak nasıl bir şey? 
Uzun zamandır piyasadan uzağım aslında. Kendi müziğimi, kendi alanlarımda icra edip bu şekilde yaygınlaştırıyorum. Ama bu tercihin içerisinde de tam olarak bu yaşanmışlık var zaten. Cidden de müzisyen bir kadının kendisi, sahnede görünür olması sevilmeyen, rahatsız olunan bir şey. Üsküdar’da müzik yaptığım cafenin sahibi bir gün benim afişlerimden birini birinin geçerken yırttığını görüyor, uyarıyor bu adamı. Ben bu olayda cidden o afişi yırtma motivasyonunu anlayamıyorum. Bir insan neye böylesi bir öfke duyabilir? Bu öfkenin yüzyıllar süren bir hikâyesi olduğunu biliyorum aslında, erkeklik. Erkeklikle mücadele ettikçe ancak bu durumla mücadele edebileceğimize inanıyorum.
• Son olarak Rumeysa Çamdereli’nin şu anda masasında ne var? Üzerinde çalıştığınız yeni bir proje var mı?
Umarım yakın zamanda hatta umarım 2021 yılı içerisinde birkaç parçamı single olarak yayınlamak istiyorum. Üzerine çalışmalara başladım. Aynı zamanda Almanya’da yaşayan Filistinli bir arkadaşımla da ortak çalışmamızı yakın zamanda yayınlamak istiyoruz, onunla ilgili çalışıyoruz. Kısacası bu sene içerisinde birkaç parçamı daha “profesyonel” kayıtlarla, çalışmalarla dinleyicilerle buluşturmaya çalışacağız.