Yargı ve idari tacizler altında Türkiye’de hak savunuculuğu

Hakikat Adalet Hafıza Merkezi’nden Burcu Bingöllü, son hazırladıkları raporun ışığında hak savunucularının karşılaştığı baskıları ajansımıza anlattı.

ELİF AKGÜL

İstanbul- Hakikat Adalet Hafıza Merkezi yakın zamanda hak savunucularına yönelik hak ihlallerini inceleyen “Sessiz Kalma: Hak Savunucularına Yönelik Yıldırma Politikaları 2015-2021” başlıklı raporunu yayınladı.

Hrant Dink ve Tahir Elçi’ye atıfla başlayan raporun kapsamını oluşturan Türkiye’de hak savunucularına yönelik ihlalleri Hafıza Merkezi’nden Burcu Bingöllü ile konuştuk.

Türkiye’de hak savunucularının mevzuat ve yargı tacizleri altında çalışma yürüttüğünü belirten Burcu Bingöllü, bir yandan da hükümete yakın medyada ciddi karalama faaliyetlerinin devreye sokulduğunu kaydetti. Dernek faaliyetlerinin ve temel hak kullanımlarının yargı eliyle kriminalleştirildiğini belirten Burcu Bingöllü, insan hakları mücadelesine yönelik baskıların Türkiye ile sınırlı olmadığının altını çizdi, uluslararası dayanışmanın önemine vurgu yaptı.

Hak savunucularına yönelik yargısal ve idari tacizler

Türkiye’de hak savunucuları nasıl bir ortamda çalışıyor?

Hak savunucuları hem yargısal tacizler, hem yasal mevzuata dayalı idari tacizler altında, hükümete yakın medya eliyle yürütülen hedef gösterme ve karalama kampanyaları altında çalışıyor.

İnsan hakları mücadelesindeki bizden daha eski kişilerden öğrendiğimiz şu ki, Türkiye’de insan hakları mücadelesi kolay yürütülmedi. Hep bir baskı ortamı vardı. Bizim raporumuz sadece 2015-2021 arasını kapsıyor.

2015-2021 arasında Türkiye’nin de çeşitli baskı kademelerinden geçtiği bir dönemdi. Bu süreçte hak savunucuları nelerle karşılaştı?

2015’te Kürt sorununun çözümüne dönük sürecin çökmesiyle çatışmaların yeniden başlaması, 2016’daki darbe girişimi ve ardından gelen sonra da KHK’lar ile kalıcılaşan olağanüstü hal dönemi birçok kesimi baskı altına aldı. Gazetecilerin ifade özgürlüğü alanı, akademisyenlerin, avukatların hakları kısıtlandı. Sivil toplum da tabi ki bu süreçten nasibini aldı.

Raporumuzda da aktardığımız yöntemlerden ilki yasalar ve düzenlemeler yoluyla yapılan baskılar. Mesela derneklere üye olan kişilerin bildirimi konusundaki mevzuat değişikliği. Özellikle örgütlenme hakkına ilişkin çalışma yürüten arkadaşlarımızdan biliyoruz ki, bu nedenle derneklerin üye sayısında düşüş yaşandı. Yani bu değişiklik örgütlenme hakkını kısıtlayıcı bir işlev gördü. Keza 2020’nin son günlerinde çıkarılan Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesi Kanunu, hem örgütlenme hem de bağış toplama konusunda ciddi kısıtlayıcı değişiklikler getirdi.

Örneğin LGBTİ+ hakları alanında çalışan denetimler gerçekten çok uzun denetimlerden geçtiler. İdari yükümlülük gereği bildirdikleri bilgilerin hükümete yakın medyadaki karalama kampanyalarında kendilerine karşı kullanıldığını gördüler. Yani yasa yoluyla bir kuşatma çabası var.

“‘2911 Sayılı Kanuna Muhalefet’ suçlaması sivil alanı etkileyen ciddi bir sorun”

Yargısal taciz başlığı kapsamında neler yaşanıyor?

Adil yargılanma hakkının ihlali, yakalama, gözaltı ve tutuklama gibi tedbirlerde standartlara uyulmaması gibi uygulamalarla yargısal tacize maruz kalıyor hak savunucuları.

Şu an bile birilerine bir dava açılıyor olabilir. Bir hak savunucusunun duruşmasına dayanışma için gittiğimizde, duruşmadan çıkıp alt kata inip bir başkasının duruşmasına giriyoruz. Böyle bir ortam söz konusu.

Bugün Türkiye’nin en köklü insan hakları kurumu olan İnsan Hakları Derneği’nin 200’den fazla yöneticisi ve üyesi soruşturma ve kovuşturmalarla karşı karşıya. Eren Keskin’e açılan 143 dava var; Öztürk Türkdoğan sürekli hakim karşısına çıkıyor.

Peki bu yargısal tacizlerin kapsamı nedir, hak savunucularına ne gibi suçlamalar yöneltiliyor?

Basın açıklaması yapmak, savunuculuk bağlamında etkinlik düzenlemek, kitap yayınlamak gibi. Suç olmayan şeylerin kriminalize edildiği bir uygulama var. Ayrıca terör örgütü üyeliği, terör örgütü adına suç işleme, terör örgütüne yardım etme, halkı kin ve düşmanlığa tahrik, terör örgütü propogandası yapmak, Cumhurbaşkanına hakaret, 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Kanunu’na muhalefet en sık karşımıza çıkan suçlamalar.

2911 sayılı kanuna muhalefet suçlaması sivil alanı etkileyen ciddi bir sorun. Çünkü toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı en temel haklardan biri. Yani kendi çalışma alanında kamu politikalarını etkilemek için etkinlik yapmak en temel hak zaten. Bu noktada idarenin çok keyfi uygulamaları var. Valiliklerin ve Kaymakamlıkların sadece yasayı tekrarlayarak, somut bir gerekçe göstermeksizin il genelinde etkinlikleri yasaklamak gibi bir uygulaması var. Örneğin Van’da bu idari yasak 2016’dan beri sürüyor.

Bunlar çok kısıtlayıcı uygulamalar ve tuhaf bir şekilde bu konulara ilişkin hak savunucularına açılan davalar çoğunlukla takipsizlik ya da beraat ile sonuçlanıyor. Ama bu dava açılmasına engel olmuyor. Kamu gücü de israf ediliyor diyebiliriz aslında.

“‘Fonculuk’ suçlaması hak savunucularını yalnızlaştırıyor”

“Sessiz Kalma” kampanyanızın tanıdım videonuzda da bir yaftalama kültürü oluşmuş durumda. Bunların başında da “fonculuk” geliyor. Sivil topluma yönelik algı bu bağlamda nasıl?

Sadece devlet tarafında değil, genel kamuoyunda da biraz sorunlu bir algı var. Sanki fon almamak dürüstlük, fon almak birilerine hizmet etmek ya da bir ajandaya sahip olmak gibi algılanıyor. Toplum çok kutuplaşmış halde ve birbirine yönelttiği suçlama “fonculuk” oluyor. Sadece hükümete yakın kesimden bahsetmiyorum, muhalif kesimde de fon almak suç gibi algılanıyor. O yüzden çok elverişli bir suçlama. Gezi davasında bunu gördük. Ve meselenin bu olmadığını kimseye açıklayamıyorsunuz. Belki normalde yan yana duracağınız, haklarınızı savunacak kişiler bile sizi yalnız bırakabiliyor. O bakımdan “fonculuk” suçlaması oldukça yalnızlaştırıcı bir şey. Belki de bunu topluma anlatmak lazım. Ne demek fon almak, kriterleri ne? Devlet de Avrupa Birliği’nden fon alıyor. X kurum alınca suç, devlet alınca suç değil.

Ayrıca sivil toplumun her şeyi açık. İçişleri Bakanlığı tarafından denetleniyor. Hesabınıza giren parayı Dernekler Masası’na bildirmeden kullanamazsınız. Denetimlerde harcamalarınızı gösteriyorsunuz. Usulsüzlük olursa zaten mevzuatta cezası var.

“Tüm otoriter sağ popülist rejimlerde hak savunucuları hedefte”

Raporda hak savunucularına yönelik baskının Türkiye’yle sınırlı olmadığı vurgusu da var. Dünyada ortam nasıl?

Örneğin İstanbul Sözleşmesi karşısındaki Türkiye’nin aldığı pozisyon sadece Türkiye’ye özgü değil. Toplumsal cinsiyet eşitliği karşıtı hareketlerin popülist sağ rejimler içinde yer aldığını biliyoruz. Ekonomik sorunların tüm kaynağı toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesiymiş ve hak savunucularıymış gibi gösterip İstanbul Sözleşmesi gibi bir büyük bir kazanımın geri alınması aslında bir eğilim. Bunu otoriter sağ popülist liderlerin yönettiği tüm ülkelerde görebiliyoruz. Türkiye’de de farklı değil. Ukrayna savaşından önce bile Rusya’daki “ajanlık yasası” ile yurtdışı fonlar yasaklandı. Bu yasayı reddeden, Türkiye’deki İHD gibi Rusya’nın en köklü insan hakları örgütü olan Memorial kapatıldı. Orada çalışan hak savunucuları ciddi baskılarla karşılaştı, bazıları ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Bu anlamda çok benzer yöntemler. Kötü bir şey ama bu konuda yalnız değiliz.

Buna karşı bir dayanışma ortamından da bahsedebiliriz ama….

Son yıllarda insan hakları savunucularının kendilerinin savunulmasına yönelik daha fazla destek üretildi, dayanışma ağları, networkler kuruldu. Bizim de içinde olduğumuz insan hakları savunucuları dayanışma ağı var. 2019’da kurularak Büyükada davası, Gezi davası gibi topyekün sivil toplumun değişik kesimlerini hedef alan davalar sonrası bir refleksle biraraya gelindi. Bildiğiniz gibi bugün Tarlabaşı Toplum Merkezi, Kadın Cinayetlerini Durduracağı Platformu Derneği de kapatma davalarıyla karşı karşıya.

Yan yana durmak ulusal düzeyde olduğu kadar uluslararası düzeyde de bir ihtiyaç. Yani uluslararası mekanizmaların bilgilendirilmesi, harekete geçilmesi için çağrı yapılması, oradaki ağlarla temas kurmak çok önemli. Nasıl ki liderler birbirilerinden bu baskı yöntemlerini öğreniyorsa, sivil toplum da birbirine destek olmalı.