Tunuslu aktivistler: 54 Sayılı Kararname düşünce özgürlüğünü ihlal ediyor

Tunuslu aktivistler, 54 Sayılı Kararname’nin hem ulusal hem de uluslararası ifade, düşünce ve basın özgürlüğü taahhütlerini ihlal ettiğini belirterek, kararnameyi devrimin temel hedefleriyle bağdaşmayan baskıcı bir araç olarak tanımlıyor.

ZOUHOUR MECHERGUI

Tunus- Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’in Eylül 2022’de imzaladığı 54 Sayılı Kararname, internetteki “yanlış bilgi ve söylentilerle mücadele” amacıyla yürürlüğe girdi. Kararnamenin 24. maddesi, bu tür içerikleri yayanlara beş yıla kadar hapis ve 50 bin Tunus dinarına kadar para cezası öngörüyor. Söz konusu ifadeler bir devlet memuruna yönelikse, ceza iki katına çıkarılabiliyor. Ancak bu düzenleme, uluslararası insan hakları sözleşmeleriyle güvence altına alınan ifade özgürlüğü açısından ciddi endişelere yol açtı.

Kararname çalışmaların önünde engel

Tunus Ulusal Gazeteciler Sendikası, kararnameyi “baskıcı” olarak nitelendirerek gazetecilerin ve aktivistlerin çalışmalarını kısıtlayan bir engel olarak değerlendiriyor. Sendika, kararnameye karşı yürürlüğe girdiği tarihten bu yana kampanya yürütüyor ve yasanın ya değiştirilmesini ya da tamamen yürürlükten kaldırılmasını talep ediyor. Gazeteciler ve sivil toplum aktörleri, bu yasanın 2011 devrimiyle kazanılan düşünce ve ifade özgürlüğünü tehdit ettiğini savunuyor.

Baskı mekanizmasına dönüşebilir

Aktivistler ise yasanın, dijital şiddetle mücadele adı altında bir sansür aracına dönüştüğünü belirtiyor. Yetkililerin güvenli dijital ortam söylemine karşın, uygulamada bu kararname ile toplum üzerinde bir korku iklimi oluşturulduğu ifade ediliyor. Tunus halkı, söz konusu yasanın sadece internetteki içerikleri değil, kamusal alandaki eleştirileri de bastırmaya yönelik bir baskı mekanizmasına dönüşmesinden endişe duyuyor. 54 Sayılı Kararname’nin, Tunus’un taraf olduğu uluslararası antlaşmaları ihlal ettiği ve devrimin temel değerlerini baltaladığı yönünde geniş bir kamuoyu tepkisi bulunuyor.

‘En sorunlu düzenlemelerden biri’

Özgürlükler Boykot Derneği’nden insan hakları aktivisti Ghofrane Rajhi, kararnamenin hukuk sistemindeki en sorunlu düzenlemelerden biri olduğuna dikkat çekerek, “54 Sayılı Kararname hukuk sistemindeki en kötü unsurlardan biri ve yargının elindeki en tehlikeli araçlardan biridir. Ciddiyeti ve sonuçları göz önüne alındığında çok sayıda insanın hapse atılmasına yol açtı. Sadece gazetecileri, aktivistleri ya da politikacıları değil, farklı toplumsal sınıflardan ve rollerden insanları da etkiledi. Olağanüstü bir dönemde çıkarıldı ve kaldırılması için yapılan çağrılara, protestolara rağmen yürürlükte kalmaya devam etti; bunun mağduru olan vatandaşlar da oldu” dedi.

‘İnsanların hapse atılması kabul edilemez’

Ghofrane Rajhi, 54 Sayılı Kararname’nin yalnızca kamuoyunda tanınan isimleri değil, ismi bilinmeyen birçok kişiyi de etkilediğini dile getirdi. Boykot Derneği olarak bir yıldır mağdurlar ve aileleriyle iletişim kurmaya çalıştıklarını ifade eden Ghofrane Rajhi, “Henüz hikayeleri medyaya yansımayan, sesi duyulmayan çok sayıda gizli mağdur var. Eleştirel bir dijital medya paylaşımı nedeniyle hapiste olan insanlar bulunuyor. Biz, bu insanların hikayelerini belgelemek ve tutuklamalarını kınamak için herkesle temas kurmaya çalışıyoruz. Bir kişinin düşüncesi nedeniyle cezaevine girmesi adil değil. Bu ülke, ifade özgürlüğü için devrim yaptı. Özgürlük uğruna hayatını kaybeden Tunuslular var. Yıllar süren fedakarlıklardan sonra, sırf fikir ayrılığı nedeniyle insanların hapse atılması kabul edilemez” şeklinde konuştu.

Dernek sesi duyulmayanlara ulaşmaya çalışıyor

Boykot Derneği’nin yalnızca kendini savunabilecek durumda olan mağdurlara değil, aynı zamanda sesi duyulmayanlara da ulaşmaya çalıştığını vurgulayan Ghofrane El-Rajhi, derneğin amacının yalnızca ihlalleri ve ifade özgürlüğüne karşı işlenen suçları ifşa etmekle sınırlı olmadığını dile getirdi. Ghofrane El-Rajhi, “Tutuklu erkek ve kadınlara yalnız olmadıklarını hissettirmek istiyoruz. Onlara gerek hukuki destek sağlayarak gerekse haberlerini korkusuzca yayarak, sivil toplumun gücüyle yanlarında olduğumuzu gösteriyoruz. Sayfalarımızda günlük blog yazılarıyla bu dayanışmayı sürdürmeye çalışıyoruz” diye kaydetti.

Ghofrane El-Rajhi, sözlerini şöyle tamamladı:

“Ülkedeki ağır ekonomik koşullar, özellikle yoksulluk ve işsizliğin yoğunlaştığı iç bölgelerde, tutuklu kişilerin aileleri üzerinde yıkıcı etkiler yarattı. Boykot Derneği, bu bölgelerdeki mağdurlara ulaşıp adil yargılanma haklarını savunmaları için destek vermeye devam ediyor. Tunus, insan haklarını koruyan ve mağdurların savunulmasına olanak tanıyan uluslararası anlaşma ve sözleşmelere taraf bir ülke. Bu yüzden, mağdurları savunmak ve onlara adalet sağlamak bizim için sadece bir görev değil, aynı zamanda ahlaki bir sorumluluktur. Bu hakları hatırlatmak ve korumak, hepimizin görevi.”

‘Herkes hedef alınıyor’

İnsan hakları ve feminist aktivist Janine Tlili, 54 Sayılı Kararname’nin yayınlanmasının üzerinden üç yıl geçmesine rağmen, kararın toplumu susturma aracı olarak kullanıldığını söyledi. Janine Tlili, “Bu kararname, eleştiriyi susturmak, özgür sesleri bastırmak ve halkın kamu işleri hakkında konuşma cesaretini kırmak için bir baskı aracına dönüştü. Üç yılda gördük ki, bu yasa sadece birkaç ‘etkili’ kişiyi değil; kadınları, erkekleri, gençleri, herkesi hedef alıyor. Bugüne kadar belgelenmiş vakalar, bu seslerin nasıl susturulduğunu açıkça ortaya koyuyor” dedi.

Uluslararası yasalar ihlal ediliyor

Janine Tlili, avukat Sonia Dahmani’nin yalnızca 54 Sayılı Kararname kapsamında beş dava ile karşı karşıya kaldığını hatırlatarak, “Sonia'nın durumu buzdağının sadece görünen kısmı. Medyanın henüz sesini duymadığı, adlarını bilmediğimiz daha pek çok kişi var. Bu insanlar yalnızca fikir beyan ettikleri için yargılanıyor. Bu, kabul edilemez. 54 Sayılı Kararname istisnai koşullar altında çıkarılmıştı; ancak hem erkek hem kadın aktivistlerin siyasi ve toplumsal duruşları nedeniyle bastırılmasında rol oynadığı göz önüne alındığında, kararın yürürlükte kalmasının artık bir gerekçesi kalmamıştır” dedi.

Kararın sanatsal ifadeye kadar uzandığını, erkek ve kadın sanatçıların hedef alındığını vurgulayan Janine Tlili, “Örneğin, ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiği’ ve ‘yalan haber yaydığı’ iddiasıyla karikatür çizen Rachad Tamboura’nın iki yıl hapis cezasına çarptırılması, bu durumun açık kanıtıdır. Ayrıca bu durum herkesin toplumsal kültürel yaşama özgürce katılma, sanattan yararlanma ve bilimsel ilerlemeden faydalanma hakkını garanti altına alan Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi'nin 27. maddesinin ihlalidir” diyerek sözlerini noktaladı.