Tunus’ta ataerkil yasalar kadınları öldürüyor
Tunus'ta kadınlar, ayrımcılığa ve dışlanmaya maruz bırakılıyor. Yasalardaki yetersizliklere değinen kadınlar, ataerkil düzene göre oluşturulan yasaların kadını korumayıp öldürdüğüne işaret ediyor.
ZOUHOUR MECHERGUİ
Tunus – Şiddete uğrayan kadınların başvurabilecekleri merkezlerin yetersiz olduğu Tunus’ta kadınlar, şiddete maruz bırakıldıklarında başvurdukları resmi kurumlardan da geri çevriliyorlar. Bu da kadınları ölüme terk etme anlamına geliyor. 2017 tarihli kadına yönelik şiddeti engelleyen 58 Sayılı Yasa’yı değerlendiren kadınlar, bu yasanın yazılı metinlerde olduğu şekilde uygulanmamasından şikayetçi. Feministler, kadınların şiddetten korumak için ekonomik olarak güçlendirilmesi gerektiğini düşünüyor.
‘Ataerkil yasalar kadınları öldürüyor’
Feminist insan hakları aktivisti Suad Mahmoud, yargının ataerkil olduğunu ve bu yüzden kadın haklarının sömürüldüğünü söyledi. Şiddet mağduru kadınların sesini duyuramaması, şikayette bulunmak için yol ücretlerinin olmaması ve resmi kurumlara yaptığı şikayetin karşılık bulmamasından kaynaklı kadınların can güvenliklerinin tehlikeye düştüğünü ifade eden Suad Mahmoud, “Şikayette bulunan kişi merkezde yetkili kimsenin olmadığı bahanesiyle geri gönderiliyor. İstismarcıyı şikayet etmesi için valilik merkezine gönderiliyor. Ancak kadınlar ekonomik sorunlar nedeniyle ölüme terk ediliyor” dedi.
‘Ekonomik bağımsızlık önemli’
Kadınları şiddetten korumak için iş imkanları sağlaması, ekonomik olarak kadınların güçlendirilmesi gerektiğine işaret eden Suad Mahmoud, “Adaleti ve cinsiyetler arasında tam eşitliği sağlamak için yasalarla temsil edilen ayrımcı fikirleri reddetmek gerekir. Ekonomik bağımsızlık, şiddetle mücadele etmek ve korkunun sessizliğini bozmak için bir ön koşuldur. Birçok kadın kendilerine bir barınak, giysi ve yiyecek sağlayamadıkları için istismarcılarıyla birlikte yaşamayı kabul etmek zorunda kalıyor. Bir kadın istismar edildiğinde evi terk etme yolunu seçiyor. Tacizci ile aynı yerde kalması onun psikolojik ve fiziksel güvenliği için tehlike oluşturuyor. Katledilmesine kadar sürebiliyor. Bu nedenle ekonomik bağımsızlık önemli” şeklinde konuştu.
‘Yargı adaletsiz’
Yargının hala adaletsiz olduğunu ve ataerkil ideolojinin hakim olduğunu dile getiren Suad Mahmoud, “Sosyal adaletin uygulanmasının temellerinin atılması gerekir. Ülkenin kadınlara karşı sorumluluğunu üstlenmesi gerekir. Bu durumda feministler olarak bizlerin şiddetin bitmesini beklemek yerine direnmesi gerekir” diye belirtti.
‘Aradaki uçurum kapatılmalı’
İnsan hakları avukatı Monia Al-Abed de, “Kadınlar mahkemeye gidiyor. Çoğu zaman haklarını bulamıyorlar ki bu endişe verici bir durum. Çünkü 2017'de çıkarılan 58 sayılı Kanun gibi kadına yönelik her türlü şiddetle mücadele etmek için kapsamlı bir yasamız var, ancak burada hatalar var. Bizler bu durumu devletin toplum tarafından karşı karşıya kalınması gereken yükümlülüklerinin ihlali olarak değerlendiriyoruz. Bugün yargının bunu yapabilmesi için çabalıyoruz. Yazılı metin ile gerçek arasındaki uçurumu kapatabilmemiz için yasal metinlere uygun kararlar vererek kadınları desteklemek ve kadın haklarını elde etmek gerekir” diye ifade etti. Özellikle şiddet mağduru kadınlar için adaleti tesis etme mücadelesinin sürdürülmesinin önemini vurgulayan Monia Al-Abed, yaşanan bir çocuk tacizinden bahsetti. Monia Al-Abed, o çocuğun basın da ‘şeytanlaştırıldı ve yargılandı, psikolojik olarak yıkıldı ve intihar etti” diye belirtti.
58 Sayılı Kanun yanlış uygulanıyor
2017'de çıkarılan 58 sayılı Kanunun yanlış uygulandığından söz eden Monia Al-Abed, “Yasa aslında kapsamlı bir yasa. Kadınları şiddetten koruyor. Ancak yasanın uygulanmasında hala tereddütler var. Daha fazla kadına ulaşmak için bilinçlendirme kampanyalarının yoğunlaştırılmasına ihtiyaç var” dedi.
‘Sığınaklar yetersiz’
Şiddete uğrayan kadınları dinlemekle görevli psikolog ve feminist aktivist Amna Qalai ise, şiddet mağduru kadınları barınma konusunun hayatlarında yeni bir yolun başlaması için bir öncelik olduğunu söyledi. Bir kadının hayatta kalmasının önemine değinen Amna Qalai, sığınakların yetersiz olmasının sorunu daha da kötüleştirdiğine işaret etti. Başkentte biri Baytı Kadın Derneğine ait iki merkezin olduğunu ifade eden Amna Qalai, tüm kentlerde merkezlerin kurulmasına olanak sağlayacak bir bütçe sağlanması gerektiğini vurguladı.