TJA davasında ilk duruşma: Kürt ve kadın kimliğimizden yargılanıyoruz

TJA Davası'nın ilk duruşmasına başlandı. Tutuklu Bedia Akkaya, “Yargılanmamızın tek nedeni, kadın ve Kürt kimliğimizdir” dedi.

Haber Merkezi- Ankara merkezli bir soruşturma kapsamında 2 Aralık 2022’de tutuklanarak Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’ne gönderilen Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivistlerinin yargılanmasına başlandı.

Gülistan Dehşet, Didar Çeşme, Bedia Akkaya, Figen Aras Kaplan, Hatice Güngör, Hülya Kınağu, Figen Ekti, Mekiye Ormancı ve Amine Demir Çoban, Zeynep Boğa ile adli kontrol tedbiri kararı verilen Tamcihan Çelebi, Sultan Esen, Besile Narin, Meral Şimşek, Zekiye Güler, Hülya Taşar, Yeliz Ayyıldız Kıyak, Dilan Akpolat, Merve Tekin Demirel, Aysel Ceylan, Hazal Aras ve Beritan Can Yaşa “örgüte üye olma” ve “örgüt kurma veya yönetme” suçlamasıyla yargılanıyor. Ankara 25’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlanan davanın ilk duruşmasını Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, HEDEP Kadın Koordinasyonu, Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivistleri, İnsan Hakları Derneği (İHD) üyeleri ile çok sayıda avukat ve aileler izledi.

‘Kadın ve Kürt kimliğimizden dolayı yargılanıyoruz’

Duruşmada ilk olarak Bedia Akkaya Kürtçe savunma yaptı. Bedia Akkaya, iddianameye hazırlandığını ve iki noktada durduğunu belirterek “Bir yıl önce gözaltına alındık, bir yılın ardından ancak bugün mahkemeye çıktık. Diyarbakır’da tutuklandığımız zaman emniyette kelepçeli bir şekilde bekletildik. İlk gün 24 saat avukatlarımızla görüşmemiz engellendi. Aramızda ağır hasta olan arkadaşlarımız vardı, hiçbir insani ihtiyaçları giderilmedi. Hukuksuz bir şekilde bize davrandılar, hukuki haklarımız yerine getirilmedi. Tüm bu hukuksuzluklardan bir yıl sonra mahkemeye çıktık ve ara mahkemelerimiz dahi yapılmadı. Bir yıldan sonra mahkemeye çıktığımızdan dolayı rahat bir şekilde savunmamızı yapmak istiyoruz. Bu dava özellikle genel seçimlere giderken yapıldı, bu siyasi operasyondu. Yargılanmamızın sebebinin tek nedeni, kadın ve Kürt kimliğimizden dolayıdır. Biz de bugün Kürt ve kadın kimliğimiz ile yargılayacağız. Türkiye’de de dünyada da en meşru mücadele kadın mücadelesidir. Kadın mücadelesinin yargılanmasını bir ayıp olarak görüyorum, kadın mücadelesinin yargılanmaması gerektiğini belirtiyorum” şeklinde konuştu.

‘Bizim kadın çalışmalarımız yargılanıyor’

Bedia Akkaya, kadınlar için mücadele ettiklerini belirterek konuşmasına şöyle devam etti:

“Cinsiyet eşitliği bizim birinci amacımızdır, kadına yönelik şiddet eril zihniyetin bir ürünüdür. Kadına yönelik her türlü şiddetin politik bir şekilde yapıldığını biliyoruz. Kadına yönelik şiddet, cinsiyetçilik, ayrımcılık beraberinde fakirlik, yoksulluk getiriyor. Türkiye’de kadınların yaşadığı durumlar artık bir soykırım haline gelmiştir. Bizim başka bir ismin uydurulmasına gerek yok, biz katledilen kadınlar için mücadele ediyoruz. TJA aktivistleri olarak şüpheli kadın ölümlerin aydınlanması için mücadele ediyoruz. Biz her ne kadar cezaevinde olsak bile, 2023 kadın katliamlarını görüyoruz. Ne yazık ki bugün bizim kadın çalışmalarımız yargılanıyor. Türkiye’de illegaliz kavramı sürekli karşımıza çıkıyor, kadınlar sürekli tehditler altında, kadınların mücadelesi kimlikleri, emekleri içindir. Ama bu mücadele illegaliz olarak görülmekte.”

‘Mücadelemize başka bir isim verilmesin’

 HDP Kadın Meclisi’nde çalıştığı dönemde, siyasi katliamların aydınlanması için mücadele ettiklerini ifade eden Bedia Akkaya, İzmir’de katledilen Deniz Poyraz’ı hatırlatarak, “Deniz Poyraz’ı katleden kişi parti binasına çok rahat bir şekilde girdi ve çıktı. Deniz Poyraz genç bir kadındı, partimiz çalışanıydı, Kürt’tü. Deniz Poyraz’ı katleden sanık sanki kimseyi öldürmemiş gibi rahattı. Deniz Poyraz’ın davasına katıldım, katil o kadar rahattı ki, eş genel başkanımız Pervin Buldan’a dönerek, ‘sen de benim listemdesin' dedi. Orada da Deniz Poyraz’ın ailesine saldırdı. İkinci örnek ise Musa Orhan tarafından tecavüze maruz kalarak intihara sürüklenen İpek Er. Her ne kadar Musa Orhan hak ettiği cezayı almasa da Musa Orhan’a tecavüzcü diyen herkes yargılandı. Dersim’de kaybolan Gülistan Doku var. Gülistan Doku’nun ailesi Dersim’de uzun süre oturma eylemi yaptı, partimizden de umutları vardı. Tüm çağrılar ve eylemlere rağmen Gülistan Doku’nun akıbeti halen bilinmiyor. Rojbin Çetin Van’ın Edremit Belediye Eşbaşkanı’ydı. Şu anda Diyarbakır Cezaevi’nde. Rojbin Çetin’in evine baskın yapıldı, köpeklerle saldırıldı ve işkenceye maruz kaldı. Rojbin Çetin, belediye başkanıydı, kadındı. Örnekleri vermemin sebebi çalışmalarımız bu hukuksuzluklara karşı mücadeledir, mücadelemize başka bir isim verilmesin” şeklinde konuştu.

‘Kardeşimle konuşmam bile iddianamede’

Kadınların verdikleri mücadelenin meşru olduğunu dile getiren Bedia Akkaya, iddianamenin içerisinde hakkında 6 sayfa yazıldığına dikkati çekerek “Suç olarak lanse edilen şey tutuklanmam ve Sami Baran’ın ifadeleri. Savcı biraz kafasını yorsaydı, Sami Baran ifadelerinde, 2013 yılında Diyarbakır ilde beni gördüğünü söylüyor. Savcı baksaydı, Samir Baran’ın söylediği tarihte ben tutukluydum. Sami Baran’ın ifadelerini kabul etmiyorum, ifadeleri tümü yalandır. Kardeşim bana 1 bin TL göndermiş ve bunu MASAK raporlarına eklemişler. Buna cevap bile vermek istemiyorum. 7 yıla yakındır siyasi partilerde görev aldım, partide 800 TL göndermiş, bunu bir ihtiyaç olarak göndermişler ve bunu da eklemişler. 3 otel kaydı var şaşırdım, ben bir insanım bir şehre gittiğimde kalacak yerim yoksa ya da bir program varsa elbet otelde kalacağım bunu nasıl iddianameye koymuşlar. Kardeşimle konuşmam dahi dosyaya konulmuş” dedi.

Bedia Akkaya, dosyada kendisine dair çalışmaları dışında bir şey olmadığını ve çalışmalarını kamuoyuna açık bir şekilde yaptığını kaydederken tahliye ve beraatını istedi.

Duruşmaya ara verildi.