Savcılık gazetecilerin tutukluluğunun devamını istedi

Amed’te mesleki faaliyetleri nedeniyle haklarında dava açılan 15’i tutuklu 18 gazetecinin duruşması ikinci gününde devam ederken, savcılık tutukluluklarının devamını istedi.

Amed- Amed merkezli yürütülen soruşturma kapsamında 8 Haziran 2022’de gözaltına alınan ve 16 Haziran’da tutuklanan Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan, Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Aziz Oruç, Xwebûn gazetesi Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş, gazeteciler Zeynel Abidin Bulut, Ömer Çelik, Mazlum Doğan Güler, İbrahim Koyuncu, Neşe Toprak, Elif Üngür, Abdurrahman Öncü, Suat Doğuhan, Remziye Temel, Ramazan Geciken, Lezgin Akdeniz ve Mehmet Şahin ile tutuksuz Esmer Tunç, İbrahim Bayram ve Mehmet Yalçın'ın ilk duruşması ikinci gününde devam ediyor.

Diyarbakır 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ikinci duruşmada "örgüt üyeliği" suçlamasıyla yargılanan gazeteciler ve avukatları hazır bulundu. Duruşmaya, HDP Hukuk Komisyonu Eş Sözcüsü Serhat Eren, İnsan Hakları Derneği (İHD), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) avukatları katıldı.

Aziz Oruç: Bir haber diğer habere delil olarak sunuluyor

Duruşmanın dün yapılan ilk oturumunda tutuklu gazeteciler Serdar Altan, Ömer Çelik, Zeynel Abidin Bulut, Mehmet Ali Ertaş ve Mehmet Şahin savunma yapmıştı. Bugünkü oturum Aziz Oruç'un savunmasıyla başladı. Savunmasına 400 gündür tutukluluk süreçlerinde kendilerini yalnız bırakmayan gazetecileri selamlayarak başlayan Aziz Oruç, gazeteciliği sürdürmeye devam edeceklerini söyledi.

Aziz Oruç, 2011 yılında 15 ay cezaevinde tutuklu kaldığını ve beraat ettiğini, 2020'de yeniden tutuklanıp beraat ettiğini, 6 ay öncede yargılandığı başka bir duruşmadan yine gazetecilik faaliyetleri nedeniyle beraat ettiğini hatırlatarak, "Yine gözaltına alındım ve sanık sandalyesindeyim" dedi. Yaptığı haberlerin, çektiği programların suçlama konusu yapıldığını belirten Aziz Oruç, "Yaptığım haberleri neden yaptığımı, programları nerede çektiğimi soruyorlar" sözleriyle suçlamalara tepki gösterdi. 

İddianamede bir haberin diğer habere delil olarak sunulduğunu ifade eden Aziz Oruç, "İddianame haberle dolu, bu kadar haberle dolu bir iddianame ilk kez görüyorum. İddianamede ‘gazetecisiniz ama teröristsiniz' denilerek damgalanıyorsunuz" dedi.

‘Bize neden magazin spor haberleri yapmıyorsunuz diyorlar’

AKP döneminde siyasetçiden fırıncısına kadar herkesin “terörist” olarak damgalandığına dikkat çeken Aziz Oruç, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Anayasa Mahkemesi (AYM) üyelerini dahi “terörist” olarak nitelediğini hatırlattı. Aziz Oruç, "Bir AYM üyesi dahi böyle suçlama ile karşı karşıyaysa gerisini siz düşünün. Böyle bir sistemde Anayasa’ya uygun karar nasıl çıkacak? 2 gündür derdimizi ne kadar anlattık bilemiyoruz. 400 gün sonra gelip bir mahkeme salonunda yargılanmak başlı başına skandal. Suç işlediğimiz için 400 gündür cezaevinde olduğumuza da inanmıyoruz. Bize ‘neden magazin ve spor haberleri yapmıyorsunuz’ diyorlar. Yapabilirdik ancak bir hakikat varken ondan vazgeçmek, onu yazmadan, onu sormadan olmaz" diye konuştu.

‘Savcı hem suçlamış hem desteklemiş’

2012 yılından bu yana binlerce haber yaptığını belirten Aziz Oruç, "Gazetecinin haberi görüntüsü delil gösterilmiş. Bu kadar özensiz bir iddianame görmedim. Suçlama ne, delil ne belli değil. Mahkeme önündeki iddianameyi okuyunca bunu net görecek. İddianamede delil ve suç olur, ispat edilir ama iddianamede öyle bir durum yok. Delil uymuyor, suç uymuyor, kişi uymuyor, tarih uymuyor" dedi. Yaptığı 11 programın seçilerek iddianameye eklendiğini ve suçlama konusu yapıldığını belirten Aziz Oruç, "Haberlerimizi, programlarımızı savunmaktan vazgeçmeyeceğiz" ifadelerini kullandı. Aziz Oruç şunları kaydetti:

"Sokakta halka mikrofon uzatmak suç olabilir mi? Savcı, MA'da yaptığım röportajları sanki ben demeç vermişim gibi algı yaratmış. Bu haberlere dair yasaklama dahi yok. Yine bir gazetecinin bilgisayarında çıkan bir fotoğraf var. Ama savcı kendisi de eylem ve etkinlikte olmadığımı söylemiş. İddianamede 1 HTS kaydı var. Bence az bile daha fazla HTS kaydı olmalıydı. Savcı hem bizi suçlamış, hem desteklemiş. İddianameye nasıl cevap vereceğimi bilmiyorum. İddianamede 'terörist' olarak gösteriliyoruz. ‘Terörist olmak’ o kadar kolay ki herkes potansiyel ‘terörist’. Fırıncı dahi ‘terörist’ ilan edildi. ‘Terörist'in karşılığı, kim olduğu sözlükte yazıyor. Her gün bu sayı bu ülkede artıyor."

Gazeteciliğin ateşten gömlek olduğunu bildiklerini söyleyen Aziz Oruç, tahliyeden çok hakkaniyetin bu duruşmada ortaya çıkmasını beklediklerini söyleyerek, "400 günün hesabını kim verecek. Maalesef kimse vermeyecek" diyerek, savunmasını sonlandırdı.

Elif Üngür: Haberlerim suç teşkil etmiyor

Tutuklu gazetecilerden Elif Üngür, anadili olan Kürtçenin Kırmanckî lehçesinde savunma yapamadığı için özür diledi. Program yaptığını, medya ekoloji ve medyada kültür programlarını sunduğunu belirten Elif Üngür, suçun şahsiliği ilkesi gereği dosyada kendilerine isnat edilen "Örgüt üyeliği" suçlamasını kabul etmediğini belirtti. Programını yaptığı “Hezâ belgeseli ve Nudem Durak'a verilen gitar” haberlerinin suç teşkil etmediğini belirten Elif Üngür, haberlerin kamu yararı için olduğunu söyledi. Kürt basınına dönük baskıların ifade özgürlüğü ihlali olarak döneceğini belirten Elif Üngür, "Türkiye'de basın özgürlüğü baskı altındadır. Bunu sürdürülecek politikalar üretilmektedir" dedi.

Suat Doğuhan: İşyerinde olmam suç olarak gösterilmiş

Tutuklu gazetecilerden Suat Doğuhan ise, 13 aylık uzun bir süre tutuklu kaldıklarını hatırlattı. Uzun ve yorucu bir süreç geçirdiklerini belirten Suat Doğuhan, "Adil yargılanmanın koşulu hızlı yargılama yapılmasıdır. Ama 13 ay sonra mahkeme yüzü gördük. Kendi işyerimde çalışmam örgüt çalışması gösterilmiş. PİA’nın ortağı olmam sır değil. Resmi olarak kurulmuş, vergisini veren bir iş yeridir. Kurumların yan yana olması örgütsel bir faaliyet olarak gösterilmiştir. Herkes bilir ki Türkiye basını, televizyonu, radyosu İstanbul İkitelli'de hepsi yan yanadır. Bir örgütsellik yakınlık ilişkisi kurulacaksa buradaki basının tümünün örgüt üyesi olması gerekir" diye konuştu.

Telefon tapelerinde adli bir suçtan kaynaklı İsviçre'de cezaevinde bulunan dayısı ile yaptığı konuşmanın da suç olarak gösterildiğini belirten Suat Doğuhan, "Savcı buradan bir suç bulacağını düşünmüş. İddianame böylesine ciddiyetsiz şekilde hazırlanmış" dedi.

Mazlum Güler: Kameraman program içeriğine karışmaz 

Dün savunması yarım kalan gazeteci Mehmet Şahin, tercümanın gelmesiyle savunmasını tamamladı. Mehmet Şahin, Kürt gazetecilerinin tasfiye edilmesinin Kürt sorununa çözüm olmayacağını söyledi. Mehmet Şahin, “Çare güçlü bir demokrasi ile mümkündür. Demokrasiyi toplum için de esas alınması ile mümkündür. Ne kadar demokrasi o kadar çözümdür’ diye konuştu.

Öğretmenlik mesleğinden ihraç edilmesinin, Kürt gazetecilerin tasfiyesinin nedeni, binlerce siyasetçinin tutuklanmasının nedeni çözümsüzlükte ısrar olduğunu söyleyen Mehmet Şahin, “Sessiz kalmak onaylamaktır. Toplumun sessiz kalması iktidarın isteği olabilir. Ama hak ve hukuku savunanların isteği olmamalıdır. Hak ve hukuk savunucuları buna ses olmalıdır. Vicdani ve ahlaki bir sorumluluktur” dedi. Mehmet Şahin, savunmasının devamında kendisine atfedilen suçlamalara cevap verdi. Ardından savunma yapan Mazlum Güler ise, kameraman olarak işyerinde çalıştığını söyledi. Kameramanın program içeriğine karışmadığını belirten Mazlum Güler, "Örgüte üye değiliz. Tahliyemizi istiyoruz" diye konuştu.

Ramazan Geciken: Noter evrakı delil olarak gösterildi

Ardından savunma yapan Ramazan Geciken, PİA'da kameraman olduğunu belirtti. Dosyada PİA'daki yüzdelik sahibi olması nedeniyle gösterilen Noter evrakının delil olarak gösterildiğini, resmi işlemin delil olarak gösterilmesinin kabul edilemeyeceğini ifade eden Ramazan Geciken, "Telefon tapelerinde iş arkadaşlarıyla yaptığım görüşmeler olağandır. Görüşme olmasaydı olağanüstü olurdu. Tutukluluğumuz cezaya dönüştü. Tahliyemizi talep ediyoruz" dedi.

Gazeteci İbrahim Koyuncu ise, tutuklu bulundukları sürece iddianamenin gecikmesini merak ettiklerini fakat iddianame çıktıktan sonra bir suç unsurunu görmediklerini söyledi. İbrahim Koyuncu, isnat edilen suçlamaları reddederek, tahliye talebinde bulundu. Kameraman olduğunu belirten Abdurrahman Öncü de kameramanların programların içeriğine müdahale etmediğini, bundan sorumlu olmadıklarını söyledi. Kendi hakkında suç unsuru yaratmak için hayatta olmayan kardeşinin fotoğraf ve şarkılarının kendisine mal edildiğini söyleyen Abdurrahman Öncü, "Suçlamaları kabul etmiyorum, tahliyemizi istiyorum" diye konuştu.

Remziye Temel: Şirkette sekreterim ve muhasebeye bakıyorum

Remziye Temel ise, şirkette sekreter ve muhasebeye baktığını, şirketlerin bu birimlerinin olduğunu ve yaptığı işten dolayı yargılandığını belirtti. Remziye Temel, "Yaptığım iş, insanı örgüt üyesi yapar mı?" diye sorarak tahliye talebinde bulundu.

 Neşe Toprak: Kültür sanat neden Kürt coğrafyasında suç

Kürtçe savunma yapan Neşe Toprak ise, kendisinin ressam olduğunu ve sanat programı yaptığını söyledi. Neşe Toprak, “Bundan dolayı örgüt ile bağlantım kurulmaya çalışılıyor. Aynı zamanda kadın aktivistiyim. Bunu çalışmalarımda ve yaptığım programda yansıtmaya çalışıyorum. Kürt coğrafyasında, kadın üretimini, yaşamını konu alan programlar yapıyorum. Amacım kadınların emeklerinin görünür kılınmasıdır. Kadınlar her alanda engelleniyor bunun bir ayağı da medyadır. Ben de ondan dolayı basında çalışmaya başladım" dedi. Kültür sanat içerikli bu programdan ötürü yargılandığına işaret eden Neşe Toprak, birçok yerde kadına ilişkin sunum yaptığını söyledi. Neşe Toprak, "Kürt coğrafyasında da yaptım. Neden kültür ve sanatı Kürt coğrafyasında sunmak suç oluyor" diye sordu.

Lezgin Akdeniz: İddianamede gazeteci ve basın kelimeleri yok

Kürtçe savunma yapan gazeteci Lezgin Akdeniz de normal şartlarda 3 ay içerisinde iddianamelerin hazırlanması gerekirken, 10 ay sonra iddianamenin hazırlandığını söyledi. Gözlerinin bir aydır iddianamede olduğunu belirten Lezgin Akdeniz, geçte olsa ellerine aldıkları iddianame de 18 kişi hakkında 800 sayfanın hazırlandığını söyledi. Her sayfayı tek tek okuduğunu belirten Lezgin Akdeniz, "İddianamede bir yıldan fazladır niye tutuklu olduğumuzu anlamadım" dedi.

Savcının iddianameyi hazırlarken çok zorluk çektiğini söyleyen Lezgin Akdeniz, iddianamede dikkat çeken hususun 800 sayfada savcının gazetecilik faaliyetlerini anlatmasına rağmen "Gazeteci" ve "Basın" dememesi olduğunu belirtti. Bu kelimelerin niye iddianamede geçmediğini soran Lezgin Akdeniz, "İddianamede savcı neye denk gelmişse almış yazmış. Savcı iddianamede bir kere 'basın' ya da 'gazeteci' deseydi domino taşları gibi tek tek iddianame düşecekti. O nedenle oldukça zorlanmış. Bu kolay değil" diye konuştu.

“İddianamede eğer siz mesleğinizi yapmak istiyorsanız iktidarın belirlediği çerçevede olmalısınız” denildiğine vurgu yapan Lezgin Akdeniz, "‘İktidara uyum sağlamazsanız gazetecilik yapmanıza izin yok' denilmiş. Bana göre ve onlara göre gazetecilik yoktur. Gazeteciliğin evrensel ilkeleri vardır. Bunlar temel ilkelerdir. Gazeteci yaşanan olaylara sessiz kalamaz" diye kaydetti.

‘Binlerce haberimden 5’i iddianameye eklendi’

İddianamedeki kendisine dönük suçlamalara işaret eden Lezgin Akdeniz, yıllardır gazetecilik yaptığını ve onlarca kentte binlerce haber yazdığını söyledi. Sadece 5 haberinin iddianameye eklendiğini belirten Lezgin Akdeniz, bunlardan birinin katledilen DEP Mardin Milletvekili Mehmet Sincar'ın eşi Cihan Sincar ile yaptığı haber olduğunu söyleyerek, “Yaptığım haberler kamuoyuna açıktır. Ajans sitesinde görebilirsiniz" dedi. Bir başka tape de Hamit Gezginci ile ilgili haber yapmak için yaptığı görüşmenin suçlama konusu olduğunu belirten Lezgin Akdeniz, Amed 5 Nolu Zindanı'nda yaşanan işkenceye tanık olan Gezginci'nin faili meçhulle katledildiğini, iktidarın müzeye çevirmekle övündüğü, kitaplara, romanlara, haberlere konu olan cezaevi tanığı hakkında haber yapmasının suç olamayacağını ifade etti.

‘Apê Musa anmasına katılmam suçlama konusu yapılmış’

Faili meçhul cinayetlerle katledilen ailelerin hikâyelerini yapmasının suçlama konusu yapıldığına değinen Lezgin Akdeniz, bu olayların aydınlatılmasına dair haberlerin gazetecilere suçlama olarak yansıtıldığını söyledi. 2019 yılındaki açlık grevlerine ilişkin ailelerle yaptığı haberlerin ve Sterk TV'de kendisinin numarasının olmasının da suçlama konusu olduğunu belirten Lezgin Akdeniz, "Salonda farklı kurumlarda çalıştığımız birçok gazetecide de numaram var. Bu suç olamaz" diye konuştu.

Tutukluların mektubunun sanki kendi demeciymiş gibi savcı tarafından yansıtıldığını dile getiren Lezgin Akdeniz, Hevsel Bahçeleri ile ilgili yaptığı haberin Nuçeciwan sitesinde yayınlamasının suçlama konusu olduğunu söyledi. Haberi MA'ya yaptığını belirten ve MA'da yayınlanan haberini mahkemeye sunan Lezgin Akdeniz, Nuçeciwan'a haber yapmadığını söyledi.

Apê Musa anmasına katılmasının da suçlama konusu yapıldığına işaret eden Lezgin Akdeniz, "Apê Musa Kürt halkı tarafından sevilir. 70 yaşında kaçırıldı ve vahşice katledildi. Bir daha bu ülkede kimsenin bu yöntemlerle katledilmemesi için anma yapıyoruz. Apê Musa'nın anması değil burada mahkûm edilmesi gereken o vahşettir. Savcının tavrı burada insan haklarının yargılanmasıdır" dedi.

Gizli tanıkların hiçbirini tanımadığını ve kendisini de tanımadıklarını söyleyen Lezgin Akdeniz, onların suçlamalarını kabul etmediğini belirtti. İddianamedeki çelişkilere de işaret eden Lezgin Akdeniz, "Savcı iddianamede gazetecilik faaliyetlerini talimat olarak değerlendirmiş. Benim sanki örgüt ile ilişkim varmış gibi beyan belirtmiş. Savcıya soruyorum; Sayın savcı bunu neye dayandırıyorsunuz?" diye sordu.

Yaptığı haberleri Sterk Tv'ye gönderdiğine ilişkin değerlendirme yapıldığını söyleyen Lezgin Akdeniz, "İddianame de böyle bir şey yok" dedi. Evinde yapılan aramada örgütsel bir şey bulunduğunun yer aldığını belirten Lezgin Akdeniz, "Benim evim aranmadı ki. İddianame de niye böyle bir şey yok. Biz gazeteciyiz. Bu çalışmaları yürütüyoruz. Bir yıldır hukuk dışı uygulamalara maruz kalıyoruz. Bu hukuksuzluğun bu duruşmada sonlanmasını istiyoruz" diye konuştu.

Tutuksuz gazeteciler savunma yaptı

Mahkemeye verilen aranın ardından tutuksuz yargılanan Esmer Tunç, Kadir Bayram ve Mehmet Ceylan savunmalarını vererek gazetecilik yaptıklarını, gazeteciliğin yargılanmayacağına dikkat çektiler.

Gizli ve açık tanıklar dinlendi

Gazetecilerin savunmasının ardından gizli ve açık tanıklar dinlendi. Açık tanık Mehmet Çelik’in ifadesi alındı. Mehmet Çelik, Pel şirketinde temizlik görevlisi olarak çalıştığını ifade ederek “Şirkette örgüt propagandası yapıldığını görmedim, Sterk ve Medya Haber’i evden izliyorum. Şirketten o kanallara program yapıldığını görmedim” dedi.

Gizli tanık fezlekeyi tekrarladı

Gizli tanık, polis fezlekesini olduğu gibi tekrarladı. Gizli tanık gazeteci Ömer Çelik hakkında eğitimlere katıldığını söyledi. Hakimin eğitimlere nasıl katılıyordu sorusuna gizli tanık “kameraman olarak katılıyor” söylemesi salonda gülüşmeye neden oldu. Gizli tanığın ifadesinin ardından hakim, “basın yayın faaliyetlerinde çalıştıkları dışında somut bilgin yok mu” sorusuna cevap veremeyen gizli tanık, iddianamede yer alan ifadeleri kullandı. Hakim, Mehmet Şahin’in asıl mesleğini sordu ancak tanık güya iyi tanıdığını söylediği Mehmet Şahin’in öğretmen olduğunu bilemedi.

Tanık Kezban Kuday ifadesini çekti

Ardından Kobanê davasında birçok siyasetçi hakkında ifade veren Kezban Kuday’ın ifadesi alındı. Kezban Kuday, ismi geçen hiçbir gazeteciyi tanımadığını söyledi. Sadece Serdar Altan ile mesleki olarak tanıştığını diğerlerini tanımadığını söyleyen Kezban Kuday, Pel Prodüksiyon’un sadece röportajlar, mesleki faaliyetler yaptığını söyledi. Yapılan her şey legaldi diyen Kezban Kuday, röportajların yasal haber sitelerinde yayınlandığını söyledi. Daha önceki beyanlarını reddeden Kezban Kuday, emniyette alınan ifadelerin doğru olmadığını, yasadışı bir şeye tanık olmadığını söyledi.

‘Gazetecilik hakimiyet altına alınmaya çalışılıyor’

Gazetecilerin avukatlarından Resul Temur, gizli tanığın Pel Prodüksiyon sahibi Hayrettin Çelik’i 2019-2020 yılında 4-5 defa gördüğünü söylediğine işaret ederek, “Oysa Hayretin Çelik 2013 yılında Brüksel’e yerleşmiştir. Gizli tanığın Hayrettin Çelik’i belirttiği tarihlerde görmesi mümkün değildir. Hatta buradaki Pel Prodüksiyon çalışanların birçoğu Hayretin Çelik’in Pel Prodüksiyo'nun eski ortağı olduğunu bilmez. Gizli tanığın bunu bilmesi mümkün değildir” diye konuştu.

Resul Temur, iddia makamının iddianamesinde gazeteciliği tanımlayarak, "gazetecileri ve gazeteciliği hakimiyet altına almaya" çalıştığını ifade etti. Türkiye’de son bir yılda 30 Kürt gazetecinin tutuklandığına dikkati çeken Temur, “Bu veri tek başına gazetecilerin nasıl bir yargı taciziyle karşı karşıya kaldığını gösteriyor” dedi.

Gazetecilerin mesleklerini yapmasının dosya üzerinden manipüle edildiğini dile getiren Resul Temur, gazetecilerin malzemelerine gözaltı sonrası el konulduğunu, buna itiraz ettiklerini, buna itirazlarının reddedildiğini aktardı.

‘HDP blokesi için gizli tanık oluşturuldu’

Müvekkillerinin tutuklanmasından 6 ay sonra gizli tanık ifadesinin alındığını hatırlatan Temur, “Yılbaşı arifesinde, Cumartesi günü gizli tanık dinleniyor. O tarihte izinde olan savcı, iznini yarıda keserek gizli tanığı dinliyor. Bu gizli tanık Halkların Demokratik Partisi (HDP) kapatılmasına ilişkin açılan davada, HDP’nin hesaplarına bloke konulması kapsamında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının talebiyle dinleniyor. HDP’nin hesabına bloke konuluyor, daha sonra bloke tedbiri reddediliyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı,  HDP’nin bazı işlerini yapan bu prodüksiyon şirketleriyle yaptığı iş karşılığında kestiği faturalar nedeniyle HDP ve bu şirketlerle bağ kurulması için alelacele gizli tanık dinleniyor. Yani bu gizli tanık HDP’nin hazine yardımının kesilmesi ve hesaplarına bloka konulması için dinleniyor. Bu şirketler üzerinden örgüt bağlantısı kurulmaya çalışılıyor” şeklinde konuştu. 

Tahliye talebi

Resul Temur, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının “çok önemli” deliller olarak sunduğu bu bağlantının Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından HDP’nin hesaplarına konulan blokenin kaldırılmasına yetmediğini söyledi.

Resul Temur, müvekkillerinin tutuklu kaldığı sürenin göz önünde bulundurulmasını ve tahliyelerini talep etti. Temur, "Müvekkillerim 13 aydır tutuklu. Bundan sonraki tutukluluk hali sadece rehin tutulmadır" diye konuştu. 

‘Meslek ve niyeti tartışıyorsunuz’

MLSA Eş Direktörü Veysel Ok, Anayasa Mahkemesi (AYM), Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Anayasa’daki ifade özgürlüğü maddelerini sayarak, “Gazetecilerin haber kaynaklarını sorarak, burada meslek ve niyet tartışıyorsunuz. Anayasaya aykırı olan bir şey yargılıyorsunuz. Sizin yargıçlığınızı, hakimliğinizi sorgulayamazsak siz de gazeteciliği sorgulayamazsınız” diye belirtti.

Sonrada elden edilen haberleri, yarıda kalan haberleri, yayınlanmış yada yayımlanmamış tüm haberlerin dosyadan çıkarılmasını isteyen Veysel Ok, “Buradaki tüm gazeteciler hak gazeteciliği yapan, Kürtlerin, ezilenleri sesi gazetecilerdir. Farklılıklardan haber almak haksa buradaki 15 kişi mağdur edilmemelidir. Kürt sorununu haber yapan gazetecilerin korunması gerekirken 13 aydır tutuklular” dedi.

Veysel Ok, "İddianame hukuka aykırı delillerle oluşturulmuş. Bir gazeteciye ‘siz teröristsiniz’ derseniz altını doldurmalısınız" dedi. Ok, bu konudaki AYM'nin gazeteci Cemil Uğur'a dair verdiği ihlal kararının anımsattı. Kararda sadece kişinin yayınladığı haberin yargılanabileceğini belirten Ok, “Sanıkların nerede haberinin yayıldığının bir önemi yok. Savcı delil bulamamış, gizli bir tanık yaratmış. Tüm haber içeriklerinin dosyadan çıkarılmasını talep ediyoruz. Gazetecilerin tahliyesini istiyoruz” diye konuştu. 

‘Tutukluluk infaza döndü’

İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şube Eşbaşkanı avukat Abdullah Zeytun, "Bugün burada gazeteciler üzerinde önyargı, kanı oluşturma çabası var. Yaklaşık 13 aydır tutukluluğun artık infaza döndüğünü gördük, bu temel suçlardan yoksun iddianamenin son bulmasını talep ediyoruz” dedi.

‘Gazeteciler serbest bırakılsın’

TGS avukatlarından Ülkü Şahin, dosyada yargılananların gazeteci olduğuna işaret ederek, “Bu dosyada çalışan herkes gazeteciliğe uygun şekilde mesleğini devam ettiriyor. Gazeteci halka ve gerçeklere karşı sorumludur. Gazetecilerin bir an evvel serbest bırakılmasını talep ediyorum” diye kaydetti. 

Avukat Mehmet Emin Aktar ise, Ömer Çelik’in programına işaret ederek, “Ömer Çelik’e ‘neden bunu yaptın’ diyorlar” dedi. Abdurrahman Gök’ün Kemal Kurkut ve Çatak’ta Osman Şiban’ın helikopterden atılma haberlerine atıfta bulunan Aktar, "Gazeteciler serbest bırakılsın” dedi.

Avukat Ruşen Seydaoğlu da iddianamede somut bir delilin olmadığına dikkat çekti. Seydaoğlu, "Yapılan haberler, programlar örgüt üyeliğine gerekçe yapılıyor” diye belirtti. 

Savcı mütalaa verdi

Savcı daha sonra mütalaasını açıklayarak "mevcut delil durumu, atılı suçun vasıf ve mahiyeti, delillerin toplanmamış olması" gerekçeleriyle gazetecilerin tutukluluğunun devamını istedi. Duruşma, avukatların mütalaa ve iddianameye dair savunmalarıyla devam ediyor.