Hukukçu Şükran Eroğlu: Uluslararası sözleşmeler bir imzadan fazlasıdır

Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızını altı yaşındayken “evlendirdiği” haberleri Lanzarote Sözleşmesi’ni akla getirdi. Avukat Şükran Eroğlu, uluslararası sözleşmelerin bir imzadan fazlası olduğunu söyledi.

ELİF AKGÜL

İstanbul - Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızını altı yaşındayken “evlendirdiği” ve çocuğun uğradığı cinsel saldırıyı yıllar sonra yargıya taşımasıyla ortaya çıkmış, gazeteci Timur Soykan iddianame detaylarını kamuoyuna duyurmuştu.

Son günlerin gündemini teşkil eden olayın merkezindeki Hiranur Vakfı’nın AKP ile yakınlığına ilişkin ortaya çıkan belgeler akıllara Ensar Vakfı’nı getirdi. Lakin daha yakın zamanda MHP Diyarbakır eski İlk Başkanı Cihan Kayaalp’in yargılandığı davada, mahkemenin “istismar olsa bile çocuğun rızası var” gerekçesiyle beraati, sistematik hale gelen çocuğa yönelik cinsel saldırı vakalarının en son örneklerindendi. Cihan Kayaalp’in cezaevinden davul zurna ile tahliyesi ise hafızalara kazındı.

Lanzarote Sözleşmesi de hedefte

İspanya'nın Lanzarote Adası'nda 25 Ekim 2007'de Avrupa Konseyi üye devletleri ile diğer bazı devletler arasında 'Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi' imzalandı. Çocuk evliliklerin önüne geçilmesi amacını da taşıyan Lanzarote Sözleşmesi, Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesinin hemen ardından iktidar ve ona yakın zümreler tarafından hedef haline getirildi. Son yaşanan Yusuf Ziya Gümüşel’in ve ailesinin faili olduğu çocuğa dönük sistematik tecavüz olayında Lanzarote Sözleşmesi’nin ne kadar elzem olduğu bir kez daha görülmüş oldu.

'Sözleşmeler imzalanmak için önümüze konmaz, sözünüzü tutmalısınız'

Ajansımıza konuşan İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi eski Başkanı Avukat Şükran Eroğlu, Türkiye’nin 2010’da imzalayıp 2011’de yürürlüğe giren çocukların cinsel, sömürü ve cinsel saldırıya karşı korunmasına ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi yani Lanzarote Sözleşmesi’ne rağmen, cezasızlığın sürdüğüne dikkat çekti:

“Ceza kanunlarında çocuklara karşı işlenen suçların ağırlaştırıcı sebepleri var. Ağırlaştırılması gerektiği söyleniyor. Ama uygulamada, hakikaten hepimizin üzerinde büyük bir infial yaratan, artık isyan ettiren olaylarla karşı karşıya kalıyoruz. Cemaatlere verilen çocuklar, bu ülkede intihar etti ama kimse sesini çıkarmadı.”

Çocuk istismarı ve çocuklara yönelik taciz ve tecavüz vakalarına ilişkin verilerin olmadığının altını çizen Şükran Eroğlu, “Bunlar Türkiye için çok ciddi bir utanç meselesi. Bu sadece bu kızımızın veya diğer

çocuklarımızın sorunu değil. Bu bizim hepimizin sorunu. Biz artık bu olaylara karşı toplumsal tepki vermek zorundayız” dedi.

'Kınamak yeterli değil'

Hükümetin her zamanki tepkisinin “kınamak” olduğunu, bunun yeterli olmadığını söyleyen Şükran Eroğlu, “Sözleşmeler sadece imzalamak için önümüze konmaz. Verdiğiniz sözün arkasında durursunuz. Bu uluslararası verilmiş bir sözdür. Bu sözü yerine getirerek, kadınları korumak zorundasınız” diye konuştu.

“Devlet üstüne düşeni yerine getirmediği için” çocuk istismarlarının önünün kesilemediğini kaydeden Şükran Eroğlu, “Yasalar uygulansa, farkındalık çalışmaları yapılsa, bütüncül politikalar oluşturulsa, bütün aktörler, kamu kurum kuruluşlarından başlayarak özel sektör ve barolar, üniversiteler, hepsi bir işbirliği halinde çalışıp gerçekten yapılması gereken her alanda yapılması gereken şeyleri yapsalar, ta ilkokul öncesinden başlayarak eğitim verilse eminim ki çok yol almış olurduk” diyerek şöyle devam etti:

“Ama bizde ne yapılıyor? Birtakım yanlış algılar, cahilce söylemlerle uluslararası sözleşmelere saldırılıyor. ‘İstanbul Sözleşmesi bitti, Lanzarote ondan beter’ diyorlar. Yani istiyorlar ki yasalar uygulanmasın, herkes korunmasız kalsın, erkekler canlarının istediği her şeyi yapsınlar. Bunun içerisinde sapkınlık, sapıklık, ahlaksızlık da dahil her şeyi yapsınlar ama hiçbir müeyyidesi olmasın.”

'Resmi nikah yapılmadan dini merasim yapılamaz'

Hiranur Vakfı olayında da kimsenin tutuklanmadığına dikkat çeken Şükran Eroğlu, ceza kanununda resmi nikah yapılmadan dini merasim (imam nikahı) yapılmasının suç olduğunu hatırlatarak şöyle konuştu:

“Peki cezalandırılıyor mu? İmam nikahı gibi kavramlarla karşımıza çıkabiliyorlar. Yasal olmayan, asla kabul edilemeyecek kavramlarla. Ve tutuklanmıyor. Bu insanlar ellerini kollarını sallayarak hâlâ ortalıkta dolaşan biliyorlar. Hakikaten bunları anlamakta zorlanıyoruz artık. Ben meslekte 40 yılını tamamlamış bir avukat olarak artık bunları anlamakta, izah etmekte zorlanıyorum.”

'Cumhurbaşkanı neden suskun?'

“Cumhurbaşkanlığı kararnameleri” ile yönetilen bir ülkede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konuya ilişkin hiç ses çıkarmadığına dikkat çeken Şükran Eroğlu, “Bu ülkede yaşayan bir yurttaş olarak Cumhurbaşkanı'ndan bir açıklama bekliyorum. Bu kadar önemli bir konuda toplumun bu kadar infial haline geldiği, tepki gösterdiği bir konuda Cumhurbaşkanı neden beyanat vermiyor ki? Bu tarikatlar neden hiç inceleme altına alınmıyor?” diye sordu.

Şükran Eroğlu “Biz artık çocuklarımız istismar edilmesin, korunsun, kız çocukları erken yaşta evlendirilmesin okutulsun, kadın öldürülmesin istiyoruz. Bunu yapacak bir sistem, vekiller ve yöneticiler istiyoruz” dedi.