Devletin erteledikleri ve örnek kararlar
Şiddet tehlikesi altında bulunanların da Anayasal haklarının bilincinde olması önemlidir. Devletin bu hakları koruma yükümlülüklerinin bilinmesi ile yapılacak etkili başvurular yargı mercilerini, soruşturma makamlarını, adli ve idari birimleri mekanizmaları işletmeye yarayacaktır.
Avukat Şule Recepoğlu
Devletlerin yaşam ve kötü muamele yasağı, kadın haklarına karşı evrensel sorumlulukları ilkelerince yasa yokluğu ya da boşlukları tamamlatılması için de ısrarlı ve etkili bir hukuki mücadele gerektiriyor.
Şiddet gören kadının kimlik ve yer değişimi sonrasında varsa çocukları için de aynı şekilde güvencelerin sağlanması için süreçlerin işletilmesi gerekir. Uygulamada şiddet mağduru için önleyici tedbirler uygulanırken, diğer aile fertleri için ya da çocuklarının güvenceleri ihmal edilmekte ya da bürokratik engeller sorunu ile yalnız bırakılmaktadır.
Çocukların da ebeveyni ile birlikte kimlik değişiminin sağlanması hem yaşamlarına ilişkin riski ortadan kaldırmak hem de eğitim, sosyal ve ekonomik haklarının da sorunsuz kullanılması imkanı tanır. Sosyal, psikolojik desteklerle yeni hayatlarına uyum sağlamaları için gerekli özenin gösterilme koşulları yaratılmalıdır. Aksine uygulamalar için yine Anayasa’nın 17. Maddesi kişinin maddi ve manevi bütünlüğünün korunma hakkının ihlal edildiği, eğitim, çalışma ve sosyal hakların da ihlal edildiği gerekçesi ile başvurularla sistemin güçlendirilmesi sağlanmalıdır.
Anayasal hakların kullanılmasını sağlayacak diğer mevzuatların da işletilmesi için ciddi araştırmalar ve hukuksal tartışmalar ile başvuru konuları genişletilebilir. İdari birimlerin işlemlerinden kaynaklı da yasal süreçler işletilebilir ayrıca yerel mahkemelerin yetersizliği karşısında Anayasa ve AHİM başvuruları özel çalışmalarla geliştirilebilir.
Geciken kararlar ve koordinasyonsuzluk
A.Z.Ö. BAŞVURUSU (Başvuru Numarası: 2014/546) Karar Tarihi: 19/12/2017 AYM başvurusunda; şiddet mağduru kadın ile oğlunun kimlik bilgilerinin değiştirilmesi yönünde verilen kararın yaklaşık on ay sonra uygulandığı, bu gecikmede ilgili yönetmeliğin henüz yürürlüğe girmemesinin ve adli ve idari makamların arasındaki koordinasyon noksanlığının etkili olduğu belirtilmiş. Başvurucuya ödenmesine karar verilen geçici maddi yardımın da karar tarihinden dokuz ay sonra ödendiği, bu gecikmeye ise mahkeme kararında tedbirin geçerlilik süresinin yer almaması ile ödenek beklenmesinin yol açtığı belirtilerek anılan aksaklıklar sebebiyle kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkı kapsamında devlete ait pozitif yükümlülüklerin gereği gibi yerine getirilmediği şikayeti ile Anayasa 17. Maddede bireyin maddi ve manevi bütünlüğü hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. Gerekçe olarak da; 6284 sayılı Kanun'un 17. maddesinde ayrıca kanun kapsamında korunan kişilere geçici maddi yardım yapılması düzenlenmiş olup anılan yardım ile belli bir süre için korunan kişilerin geçimlerinin sağlanabilmesi amaçlanmış, Buna göre devletin koruma yükümlülüğü çerçevesinde gerekli yasal altyapının oluşturulduğu ve şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunanların korunması yönünden kurulan hukuk sisteminin yetersiz olmadığı anlaşıldığını ancak başvurucu ve oğlunun kimlik bilgilerinin değiştirilmesi yönünde verilen kararın, karar tarihinden yaklaşık on ay sonra uygulandığı anlaşılmaktadır. Anılan gecikme, karar tarihinde henüz yönetmeliğin yürürlüğe girmemiş olması ile adli ve idari makamlar arasındaki koordinasyon ve organizasyon eksikliğinden kaynaklanmakta olduğunu tespit etmiştir. Yine başvurucuya ödenmesine karar verilen altı aylık süreli geçici maddi yardımın ise karar tarihinden yaklaşık dokuz ay sonra ödendiği anlaşılmaktadır. Geçici maddi yardım kararının uygulanmasında ise mahkeme kararında tedbirin geçerlilik süresinin yer almaması ve ödenek beklenmesi nedenleriyle gecikme olduğu tespit edilmiştir.
6284 Sayılı Kanun'un 1. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendi uyarınca, anılan kanun kapsamında verilecek destek ve hizmetlerin sunulmasında süratli bir usul izlenmesi esas olduğunu, bu durumda, ilgili kanun kapsamında alınması gereken tedbirlere ilişkin yetkili mercilerce karar alınmasının yanı sıra bu kararların makul bir süre içinde yerine getirilmesi de ayrıca önem taşıdığını, somut olayda, yetkili mercilerce alınan tedbir kararlarının yerine getirilmesinde meydana gelen sırasıyla on aylık ve dokuz aylık gecikmenin adli ve idari süreçlerdeki aksaklıklardan meydana geldiği ve bu gecikmenin makul olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Sonuç olarak, başvurucu ve çocuklarının maddi ve manevi bütünlüklerinin korunması ile geçimlerinin sağlanması noktasında kamu makamları tarafından alınan tedbirlerin gerekli hız ve özende gerçekleştirilmediği, kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkı kapsamında devlete ait pozitif yükümlülüklerin gereği gibi yerine getirilmediği sonucuna ulaşılmıştır.
Somut adım atılmadı
K.Ş. (Başvuru Numarası: 2016/14613) AYM başvurusunda; Olayda 6284 sayılı Kanun'un 4. maddesinin (1) numaralı fıkrası ve 10. maddesinin (7) numaralı fıkrasında şiddet mağdurunun işyerinin tedbiren değiştirilebileceğine dair açık hükümler bulunmasına ve başvurucunun aile mahkemelerinin konuya dair emsal kararlarını sunmasına karşın İzmir 7. Aile Mahkemesi’nce talebin idari mahiyette olduğu belirtilmek suretiyle reddedilmiş olduğu, boşandığı eşi tarafından başvurucuya yöneltilen davranışlar dikkate alındığında başvurucunun içinde bulunduğu ciddi can güvenliği risklerine dair hiç bir somut açıklama, değerlendirme ve gerekçe ortaya konulmadığı anlaşılmıştır.
Buna göre karardaki gerekçelerin başvurucunun maddi ve manevi varlığının korunması hakkı bağlamında ilgili ve yeterli olmadığı sonucuna varılmıştır. Başvurucunun can güvenliğinin tehlikede olduğunu somut temellere dayalı olarak açıklayarak önce çalıştığı kuruma daha sonra da yargı makamlarına iletmiş olmasına karşın, Millî Eğitim Bakanlığı ve İzmir 7. Aile Mahkemesi’nin şiddet mağduru başvurucuyu korumaya yönelik tedbirleri sağlama yönündeki pozitif yükümlülüklerine uygun hareket etmedikleri anlaşılmaktadır. Bu durumda başvurucunun maddi ve manevi varlığının korunması hakkı kapsamında devlete ait pozitif yükümlülüklerin gereği gibi yerine getirildiğinden söz edilemez.
Başvuruda, derece mahkemelerince konuyla ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya konulmadığından kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin mahkeme kararlarından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Ayrıca başvurucunun can güvenliğinin tehlikede olduğunu somut temellere dayalı olarak ortaya koymuş olduğu işyerinin değiştirilmesi yolundaki talebinin Millî Eğitim Bakanlığı tarafından reddedilmiş olması nedeniyle ihlalin aynı zamanda idarenin işleminden de kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle Anayasa’nın 17. maddesinde koruma altına alınan kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir. Kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere İzmir 7. Aile Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmesi gerekir. Ayrıca kararın bir örneğinin Millî Eğitim Bakanlığı’na gönderilmesi gerekmektedir.
Hakları bilmek önemli
Cinsiyet temelli şiddet tehlikesi altında bulunan bireylerin korunmasız kalmaması için sağlanan Anayasal güvencelere kamu görevlilerince riayet edilmesinde, etkili ve hızlı uygulama bilincinin kazandırılmasında etkili hukuki başvuruların da önemi büyüktür. Şiddet tehlikesi altında bulunanların da Anayasal haklarının bilincinde olması önemlidir. Devletin bu hakları koruma yükümlülüklerinin bilinmesi ile yapılacak etkili başvurular yargı mercilerini, soruşturma makamlarını, adli ve idari birimleri mekanizmaları işletmeye yarayacaktır.
Yazı dizimizin diğer bölümlerinde; cinsiyet temelli şiddetin, ayrımcılığın ve sonucunda ekonomik, sosyal ve eğitim haklarının ihlallerin önlenmesi ve ortadan kaldırılması için yasal süreçleri nasıl işletir ve geliştirilir hususlarında hukuki tartışmalara devam edilecektir.